Erdoğan meydan okuyan açık mektup
Abone olCan Dündar bugün kaleme aldığı açık mektubu ile AK partililerin damarına basacak. Mektup baştan sona Erdoğan'a bir meydan okuma...
İNTERNET HABER - Can
Dündar'ın Cumhuriyet si'nden yayınladığı Erdoğan'a açık mektup olay
yaratacak.
Baştan sona meydan okuma ile yüklü mektupta Can Dündar, "Ne
yalan söyleyeyim; duvara bodoslama koşan tavrınızı seviyorum ve
destekliyorum" diyerek kinayeli bir gönderme yaptı.
"Biz çocuklarımızı sizin ve devletin elinden nasıl
kurtaracağımızı düşünerek feryat ediyoruz" diyen Can
Dündar, 'Gerekirse yaşam tarzımızı, (kızlı erkekli)
hayatımız pahasına savunuruz" diyerek Erdoğan'a da
meydan okudu.
İşte "BU ÜLKE SİZİN DEĞİL SAYIN
BAŞBAKAN" başlıklı açık mektup;
Hemen ekleyeyim:
Bizim de değil.
Birbirimize (“alışarak” diyemiyorum artık)
“katlanarak” yaşamak zorunda olduğumuz bu ülke,
hepimizin...
Ve siz -tahammül sınırlarını zorlayarak- bu
gökkuşağının üstüne, kendi siyah takımınızı giydirme konusunda
kararlı görünüyorsunuz.
ATEŞLE OYNUYORSUNUZ
“Gerekirse evlere müdahale ederiz” çıkışınız, bu ülkenin tarihine
“bardağın taştığı nokta” olarak kaydedilmeye
adaydır. Şakşakçılarınız, ellerini en görünür şekilde çırpma
hararetinde fazla gürültü yaptığı için ne söylediğinizi tam
işitememiş olabilir. Ama “Vallahi öyle demek istemedi” diye
düzeltme telaşına düşen bakanlarınız, ateşle oynadığınızı
fark etti.
Ama siz, o koltukta fazla oturmanın getirdiği “Dedimse
dedim” böbürlenmenizle, sadece onları hiçleştirmekle
kalmadınız, kendinizi de onlardan ayırdınız.
Şimdi fark etmeseniz de aslında bu intihar
dalışında yalnızsınız.
DUVARA BODOSLAMA KOŞMANIZI DESTEKLİYORUM
Ne yalan söyleyeyim; panik halinde imdat kolunu çeken
dalkavuklara aldırmadan, duvara bodoslama koşan tavrınızı seviyorum
ve destekliyorum aslında...
Takıyyeden iyi böylesi...
Bağnaz kitleleri yanınıza çekme uğruna, “Devleti yatak
odalarına kadar sokan adam” namını üstlenmeye hazır
görünüyorsunuz.
ANA BABAMIZA VERMEMİŞİZ SİZE Mİ
VERECEĞİZ?
O zaman bir itirafta bulunayım:
Öğrenciyken (ve kimi arkadaşımız polis takibindeyken) kızlı erkekli
aynı evde kaldık biz...
Yani sizin gözünüzde suçluyuz.
Ne var ki halimizden memnunuz.
Hayatımıza karışma hakkını ana babamıza vermemişiz; size mi
vereceğiz?
28 Şubat’ta Aczmendi liderinin evini basan askere karşı çıkmışız,
aynı kafayla kapımıza dayanan size mi çıkmayacağız?
Değil siz, her köşe başına diktiğiniz polisiniz, “Fuhuş
yapıyorlar” diye bıyık buran vekiliniz, talimatınızla bekâr
evlerine dalmaya hazır valiniz, ihbarcılığa sevk ettiğiniz “Fazilet
Teyze”leriniz, dedikoduyla harekete geçecek ahlak zabıtalarınız
gelse, yaşam tarzımıza karışamaz.
Hem bir şey tavsiye
edeyim:
O cam kenarında fısıldaşan dedikoduculara da çok güvenmeyin.
Bir gün tebdili kıyafetle aralarına karışıp sizin için ne
dedikodular yaptıklarını duysanız dudağınız uçuklar.
BİZ EVLADIMIZI SİZDEN KURTARMAK
İÇİN
FERYAT EDİYORUZ
Ana babaların “Devlet nerede” diye feryat ettiğini
söylüyorsunuz ya; bizim için tersine: Biz
çocuklarımızı sizin ve devletin elinden nasıl kurtaracağımızı
düşünerek feryat ediyoruz.
Sizin “muhafazakâr demokrat” olduğunu söylediğiniz, aslında
ne muhafazakâr ne de demokrat olan o otoriter kimliğinizle
derdimiz...
“Hukuk”un yerine “günah”ı koyan, dindar bir nesil
hayalinizle...
Oy oranınızın, size hayatlarımızı zapturapt altına alma
hakkı verdiğini sanıyorsunuz; tarih kitaplarının dehşetle
hatırladığı, öncülünüz olan diğer despotik liderler gibi...
GEZİ DERS OLMADI MI?
Yanılıyorsunuz.
Yanıldığınızı Gezi Parkı söyledi size...
“Bize karışma” diye uyardı.
Anlamadınız.
Çevrenizde “Mesajı aldık” diyenlere de, -tıpkı şimdiki gibi- lafını
yutturdunuz.
Fırça yeme korkusuyla size iniş için alçalmaya başladığınızı
söyleyemeyen yandaşlarınıza kanmayın.
Geçen yaz ne yaşandığını bir daha sorgulayın.
Özeti şuydu:
Çok sıkarsanız, bu toplum patlar.
HAYATIMIZ PAHASINA SAVUNURUZ
Kısacası Sayın Başbakan; istediğiniz kadar tehdit savurun, bizi
sokmaya çalıştığınız o daracık kara elbiseye sığmayacağız. Devlet
diye keyfimize kâhya aramıyoruz biz, sizin tabirinizle “hizmetimize
garson” istiyoruz.
Gerekirse yaşam tarzımızı, (kızlı erkekli) hayatımız pahasına
savunuruz.
Sonunda bu ülkede, -tıpkı Gezi’deki gibi- türbanlısı mini eteklisi,
dövmelisi seccadiyelisi, namaz kılanı, içki içeniyle her rengin yan
yana durduğu, birbirine saygı duyduğu, kardeşçe bir yaşam
kuracağız.
Size rağmen...