Erdoğan Köşkü neden istiyor?
Abone olErdoğan için 'muhtar' bile olamaz deniyordu 1998 yılında. Şimdi Başbakan. Peki ya bir yıl sonra?
Türkiye bugüne kadar 10 cumhurbaşkanı seçti. 8 cumhurbaşkanı çok
partili parlamento döneminde seçildi. Bu seçimlerin çoğu sancılı,
sorunlu oldu ama hiçbir dönemde cumhurbaşkanlığı tartışmaları 2
sene öncesinden başlamadı. Şu anda bile, 11'inci Cumhurbaşkanı'nın
seçimine 10 ay var ama siyaset gündemi de ekonomi gündemi de
epeydir bu seçime kilitlenmiş durumda.
Bugün mali piyasalarda küresel bir dalgalanma yaşanıyor, bütün
gelişmekte olan ve gelişmiş piyasa ekonomileri şu veya bu ölçüde bu
dalgalanmadan etkileniyor ama Türkiye neredeyse mini bir ekonomik
kriz atlatıyor.
Türkiye ile aynı kategoride değerlendirilen Brezilya, bu küresel
dalgayı çok az hasarla atlatırken, Türkiye ekonomisi çok daha ağır
bir tahribata uğruyor. Bunda kuşkusuz makroekonomik dengesizlikler
de rol oynuyor ama asıl etken siyasi; 2007 yılı Nisan ayında
yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi gerilimi...
Aynı şekilde siyasette de bütün hesaplar Nisan 2007'deki
Cumhurbaşkanlığı seçimi ekseninde yapılıyor. Siyaset dünyasının da
iş dünyasının da hatta sokaktaki vatandaşın da bugün en fazla
konuştuğu, tartıştığı konu yeni cumhurbaşkanının kim olacağı.
Tabii ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olup
olmayacağı...
Bu soruya yanıt aranıyor, Erdoğan'dan bir ipucu bekleniyor. Ama
Başbakan en azından şimdilik net bir sinyal vermiyor. Üstü kapalı,
her yöne çekilebilecek bazı mesajlarla geçiştiriyor soruları.
Evet, Erdoğan aday olacak mı olmayacak mı?
AK Parti çevrelerinden edindiğim izlenim, kabinenin ve iktidar
partisinin etkin isimlerinden aldığım bilgi, Erdoğan'ın hedefinin
Çankaya olduğu yönünde...
Erdoğan, Çankaya'ya çıkmayı, Cumhurbaşkanı olmayı doğal olarak çok
istiyor.
Çankaya, siyasette gelinebilecek en üst nokta, zirve...
Tayyip Erdoğan gençlik yıllarından itibaren siyasetin içinde. En
alt kademelerden siyasete başlamış. Milli Görüş teşkilatlarından,
sırasıyla MSP, RP, FP ve AKP'ye... Basamakları teker teker çıkarak,
önce il başkanı, ardından İstanbul Belediye Başkanı olmuş. Parti
kurmuş, ilk seçimde tek başına iktidar olup başbakanlığa yükselmiş.
Şimdi önünde zirve var; 10 ay sonra boşalacak olan cumhurbaşkanlığı
makamı...
Aritmetik sorun yok
İşte Erdoğan şimdi o makamı istiyor. Teorik olarak, parlamento
aritmetiği açısından bakıldığında önünde hiçbir engel de yok.
AKP'nin parlamentoda 357 milletvekili var. İlk turda seçilmek için
gerekli olan üçte iki çoğunluğa ulaşmak için 19 eksiği var. O
nedenle ilk iki turda seçilemese bile üçüncü turda rahatlıkla
seçilebilir...
Böyle bir tablo karşısında Erdoğan Çankaya'ya neden hayır desin
ki?
Bu durumda, "Benim yaşım daha genç, bir dönem daha başbakan olarak
icranın başında kalayım 7 yıl sonra seçileyim" mi diyecek?
Hayır. Çünkü 7 sene sonrasının hiçbir garantisi olmadığı gibi,
bugünkü ortamda bile yarın seçim olsa AKP belki yine birinci parti
çıkacak ama büyük bir ihtimalle tek başına iktidar avantajını
kaybedecek. Parlamento muhtemelen dört partili olacak ve Türkiye
yeniden koalisyonlar dönemine girecek. Erdoğan ve partisi belki de
muhalefete düşecek.
O nedenle de Erdoğan, bugün önüne gelen fırsatı geri
çevirmeyecek.
Erdoğan ve kurmaylarının altını çizdikleri bir nokta daha var: 2002
seçimleri öncesinde ve sonrasında söylenenler. O zamanlar deniyordu
ki; "İktidar olurlar ama muktedir olamazlar..."
Yani, "ehliyetleri tam değil... Mayınlı arazilere giremezler,
devlet kurumları üzerinde otorite kuramazlar. Hele cumhurbaşkanlığı
makamı... Yakınından bile geçemezler. Çankaya, Atatürk'ün makamı,
Erdoğan oraya oturamaz..."
Bunlar şu veya bu tonda hep söylendi. "Şimdi Erdoğan'ın aday
olmaması, parti içinden eşi türbanlı olmayan, liberal kesimlerce de
benimsenebilecek bir ismin aday gösterilmesi, bu sözleri, bu
yargıları haklı çıkarmayacak mı? Bu durumu parti tabanına,
seçmenine nasıl izah edecek?"
Erdoğan ve kurmayları, geleceğe dönük hesap yaparken bu tür
yargıları ve kaygıları da elbette dikkate alıyorlar.
Kurşukusuz AKP içinde yaşanabilecek olası gelişmeleri de...
Kriz korkusu
Özetle Erdoğan'ın Çankaya'yı istediğine, hedefinin cumhurbaşkanlığı
olduğuna hiç kuşku yok. Muhalefet itiraz ediyor, belirli çevreler
tepki gösteriyor diye Erdoğan'ın bu hedeften dönmeyeceğine de kesin
gözüyle bakıyor AKP kurmayları. Yine de bir "ama"sı var
kurmaylarının...
Türkiye çok büyük bir gerilimin, krizin içine girerse, parlamento
içinden ve parlamento dışından yapılacak tahrikler toplumu çok sert
bir kutuplaşmaya sürükler mi, rejim sıkıntısı doğar mı?
İşte Erdoğan'ın tek tereddüdü bu noktada.
Bu tereddüt nedeniyle şimdilik net bir tavır belli etmiyor.
Özal stratejisi
Turgut Özal'ın 1989'da izlediği stratejiyi uyguluyor. O zaman da
Özal'la ilgili benzer iddialar dile getirilmiş, benzer sıkıntılar
ifade edilmişti. "Toplumda gerilim doğar, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nde sıkıntı doğar, asker istemez. Ayrıca Özal bir dönem
daha başbakan olarak icranın başında kalarak programını uygulamak
ister" denilmiş, Özal da son ana kadar renk vermemişti. Ama günü
geldiğinde aday oldu ve bütün tepkilere, muhalefete rağmen
partisinin oylarıyla Çankaya'ya çıktı.
Şimdi de Erdoğan'ın aynı stratejiyi izlemekte olduğu ifade
ediliyor.
Fakat yine de bir ihtiyat payı bırakıyor kurmayları. Dün Erdoğan'a
yakın bazı önemli isimlerle konuştum. Hemen hepsinin
söylediklerinin özeti şu:
"Hedefinin Çankaya olduğu belli. Ancak bu konuyu bizlerle hiç
konuşmadı. Abdullah Gül ile dahi konuştuğunu sanmıyoruz. Sayın
Başbakan Cumhurbaşkanı olmak isteyecektir ama kavgayla gürültüyle
değil, uzlaşmayla bunun olmasını isteyecektir. Hem Meclis içi, hem
de toplumsal uzlaşma arayacaktır. Son ana kadar da bu yolda adım
adım gidecektir. Ancak, gerçekten ülkede ciddi bir kriz çıkması
ihtimalinin çok yüksek olduğunu görürse o zaman B planına döner,
geri adım atabilir..."
'Muhtar değil cumhurbaşkanı bile olabilir...'
Hem Başbakan Erdoğan'ın hem de kurmaylarının en fazla canını sıkan,
kızdıran yargı ve yorum şu: "Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz,
olmamalı, aday olursa rejim sıkıntısı doğar..."
"Niye olamasın?" diye soruyor konuştuğumuz bir AKP kurmayı ve
şunları söylüyor:
"Tayyip Bey 1998'de yargılandığı 'şiir davası'nda eski ceza
kanununun 312. maddesinden mahkum olup cezası Yargıtay'ca da
onaylandıktan sonra ömür boyu siyasi yasaklı hale gelmişti. Artık
'siyaset yapamaz, siyasi hayatı bitti' deniyordu. Hatta bugün
VATAN'ı çıkaran kadronunun yönettiği o günkü SABAH gazetesi haber
yapmıştı 'Muhtar bile olamaz' diye. Ama Tayyip Erdoğan bugün
Başbakan. O nedenle kimse 'Cumhurbaşkanı olamaz' demesin,
bakarsınız bir yıl sonra da cumhurbaşkanı olur..."
Haber: Bilal Çetin
Kaynak: www.vatanim.com.tr