Erdoğan, kriterlerini değerlendirdi...
Abone olShow TV'nin ana haber bülteninde Defne Samyeli'nin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan bir dizi konuda açıkamalarda bulundu. Erdoğan'ın AB'ye bir de sitemi vardı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kopenhang kriterleri içinde
olmayan, AB'ye üye olmada veya müzakere süreci ile ilgili onay
almada ortada olmayan bazı kriterler çıkarsa, bunlar bizim kırmızı
çizgilerimiz durumuna düşer'' dedi. Başbakan Erdoğan, SHOW TV'nin
ana haber bültenine katılarak, Defne Samyeli'nin sorularını
yanıtladı. ''Müzakere sürecinde kırmızı çizgiler olup
olmayacağının'' sorulması üzerine Erdoğan, Türkiye'nin, Kopenhang
siyasi kriterlerinin gereğini yerine getirdiğini, ''uyum
yasaları''nı tamamladığını söyledi. Bunun açık ve net ifadesinin,
AB'nin 6 Ekim İlerleme Raporu'nda görüldüğünü ifade eden Erdoğan,
uyum yasalarının uygulanmasına ilişkin yapılması gerekenler
olduğunu da kaydetti. Hükümetin ve muhalefetin, uyum yasaları
konusunda ortaya koyduğu iradeyi, bundan sonraki süreçte de
göstermeye hazır olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kırmızı çizgi diyeceğimiz şey olsa olsa, bu kriterler içinde
olmayan, AB'ye üye olmada veya müzakere süreci ile ilgili onay
almada ortada olmayan bazı kriterler çıkarsa, bu kriter tabii ki
bizim kırmızı çizgilerimiz durumuna düşer. Biz, karşımızdaki
muhataplarımızla bunları müzakere ederiz. Deriz ki; bunlar nereden
çıktı? Biz sizlerle uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Biz aynı takımın
oyuncularıyız, aynı takımın oyuncuları birbirlerine çalım atmaz.''
Erdoğan, ''İlerleme Raporu'nda 'nereden çıktı' dediğiniz unsurlar
var mı'' sorusu üzerine, raporda ''bazı nüans farklılığı''
diyebileceği şeyler olduğunu, 17 Aralık'a kadar bu konuların
konuşulacağını anlattı. Başbakan Erdoğan, ''farklı yorumların neler
olduğu'' sorusunu cevaplandırırken, emeğin serbest dolaşımı ve
askıya alınması konularında muğlaklık olduğunu söyledi. ''BÖYLE BİR
YANLIŞIN İÇİNE GİRMEYECEKLERDİR'' AB'nin kuruluşuna ters düşen bazı
kriterler ileri sürmesinin, çelişki yaratacağına işaret eden
Erdoğan, ''Bu çelişki konusunda 'evet' dememiz mümkün değil. Hem
'Biz artık aile oluyoruz, aynı takımın oyuncuları oluyoruz, aynı
hedeflere yürüyeceğiz, kapıları açıyoruz' diyeceksiniz, ondan sonra
kalkacaksınız, 'Açıyoruz, ama sadece Türkiye'ye bu konuda böyle bir
uygulamayı yapmıyoruz...' Böyle bir adım atıldığı anda oturulur,
konuşulur. 'Bu tamamen kapalıdır' dediğiniz zaman, bu AB'nin kendi
ilkeleri ile çatışmasıdır. Öyle zannediyorum ki böyle bir yanlışın
içine girmeyeceklerdir' ''MÜZAKERE KARARI ÇIKMAMASINA BU SAATTEN
SONRA ASLA İHTİMAL VERMİYORUM'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
AB'ye üyelik konusunda müzakere kararının çıkmamasına bu saatten
sonra asla ihtimal vermediğini belirterek, ''Bundan sonraki görev
üye ülkelere düşmektedir ve bu da bir vefa borcudur'' dedi.
Erdoğan, SHOW TV'nin ana haber bültenine katılarak, Defne
Samyeli'nin sorularını yanıtladı. Erdoğan, müzakere sürecinde Türk
işçisinin AB ülkelerinde serbest dolaşımı konusunda ne tür adımlar
atılacağı sorusunu yanıtlarken, AB ülkelerinin birçoğunda ciddi
manada işsizliğin söz konusu olduğunu anımsatarak, Türkiye'nin
''Ben kendi kendime yetiyorum'' anlayışıyla bu işe yaklaşması
gerektiğini belirtti. Emeğin serbest dolaşımı konusunda ekonomik
değerlerini, siyasi değerler bütününü oluşturmuş bir aile olarak,
bir medeniyetler uzlaşmasını ortaya koymuş bir aile olarak bir
arada olacaksak, kapıları açıyorsak, kalkıp burada diğer ülkelere
uygulamadığınız bir şeyi Türkiye'ye uygulamaya kalkarsanız insaflı
bir şey olmaz. Oyun içinde kural değişmez'' diye konuştu.
''Avrupalı siyasetçiler halklarını konuya ısındırmak için
kamuoylarına politik mesajlar iletmek kaygısındalar. Fransa
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın son çıkışlarını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?
Türkiye'nin AB üyeliğini referandumda oylamaya kalkar mı'' sorusu
üzerine, Erdoğan şunları kaydetti: ''Chirac'ın bu tür
açıklamalarını hayal kırıklığı olarak görmüyorum. Bütünüyle de
olumsuz açıklamalar olarak görmüyorum. Farklı bir yorum
içerisindedir. Benim ikili yaptığım görüşmeler beni daha çok
bağlıyor. Basın yoluyla olanları çok da bu noktada kaale almıyorum.
Örneğin referandum ile ilgili konuda bundan on sene sonrası çok
farklı bir dönem. Onu şu anda konuşmak bana göre çok çok erkendir.
Olayı bir siyasi çizgi olarak da görmek lazım.'' ''VEFA BORCU''
Başbakan Erdoğan, hiçbir siyasinin bulunduğu makamda kalıcı
olmadığını belirterek, Chirac'tan bu süreçte hep destek aldığını,
olumlu yaklaşımlarını gördüğünü, Eylül'ün 26'sında Chirac'la tekrar
görüşeceklerini kaydetti. Erdoğan, ''AB'ye üye olacak ülkelerin üye
olma kararı referandumla alınmaz, böyle bir şey yok'' dedi.
''Chirac, bundan sonra AB'ye girecek ülkeler için Fransa
anayasasında bu konuda referandum yapılması için değişiklik yapmayı
planlıyor. Bu Türkiye için sakıncalı olabilir mi'' sorusuna
Erdoğan, ''AB'nin diğer ülkeleri de bunun karşısında epey bir tavır
koyacak. Türkiye'nin de bir tavrı olacak bütün olanlara biz seyirci
değiliz... Şimdi ilerleme raporunda Kopenhang siyasi kriterlerinin
net olarak yerine geldiği belirtildiğine göre, bundan sonraki görev
üye ülkelere düşmektedir ve bu da bir vefa borcudur'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 17 Aralık'ta müzakere kararı çıkmazsa ne olacağı
sorusunu yanıtlarken, şunları söyledi: ''Böyle bir şeye bu saatten
sonra asla ihtimal vermiyorum. İki ayrı grup var. Bir tanesi 'Biz
artık Türkiye'yi destekliyoruz' diyor. Diğer bir grupta 'Biz
ilerleme raporunu bekliyoruz, ilerleme raporunun istikametinde biz
de reyimizi belirleyeceğiz' diyen ülkeler var. Bu tabloya
baktığımızda görünen o ki, Türkiye herhangi bir sıkıntıyı
yaşamayacaktır. Sıkıntının olacağı ülkelerle de tekrar görüşülür.
Ekseriyeti bu işte olumlu adım attığında, geride kalacak bir iki
tane ülke de farklı bir düşünce içerisinde olacaktır diye
düşünmüyorum.'' ''BAŞ MÜZAKERECİYİ HENÜZ DEĞERLENDİRMEDİK''
Erdoğan, müzakereye başlama kararı çıkarsa, müzakerecinin kim
olacağı sorusu üzerine, baş müzakerecinin kim olacağını henüz
değerlendirmediklerini belirtti. Müzakerelerde çalışacak kadrolarla
ilgili bir başka soru üzerine Erdoğan, bu işin baş sorumlusunun
Dışişleri Bakanlığı olacağını söyledi. Erdoğan, AB'deki sivil
toplum örgütleri ve işadamları ile Türkiye'dekilerin çok sıkı
ilişkiler içerisinde olması gerektiğine de dikkati çekti.
Türkiye'nin müzakere sürecine hazır olup olmadığı sorusuna Erdoğan,
''Biz bu yola başarmak için girdik. Bunu da başarmakta kararlıyız.
Halkımızın yüzde 70'i bu işe inanmış durumda. Olumlu istikametteki
gelişmeler, halkımızın bu işe sarılmasını daha da artıracaktır''
dedi. AB'den kaynaklanan geçmişteki bazı oyalamalarla halkta ister
istemez bazı karamsarlıklar oluştuğunu ifade eden Erdoğan, şöyle
konuştu: ''Kendilerine çok açık söylüyoruz: Siz Hıristiyanlar
kulübü müsünüz, yoksa bir siyasi değerler bütünü, bir medeniyetler
uzlaşmasının adresi mi olacaksınız? Önce bunu bir söyleyin. Avrupa
Konseyi'ndeki basın toplantısında bu soru geldi. Ben cevabımı
verdikten sonra Konsey Başkanı, 'Asla biz Hıristiyan kulübü
değiliz' dedi. Bunu kabul etmiyorlar, ama bu daha önce kabul
ediliyordu. Daha önce Hükümetler Arası Konferans'ta, 'AB'nin
temelinde Hıristiyanlık vardır' ifadesinde çok direttiler. Eğer
bizi aday ülke olarak kabul ettiyseniz bunu yapamazsınız. Sadece AB
ülkelerinde Hıristiyanlar değil, Museviler de var.'' ''Raporda yer
alan müzakerelerin askıya alınabilmesi konusu sorulunca,
'Demokratik bir ülkede ancak askeri müdahale olursa müzakereler
askıya alınır' şeklinde verdiğiniz cevapla neyi ifade etmek
istediniz'' sorusuna Erdoğan, askıya almak gibi ifadelerin, ancak
ihtilaller olursa, insan haklarında çok büyük ihlaller olursa,
ekonomik noktalarda ciddi anlamda sıkıntılar olursa gündeme
gelebileceği karşılığını verdi. Askıya almanın sadece Türkiye için
değil, mevcut ülkeler için de geçerli olduğunu belirten Erdoğan, bu
işin kendi doğasında olan bir durum olduğunu söyledi. ''ÜZÜLDÜĞÜMÜZ
NOKTA'' Müzakerelerin ucunun açık olmasını nasıl yorumladığı
sorusuna Erdoğan, şu cevabı verdi: ''O da üzüldüğümüz noktadır. Şu
ana kadar hiçbir ülkeye ucu açık bir tanımlama yapmamışlar.
İlerleme raporunda uzmanlar onu konseye bırakıyorlar. Rapora göre
can sıkıcı, ama bugüne kadar 27 ülkeye nasıl şu tarihe kadar bu işi
bitirin dediyseniz, bize de bir tarih koymalısınız. Bizim de
önümüzü görmemiz açısından bu işin böyle yapılması lazım. Bazı
medya organlarında çıkıyor. Bence bu yanlış değerlendirme; 'Tam
üyelik olamaz' mantığı yanlış bir mantıktır. Eğer bir ülke
müzakereye başlıyorsa, bizlerde de devlet ciddiyeti varsa,
müzakerenin sonucunda eğer Türkiye bütün yapılması gerekenleri
yaptıysa, AB üyesi ülkeler, 'Biz seni tam üye yapmıyoruz'
diyemez.'' Erdoğan, Türkiye müzakere sürecine başladığı zaman
doğrudan yabancı sermaye akışında farklılıklar oluşmaya
başlayacağına dikkati çekerek, ''Biz bir sıçrama yaşıyoruz.
Ayakları üzerinde duran bir Türkiye'ye AB artık 'gel' diyecek''
dedi. ''...O ANLAMDA ZATEN BEN ALEVİYİM'' ''Raporda, Alevi
vatandaşlarla ilgili cümleler yer alıyor. Yeni bir azınlık tanımı
yapmaya kalkarlar mı'' sorusuna, Erdoğan şu karşılığı verdi:
''Etnik yapıda ırka dayalı bir azınlık anlayış olamaz. Bizde
Lozan'dan itibaren azınlık tanımı yerini bulmuştur, ne olduğu
bellidir. Buna yeni kılıf aramanın hiçbir anlamı yok. Bütün
bunların hepsi ülkemizin içerisinde, bölmeye zemin hazırlamak için
ortaya sürülen anlayışlardır. İçte ve dışta bunun kaynakları
vardır. Oralardan da vardır. Onlar da bunu yanlış anlamış olabilir.
Bunun bilimselliği yok. Duyarlı olan samimi Alevi vatandaşlarımızın
söylediği şudur: 'Ben Müslüman'ım.' Eğer Alevilik, Hz. Ali
efendimizin izinde gitmek, onu paylaşmak, onun yandaşı olmak, o
anlayışsa o anlamda zaten ben Aleviyim. Ben Hz. Ali efendimizin
yaşadığı gibi yaşamanın gayreti içindeyim. Ama ona ideolojik farklı
bir gömlek giydirme gayreti varsa o da din olamaz. Kültürel bir
fonksiyon deniyorsa, o da ayrı bir olay, ona da saygı duyulur. Hacı
Bektaşı Veli ile bağlantısı kuruluyor. Bizim dünyamızda çok anlamlı
bir yeri var. Ben böyle bir din görmedim, böyle bir din yok.''
''PROJEYİ HEP BERABER YÜRÜTTÜK'' Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanunu'nda değişiklik öngörüp öngörmedikleri sorusu üzerine
Erdoğan, yapılması gerekenleri ilk etapta yaptıklarını, yapılması
gereken bir şeyler varsa bunların müzakerelerde görüşüleceğini
söyledi. Erdoğan, ''Bu adımları zaten Genelkurmayımızla görüşerek
attık. Bu medeniyet projesini zaten hep beraber yürüttük. MGK'da
atılması gereken bu adımları attık. Aynı anlayışla biz bunları
çözeriz'' dedi. Erdoğan, raporda yer alan milletvekili
dokunulmazlıklarıyla ilgili eleştirilerin anımsatılması üzerine, bu
konunun programlarında zaten yer aldığını belirterek,
''Milletvekilliği dokunulmazlığı konusunu siyasetin yozlaştırılması
olarak görüyoruz. Tüm kamu görevlilerini kapsayan bir
dokunulmazlığın gündeme getirilmesini programımızda savunuyoruz.
Siyasetçi üzerinden farklı bazı dengeleri oynatmak gayreti içersine
girenlere siyasetçi olarak evet diyemeyiz. Kendilerine durumları
anlatacağız. Her ülkenin bu noktada kendine has bazı uygulamaları
var'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, ana muhalefet partisi CHP'nin
süreçteki katkıları anımsatılarak, 17 Aralık'ta Brüksel'e CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal ile gidip gidemeyecekleri sorusu üzerine,
''Neden olmasın. Yeter ki ülkemizin burada bir çıkarı olsun'' dedi.
Kaynak: Milliyet