'Erdoğan şanslı mı dahi mi?'
Abone olBirand, tezkere, Irak'a asker gönderme ve Kıbrıs konusunda Erdoğan'ın ne kadar şanslı olduğunu yazdı.
Ben bir türlü karar veremedim, belki sizin teşhisiniz doğru
çıkabilir. Tayyip Erdoğan sürekli risk dolu kararlar alıyor ve her
defasında “tamam bu defa kurtaramaz, batacak ” denirken, bir de
bakıyorsunuz, kötü senaryolar dahi bir süre sonra Başbakanın lehine
sonuçlanıyor. İşte en son örneğini, Kıbrıs’ ta yaşıyoruz. Acaba
çekirge bir kaç defa daha atlar mı dersiniz? Bazı insanların şanslı
doğduklarına inanırım. Hiç kıskanmam, aksine şanslarının daha da
artmasını dilerim. Tabii şans tek başına bir işe yaramaz..
İnsanların ellerine gelen şansı da iyi ve akıllıca kullanmaları
gerekir. Şans her işte, her meslek dalında çok büyük bir
avantajdır, ancak politikacıdaki şans unsuru tümünden daha
etkileyici sonuçlar doğurur. Tayyip Erdoğan aklıma takıldı. Bu
insan, ya Allahın süper şanslı bir kulu veya dahi (!) bir
politikacı. Dikkat ediyorsanız sürekli riskler alıyor. Eski
politikacıların aksine, toplumun alıştığı yaklaşımları, sloganları,
kalıpları değiştiriyor. Bütün bunları yaparken de dengeleri
kolluyor, başta asker olmak üzere muhafazakar çevreleri, laik
kesimleri dışlamıyor, karşısına almıyor. Onları ya dinliyor veya
dinliyormuş gibi yapıyor. Gerektiğinde geri adım atıyor. Hiç
komplekse girmiyor. Bir süre etrafta dolaşıyor, sonunda ise,
aklındakini yine gündeme sokuyor. Kararını verdi mi de dibine kadar
gidiyor. Bazen baltayı taşa da vurduğu oluyor. İşler istediği gibi
gitmiyor. Tam “ işte bu defa işin içinden çıkamayacak “ deniyor ki,
birden bire bakıyorsunuz öyle gelişmeler yaşanıyor ki, Tayyip
Erdoğan yine kazançlı çıkmış... TEZKERE OLAYI... Örneğin, Irak
savaşı öncesindeki Tezkere olayında bunu yaşamadık mı ? Irak
müdahelesinde ABD ile birlikte hareket etme kararı doğruydu.
Yapılması gerekeni yaptı. Ancak tüm çabalarına rağmen Tezkere
reddedilince, Türk- ABD ilişkileri dibe vurdu. Beyaz Saray, Ankara’
dan açılan telefonlara çıkmaz oldu. Tam “ilişkilerde dönemece
geldik“ deniyordu ki, olaylar öylesine ters döndü, ABD öylesine
zora düştü ki, Ankara ile ilişkileri yeniden düzeltme gereksinimini
duydu. Eğer Irak savaşı başarılı bir sona doğru gitse, Washington
AKP’nin defterini dürecekti. Ancak tam aksi gerçekleşti. Tezkerenin
kabul edilmesi için büyük çaba harcayan, çıkmayınca çok rahatsız
olan Tayyip Erdoğan, bu defa TBMM’ nin red kararı sayesinde başta
Avrupa olmak üzere büyük prim sağladı. Türkiye Kuzey Irak ve
genelinde de Irak batağına girmekten kurtuldu. Hem de ABD ile
ilişkiler tekrar rayına oturdu. Yani, nereden baksanız karlı çıktı.
İkinci örnek, Tezkere’yi unutturmak veya af dilemek için Irak’a
yollamayı kabul ettiğimiz 10 bin kadar askerimizin, Kürtlerin
ayaklanması üzerine, gönderilmemeleridir. Önceleri “Kürtler bize
diz çökertti. Türk askerini veto ettirebildiler“ diye eleştirilen
bu olay sayesinde bugün hem Türk Silahlı Kuvvetleri, hem de Tayyip
Erdoğan herhalde Allaha dua ediyorlardır. Siyasi sorumluluk
sırtında olduğundan dolayı, Irak’tan Mehmetçik cenazeleri gelmeye
başlayınca, Erdoğan’ın nasıl hırpalanacağını tahmin etmez zor
değildi. Başbakan, yine risk aldı ancak bu defa Kürtler sayesinde,
şansı tekrar yaver gitti ve Irak batağından kurtulabildi. EN
KAZANÇLI ÇIKAN, TAYYİP ERDOĞAN OLDU... Üçüncü örnek ise Kıbrıs
referandumu. Aslında bugün varılan noktaya bakarsak, Papadopulos’
un HAYIR oyu en çok Tayyip Erdoğan, dolayısıyle AKP hükümetine
yaradı. Gelin nedenlerine birlikte inceleyelim: İÇERDE: Tayyip
Erdoğan kararlı, siyasi sorumluluğu almasını bilen, kararını
verdikten sonra Asker veya Cumhurbaşkanı’nın çıkarsa dirençleri
karşısında geri adım atmayan, iktidarında siyasi boşluk bırakmayan,
cesur, etkili, eski alışkanlıkları yıkan ve ülkeyi AB’ye götürmekte
kararlı bir başbakan imajı verdi. Derin devleti ilk defa geriletti.
Ne Ulusalcıların tehditleri, ne laikçilerin baskıları karşısında
geriledi. Bu açılardan belirli çevrelerde önemli oranda prim
kazandı. DIŞARDA: Türkiye’nin Avrupa Birliğine doğru yürüyüş
yolundaki en önemli bir engeli kaldırdı ve önünü açtı. 30 yıllık
bir politikayı değiştirme cesareti gösterdiği için Uluslararası
çevrelerde büyük prestij sağladı. Hükümetinin reformcu yanı, dinci
muhafazakarlığının önüne geçti. Etiketi “İslamcı” olmaktan “batıcı”
diye değişti. RİSKLERDEN DE KURTULDU: Bütün bunlara karşılık,
Rumlar planı reddedince, aldığı tüm risklerden de kurtuluverdi.
Yine şansı yaver gitti. Unutmayalım ki, Annan planının uygulanması
çok güç olacaktı. HAYIR’ cılar yenilgiyi kolay kabul
etmeyeceklerdi. Her asker çekilişinde yaşlı gözlerle “Mehmedim beni
bırakıp gitme“ çığlıkları atılacak, inanılmaz sahneler yaşanacak,
evinden çıkmak zorunda kalacak her KKTC vatandaşı için anavatanda
özel ve dram dolu gösteriler düzenlenecek, aşırı milliyetçi kurulan
son Türk devletini kanlarının son damlasına kadar korumak için
ellerinden geleni yapacaklar, Denktaş büyük olasılıkla direnme
cephesi kurup silahlı milisler örgütleyecek, yani anlayacağınız
Annan planının uygulanmasını AKP’nin burnundan getirmek için herşey
yapılacaktı. Oysa şimdi, Erdoğan tüm avantajları alıp cebine koydu,
risklerinin tümü kayboldu. Gözümüz yok. Allah fazlasıyla versin de,
buna şans denmezde ne denir ? Yoksa dahice bir politik hesap mı?
Erdoğan herşeyi en ince noktasına kadar hesaplayıp, riskleri ölçüp
her defasında 12’ten vuran bir politikacı mı ? Acaba bu şansına
güvenip başı döner de dengeleri fazla sarsacak yeni adımlar atmaya,
daha büyük riskler almaya kalkar mı ? Ne dersiniz ?