Erdoğan neden Gazze'ye gidemez?
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gazze yolculuğu Ortadoğu siyasetini de kızıştırdı.
Gazze seyahatinin olası yansımalarını irdeleyen Aslı
Aydıntaşbaş Gazze seyahatinin gerçekleştirilmeyeceğini
yazdı.
Aydıntaşbaş, Milliyet gazetesindeki köşesinde Erdoğan'ın Gazze seyahatini ele aldı. Aydıntaşbaş, seyahatin gerçekleşmemesi için gerekçeleri iki kısa başlıkla özetledi.
Birinci gerekçenin İsrail ile ilişkileri daha da germemek olduğunu dile getiren Aydıntaşbaş, "Türkiye ayrıca İsrail'e yönelik geçen hafta açıklanan 'yaptırım paketi' üzerine bir de Gazze'ye gitmenin İsrail'e iyice 'meydan okuma' olarak algılanacağının, Arap sokağında puan toplasa da Batı'da kolay 'hazmedilemeyeceğinin' farkında" diye yazdı.
İkinci gerekçenin ise Mısır'ın dış politikası açısından önemli olduğunu dile getiren Aydıntaşbaş, Mısır ile İsrail ilişkileri örnek gösterdi:
"Öncelikle Mısır, İsrail ve Türkiye arasındaki gerilimin
bu kadar yüksek bir noktaya çıktığı bir dönemde Türk başbakanının
Mısır üzerinden Gazze'ye gitmesine çok sıcak bakmıyor. Bu, dolaylı
ve aşırı kibar bir üslupla 'hissettirildi.'
Mısır'da 'devrim' olmuş olsa da dengeler
radikal anlamda değişmiş değil. İpler hâlâ ordunun elinde. Ordu da,
İsrail'i panikletmek, Arap Baharı dolayısıyla büyük tedirginlik
yaşayan Yahudi komşusuna bir de Gazze darbesi indirmek
istemiyor"
Başbakan Erdoğan'ın ne zamandır Gazze'ye gitme niyeti olduğunu
biliyoruz. Daha önce yazıldı, çizildi, hatta duyduğum kadarıyla
Gazze seferi için Başbakanlık Koruma Şubesi'ne bağlı özel ekipler
Refah'tan Gazze'ye geçip saha çalışmasında bile bulundu.
(Başbakanlık koruma ekipleri bunu her gezi öncesinde yapıyor.)
Ancak niyetli olsa da Erdoğan'ın bu ayki Mısır gezisinde Gazze'ye
uğramasını beklemeyin. Dün bu satırların yazıldığı saatlerde,
hükümet bu geziden vazgeçmiş gözüküyordu.
Birkaç nedenden dolayı. Öncelikle Mısır, İsrail ve Türkiye
arasındaki gerilimin bu kadar yüksek bir noktaya çıktığı bir
dönemde Türk başbakanının Mısır üzerinden Gazze'ye gitmesine çok
sıcak bakmıyor. Bu, dolaylı ve aşırı kibar bir üslupla
'hissettirildi.' Mısır'da 'devrim' olmuş olsa da dengeler radikal
anlamda değişmiş değil. İpler hâlâ ordunun elinde. Ordu da,
İsrail'i panikletmek, Arap Baharı dolayısıyla büyük tedirginlik
yaşayan Yahudi komşusuna bir de Gazze darbesi indirmek
istemiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye de Başbakan'ın Gazze'ye
geçmesi konusunda 'ısrarcı' değil. Ankara bu projeyi ertelemeye
meyilli. Neden? Çünkü Ak Parti hükümeti, Mübarek sonrası 'Yeni
Mısır' ile sorunsuz bir ilişki kurmak, onların hayatını
'zorlaştırmak' değil, her anlamda 'kolaylaştırmak' istiyor.
Erdoğan'ın Gazze gezisinin Mısır için kâbusa dönüşeceğini
biliyor.
(Son haftalarda İsrail'in hem Mısır hem de Washington nezdinde
'Aman sakın Erdoğan Gazze'ye gelmesin' lobisi başlattığını
söylemeye hacet yok.)
Türkiye ayrıca İsrail'e yönelik geçen hafta açıklanan 'yaptırım
paketi' üzerine bir de Gazze'ye gitmenin İsrail'e iyice 'meydan
okuma' olarak algılanacağının, Arap sokağında puan toplasa da
Batı'da kolay 'hazmedilemeyeceğinin' farkında.
Bu yüzden bu satırların yazıldığı saatlerde, Dışişleri
koridorlarında Gazze gezisini 'Arap Baharı Turu'na çevirme eğilimi
ağır basıyordu. Tabii önümüzdeki günlerde çok şey değişebilir.
Ancak halihazırda Erdoğan'ın gitmeme olasılığı daha ağır
basıyor.
New York'ta 'İyi Hissetme' haftası
Geçen günkü yazımda İsrail'le yaşanan Soğuk Savaş'ın 'her iki
ülkeye de bedeli' olacağını yazdım. İsrail'in özür dilememe ısrarı
karşısında kaybedeceklerini sıraladıktan sonra, Türkiye'nin de
Washington'da, özellikle de Kongre'de başının ağrıyabileceğini
söyledim.
Ama bütün bunlar, eylülden sonra olur.
Çünkü eylül Ankara için tam anlamıyla bir 'İyi Hissetme Ayı' olarak
geçecek.
Öncelikle Başbakan Erdoğan'ın olası bir Arap Baharı turu var. Henüz
kesinleşmemiş olmakla birlikte, Erdoğan'ın 'özgürleşmiş' Libya,
Mısır ve Tunus'a ilk giden yabancı lider olarak coşkuyla
karşılanacağı, bunun da Türk medyasında 'Ortadoğu Fatihi' olarak
lanse edileceğine şüphe yok.
Ardından asıl 'İyi Hissetme Anı', New York'ta yaşanacak. Bu yıl 20
Eylül'deki Birleşmiş Milletler genel kurulunda Filistin devleti
ilanı var. Aslında bu başvurunun BM'nin kilit organı Güvenlik
Konseyi'nden geçip resmiyet kazanması mümkün değil. Ancak bağlayıcı
olmasa da bütün ülkelerin katıldığı BM Genel Kurulu'nda oylanması
ve 'ezici' bir çoğunlukla kabul edilmesi bekleniyor. (Genel Kurul
şu ana kadar İsrail aleyhine sayısız karara imza attı ancak
bunların herhangi bir yaptırımı olmadı. Bu kez teknik olarak
Filistin 'gözlemci unsur' statüsünden oy hakkı olmayan 'gözlemci
devlet' statüsüne kavuşacak.)
Peki Türkiye'yi ilgilendiren bölüm? Öncelikle Ankara, bu başvuruyu
canı gönülden destekliyor. Muhtemelen genel kurulda bulunan Erdoğan
ve Davutoğlu, Filistin devletine 'Evet' demek için el
kaldırdıklarında, kendileri açısından tarihi ve büyük anlam taşıyan
bir an yaşıyor olacak.
Ayrıca Türkiye İsrail'i Uluslararası Adalet Divanı'na götürmek için
yapacağı başvuruyu bu deklarasyonla eşzamanlı sunmayı planlıyor.
Filistin'in de desteğiyle, iki başvurunun da aynı ruhla ezici bir
çoğunlukla geçmesi, Mavi Marmara olayının Lahey'e gitmesi ihtimali
var.
Mümkün mü? Mümkün.
Peki Lahey'den ne çıkar? İşte o, zor konu...