Erdoğan neden boş tribünlere konuştu?

Akay döneminde yüzbinler meydanları hınca hınç doldururken, nasıl oldu da Erdoğan'ı 80 bin kişilik stadyumda 40-50 bin kişi dinlemeye gitti?

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Binali Yıldırım'ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu dönemde yaklaşık 15 gün İzmir'de bulunmuştum.

O dönemde yazdığım yazılar arşivde duruyor, dileyen bulup okuyabilir.

Yazılarımda İzmir AK Parti İl Teşkilatı'nın yaptığı hataları alt alta sıralamış, "Bu mantık İzmir'de başarıyı değil, başarısızlığı getirir" diyerek devrin İl Başkanı Ömer Cihat Akay'ı sert sözlerle eleştirmiştim.

Neticede Cumhuriyet tarihinin en başarılı bakanı olan Binali Yıldırım hiç de haketmediği bir sonuç almıştı.

Üç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İzmir'e yaptığı ziyaretin görüntülerini izlerken, "Yahu acaba Ömer Cihat Akay'a haksızlık mı etmişim" demekten kendimi alamadım doğrusu...

Akay döneminde yüzbinler meydanları hınca hınç doldururken, nasıl oldu da Erdoğan'ı 80 bin kişilik stadyumda  hepi topu 14 bin kişi dinlemeye gitti?

Bu sorunun o kadar çok can yakıcı cevabı var ki hangisinden başlasam bilemiyorum.

Söyleyeceklerim belki birilerinin hoşuna gitmeyecek, belki de canını sıkacak. Bu tür durumlarda aklıma hep Pargalı İbrahim'in Kanuni Sultan Süleyman'a söylediği, "Sözden korkmayacak yürekli ve zeki insanlaradır sözümüz. Çünkü ancak onlar, söz ne kadar acıysa, söyleyenin o kadar dost olduğunu bilir..." anlamlı söz gelir.

Bugün ben de aynısını yapacağım, gelecek eleştirilere aldırış etmeden...

Bundan yaklaşık iki ay önce İzmir'de peşpeşe iki konferans verdim. Bölgedeki insanların arasında dolaştım ve AK Parti'ye gönül veren isimlerle bir araya geldim.

Sizi rakamlara boğmak istemiyorum ama, meseleyi daha iyi anlatabilmem için birkaç istatistik vermem gerekiyor.

İzmir'in toplam nüfusu 4 milyon 220 bin civarında. Oy kullanan seçmen sayısı ise 3 milyon 144 bin. Bu seçmenlerin arasında 520 bin civarında Kürt vatandaşımız var.

Konferanslarım sonrasında bu Kürtleri temsil eden aşiret liderlerinden bazılarıyla bir araya gelme imkanı buldum ve hepsi AK Parti'nin atacağı adımı bekler pozisyondaydı.

İşte tam da bu nedenle, konferansları verdiğim tarihte yazdığım yazıda, "İzmir'e ön sıralardan gösterilecek ve herkesi kucaklayacak  Kürt adaylar gerekiyor" demiştim. Hatta bununla da yetinmemiş bölgedeki bazı Kürt aday adaylarını ve onların AK parti'ye sağlayacağı katkıyı anlattım.

Adaylar açıklandığında Savcı Sayan'ın da aralarında bulunduğu Kürt kökenli bir iki isim görünce bölgedeki aşiret liderlerinin düşüncelerini almak için yeniden irtibat kurdum.

Hepsi kırgın ve küskündü. Onları küstüren, kendi adaylarının elenip ithal adayların dayatılmasıydı.

"AK Parti bizi önemsemiyor" düşüncesi neredeyse tamamında hakimdi. Savcı Sayan'ın kendilerini en güzel şekilde temsil edeceğini, ona güven duymaları gerektiğini söyledim.

Sadece ikinci bölgede 70 bin oyu bulunan bu aşiret liderlerenin neredeyse tamamı, "Bu konuda Savcı Sayan'dan bir söz isteriz" dediler. Bu durumu Savcı Sayan'a da bölgedeki bazı kanaat önderlerine de aktardım.

Sonradan duydum ki İl Teşkilatı böyle bir çalışma içinde olmayacaklarını söylemiş ve kestirip atmış.

Öğrendiğim kadarıyla şu ana kadar bahsini ettiğim Kürt aşiretleriyle temas kuran hiç kimse olmadı. Yani sadece ikinci bölgede yaklaşık 70 bin oyu bulunan insanlar adeta dışlandı ve yüzüne bakılmadı. Ve yine öğrenebildiğim kadarıyla bu Kürt aşiretleri, bu düşmanca tavırdan sonra AK Parti ile gönül bağlarını tamamen kopardı.

Nedeni, "Benim dediğim olacak, ben ne dersem o olacak!" egosu...

Bakınız!...

Ben sadece bir çırpıda küstürüldüğüne birebir şahit olduğum 70 bin kişiden bahsediyorum. Maalesef ki küstürülenler bunlardan ibaret değil.

Bu dava uğruna kışın soğuğunda donan, yazın sıcağında yanan, ama kapı kapı dolaşmaktan asla vazgeçmeyen binlerce insan küstürülmüş durumda...

Düşününüz ki aday gösterilmeyen 196 aday adayından çoğu bile öyle bir muamele gördü ki onlar bile küskünler kervanına katıldı. Allah'ın bir kulu kapılarını çalmadı, gönüllerini almadı, "Biz bir aileyiz" demedi.

Yazıya Erdoğan'ın neden yalnız bırakıldığı sorusuyla başlamıştık.

Bölgede konuştuğum pek çok partili, İl Teşkilatı'nın "Fazla otobüs kiralamayın, gelecek olanlar mevcut otobüslerde ayakta gelsin. Diğerleri de kendi imkanlarıyla ulaşsın" talimatı aldığını söylüyor.

Hepsini üst üste koyduğunuzda o stadın niye boş kaldığını sanırım daha iyi anlayacaksınız.

İl Başkanı Bülent Delican, muhalefet liderlerinin ve muhalif medyanın alaycı manşetlerinden sonra açıklama yapmış, "AK Parti teşkilatları 24 Mayıs’ta Gündoğdu’da şimdi yüzü gülenlerle hesaplaşacak. AK Parti’nin İzmir’de 466 bin üyesi var. O stat gibi 9 tanesini dolduruz. AK Parti teşkilatlarının cumhurbaşkanına duyduğu sevgi, stadyumun dolup dolmamasıyla ölçülmez. Bu siyasi bir program değildi. Valalik organize ettiği için öyle az katılım oldu" demiş!

Hem bu partinin kurucusunu ve davanın önderini boş tribünlere konuşturacaksınız. Hem de "Siz bizi asıl 24 Mayıs'ta görün" diyeceksiniz.

Bunu söylemeden önce açıp Erdoğan'ın diğer şehirlerdeki programlarına, hatta Almanya'daki programına bir göz atsaydı eminim bu açıklamayı yapmazdı. İzmir bu anlamda Almanya'da yaşayan Avrupalı Türkler'in yaptığını yapamıyorsa, suçu başka yerde değil, kendisinde aramalı Bülent Delican...

Keşke birileri, Erdoğan'ın duyduğu büyük hayal kırıklığını çevresine sitemli sözlerle anlatan Erdoğan'ın neler söylediğini Delican'ın kulağına fısıldasa...

Fazla uzattım farkındayım...

İzmir'de seçim sonrası manzaranın ne olacağını söyleyerek noktalayayım.

HDP barajı aşabilmek için İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya ve Adana'da adeta kamp kurmuş. Adeta seçimin kaderini bu illere bağlamışcasına olağanüstü birçabayla çalışıyor. İzmir maalesef tuhaf çalışmalarıyla belki de farkında olmadan HDP'nin ekmeğine yağ sürüyor.

Hiç temenni etmem ama seçime kadar böyle giderse, geçtiğimiz dönemde 11 milletvekili çıkaran İzmir, bu dönemde 8-9 milletvekilini zar zor çıkarır.

Umarım çok geç olmadan gereken yapılır!