Erdoğan okuduğu mektup vekilleri ağlattı
Abone olBaşbakan Erdoğan Şırnak'ta şehit düşen Serhat Gencer'in ailesine yazdığı mektubu okudu. O anlarda vekiller gözyaşlarına boğuldu.
Başbakan Erdoğan'ın gündeminde Uludere olayı ve terör
saldırılarıyla şehit düşen askerler ve siviller vardı. Partisinin
grup toplantısında şehit askerin mektubunu okurken duygusal anlar
yaşandı. Başta Arınç olmak üzere kadın vekillerin gözyaşları
ekranlara yansıdı.
Kayseri'deki bombalı saldırıyı hatırlatan Erdoğan, güvenlik
güçlerinin içinde olduğu psikolojiyi
anlattı:
"Kendinizi bir anlığına Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine ilerleyen aracı takip eden polis ve jandarmanın yerine koyun. Önünüzde bir araç gidiyor, jandarma kontrolünde durmamış, hatta bir askerimizi yaralamış, Kayseri’ye ankara’ya doğru giden bir aracı takip ediyorsunuz.
YA ARAÇ HIRSIZIYSA
Orada nasıl bir gerilimin yaşandığını hissedebiliyor musunuz?
Güvenlik güçleri o aracı orada imha edebilir, uçaklar vurabilir.
Ama ya içinde sigara kaçakçısı varsa, ya mazot kaçakçısıysa. Ya
kaçan kişi sadece arabanın ruhsatı yanında olmadığı için kaçıyorsa,
ya o aracın için babasından gizlice aracı alan haylaz bir çocuk
varsa, ya araç hırsızıysa?
Bu güvenlik görevlisinin gözünün önüne kendi çocukları geliyor,
başkalarının çocukları görüyor. Amirinin, komutanının söylediği
“yüzde yüz emin olun” talimatı, ömür boyu hapisle
yargılanacağı mahkeme geliyor.
HATA YAPMALARI İÇİN ORTAM HAZIRLANIYOR
Öyle bir psikolojik baskı oluşuluyor ki adeta hata yapmaları için
ortam hazırlanıyor. “Çoban sandık teröristi
vurmadık” diyen komutanla haftalarca uğraşıldı.
Vurgun yiyen karakoldaki gaziler yerden yere vuruluyor. Aktütün’de
25 yavrumuz şehit oldu, Taşdelen’de 27 şehidimiz oldu. Kolunu
bacağını kaybeden Mehmetçik, arkadaşının üzüntüsünü atlatamadan
medyanın eleştiri oklarıyla hesaba çekiliyor.
Bir tarafta öldürmeyi amaç edinen, bir tarafta yaşatmayı amaç
edinen iki taraf var.
Kumrular sokak’ta, bir telefon bayiinde, daha işe başladığı gün
yanında patlayan bombayla parçalanan Mustafa Bingöl geliyor. 60
yaşındaki Dürdanne eyhan geliyor. Ailesine destek olmak için daha
18 yaşındaki Orhan Güzel aklına geliyor. Terör örgütünün hunharca
katlettiği canlar insanlar geliyor.
HANGİMİZİN AKLINDA?
Bakın sizlerden bir kez daha ricada bulunuyorum. Haftaiçi mesai
saatinin bitiminde, Anafartalar Çarşısı,’nın önüne gidin, orada
otobüs duraklarında bekleyen vatandaşlarımıza bakın, yorgun bitkin
işçi kızlar göreceksiniz. Çocuklarıyla birlikte gecekondusuna
gitmek için bekleyen aileler göreceksiniz. İşte bu alçaklar bu
otobüs durakalrında canlı bomba eylemi yaptılar. Hangimizin
aklında? Unuttuk değil mi?
DAMATLIK ALMAYA GELMİŞTİ
26 yaşındaki Muzaffer Savaş, düğünü için damatlık almaya
gelmişti.
Biz 30 yıldır terörle mücadele ediyoruz. ama o bölgeyi
bilmeyenlerin terör örgütünün nasıl kalleşçe vurup kaçtığını
görmeyenlerin terörle mücadeleyi anlamalarında imkan yoktur. Çok
vahim hatalar yapıldı.
Bingöl Karlıova’da dur ihtarına uymayan bir vatandaş canlı bomba
sanılarak vuruldu. Kekik toplayan yaşlı amcalarımız vuruldu.
Aydın’da, Antalya’da benzer olaylar yaşandı. Polisler, kasten adam
öldürmek suçundan yargılanıyorlar.
DÜĞÜNÜ OLACAKTI AMA ÖLDÜRÜLDÜ
Bir de kasıtlı olarak yanışlıklar oldu. 1980’lerde, 1990’larda sert
hukuksuz müdahalelerle vahim sonuçlar ortaya çıktı. Ama şuanda biz
bir şey söylüyoruz.
Biz onu iki ay sonra askere şehit olması için gönderecektik,
bizim gönlümüzde kardeşim şehitti demişti. Ferhat Kanat, o olaydan
bir ay önce sözlenmişti. Düğünü olacaktı, ama öldürüldü. 22
yaşındaki Tuğba aynı şekilde can verdi.
Kastamonu’da bizim konvoyumuzda şehidi hatırlayın. Karaoğlum nerede
diyen anneyi hatırlayın. Yavrum, kuşum öldü mü, şimdi bana kim
kanat gerecek diyen anneyi hatırlayın. Evine asılan Türk bayrağını
görünce eyvah diyen anneyi, onları seyreden yavruyu hatırlayın.
Birileri diyor ki, Uludere’ye siz Türk bayrağı mı götürdünüz de
tabutlara Türk bayrağı sarılmadı. Lafa bak yahu. Orada bir
kaymakamlık var. Ama siz bu yavrulara Türk bayrağının layık
olduğunu düşünseydiniz, terör örgütünün bayrağını o tabuta
sardırmazdınız.
Size şu olayı, şu mektubu aktarmak istiyorum. Serhat Gencer,
Astsubay Çavuş. Şırnak’ta görev yapıyor. Bir akşam arkadaşına bir
mektup uzatıyor. Ben diyor dedemi çok severdim. Bugün rüyamda
gördüm. Beni yanına çağırıyor. Eğer ben şehit olursam bu mektubu
aileme gönderin demiş.
ŞEHİDİN MEKTUBUNU OKUDU
Şehit Serhat Gencer, aynı gece bir askerine de şunu söylüyuor.
Bugün Miraç Kandili, sen sivilken imamdın, hadi beraber namaz kılıp
Yasin okuyalım diyor. Serhat o gece şehit düşüyor. Yazdığı
mektup;
“Bu mektup ancak ben öldükten sonra elinize geçecektir.
Beni asla unutmayın. Hep kalbinizin bir köşesinde saklayın. Şunu
unutmayın, Allah’ın verdiği canı Allah’tan başkası alamaz. Yalnız
size söylemek istediğim bir şey var. Ben burcu’yu çok seviyorum. Bu
sevgimi de mezara götürüyorum. Ben burada öldümse Allah yolunda,
vatan namus millet yolunda öldüm. Gülün, asla ağlamayın. Eğer
ağlarsanız ben yatığ yerde rahat edemem, dedeme de hepinizin
selamını söylerim. Yazacak başka bir şey de bulamıyorum. Oğlunuz
Serhat.”