Erdoğan, kriz formülünü buldu
Abone olErdoğan'a göre herşey tüketim de tıkanıyor. Türk halkı tüketmeyi öğrendiğinde kendiliğinden krizi aşacak!
Erdoğan'ın Türkiye'yi krizden çıkarma formülü: Tüketim üretimi, üretim de yatırımları artıracak. Vatan Gazetesi yazarı Murat Birsel Erdoğan'a krizin çıkmanın formülünü sordu, Erdoğan da o sihirli formülü anlattı: -Hükümetinizin öncelikli konusu ne? -Öncelik şu, Türkiye'nin çok ciddi bir borç sarmalı var. Ağırlıklı olarak iç borçları kastediyorum. İç borçları öderken, yüksek faizlerle alınan borçları yine yüksek faizli borçlarla döndürmeye çalışıyoruz, maalesef. Bu T.C. için çok önemli bir yara ve bunu mutlaka sarmamız lazım. Henüz sarmış değiliz ama kurtuluşun altyapı çalışmalarını yapıyoruz. Yüksek faizlerden mutlaka kurtulmamız lazım. Bu yıl ödeyeceğimiz faiz 65 katrilyon! Üstelik borcu boçla ödeyeceğiniz için buna yeni faizler de ilave olacak, o da bir 15 katrilyon belki de 20 katrilyon daha... Bunu böyle devam ettiremezsiniz, bunu durdurmanız gerek. -Durdurmak için ne yapacaksınız? -Biz dedik ki... Orman arazilerini yasal değişiklikle Hazine'ye gelir kaydedelim. Türkiye'de 5 milyar metrekarelik böyle alan var. Bu 25 milyar dolarlık bir imkan. Taksitlere böldüğünüz zaman bu aylık ödemeleri rahatlatacak bir imkan sağlayacak. Meclis çalışmalarını yaptık, birinci oylamadan sonra şimdi Çankaya'da. Herhalde bu hafta içinde orası da kararını verecektir. Ama bakın şunu söyleyeceğim... Bu bir ulusal birlik meselesidir. Bunu maalesef bazı mahfiller, bazı köşe yazarları, ya konuyu anlamıyorlar ya bilmiyorlar -ve ben de bunu anlamakta zorluk duyuyorum- ya da böyle milli bir meseleye ideolojik yaklaşım gösterilerek önü kesiliyor... -Basın gerçekten bu kadar kuvvetli mi? -Şöyle bir durum var, gerek köşe yazarlarına gerek televizyon yorumlarına bakıyorsunuz, ormanlar peşkeş çekiliyor, ormanlar satılıyor şeklinde sunuluyor. Yönlendirme yapılırken CHP Meclis'e giriyor ve -Anayasal bir suçtur aslında- üyelerine oy kullandırmıyor. Şimdi bu şekildeki bir muhalefet anlayışıyla ülke zarara uğrar. Yazıktır. Oysa ne kadar çabuk bu iş bitirilmiş olsa o kadar çabuk bu Hazine'ye gelir kaydolunacak. Bunun dışında aynı şekilde Hazine arazilerinin durumu var. Bir üçüncü alan, Türkiye'de imar noktasında kaçaklar var. Bunlar sıradan rakamlar değil. Hiçbir yere gitmeyin sadece Boğaz'daki imar kaçaklarını değerlendirelim. Göreceksiniz ne kadar ciddi rakamlar oluşturacak. İmarla ilgili yeni düzenleme yapıyoruz. Türkiye'nin şu anda yüzde 65'i imarsız! -Çatıyorsunuz ama icraat bekleniyor -Şu an yatıyorum, kalkıyorum başbakan olarak bütün hedefim, derdim vatandaşımızın tüketim gücünü nasıl artırırım; ona bakıyorum. Artırdıkça ülkemde üretim artıyor, üretim arttıkça yatırım başlayacak. Yatırım büyümeyi getiriyor, büyüme olunca istihdam alanı açılıyor. Tüket ki üretesin. Formül: Tüket ey Türkiye! Ayrıca şu mevsimde toplu konut atağına başlıyoruz; derdim inşaat sektörünü canlandırmak. Bütün valileri toplayarak aynı motivasyonu vereceğiz, her ilimizde bir uçtan diğerine bu bölünmüş çift yolu yapmaları için konuşacağım. Sonbahar sonlarına kadar yapılanma ve yapılaşmayı herkes görecek. Erdoğan etkisini Haziran'dan itibaren göreceksiniz inşallah. BORÇLANMAYA DEVAM AMA DAHA UCUZA... -Özelleştirme trenini kaçırmadık mı? -Hayır çok ciddi talepler var, aldık. Çok iyi gidiyor. Önemli bir adım da enerjiyle ilgili. Enerji santrallerimizi barajlarımızın özelleştirilmesi veya satılışı. Burada yapılacak olan işler şu; bazılarının nemasını satacağız. Süratle gerek iç, gerekse dışarıdaki vatandaşlarımıza bunları açacağız. Mesela şu anda yurtdışındaki vatandaşlarımız bu işlere talip, içeride de aynı şekilde. Yol ve köprülerin de aynı şekilde satışı söz konusu. Bunların gelirini satmak suretiyle çok ciddi bir kaynak yaratacağımızı hesaplıyoruz. Teklifleri yazılmış durumda ve hepsinde elbette bir Hazine garantisi olacak. Kimse herhangi bir endişeye kapılmayacak. Belki üç aylık belki altı aylık nemalar halinde olacak. Ama nedir; Türkiye bu durumda ucuz borçlanacak. Yani parayı daha ucuza satın alabilme fırsatını bulacak. Almanya'da benim vatandaşım diyelim parasını orada dört puanla veriyorsa bize belki beş puanla verecek. Bir başka kaynak yolsuzluklar. Türkiye'de çok ciddi manada kaçaklar var. Bu kaçaklar elektrikte var, suda var. Biz kaçakları da geri toplamak istiyoruz. Ve buradan da çok ciddi kaynak oluşacak çünkü biz daha henüz işin başındayız. MUSUL-KERKÜK'ÜN KAYITLARI BİZDE VAR -ABD ile ilişkilerimizin yıpranma derecesi ne durumda? -Abdullah Bey Lüksemburg'dayken, ABD Dışişleri Bakanı Powell kendisini aradı ve teşekkürlerini bildirdi. Türkiye'nin bu süreçte göstermiş olduğu olumlu yaklaşıma teşekkür ettiklerini ve birlikte de Irak'ın yeni dönemiyle alakalı müşterek yapılacak işlerin olduğunu söylediler. -Abdullah Gül deyince akla dış politika geliyor. Orada şöyle bir manzara var; mesela biz Kıbrıs'ı savaş nedeni saymışız. Musul-Kerkük öyle... Savaş nedenleri konusunda ne düşünüyorsunuz? -Hükümetimizin bu tür ifade beyanları olmadı. Fakat ortada bir gerçek var. Biz haklarımızın hukukumuzun sahibiyiz. TC. devletinin hakkı hukuku neyse biz bunun sonuna kadar, bu vatanın evladı olarak sahibiyiz. Ama ufak bir şeyde kızarak kalkıp da 'Bunu savaş sebebi sayarım' demek bir devlet adamı yaklaşımı değil. Irak'la ilgili konuda, Musul-Kerkük meselesinde, ABD nasıl bir tavır takınacaktır, zaman gösterecek. Bize verilen sözlere uyulacağını umut ediyoruz. Kıbrıs'la ilgili konuda tutumumuz net. Ama maalesef birileri anlamaya çalışmıyor veya çalışmak istemiyor. -Pardon bu anlamayanlar yurtiçinde mi yurtdışında mı? -Yurtiçinde, yurt dışında... Yurt dışından da bu birlikteliğimizi veya bizim yaklaşım tarzımızı gölgelemek isteyenler az da olsa var. Umut olarak bize bakanlar da var. Burada bir gerçeği söylemek durumundayım: Başından beri Kıbrıs'la ilgili olarak 'çözümsüzlük çözüm değildir' dedik. Hatta son görüşmelerimizde Simitis'e dedim ki; 'Siz Rum tarafını cesaretlendirin biz de Türk tarafını cesaretlendirelim, şuna herkes karşılıklı özveriyle yaklaşsın, bunu çözelim.' Alternatifler bulduk, kapalı Maraş Bölgesi'ni Denktaş 'Açalım' diyor. Öbür taraftan da gelin oturalım baş başa görüşelim bir çerçeve ortaya koyalım. İki garantör olmadı, İngiltere'yi de davet edelim, üçlü konuşalım. Olmadı, Kuzey'i Güney'i de çağıralım beşli oturalım, çözelim. Bunların hepsini öneri olarak sunduk. Bunlar çözüm yolları değil mi? Annan Planı'nın müzakere edelim, ilavelerimiz varsa ilaveler koyalım, 'şu olumlu, şu olumsuz' diyelim. 'Niye mevcut Annan Planı her şey' diyorsunuz? Simitis'in oradaki yaklaşımları maalesef olumlu olmadı. Ama yine de müzakerelerin devam etmesi, hiç olmazsa müzakere yolunu kapatmayışı da bir artı değerdir. Olaya böyle bakıyorum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan kardeşlerimizin hesabı çok iyi yapmaları lazım. Yani AB konusundaki tüm beklentiler karşılıklı özveri çerçevesi içinde yürümeli. Olay, Türkiye'nin AB'nin girişini böyle kolaylaşır veya kolaylaşmaz değildir. Türkiye'nin AB'ye giriş kriteri Kıbrıs değil bir defa. Burada bir yanlış anlaşılma var. Ne Kopenhang kriterleri içinde böyle bir şey var, ne de müktesebat içinde... Aslına bakacak olursanız kendi içinde sorunlu olan herhangi bir ülkeyi AB'ye almama şartı var. Burada kendi içinde sorunlu olan ülke var siz bu ülkeyi alıyorsunuz! -Musul ve Kerkük'te demografik kayıtlar imha edildi deniliyor, bizde bunların belgesi olsaydı iyi olmaz mıydı? -''Bizde belgesi yok'' diyen oldu mu? Musul-Kerkük'ün bütün demografik kayıtlarının tutanakları bizde var!