Erdoğan Nurculardan faydalanıyor
Abone olNurcuların Gülen cemaatine olan tepkisini AK Parti kendi lehine çeviriyor.
Vatan gazetesi
yazarı Ruşen Çakır, Bediüzzaman Said Nursi'nin akrabalarının ve
talebelerinin hükümete olan tepkilerini sıraladı.
Nurcuların Gülen cemaatinin faaliyetlerinden rahatsız olduğunun
altını çizen Çakır, AK Parti'nin ve Erdoğan'ın da bundan
faydalanarak durumu kendi lehine çevirdiğini iddia
etti.
Peki ve bağımsız hareket eden çok sayıda Nurcu ile konuştuktan, son
günlerde medyaya yansıyan bazı haber ve yorumları inceledikten
sonra şu sonuçlara vardım:
1) Bu savaştan memnun olan hiç kimseyle karşılaşmadım.
2) Tarafların doğrularına sahip çıkıp yanlışlarını eleştirme eğilimi öne çıkıyor.
3) İlk başlarda Yeni Asya grubunun cemaatten yana tavır aldığı izlenimi doğdu, fakat bazı sözcüler bunu kısa sürede tekzip etti. Yine de Nurcular içinde cemaate en yakın grubun Yeni Asya olduğu söylenebilir.
4) Buna karşılık birçok Nurcu grup ve şahsiyetin
hükümete daha yakın pozisyon almaktan çekinmediğini görüyoruz. Bu
açıdan en önemli gelişme Nursi’nin hayattaki beş öğrencisi (bugünün
beş abisi), Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Salih Özcan, Mehmet
Fırıncı ve Abdülkadir Badıllı’nın 2013’ün son gününde yaptıkları
ortak açıklama. Buradaki “Cemaat adına siyasi faaliyette bulunmak,
siyasi partilerle pazarlıklar içine girmek, devlet içinde
kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin
tamamı Risale-i Nur’un iman ve Kur’an hizmetiyle tam bir tezat
teşkil etmektedir” cümlesinin Gülen cemaatine karşı AKP hükümetinin
yanında tavır alma anlamına geldiği muhakkak.
HÜKÜMET GÜLEN CEMAATİNİ NURCULUK İÇİNDE İZOLEYE ÇALIŞTI
Hükümetin, hatta bizzat Başbakan Erdoğan’ın, Gülen cemaatini genel olarak İslami hareket, özel olarak da Nurculuk içerisinde izole etmeye çalıştığı bir süredir söylenirdi. Bunun son dönemde bir spekülasyon olmadığı anlaşıldı. Erdoğan’ın bu stratejisinin büyük ölçüde başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Bunun birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:
1) Gülen cemaatinin siyasete örtülü de olsa aşırı ilgisi, devlet içinde kadrolaşma stratejisi Nurcular tarafından genellikle eleştiriliyordu.
2) Gülen cemaatinin alabildiğine büyümesi, Nurcular da dâhil diğer İslami cemaatleri etkisizleştirmesi, Nurcu olduğunu beyan etmemesine rağmen Nurculuğun da merkezi gibi algılanması rahatsızlık yaratıyordu.
3) Her ne kadar bazı eleştirileri olsa da Nurcuların büyük çoğunluğu AKP hükümetinden memnun. Gülen cemaatinin böylesi bir savaşa girişmesini tasvip etmeleri, hatta anlayışla karşılamaları hiç mümkün gözükmüyor.
4) Nurcular öteden beri risalelerin Diyanet tarafından basılmasını talep etmişlerdir. Bu konuda yıllar sonra ilk adım atıldı ve Said Nursi’nin aslen Arapça olarak kaleme aldığı, kardeşi Abdülmecit Nursi’nin Türkçeye tercüme ettiği İşaratü’l İ’caz adlı eseri geçen ay Diyanet tarafından basıldı. Başbakan Erdoğan da ilk basılan nüshanın ilk sayfasını “Merhum Üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle...” diye imzaladı. Bu, Nurcuları çok memnun etti.
GÜLEN CEMAATİNE SADELEŞTİRME TEPKİSİ
5) Son olarak Gülen cemaatinin risaleleri
sadeleştirilmesi sorununa değinmek şart. Said Nursi’nin eserlerinin
günümüz Türkçesine kazandırılması konusunda öteden beri bir
tartışma yaşanır. “Kesinlikle sadeleştirme olmaz” diyen de var,
“başka dillere çevrildiğine göre neden olmasın!” diye düşünenler
de. Çoğunluğun metinlere dokunulmamasından, en fazla sayfa
altlarına bazı kelimelerin günümüzdeki karşılıklarının
konulmasından yana olduğu söylenebilir. Fakat Gülen cemaati, diğer
Nurculara danışmadan risaleleri sadeleştirmeye başladı. Nursi’nin 6
öğrencisi, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Ahmet
Aytimur, Salih Özcan ve M. Said Özdemir, Gülen’in şahsına bir
mektup yazarak bu yayın faaliyetine son vermesini talep ettiler
ancak kendisinden herhangi bir cevap alamadılar.
HÜKKÜMET İSTİFADE
EDİYOR
Sonuç olarak, AKP hükümetinin, sadeleştirme
başta olmak üzere Nurcu grup ve şahsiyetlerin Gülen cemaatine karşı
eleştiri ve kızgınlıklarından sonuna kadar istifade ettiğini ve
rakibini büyük ölçüde yalnızlaştırdığını söylemek
mümkün.
RUŞEN ÇAKIR
YAZILARI