Erdoğan o korkunç günü unuttu mu?

Başımı hangi yana çevirsem aynı isyan, aynı çığlık. Artık isyanı ve çığlığı aştı. Korkunç bir uğultuya dönüştü göğü titretiyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Başımı hangi yana çevirsem aynı isyan, aynı çığlık. Artık isyanı ve çığlığı aştı. Korkunç bir uğultuya dönüştü, göğü titretiyor.

Yürek dolusu ahlar, sonu gelmeyen beddualar, yazıya gelmez, kağıda dökülmez küfürler birbirini takip ediyor. İsyanın sahipleri, son 10 yıldır yapılan her sınavda haklarının yendiğine inanan KPSS mağdurları..

Bir süre önce yapılan sınavda 57 sorunun önceden bazı kişilere sızdırılması kepazeliğinden beri yürekleri titriyor.

Umut onların yüreğini terkedeli epey zaman olmuş. 2010 yılında yaşanan benzer kepazelik sırasında onların tek umudu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dı. Bu yıl o haykırış, o "Umudumuz sensin" bakışı yok.

Haklılar!

Geçen yıl yaşanan benzer sınav şaibesinden sonra savcı Prof. Dr. Ali Demir hakkında soruşturma başlatmak isteyip de Erdoğan engel olunca, ilahi adalete sığınmaktan başka çareleri kalmamıştı.

Bu yıl 57 soru PKK'nın yayın organı olan bir sayfada ve Beyaz Kalem isimli bir yayıncı kuruluşun internet sayfasında yayınlanınca bu durum adeta bir "suçüstü" oldu. Sorular sabah 08.00'da, sınavdan bir saat önce servis edildi bu sayfalarda. Hem de noktasına, virgülüne, hatta ve hatta harf hatalarına kadar aynıydı!

Bu bir suçüstüydü görmesini bilene!

Son bir umut nefesler tutuldu, gözler Başbakan'a çevrildi. Erdoğan'ın ağzından dökülen sözler de tıpkı sınavlardaki kopyalar gibi bir önceki yılın, ondan önceki yılların kopyası şeklinde çıktı. Yine hiddetli, yine kızgın, yine tehditkar sözlerle meseleyi kapattı.

Oysa ondan beklenen pek de fazla bir şey değildi. Şöyle bir geriye dönüp, "Yahu ben iktidara geldiğim günden beri yapılan tüm sınavlarda bir şaibe, bir sorun yaşanıyor. Bunu bir araştırayım, gereğini yapayım, toplum vicdanını rahatlatayım" demesini beklediler.

Erdoğan'ın, söylentiler karşısında, "Bunlar PKK'nın oyunu" demesi tuhaftan da öteydi. "Sonuçlar temiz" açıklamasına rağmen 19 kişinin gözaltına alınıp tutuklanması aslında suçun kabulü veya ilanıydı.

Hem sınav temiz, hem 19 kişi tutuklu!

Kimsecikler çıkıp da, "Madem bu PKK'nın oyunu, madem PKK soruları çalıyor ve yandaş sitelerde yayınlıyor. Demek ki cevabı bilenler de PKK'lılar. O zaman siz bu duruma nasıl temiz diyorsunuz. Siz bu sözünüzle PKK'lıların devletin kadrolarına alındığını itiraf etmiş olmuyor musunuz?" diye soramadı.

Herkes yine laf olsun diye söylenen, "Gerekli araştırmaları sonuna kadar yapacağız" vaatlerine kandı. Oysa 2010'daki KPSS skandalını da araştırıyorlardı. Hatta, yüksek puan alanların sınavlarının iptal edileceği sözü de verildi değil mi?

Kaç yıl geçti bu sözün üzerinden?

2 buçuk yıl!

Siz sınavları iptal olan bir kişi duydunuz mu?

Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu halen araştırıyormuş!

Araştırılmıyor aslında.

İnsanların hararetleri dinsin, ateşleri düşsün ve bu rezalet hafızalarından silinsin diye bekliyorlar.

O hararet diner, o ateş düşer mi hiç? İnsanlar, uzanıp da tutunabilecekleri kadar yakınlaştıkları hayallerinin ellerinden alınmasını, umutlarına tecavüz edilmesini unutur mu?

Bu insanların gözünün içine baka baka, "Biz sizin hakkınızı yeriz ve bunu da dilediğimiz şekilde yaparız" denilerek adaletsizlik yapıldı. Adaletin olmadığı yerde kamu düzeni olur mu? Devletin, milletine güven duymadığı bir yerde o milletin, devletinin adalet anlayışına, hukuk anlayışına güvenmesini bekleyebilir misiniz?

Ve ne acıdır ki bu ülkede yaşları 19-22 arasında olan, hayata tozpembe bakan gencecik çocuklar, devletine isyan ediyor, ağlıyor. Yurtlarını canlarından aziz bilmesi gereken gençler, ülkelerine küfreden, adalete lanet yağdıran bir nesil olarak yetişiyor.

Onlar küfrettikçe, ülkenin manevi değerlerinin içi zemberekten boşalırcasına boşalıyor. Şehitlik kavramının bile içi boşalıyor, "Neden bu ülke için çalışayım? Neden bu topraklar için öleyim? Neden dürüst olayım? Neden çalmayayım?" düşünceleri hüküm sürmeye başlıyor.

Birileri onların bu isyanı karşısında yüksek sesle çirkin çirkin gülüp, "Sizi enayiler sizi. Nooldu aldınız mı boyunuzun ölçüsünü?" dedikçe, her bir haneden, "Erdoğan'a güvenmenin cezasını çekiyoruz" sesleri yükseliyor.

Ben sıradan bir vatandaş olarak Erdoğan'a hatırlatmak isterim.

Bu topraklarda adalet ile hırsızlık, İslam ile haksızlık hiç bu kadar yanyana dillendirilmemişti.

Lütfen artık şu gerçeği kabul edin.

Etrafınızda büyük surlar ören bir kitle var ve o kitle sizin göremeyeceğiniz kuytularda birilerinin hakkına hukukuna tecavüz ediyor.

Görün artık!

Görün ve o günü hatırlayın!

Hakkı, hukuku ve umudu ellerinden alınan milletin, kendisine bunları reva gören sizden önceki siyasilere verdiği o muazzam cevabın yerini ve mekanını hatırlayın!

Hani seçim sandıklarının sıra sıra tabutlara dönüştüğü, siyasi liderlere kaçacak delik bırakmayan seçmenin kimi, hangi sebepler yüzünden, nereye gömdüğünü hatırlayın!

Yoksa siz o kasırgayı andıran günü unuttunuz mu? Hani o günlerde kibirlerinden geçilmeyen liderlerin, sandıklar açıldıktan sonra yüzlerinin sapsarı kesildiği, gözlerinin dehşetle açıldığı, çenelerinin titrediği o günü unuttunuz mu?

Bu ülkede geleceği çalınan, umutları kırılan gencecik fidanlar ağlıyorsa, hesabı Allah'a bırakıyorsa, o günü hatırlayın ve korkun!

O gözyaşları birer kasırga oldu olacak..

Bilin ki sıra size geliyor!