Erdoğan Senin yüreğin parçalanmıyor mu?”
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları karşısında sessiz kalan İslam ülkelerine, "Neredesin sen ey İslam d...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistin’e yönelik
saldırıları karşısında sessiz kalan İslam ülkelerine, "Neredesin
sen ey İslam dünyası senin canın yanmıyor mu? Senin yüreğin
parçalanmıyor mu?” diye seslendi. Erdoğan, “Filistin’de insanlık
ölüyor, insanlık onuru ölüyor, özellikle Müslümanların izzeti
şerefi ölüyor” dedi.
Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen “Dünya İslam Bilginleri Barış,
İtidal, Sağduyu İnisiyatifi” toplantısına Başbakan Erdoğan’ın yanı
sıra İçişleri Bakanı Efkan Ala, Diyanet İşleri Başkanı Kadir
Topbaş, çok sayıda İslam alimi katıldı. Toplantıda konuşan Başbakan
Erdoğan, İslam ülkelerinde yaşananlar nedeniyle özeleştiride
bulundu. “Müslümanlar kardeştir, kardeşler arasında sulhu sağlamak
için de bugüne kadar yaptığımız gibi, bugün de samimiyetle
çırpınıyoruz” diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Kuran’ın emri ortadayken, Hz. Nebi’nin tavsiyeleri bu kadar
açıkken, İslam coğrafyasının bugün yaşadıklarını izah etmek
gerçekten akıl ve vicdanla mümkün değildir. Mevcut manzarayı
anlamakta ve anlamlandırmakta zorluk çekiyoruz. Bir adam üzerine
kilolarca bombayı bağlıyor, gidiyor bir cami veya mescitte ibadet
edenler, ya da türbede dua edenlerin içinde patlatıyor. Bu
acımasızca katliamı işleyen kendisini Müslüman olarak tarif ediyor
ve bu fiili işlerken tekbir getiriyor. Cami, türbe ve mescitte
şehit olanların Müslüman olduklarından şüphemiz yok.
Örgütler kuruluyor ve bu örgütler kendilerine bir takım İslami
etiketler takıyorlar. Müslüman olduklarını iddia ediyorlar, cihat
yaptıklarını savunuyorlar. Zaten cihat mefhumunun, fetih, cidal
kavramının net açıklığa kavuşması lazım. Bu örgütler gidiyor
Müslüman kardeşlerine saldırıyor, katlediyorlar. Ortadoğu’nun her
karışında şu anda kan akıyor. Ne kadar acıdır ki akan kan Müslüman
kanıdır, daha da acıdır ki kan akıtan Filistin’deki hariç yine
Müslüman’dır. Şahit olduğumuz, yaşadığımız manzaranın hiçbir
şekilde telifi yoktur.”
“İSLAM BİLGİNLERİN KENDİ ÖZELEŞTİRİSİNİ YAPMASI LAZIM”
İslam bilgilerinin özeleştiride bulunması gerektiğini kaydeden
Erdoğan, “Ulama’dan birisiyle bir görüşmem oldu. İslam dünyasında
belli bir ağırlığı var. İsim vermeyeceğim. Ama bu toplantıyı ben
bir özeleştiri toplantısı olarak görmek istiyorum. İslam bilginleri
burada kendi özeleştirinizi, özeleştirimizi yapmamız lazım. Bizim
nerede yanlışımız var. 200 bin insanın öldüğü bir yerde bunu
öldürenleri samimi ama ölenleri ise maalesef bunu hak ettiler diye
tanımlamanın bir İslam bilginine yakıştığını kabul etmemiz mümkün
değil ve burada tespit şu; öldürenin İsrail karşıtı olduğunu
söylemek bizi haklı kılmaz. Öldürülenlerin İsrail’e bakış açısı
acaba öldürenden farklı mı? Suriye’yi söylüyorum. Asla değil. Şu
anda 200 bin insan bombalar yağdırılmak suretiyle öldürülüyor. Şu
anda ülkemde 1 milyon 150 bin Suriyeli mülteci var. Son zamanlarda
bazı sıkıntılar yaşanıyor. Çünkü olay artık farklı zemine doğru
kayıyor. Aynı şekilde Lübnan, Ürdün bunun sıkıntısını yaşıyor”
dedi.
Erdoğan, yeryüzündeki tüm Müslümanların, alim ve kanaat
önderlerinin samimi bir kalple “Bize ne oldu, bize ne oluyor?” diye
sormalarının vaktinin geldiğini ifade ederek, Gazze’de yaşananlara
değindi. 10 gündür İsrail’in Gazze’ye bomba yağdırdığını kaydeden
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şu an itibariyle belki 500 tonu bulmuştur yağdırdıkları bomba. Şu
ana kadar 220’den fazla Gazzeli masum hayatını kaybetti. Bunun
içinde kadınlar ve çocuklar var. 2 bin kadar masum bombalardan
yaralandı. 1948’den beri her gün, her ay özellikle de mübarek
Ramazan aylarında biz bu sistematik soykırım girişimine şahit
oluyoruz. Dünya, ölenler Filistinli olduğu için hiç sesini
çıkarmıyor. BM’nin sesini duyuyor musunuz? Göstermelik bir şeyler
yapılıyor. Ama herhangi bir icrai bir şey yok. BM niye kuruldu,
dünya barışı için. Peki böyle bir şey yapabiliyor mu: dünya
barışına katkısı var mı. Ne işle yarıyor BM. Sadece onların gizli
amacı neyse ona hizmet ediyor. BM Güvenlik Konseyi kuruluşu
itibariyle bir defa bu dünyada barışa hizmet edebilecek yapıda
değil. Çünkü orada dünya Müslümanlarının bir tane temsilcisi yok.
Yapının içinde bir kişi o 5’in içinde kalkıp da ‘hayır’ dediği
zaman oradan siz bir karar çıkaramazsınız. İşte Suriye meselesinde
BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkamaz. Rusya, Çin ‘hayır’ dedi
bitti. Sadece burada iki tane üç tane ülkenin gayretleri var.”
“NEREDESİN SEN EY İSLAM DÜNYASI SENİN CANIN YANMIYOR MU?”
Dünya susarken, batı susarken maalesef İslam dünyasının da bu
yaşananlar karşısında sustuğunu ve seyrettiğini ifade eden Erdoğan,
“Bir hafta önce Cidde’de İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısı
vardı. Bu toplantıda üst düzey diyebileceğimiz üç ülke vardı. Ben
başbakan yardımcım Emrullah İşleri gönderdim. Katar dışişleri
bakanını gönderdi, bir de Filistin bakan düzeyinde temsil edildi,
diğerlerinin tamamı temsilci gönderdi. Bu böyle önemli bir konuyu
Filistin meselesinin görüşüldüğü toplantıya ne kadar değer
verildiğini gösteriyor. Neredesin sen ey İslam dünyası senin canın
yanmıyor mu? Senin yüreğin parçalanmıyor mu? Ondan sonra diyoruz ki
batı niye susuyor. Sen batıyı bırak kendi içinde, ailenin
mensupları bu işe sahiplenmezse diğeri buna sahiplenir mi?
Filistin’de yaşanan bir mezhep çatışması olmadığı için oradaki can
alıcı mesele maalesef İslam dünyasının da ilgisini çekmiyor.
Filistin’de bizim çocuklarımız ölüyor. Filistin’de bizim öz be öz
kardeşlerimiz şehit ediliyor. Filistin’de insanlık ölüyor, insanlık
onuru ölüyor, özellikle Müslümanların izzeti şerefi ölüyor. Bizim
için önemli olan rabbimizin rızasını kazanmaktır, kulların rızasını
kazanmak değil” dedi.
Başbakan Erdoğan, şu anda Filistin olayından memnun olan İslam
ülkeleri olduğuna inandığını ifade ederek, “Çünkü memnun olmasalar
bu işe onlar da müdahil olur. Biz Filistin’in 1948’ten beri
yaşadığı çile için kıvranırken, ardından Afganistan çıktı, Lübnan
eklendi, Irak, Suriye, Mısır, Somali, Myanmar eklendi. Filistin
meselesinde İslam dünyası dik dursaydı belki bir Afganistan
olmayacaktı. Afganistan’da sağduyu hakim olsaydı belki de bugün
İslam coğrafyası her yanından kanıyor olmayacaktı. 1948’te
Filistin’de yaşanan drama sırtını dönen İslam coğrafyası şu anda
artık herkesin kapısına kadar gelmiş tehlikeyle uğraşmak zorunda
kalıyor. Filistin’e karşı duyarsızlık artık hepimizi boğma
noktasına gelmiş bir tehlikeye dönüşüyor. Kendisini emniyette
hisseden birçok ülke şu anda çok büyük badirelerle boğuşuyor” diye
konuştu.
“BİZ MEZHEPÇİLİK YAPAMAYIZ, SÜNNİCİLİK YAPAMAYIZ”
İslam tarihi boyunca benzeri dönemleri zaman zaman yaşandığını
belirten Erdoğan, “Her bir mezhep mensubuna şunu sormak isterim;
acaba bizim her hareketimizi gören Allah içinde bulunduğumuz duruma
ilişkin bize nasıl nazar ediyor. Hz. Peygamber bugün aramızda
olsaydı acaba ne derdi? Ehlibeyt, aramızda olsaydı acaba bize ne
söylerdi? Her bir Müslüman’ın durup düşünüp bu soruları kendisine
sorması gerekiyor. Onlara ‘ama önce onlar başlattı’ mı diyeceğiz,
‘ama onlar Sünni, Şii’ mi diyeceğiz, en önemlisi de bizim kutup
yıldızlarımız olan Hz. Ali’ye, Hz. Hasan’a, Hz. Hüseyin’e şu işler
acısı manzarayı nasıl izah edeceğiz. Hz. Peygamberin biricik torunu
Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin arkasında bir kan deryası bırakmak
için şehit olmadı. Hz. Hüseyin hak için canını ortaya koymuştu ve
halk için şehit oldu. Hz. Hüseyin’in şahadetinden ayrımcılık
çıkarmak, onun aziz hatırasına çok büyük bir hürmetsizliktir. Hz.
Ömer’in adını duyunca isyan edenlere sesleniyorum özeleştiri
yapacağız. Benim büyük kayınbiraderimin adı Hüseyin, bir ufağının
Hasan, daha ufağının Ali’dir, benim bir torunum adı Ali Tahir’dir.
Bizim böyle bir derdimiz yok. Siz niçin Ömer adını duyduğunuzda
rahatsız oluyorsunuz? Hepsi bizim. Onun için biz mezhepçilik
yapamayız, Sünnicilik yapamayız. Biz sadece Müslüman olduğumuzu
haykırmak zorundayız. Yezid’in safında durmak, yeni yezidler olmaya
çalışmak Kuran ve sünnetin ruhuyla asla bağdaşmaz. Aynı şekilde
Hüseyin’in safında durup, yezitçe hareket etmek de Kuran ve
Ehlibeyt’in ruhuyla asla bağdaşmaz” ifadelerini kullandı.
“ESED’E SIRF MEZHEBİNDEN DOLAYI MUHABBET GÖSTERENLER HZ. HÜSEYİN’İN
YÜZÜNE BAKAMAZLAR”
“Allah’ın ipini bırakıp, mezhep taassubu içinde kardeş kanı
akıtmanın bu aziz dinle uzaktan yakından ilgisi olamaz” diyen
Erdoğan, mezhebine bakarak, zalimin zulmüne rıza göstermenin bu
dinde yeri olmayan bir tavır olduğunu söyledi. Erdoğan, “Mezhebine
bakarak terör örgütlerinin zulmüne rıza göstermek bu dinde asla
olmayan bir tavırdır. 200 binin üzerinde masum Müslüman’ın katili
olan zalim Esed’e sırf mezhebinden dolayı muhabbet gösterenler Hz.
Hüseyin’in yüzüne bakamazlar” dedi.
Erdoğan, Müslümanların medeniyet miraslarına, türbelerine kast
edenlerin Hz. Peygamber’in izinden gidiyor olamayacaklarını
belirterek, “Türbeye girip üzerindeki bombayı patlatmak suretiyle
Müslümanların şahadetine neden olan kişi veya kişiler hiçbir dinin
mensubu olamaz. Elinde ve yüzünde kardeşinin kanı olan ehlibeytin
de ehlisünnetin de safında yer alamaz. İslam coğrafyası kan
ağlıyor. Bunu bize bizim dışımızdakilerden çok bizim içimizdekiler
yaşatıyor. Bu coğrafyadaki yoksulluk başkalarının değil, bu
coğrafyadaki insanların eseridir. Bu coğrafyadaki geri kalmışlık
başkalarının değil bu coğrafyanın sahiplerinin eseridir” şeklinde
konuştu.
“Akan kan ve gözyaşı başkalarının bize yaptığı zulüm değil, bizim
birbirimize yaptığımız haksızlığının neticesidir” diyen Erdoğan,
şunları söyledi:
“Bu manzaraya daha fazla rıza gösteremeyiz. Kardeşin kardeşi
katletmesi karşısında eli, dili kalbi bağlı şekilde seyirci
olamayız. Tarihi husumetleri bir tarafa bırakmanın zamanı
gelmiştir. Petrolün, altının iktidarın hırsızına kapılıp kardeş
kanı akıtanlara dur demenin vakti gelmiş, hatta geçmiştir. Ganimet
paylaşmanın derdine düşüp yeniden ve yeniden yenilenlerden
olamayız. Biz Kerbela’dan ders çıkarması gereken kardeşleriz.
İktidar kavgası içinde kardeşin kardeşi katletmesine rıza
gösteremeyiz.”
“TÜRKİYE BÜTÜN BU KAVGALARIN DIŞINDADIR”
Türkiye’nin bütün bu kavga, çekişme ve tartışmaların dışında
olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu tarafsızlık değildir, tam tersine bu
hakkın, Kuran’ın, mazlumun tarafını tutmaktır. Bir taraf olan
bertaraf olur” dedi. Erdoğan, “Suriye’de katledilen masumların
mezhebiyle ilgilenmiyoruz, onların hepsini Müslüman kardeşimiz
olarak görüyoruz. Bu kardeş kanının derhal durdurulmasını istiyor,
bunun için çalışıyoruz. Bütün anlaşmazlıkların, bütün çatışmaların
sadece ve sadece Müslüman kardeşlerimize zarar verdiğini görüyor,
bundan büyük üzüntü duyuyoruz” diye konuştu.
Yaşanan acıları dindirecek, bu kanlı manzarayı değiştirerek
olanların hiç kuşkusuz İslam alimleri olduğunu da belirten Erdoğan,
“Özeleştiri dedim, sizler İslam bilginleri olarak bir defa tüm
siyasilere hakkı haykırması gerekenlersiniz. Siyasiler karşısında
ben bir İslam bilgininin el pençe durmasını asla kabullenemem. Hak
neyse, doğru neyse siz bunu söylemeye mecbursunuz. Gördüklerim
karşısında bunu söylemek zorundayım. Suriye’de zalim Esed yanına
İslam bilgini adı altında aldığı zatlarla dünyaya mesaj veriyor.
Demek ki o İslam bilginleri, o öldürülen kardeşleri için maalesef
hakkı görememişler. Gözleri var ama görememişler, dilleri var ama
hakkı konuşmamışlar, kulakları var hakkı duymamışlar. Çünkü onların
kalbi mühürlü. İstediği kadar adı alim olsun, alim hakkın yanında
olur. Tarihimizde bunun çok çirkin örnekleri var. Dolara mahkum
olan kişiler alim olmaz. Al üç beş dolar al sana ne diyorlarsa onu
yap. Alim ilmini satmaz. Siz yüreğinizi ortaya koyduğunuzda
inanıyorum ki halklar da, devletler de arkanızdan gelecektir. Bir
Akşemsettin olmasaydı, bir Fatih olmazdı. Siz samimiyetle gayret
ettiğinizde inanın ki nifak değil, fitne değil, kazanan kardeşlik
olacaktır” dedi.
İslam coğrafyasında taraflar arasında çözüme kavuşturulmayacak
hiçbir mesele olmadığını dile getiren Erdoğan, “Bildiklerimizi
tekrar gözden geçirmek zorundayız. Hakkın yanında durmak, gerçek
anlamda samimi anlamda Allah’ın ipine sarılmak zorundayız”
ifadelerini kullandı. Erdoğan, “Ölen çocuk Sünni ya da Şii olmaktan
öte bizim öz be öz çocuğumuzdur. Ağlayan kadın Sünni veya Şii
olmaktan bizim öz be öz kardeşimizdir. Kanayan coğrafya bizim
vatanımızdır, bizim toprağımızdır. Umutsuz değiliz ve olmayacağız.
Akan kan ve gözyaşının durabileceğine yürekten inanıyoruz. Yeter ki
isteyelim, yeter ki arzulayalım. Allah hepimizin yardımcısı olsun”
şeklinde konuştu.
(İHA)