Erdoğan MHP'lilere bu soruyu sordu?
Abone ol1 Haziran seçimlerinde CHP ile adı konulmamış bir ittifaka girmekle eleştirilen Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın hedefindeydi.
Başbakan Erdoğan, "Bir MHP’li nasıl olur da İstanbul’da
duvarlara “Zülüm 1453’te başladı” diyen bir zihniyetin yanında yer
alabilir? Ankara’da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında
durabilir?" diye sordu.
1 Haziran seçimlerini Erdoğan, "1 Haziran seçimleri cumhurbaşkanlığı için bir gösterge, bir kamuoyu yoklaması olacaksa ortaya çıkan sonuç çatının bir kez daha çöktüğü, uçtuğudur." sözleriyle değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında CHP'nin vagonu olmakla eleştirdiği MHP lideri Bahçeli'ye yüklendi. İşte konuşmadan öne çıkan satır başları:
1 HAZİRAN SEÇİMLERİ
"Pazar günü yani 1 Haziran’da 14 yerleşim biriminde seçimler
gerçekleştirildi. Bu 14 birimden 13’nde seçimler yenilendi. Bir
tanesinde de ilk kez seçim yapıldı. Kuşkusuz bu 14 yerleşim birimi
içerisinde önemli merkezler Ağrı ve Yalova illerimizdi. Ağrı’da
daha önce BDP’nin kazandığı görülüyordu, seçimin yenilenmesi kararı
alındı.
Pazar günkü seçimde BDP adayı kazandı. Yalova’da ise bizim AK Parti olarak itirazımız vardı. Tabi yapılan ittifak neticesinde Yalova’da da seçimi CHP adayı az bir farkla kazandı. 14 yerleşim birimi üzerinden bakıldığında 5 merkezde AK Parti, CHP 3 merkezde, MHP 3, BDP 2, Saadet Partisi bir yerde kazandı.
OYUMUZ 2.5 PUAN ARTTI
AK Parti yüzde 43,5 oy almıştı, 1 Haziran itibariyle de yüzde 45,5
oldu. Yani 30 Mart seçimlerine göre 13 yerleşim biriminde oy
oranımız 2,5 puan artış gösterdi. CHP’nin oyu bir puan, BDP’nin 2,3
puan arttı. MHP’nin oyları 1,9 puan düştü. Oy oranlarındaki
değişime baktığımızda, Yalova ve Ağrı’da AK Parti’ye karşı
ittifakların yapıldığı net olarak görülüyor.
Bunlara rağmen oy oranının AK Parti’ye yetişemediğini görüyoruz. 30 Mart’ta CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 43 olmuştu, AK Parti’nin ise yüzde 45,5 olarak gerçekleşmişti. 30 Mart’ta bu 13 merkezde, CHP ve MHP’nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti’nin yüzde 43’tü.
MHP BİR KEZ DAHA İDDİASINI İNKAR ETTİ
Biz Ağrı ve Yalova'da ortaya çıkan sonucu elbette derinlemesine analiz ettik ve ediyoruz. Hem süreci hem sonucu bütün boyutlarıyla değerlendiriyoruz. Bu mikro düzeydeki seçimin hem CHP ve hem MHP için çok önemli yeni dersler verdiğini ama her iki partinin de bir kez daha ibretlik dersler almasını özellikle tavsiye ederiz. Fakat bunu fark etmediklerini de ne yazık ki görüyoruz. MHP, bir kez daha varlığını, siyasetini, iddiasını inkar etti. 1 Haziran seçimlerinde adeta MHP'nin esamesi bile okunmadı. 30 Mart'ta Pensilvanya'nın maşası, CHP'nin de payandası olan MHP, 1 Haziran'da yeni vazifesini iyice benimsemiş halde, kimliğini tamamen CHP 'ye teslim etmiş oldu. Öte yandan CHP sadece Yalova üzerinden kendisi için başarı tablosu çıkarmaya çalışırken 30 Mart'ta olduğu gibi bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor
Kendileri için uygun vilayetler, uygun ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. Bunun adı demokratik mücadeleyi ülke geneline yaymak değildir. 'Ben burada yapabilirim, başka yerde buna ne gücüm ne anlayışım yetiyor' vaka budur.
ÇATI BİR KEZ DAHA UÇTU
1 Haziran seçimleri cumhurbaşkanlığı için gösterge, bir kamuoyu yoklaması olacaksa ortaya çıkan sonuç çatının bir kez daha çöktüğü, uçtuğudur. 1 Haziran'da, 13 birimde CHP ve MHP'nin toplam oyu yüzde 33, AK Parti'nin tek başına oyu yüzde 45.5. Çatı su sızdırmaya devam ediyor. Bu seçimde çatı bir kez daha çatladı. Aslında çatı diye bir şey kalmadı
MHP VAGON PARTİSİNE DÖNDÜ
MHP’yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. 2012 halk oylamasında, terör örgütleriyle aynı safta yer almayı seçmiştir. 2011 seçimlerinde ağır bir hezimet daha yaşamıştır. MHP Pensilvanya’nın kuklası haline getirilmiştir. Bu yapılanı MHP seçmenine ben haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri partinin kimlerin yedeği haline getirildiğini görmelidir diye düşünüyorum.
BİR MHP'Lİ NASIL OLUR DA
MHP seçmeni, gönül verdikleri partinin kimlere payanda, kimlerin yedeği haline getirildiğini görmeli, bunun sorgulamasını da yapmalıdır diye düşünüyorum. MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime, özellikle hatırlatmak isterim. CHP içinde sadece bir kanat yok, CHP içinde sadece ulusalcılar yok. Suriye'nin eli kanlı rejimine destek veren CHP var. Türkiye'de mezhep farklılıklarını körüklemek, bundan rant elde etmek için her türlü tahriki yapan bir CHP var. Öbür tarafta kalkıp şöyle Suriye'nin batısına doğru gittikçe orada bizim Türkmen kardeşlerimiz var. Bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var, onların karşısında yer alan CHP anlayışı var.
EY MHP
Ey MHP, sen de mi yoksa onlarla beraber oradaki Türkmen kardeşlerimizin karşısında yer alıyorsun? Gezi eylemlerinde başı çeken, dünyaca terör örgütü olduğu kabul edilen polis, asker katili terör örgütlerine sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari'de Türk bayraklarını sallayamayan ama gelip Ankara'da bozkurt işareti yapan yani her türlü renge bürünen bir CHP var. Buradan MHP'li kardeşlerime çok açık soruyorum: Bir MHP'li nasıl İstanbul'da duvarlara, 'zulüm 1453'te başladı' diyen bir zihniyetin yanında durabilir? Bir MHP'li nasıl olur da Ankara'da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında durabilir?
DEMOKRASİ SANDIK DEĞİLSE NEDİR?
Demokrasi sandık değildir veya demokrasi sadece sandık değildir mantığını ben kabul etmiyorum. Kim bu ifadeyi kullanırsa kullansın kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar, 'demokrasi sandık değilse nedir? Bunu bana anlat' derler. O zaman ne diyeceksin? Sandıktan gitmeyeceksen, nereden gideceksin?
SAKIK'A TEPKİ
Ağrı'da seçimi kazanan başkan diyor ki Devlet terörü estirilmiş. Şu ifadeye bak. milletvekili olarak bu ülkede devlet törüründe bahseden insan aynaya bakmalı. Kan varsa sizin olduğunuz yerde var. Annelerin oturma eylemine tahammül edemediniz. Onların çocuklarını dağa kaçıranlar, size destek veren bölücü terör örgütüydü.
BDP'DEN ANNELERE TEHDİT
Köpükle yıkama bahanesiyle oradan kaldırdınız, tehdide başladınız. Hadi bakalım, şu anda bu çocukları getirip annelerine teslim etmeniz lazım. B planı C planı devreye girecek. Bizim çözüm ydlmuz farklı olacak. Bir taraftar çözüm süreci diyeceksin diğer bir taraftan engellemenin yoluna gideceksin.
ONBİNLERCE İNSANIN KATİLİ SİZSİNİZ
Barış diyorsun yavruları analarından alıp dağa kaçırıyorsun bu nasıl barış. ülkenin değişik yerlerinde onbinlerce insanın katili sizsiniz. Sürekli aşağıladıkları köylülerin gariplerin kardeşlik hukukunu savunanları ülkeyi yönetmesinden rahatsız oldular.
Sokak eylemleriyle başaracaklarını zannettiler. Elinizde nefre söylemiyle değil, molotofla değil, büyük bir sabırla meydanlara gelin. Sizin yapamadıklarınızı AK parti yaptı.
KARŞILARINDA DİMDİK DURAN BİR HÜKÜMET BULDULAR
27 Mayıs öncesi yaptıklarının aynısını yaparak AK Parti Hükümeti'nin akıbetini Demokrat Parti'nin akıbetiyle birleştireceklerini zannettiler ama karşılarında dimdik tutan bir Hükümet buldular. Karşılarında boyun eğmeyen, geri adım atmayan, taviz vermeyen, milletin emanetine sımsıkı sahip çıkan bir Hükümet ve AK Parti buldular. İşte o günlerde bizler de meydanlara çıktık. Beş şehrimize Ankara, Samsun, Kayseri, Erzurum ve İstanbul'da milli irade mitingleri yaptık. Halk akın akın meydanlara koştu.
BÖYLE SÜREKLİ ATIYORLAR
Zaman zaman bunların yazarları, yorumcuları şöyle söylüyorlar; 'Taksim Meydanı'na iki milyon insan geldi.' Ya bunlar kalabalıkları saymayı bilmiyor ya bunlar Taksim Meydanı'na ne kadar insan alınabilir bunu bilmiyor. Debreli hikayesini de bilmiyor bunlar. Böyle sürekli olarak atıyorlar. Tabii bunların Yenikapı'yı niye kabullenmedikleri, Yenikapı'ya niye gelmedikleri ortaya çıkıyor. Küçükyalı, Maltepe'deki o meydana niye gelmedikleri ortaya çıkıyor.
SOPAYLA NEFRET SÖYLEMİYLE DEĞİL SABIRLA VAKARLA MEYDANLARA GELİN
Çünkü oraya geldiklerinde o zaman her şey meydana çıkacak. Bunlar tabii bir şeyi hala öğrenemediler. Elinizde sopayla, molotofla değil, dilinizde nefret söylemiyle değil, büyük bir vakarla, büyük sabırla meydanlara gelin. Sizin bu yapamadıklarınızı AK Parti yaptı. AK Parti'li seçmenin elinde ne molotof ne sopa vardı, dilinde de ne nefret söylemi vardı.
ŞIMARIK ZİHNİYETE HADDİNİ BİLDİRDİ
Bizim kararlı duruşumuz, milletin meydanlarda kükreyişi; işte bu darbe sevdalılarına geri adım attırdı. Milletin şahlanışı, seçilmiş iktidara karşı ihtilal peşinde olan şımarık zihniyete haddini bildirdi.
NECİP FAZIL'IN MENDERES'E TAVSİYESİ
Menderes döneminde CHP; tıpkı bugün olduğu gibi
milletvekilleriyle bu gösterileri tahrik ediyor. CHP medyası, her
gün yalan haberlerle gençleri tahrik ediyor. Yüzlerce öğrencinin
öldürüldüğü, kıyma makinelerinden geçirildiği iftirası, bizzat CHP
ve CHP medyası tarafından her gün işleniyor" dedi.
Sokağın kaosa teslim olduğu o günlerde merhum Necip Fazıl merhum
Adnan Menderes'i ziyaret ediyor. Kendisinin gerekli tedbirleri
almasını ve gösterileri bastırmasını tavsiye ediyor.
İHTİLAL AŞIKLARI GELDİKLERİ GİBİ
GİTTİ
Menderes belki de geleceğe dair umudunu muhafaza için mevcut
tavrını sürdürmeyi tercih ediyor. Biz geçen yıl Gezi olaylarıyla
bir darbe senaryosu devreye alındığında merhum Menderes gibi
üzerimize gelen bu tehdide sessiz kalmadık. Mısır'da yaşananların
Türkiye'de yaşanmasına izin vermedik. Ukrayna'da yaşananların
Türkiye'de yaşanmasına izin vermedik. Hukuk ve demokrasiden taviz
vermeden, ama sokakları vandallara; milli iradeyi de CHP'ye teslim
etmeden bu ihtilal aşıklarının geldikleri gibi gitmelerini
sağladık.
25 ARALIK FEZLEKESİNDE KENDİSİ İÇİN NE YAZIYORDU? HDP'Lİ VEKİLLERE NE DEDİ?
[PAGE]
FEZLEKELER BİLGİSAYARLARDAN YOK EDİLMEK İSTENDİ
Sokak eylemleriyle ihtilal yapamayanlar 17 Aralık'ta bir başka darbe senaryonu sahneye koydular. 25 Aralık fezlekesinde "Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan" ifadeleri geçiyor. Fezlekede geçen tam ifade şu; 'suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Aynı şekilde bakanlarımızdan da örgüt üyesi olarak bahsediliyor.
İNLERİNE GİRDİK
Bu fezlekeler emniyet bilgisayarından yok edilmek istendi. Ancak bu bilgisayarlar bulundu, silinmiş dosyalar kurtarıldı ve bu fezleke büyük oranda ortaya çıkarıldı. Şimdi paralel medya büyük bir suçluluk duygusu içinde başına gelecekleri önceden bildikleri için, yaptıkları rezilliğin farkında oldukları için, bunların düzmece olduğuna dair kampanya başlattılar. Sahte ihbar mektupları yayınlayarak yaptıkları alçaklığı karartmaya çalışıyorlar. Hiç boşuna uğraşmasınlar. Ortaya çok vahim belgeler, deliller çıkıyor ve kısa süre zarfında yaptıklarının hesabını vermeye başlayacaklar. 'İnlerine gireceğiz' demiştik. Şu anda inlerine girdik, bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak ve adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak. Önce millet, sonra devlet, millet iradesine, sandığa, demokrasiye sahip çıkacak ve Türkiye'de geçmişte yaşananların yaşanmasına artık, inşallah müsaade edilmeyecek."
EY HDP'Lİ VEKİLLER ÇOCUKLARINIZIN YÜZÜNE NASIL BAKIYORSUNUZ?
2010 yılında, terör örgütü içindeki beş kadın terörist dağdaki zorbalığa dayanamayarak örgütten kaçma kararı aldı. Diyarbakır kırsalında örgüt mensupları tarafından yakalandılar. Hatırlayın. Bu beş kadını bir mağaraya hapsettiler. Günlerce işkence yaptılar. Ardından acımasızca katlettiler, cansız bedenlerini bilinmeyen yerlere gömdüler. Anneleri, babaları yavrularının öldürüldüğünden habersizdi. Bu işkencelere, katliama şahit olan İran'lı kadın bir terörist dayanamadı, bu kadınların anneleri aradı ve yavrularının katledildiğini duyurdu.
CİBİLLİYETLERİ BU
Terör örgütü "kış hazırlıkları sırasında jeneratör gazından zehirlendiler ve öldüler" dedi. Vicdansızlık bununla da kalmadı. Bir yıl geçtikten sonra bu kadın teröristler için cenaze töreni düzenlediler. Hale bak. Ölümlerinin üzerinden bir yıl geçiyor, cenaze töreni düzenliyorlar. Çünkü karakterleri, cibilliyetleri bu. BDP’nin bazı milletvekilleri, hem de kadın milletvekilleri bu alçakça cinayete sahip çıktılar, bu cenaze törenlerinde de boy gösterdiler. BDP bunu sorgulamadı. BDP'nin güya özgürlük yanlısı...
Bir tanesine subayımızı soruyor: 'Annen baban sağ mı?' Terörist 'bilmiyorum' diyor. Subayımız 'kaç yıldır görüşmüyorsun' diyor. Terörist 'beş yıldır' diyor. Bunlar üzeri örtülemeyen, gizlenemeyen yüzlerce hikayeden sadece iki tanesi
KENDİ ÇOCUKLARI ABD'DE
Buradan mı barış gelecek. 5 kadını öldürerek barış mı gelecek? Biz törer örgütünden insaf beklemiyorum. BDP'lilere sesleniyorum. Sizin çocuğunuz yok mu sizin hiç vicdanınız yok mu? Kendi çocuklarınız ABD'ye İngiltere'ye götürüyorlar. Fark bu. Güneydoğu'daki kürt kardeşlerimin bilmesi lazım. Onların çocukları da değişik yerlerde eğitim alıyor, turistik seyahat yapıyorlar.
EY HDP VEKİLLERİ
Doğu'da, Güneydoğu'da yoksul halkın çocukları dağda böyle insanlık dışı bir hayata, onursuzca bir ölüme mahkum edilirken, ey HDP vekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz? Ben de bu soruyu soruyorum
ANNELER ABABLAR ARTIK SUSMUYORLAR
Evladı ölse bile gözyaşı dökemeyen, ağıt yakamayan, acısını paylaşamayan anne babalar var bugün. Bunlar sadece çocukları almakla kalmıyor, çocuklar öldüğünde anne babaların ağıt yakmasına bile engel oluyorlar. İşte 30 yıldır acısını gizli çeken, gözyaşını içine akıtan, elemini, kederini bastıran o anneler, o babalar artık itiraz etmeye başladılar. Diyarbakır'da , Diyarbakır gibi 20'den fazla ilimizde anne babalar daha 15 yaşında çocuklarının kaçırılmasına artık yüreklice isyan ediyor, yüreklice itiraz ediyorlar. Anneler, babalar artık susmuyorlar. Anneler, babalar kan tüccarına dönüşen terör örgütü karşısında artık boyunlarını yere eğmiyorlar. Anne, babalar daha 15 yaşındaki yavrularını alıp dağa götürenlere karşı sessiz kalmıyor, boyunlarını bükmüyorlar
REZİL OLDULAR
15 yaşında çocukların kaçırılmasını izah edemediler. İnanın rezil oldular. Şimdi rezilliklerini bastırmak için de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde işte gösteri yapan o kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı dağıtmaya kalkışıyorlar. 30 yıl susturdunuz, artık inanıyorum ki daha fazla susturamayacaksınız. Annelerin acısını, gözyaşını, ağıdını, feryadını 30 yıl zorbalıkla bastırdınız, artık bastıramayacaksınız. Özgürlük ve barış bağımlılık yapar. Doğu ve Güneydoğu'daki kardeşim son 1.5 yıldır özgürlüğün ve barışın tadına vardı. Terör örgütünün baskılarından, zulmünden kurtulan vatandaşlar artık özgürlüğe ve barışa sahip çıkıyorlar. 1.5 yıldır anneler, babalar akşam sofranın başında biraraya geliyor, barışın ve özgürlüğün huzurunu yaşıyor. Bunu sabote etmeye hiç kimsenin hakkı yok. Sofraların huzurunu bozmaya, ağızların tadını kaçırmaya hiç kimsenin hakkı yok.
YOL KESMELER İNSANİ MİDİR?
Bakın bizim de hiçbir şekilde şımarıklığa tahammülümüz yok. Yol keserek, polisi, askeri taşlayarak, huzursuzluk çıkararak ülkeye yeni acılar yaşatmak isteyenlere asla eyvallah demeyiz, bu şımarık tavırlara göz yummayız. Her zaman ifade ediyorum çözüm için biz değil elini, gövdesini taşın altına koymuş bir iktidarız. 'Bedeli her ne olursa olsun bu meseleyi çözeceğiz' dedik ve hamdolsun çok önemli mesafeler katettik. Şimdi ben tekrar sesleniyorum; BDP- HDP dürüstseniz, samimiyseniz, siyasi Kürtçülük yapmayan tüm Kürt kardeşlerime de sesleniyorum, diğerlerine de sesleniyorum. Diyorum ki, 'siz acaba bu yol kesmelere evet diyor musunuz, bu yol kesmeler insani midir? Yol kesmek tarihimizde eşkıyanın işi olarak bilinir. Şimdi tabi terörist bunu yapıyor. Çünkü terörist eşkıyanın çok daha ötesinde. Köyüne gidecek onların da yolu kesiliyor, ana yolda onların da yolu kesiliyor. Ne varsa ellerinde onlar alınıyor. Bazıları bakıyorsunuz alıp, kaçırılıyor, paralar isteniyor, haraç isteniyor. Bunlar haraççı. 'Bu haraç vereceksin' diyor. Bu devlete vergi veriyorsun en az onun kadar da bize vereceksin. Hale bak. Sanki oraya yolları yapan onlar, suyu getiren o. Sanki bütün üniversiteler, okullar, hastaneler bunları kuran o. Bu vergilerden bunlar yapılıyor, senin haracınla terör estiriliyor.
Eğer bu insanlık dışı eylemi siyaset kurumu yani HDP çözmeyecekse, bu çocuk kaçırma eylemine 'dur' demeyecekse, bu şımarıklığın sırtını sıvazlayacaksa evet bunu bilelim. Bu sorunu çözmek için, o çocukları anneleriyle kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. Ama biz bu yöntemlere gerek kalmadan bu çocuk kaçırma eylemlerinin son bulmasını, kaçırılan çocukların da derhal geri getirilmesini istiyor, HDP'nin bu işi çözmesini bekliyoruz. Eğer korkuyorlarsa bunu söylesinler, eğer tehdit varsa bunu söylesinler. Eğer Diyarbakır'daki o yürekli anneler gibi cesaretleri yoksa bunu da söylesinler.
ANNELİĞİN SİYASETİ YOKTUR
Diyarbakır'da 15 yaşındaki çocuğunun peşine düşen annenin karşısına başka anneleri çıkarmak zalimliktir, en hafif tabiriyle vicdansızlıktır. Hep söyledim, yine söylüyorum. Anneliğin siyaseti yoktur, sağcılığı, solculuğu yoktur. Hiçbir annenin gözyaşı dökmesine, acılar yaşamasına, yavrusundan kopmasına tahammülümüz olamaz. Biz çözüm sürecini tüm anneler, tüm babalar için başlattık ve samimiyetle ilerletiyoruz.
ÇÖZÜM SÜRECİNE DEVAM
Biz bu süreci oğlu askerde olan anneler için, oğlu dağa kaçırılmış anneler için başlattık ve inşallah sonuna kadar da götüreceğiz. Bir kez daha tüm annelerin bu sürece yüreklerini koymalarını istiyorum. Tüm annelerin cesaretle bu terör baronlarına, kan tüccarlarına itiraz etmelerini bekliyorum. Hiçbir anne tereddüt etmesin. Yavrusu kandırılmış, dağa kaçırılmış hiçbir anne korkmasın, çekinmesin. Anneler ne kadar bu sürecin içinde olursa inanın barış ta o kadar mümkün, o kadar yakın olacaktır.
Yavrularına sağ salim kavuşmaları için çırpınmaya devam edeceğimizi ifade ediyorum. 77 milyona da bir kez daha şu sözü veriyorum. Büyük Türkiye için, 77 milyon kardeş Türkiye için çözümün yanında durmaya, çözümü savunmaya, inadına demokrasiyi, inadına kardeşliği savunmaya devam edeceğiz.
BORÇLARA YENİ DÜZENLEME ERDOĞAN AÇIKLADI... AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma'da şu anda çalışamayan madencilerin ücretlerinin işveren tarafından ödeneceğini belirterek, "Ne alıyorsa maaş bunu o işletme açılana kadar aynen alacak. Ayrıca çalışamadıkları dönemde İşsizlik Sigortası Fonu'ndan net maaş kadarları biz de ödeme yapacağız" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM Başkanlığı'na sunulan ve önemli düzenlemeler içerdiğini belirttiği bazı tasarı ve tekliflere değinerek, "Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Meclis tatile girmeden inşallah çıkarmış olacağız" dedi.
Alt işverenlik, yani taşeronluk konusunu yeniden ele aldıklarını ve bu alanda çok önemli düzenlemeler getirdiklerini ifade eden Erdoğan, bu yeni düzenlemeyle işçilerin hak kayıplarının önüne geçileceğini, kamunun zarara uğramasının da engellenmiş olacağını söyledi.
Erdoğan, kurallara uymadan alt işverenliği kullananlara ağır yaptırımlar getirdiklerini vurgulayarak, alt işverenlikte iş sağlığı ve güvenliği, kıdem tazminatı gibi konularda da önemli reformlar ve yeraltında çalışan işçilere yönelik yine önemli düzenlemeler yaptıklarını kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Örneğin haftalık çalışma saatini 36 saat, günlük çalışma süresini 6 saat olarak kısıtlıyoruz. Yani 48 saatten 36 saate, böyle bir noktaya geliyoruz. Çalışma hayatına ilişkin yine önemli düzen yapıyoruz. Vatandaşlıktan çıkarılanlara yurtdışı borçlanma imkanı tanıyoruz. Yurtdışında geçen sürelerin istenildiği kadar borçlanılmasına imkan veriyoruz. Soma'daki maden kazasından etkilenen madencilere ve ailelerine de bu tasarıyla önemli haklar sağlıyoruz. 67 şehit madencimizin ailelerinin aylık alma hakkı kanunen bulunmuyordu. Şimdi yapacağımız değişiklikle bir gün bile sigortalı olsa hayatını kaybedenlerin ailelerine aylık alma hakkı getiriyoruz. Şehit madencilerimizin anne babaları için aylık almakta gerekli olan muhtaçlık şartını da kaldırıyoruz. Soma'da şu anda çalışamayan madencilerimizin ücretleri işveren tarafından ödenecek, ne alıyorsa maaş bunu o işletme açılana kadar aynen alacak. Ayrıca çalışamadıkları dönemde İşsizlik Sigortası Fonu'ndan net maaş kadarları biz de ödeme yapacağız."
Madenlerde çalışan işçilerin emeklilik yaşını da 55'ten 50'ye indirdiklerini belirten Erdoğan, yıpranma payını da değiştirdiklerini söyledi. Erdoğan, "İzinde geçirdikleri süreler ve tatiller de yıpranmaya dahil edildiğinde erken emekli olmak isteyen madenci kardeşimiz 43 yaşında bile emekli olabilecek" diye konuştu.
KAMU ALACAKLARININ YAPILANDIRILMASI
Tüm çalışanlar için yine önemli düzenlemeler yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bu tasarıların yanında AK Parti'li milletvekillerinin teklifiyle Maliye Bakanlığı'na bağlı vergi dairelerine süresinde ödenmemiş olan kamu alacakları ile SGK'ye bağlı tahsil dairelerine ödenmemiş olan prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasını sağladıklarını söyledi.
Erdoğan, bu yeni düzenlemelerin çalışanlara, esnaf ve işverenleri hayırlı olması dileğinde bulundu.
SOMA VE PARALEL YAPI UYARISI
Paralel yapıya mensup bazı kuruluşların Soma'daki maden faciasında hayatını kaybedenlerin yakınlarını istismar ederek halktan para toplayabilecekleri uyarısında bulunan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Özellikle Soma'daki madencilerimize, şehit olan madencilerimizin ailelerine bu önemli hakların hayırlı olmasını diliyorum. Bu arada birçok vaadler var. İşte bir grup diyor ki; 'ben 301 konut yapacağım.' Bir grup işte 'ben 200' diyor, 'ben işte 150' diyor. Bütün bunların da değerlendirmesini yapmak suretiyle, bunları AFAD fonunda toplamak suretiyle, tek merkezde... Bak ortaya paralelciler falan da çıkar. Bunlar bu arada, inanın bu havada dolaşırlar. 'Yok bilmem şu derneğe, bu derneğe, Soma'ya bunları topluyoruz' filan derler. Sakın bu oyuna gelmeyin. Bunları herkese anlatın. Evet ekranları başında bizi izleyenlere sesleniyorum; sakın bu oyunlara gelmeyin. Şu anda AFAD'tan başka bu konuda yetkili hiçbir birim yoktur. Bunu genelgeyle de bütün valiliklerimize bildirdiler. AFAD'ta sadece Soma'daki madencilerimizin, şehitlerimizin ve o malum felaketin yaşandığı madende olanların ailelerine bunlar olacak ve bir de SGK kararıyla kapatılan varsa, o kapatılan madenlerdeki çalışanlar için verilecek destekler de ayrıca onlar zaten bildirildi. Bu oyuna gelmeyelim. Onun için bu evler, bunlar tamamen şehitlerimize ait olacak. Buradan tabiki onların evlatları için belki 2 tane ev düşecek, belki 3 tane ev düşecek. Bir evde belki kendi oturacak, iki evini belki kiraya verecek. Oradan sabit bir akar kendisine olacak. Dolasıyla çocuklarını onunla okutacak üniversite sonuna kadar. Bazıları 'ben şehitlerin çocuklarının üniversiteyi okumasını sağlayacağım' diyor. Birçok bu istikamette gelen teklifler var. Bunlar AFAD'ta toplanacak. Ama bu paralelin derneklerine, bu paralelin varsa vakıflarına sakın ha bunlar kendilerine göre televizyon programlarıyla, şunlarla, bunlarla aldatırlar ve ondan sonra da bu paralar biliyorsunuz farklı yerlere giderler. Bunlar kara para. Bu kara paraları da bunlar bazı şirketleri vasıtasıyla aklarlar. Bu oyunlara gelmeyelim."