Erdoğan seçime damgasını böyle vurdu
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan popularitesini artırdı, ama agresif siyasetiyle ona karşı olanların da nefret katsayısını yükseltti
Oktay SAĞLAM
İNTERNETHABER.COM- Seveni de çok sevmeyeni de. Günahları ve sevaplarıyla Cumhuriyet tarihinin en çok konuşulacak başbakanları arasında yerini çoktan aldı bile. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan bahsediyoruz.
Etkileyici hitabetini agresifliğiyle birleştirip kitleleri peşinden sürüklemesini biliyor. Rahatı yerinde, o bildik özgüveni zirve noktasında. Ancak bu yükseliş beraberinde ona karşı çıkanların savaş baltalarının keskinleşmesine yol açıyor.
RAKİPLERE 'SERT' GİRİYOR
"Benim yüksek tonda bir üslubum vardır, böyle konuşurum" sözü siyasetine yansımış. Onun bu "doğal hali" rakipler için "ürkütücü" bir duruma dönüşebiliyor. Yeri geldiğinde, "çok sert dalıyor", İçeride, dışarıda "postasını" koyuyor. Davos'taki "One minute" çıkışı Erdoğan'ın kariyerinin dönüm noktası oldu belki de. "Erdoğan merkezli Türkiye portresi" Batı basınında sıkça işlenmeye başladı. Başkanlık hayali de bu tartışmaların ışığında şekileniyor aslında.
ASLINDA NE DEDİ?
Seçim kampanyası başlamadan önce "315-330" arası vekil düşünüyordu. Nisan ayındaki bu konuşma "muhalefeti yumuşattı", kendi teşkilatını da "rehavet uykusundan uyandırma" amaçlı taktik bir konuşma olarak yorumlandı. Aslında ne demek istediği iki gün önce ortaya çıktı. İstabul Kazlıçeşme mitinginde "zafer havası" sezen komutan edasıyla "367'yi bulursam referanduma gitmem" sözü kampanyasının finali gibiydi.
EL FRENİNİ KALDIRDI
Finale doğru temposunu yükselten Erdoğan, keskin bir dil kullanmaktan çekinmiyor. Rakiplerin "gardını düşürücü" final konuşmalarını peş peşe sıralıyor. Son günlerdeki mitinglerde yaptığı konuşmalarla muhalefet ile "köprüleri atmış" durumda. El frenini devreden çıkaran Erdoğan, bildiğini okuyor seçim meydanlarında.
Son örneği Çankırı'daydı. "Kim milletin karşısındaysa, kim barışın, huzurun, bayrağın karşısındaysa, biz de onların karşısında olacağız hem de en sert şekilde" diyen Erdoğan, doğru olduğunu düşündüğü fikirleri en sert ve yalın biçimde ifade ediyor.
ÖFKESİNİN BOYUTLARI
Balyoz sanığı emekli komutan Engin Alan'a karşı öfkesi de inanılmaz. Çanakkale törenlerinde ayağa kalkmayan Alan için beslediği iddia edilen kin anti-Erdoğancıların nefretini bir kat daha artırdı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı Başkanlığı‘na seçilen Alan için "bilseyim engellerdim" sözü çok konşuldu.
'HİZMETLERİN KARŞILIĞI BU OLMAMALI' DÜŞÜNCESİ
Peki Erdoğan'ın bu siniri neden? Hizmet odaklı siyaset yaptığını düşündüğü için icraatlara gelen eleştirileri "içine sindiremiyor." "Halka hizmet hakka hizmet" ilkesini merkezine oturtan Erdoğan, itirazları bu minvalden yola çıkarak reddediyor. Ne yapsa bir türlü kabullenememenin, kabul ettirememenin sıkıntısını hem yüzüne hem de diline yansıtıyor.
MUHALEFETİN 'LÜTUF' İDDİASI ÇILDIRTIYOR
Dünkü Çankırı mitinginde 75 yaşındaki Ayşe Nine'nin köylerine ilk kez su gelmesinin sevincini anlatırken, "bundan ötesi olamaz" sözleri çok şey anlatıyor. "İnsana hizmet hakka hizmet" anlayışını Erdoğan dillendirse de muhalefetin "lütuf" iddiası O'nu çileden çıkarmaya yetiyor.
KILIÇDAROĞLU 'SİNİR BOZUYOR'
"Sakin güç" Kılıçdaroğlu'nun "yıpratıcı", "sinir bozucu" muhalefetinde hedefte aile bireyleri olunca Erdoğan'ın kızgınlığı kat be kat artıyor. "Yapıcı değil yıkıcı" bulduğu Kılıçdaroğlu'nu "böyle bir siyaset anlayışı olur mu?" sözleriyle eleştiriyor. Mağdur olduğunu düşündüğü Hopa olaylarında "rüzgar eken fırtına biçer" diyen CHP liderine "alçak, edepsiz ve ahlaksız" diyebiliyor.
'ÇAPSIZ VE BASKICI'
Erdoğan muhalefeti "çapsız" ve "vizyonsuz" olduğuna tam anlamıyla inanmış halde. Bu kefeye koyduğu siyasetçilerin eleştirilerini ciddiye almıyor, aldığında da ağır konuşuyor. "Beceriksiz" olduğu kadar "baskıcı" ve "faşist" olduklarını düşünüyor. CHP'nin "sicilini bozuk" bulduğu geçmişini hatırlatması, dedelerinin anlattığı "milli şef döneminin acı hikayelerini" tekrarlaması bu düşüncesini pekiştiren örneklerden başka bir şey değil.