Erdoğan köşke çıkarsa
Abone olKorkut Özal bu ihtimalin AK Parti'nin sonunu getireceği görüşünde. Derya SAZAK'ın röportajı
Röportaj: Derya Sazak
Kaynak:
DERYA SAZAK: AKP, 2006'da rahat gözükmüyor, Maliye Bakanı Unakıtan'la ilgili iddialar, hükümeti yıpratıyor. Tabandaki beklentiler karşılanmadığı için eleştiri dozu arttı. Birkaç ay önce Erdoğan'ı "Çankaya'ya çıkması yanlış olur!" diye uyardınız. Türkiye erken seçimle karşı karşıya kalır mı?
KORKUT ÖZAL: AKP istemedikçe 2007 seçimleri öne alınmaz. 1987'de ANAP döneminde rahmetli Özal'a erken seçime gitmesini önermiştim. 'Nereden çıkardın bu erken seçimi' diye tepki göstermişti. Siyasi yasaklarla ilgili referandum sonuçları açıklanmadan seçim kararı aldı ve 1991'e kadar rahat etti.
Kendisini Çankaya'ya taşıyan seçimle gelen Parlamento oldu. AKP açısından durum farklı. Seçimin öne alınması değil, alınmaması normal görünüyor. Bu iktidar, meseleleri gerilime götürmüyor. Tabii bu tabanını rahatsız ediyor. Özal da böyle başlamıştı ama siyasi yasaklar kalktıktan sonra götüremedi, Türkiye eski muharebe meydanına döndü.
Anayasal yapı yanlış
Özal, Çankaya'ya çıkarken, ANAP'ın oyları yüzde 21'e düşmüştü. Tartışmalara rağmen neden cumhurbaşkanı olmak istedi?
Seçimde aldığı büyük mağlubiyetten etkilendi. Bir de şunu düşündü: Cumhurbaşkanlığına siyasetten gelmiş, siviller seçilmeli.
Bu örnek yanlış mı? Bence yanlış olan Türkiye'deki anayasal yapıdır. Öyle bir devlet yapısı var ki, cumhurbaşkanlığı kurumu ile hükümet ayrı varlıklar halinde. 1982 Anayasası cumhurbaşkanına hiçbir demokraside olmayan çok güçlü, negatif yetkiler tanıyor.
Çoğunluk partisinden seçilmiş bir cumhurbaşkanının denetleyici rolü azalmaz mı?
Denetleyicinin parlamento olması gerekir. Başka bir yanlışlık da şurada: Parlamento hükümetin sultası altında kalıyor.
Hükümet, bakanını Meclis çoğunluğuna sahip olduğu için koruyor. Unakıtan gibi...
Geçmişte de öyleydi. 1982 Anayasası'yla, "yönetilemeyen bir demokrasi" ortaya çıktı. AKP, Meclis'teki sandalyelerin üçte ikisine sahip olmasına rağmen tabanına verdiği sözleri yerine getiremiyor. İktidar olamıyor. Bu sistem hükümetleri iktidar yapmıyor.
Bugünkü Meclis seçime gitmedi ve iktidar partili lideri, Köşk'e çıktı diyelim...
Ben onu görmüyorum.
Erdoğan Çankaya'ya çıkmaz diyorsunuz.
Hayır. Aday olacağını sanmıyorum. Tavsiyem de odur. Yanlış olur. Kim partisini bırakıp Çankaya'ya çıktıysa sonu hüsran olur. Demirel, partisini darmadağın etti. Özal'ın partisi altından gitti. Mesut Bey'le yaşadıklarını biliyorsunuz, sağlığı müsaade etseydi Turgut Bey Çankaya'dan inecekti.
Kim çıksa faydası olmaz
Ancak Erdoğan gücünü koruyor.
Böyle bir cumhurbaşkanlığı yapısıyla Türkiye'nin gitmesi mümkün değil. Demirel, Çankaya'da istediklerini yapamadı. Özal 1983'te seçimi kazandığında siyasi yapıyı değiştirmek istedi ama önceliği ekonomiye verdi. Sonunda ömrü yetmedi. Bugünkü sistemde Çankaya'ya kim çıkarsa çıksın Türkiye'ye faydası olmaz. Şöyle düşünüyorum: Cumhurbaşkanı bugünkü Meclis'ten 2007'de seçilsin ama arkasından Anayasa değişikliği ile seçime gidilsin. Cumhurbaşkanını halk seçsin. Başkanlık sistemine geçilsin. Sezer bunu yapmaz, veto eder.
AKP açısından böylesine bir yapısal değişikliğe gitmek Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkarmaktan daha iyidir. Bugün kimse hükümeti denetleyemiyor. Halbuki başkanı halk seçtiğinde üstün güç parlamento oluyor. Böyle bir yapılanmada, milletvekilleri de dar bölgeden seçilecek. Bu demokrasiyi güçlendirir.
Bugünkü Meclis'te üçte bir oyla üçte iki çoğunluğa sahip iktidar yapısı var.
Yanlış. Barajlar buna yol açıyor. Bugün yüzde 40 oyun dışarıda kaldığı hesap ediliyor. İki turlu dar bölgeden gelenler, arkasında güçlü bir halk desteği bulacaklar. Ve onun bunun yalakacısı olmayacaklar. Erdoğan da Meclis grubunda 'Başkanlık sistemini istiyorum, ama bugün getiremeyiz' diyor. Cumhurbaşkanı AKP'den seçilirse niye yapılamasın?
Hamas çıkış arıyor
ABD'nin Suriye ve İran üzerindeki baskısı, 1 Mart tezkeresine benzer bir zorlukla karşı karşıya bırakacak mı Erdoğan iktidarını. Hamas liderinin Ankara ziyareti de Batı'da şok yarattı...
1 Mart tezkeresinde Allah'tan bir yardım geldi ve yeterli sayı bulunamadı. Özal'da da olmuştu. 1983 seçimlerinde Evren Paşa'nın çıkıp, "Oy vermeyin" diye konuşması üzerine ağabeyime, "Öyle bir yardım aldın ki seçimi kazanacaksın" demiştim.
ABD'nin Irak'a geçişine izin verseydik, iyi bir görüntü olmayacaktı. Sonra asker göndereceğiz dedik, gene orada yardım geldi Kürtler istemedi. Türkiye'nin lehine oldu. Hamas'ın ziyaretini şöyle görüyorum. İsrail o kadar baskı yapıyor ki, diplomatik bir çıkış arıyorlar. Bırakın gelsinler.
Seçim kazanmışlar. Arafat'ın FKÖ'sü yıpranmış haldeydi, 1950'de DP'nin iktidara gelişi gibi bir şey. Meşal'ın iyi niyetle geldiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye'ye "akıl almaya geldik" diyor:
"İktidara güveniyoruz. Tek güçlü demokrasi, model almak istiyoruz. " Bu insanlar çatışmaya gideceklerine gelin barışalım diyorlarsa, buna şans tanımak gerekiyor.
Devlet, isteyene el vermeli
Hamas liderini Ankara'ya çağırmak, 'Özal'vari' bir tutum oldu.
Turgut Bey de, Körfez savaşından sonra Barzani ve Talabani'ye pasaport vermişti. Türkiye büyük devlet, yardım isteyenlere el vermeli. Bakın Irak'ta kan gövdeyi götürüyor, kuzeyde Kürt bölgesinde barış var. K. Irak yeniden inşa ediliyor.
Hamas ziyaretinin, Hz. Muhammed'in karikatürleriyle ilgili krizin tırmandığı bir dönemde gerçekleşmiş olması, İran - ABD gerginliği yaşanırken Türkiye'nin İsrail'i karşısına alarak yeni dengeler oluşturmaya çalışması AKP iktidarının geleceğini nasıl etkiler?
Danimarka'da bu karikatürleri yayımlama düşüncesi aşırı dinci olan Hıristiyan grupların işi, onlar ısmarlamışlar. Hedef aldıkları Müslümanlar değil, Avrupa'nın Hıristiyan toplumunu İslam dünyasına karşı duyarlı hale getirmek. Bunu yapanlar radikal dinciler.
Hepimize düşen bu tuzağa düşmemektir. AP debu durumdan rahatsız. Peygamberimize büyük haksızlık yapıldı. İran'daki santral meselesinin karikatür kriziyle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Türkiye komşularıyla kötü olmamalı. Hamas meselesine de böyle bakılmalı, İsrail Filistin barışı iki tarafın da çıkarınadır.
Başbakan'a 'yakın çevrene dikkat et' uyarısı
AKP için, bir erken seçime sürüklenme riski yok mu?
Erdoğan iktidara çok güçlü geldi ve popülaritesi, Menderes, Özal gibi partinin önündedir. Henüz yıprandığı söylenemez. Tabii devlet yönetiminde, diplomaside birikimleri onlar kadar değildi. Ancak bir özelliği var, kendini yetiştirmede çok hızlı mesafe alıyor. Ancak Turgut Bey'e de söylemiştim, Erdoğan'a da söyledim: "Aman çevrenize dikkat edin."
Çünkü iktidara geldikten sonra liderlerin çevresinde çıkarcı gruplar oluşur. 1989 seçiminden önce ağabeyime gittim, "Yanlış yapıyorsun, perişan olacaksınız" dedim. Kızdı bana, "Yanlış yaptığımı bir tek sen söylüyorsun."
'Başka dostun kalmamış'
O zaman yüzüne söyledim, "Demek ki benden başka dostun da kalmamış!"
Şu anda Erdoğan'ın çevresinde kimler var, bilmiyorum. Ama bir hissim var, çok sıkı takip etmiyorsa referanslarını oralarda birtakım değişiklikler olur. Nitekim Başbakan'ın çevresindeki bazı kişileri hedef alan eleştiriler yapılmaya başlandı.
Ancak kamuoyu yoklamalarında AKP'de bir düşüş gözlenmiyor. Seçimin 2006'ya alınması diye bir zorunluluk gözükmüyor. Olağanüstü gelişmeler olmazsa seçim zamanında yapılır.
Çankaya seçimini bugünkü parlamentoyla yapmak istiyor AKP iktidarı. Bana göre hakkıdır da.
Erdoğan'ın Özal'dan farkı
AKP kadrolarının önde gelenlerinin eşlerinin başörtülü olmaları da cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz nedeni oluşturabilir mi?
Başörtüsü meselesi konsensüsle çözülür. Ancak muhalefet iktidara yardımcı olmak istemiyor. Oysa bu Türkiye'nin meselesi. Bana göre bunun çözümü anayasal yapının Türkiye'yi çok rahat yönetir hale getirilmesiyle olabilir. Şu anda kurumsal bir demokrasi var. Kurumlar idare ediyor. Erdoğan lider olarak, kendisi Köşk'e çıkmaz ama geçiş döneminde öyle bir cumhurbaşkanı getirir ki bu yapısal değişiklikleri gerçekleştirir.
Erdoğan, geçiş için Köşk'e çıkmak istemez mi?
Hayır. Bunu yapmaz istemez çünkü partisinden kopmuş olur. Siyasi gücü azalır. Turgut Bey aynı hatayı yaptı ve bir daha partisini eline geçiremedi.
Erdoğan ile Özal arasında benzerlik kuruyor musunuz?
Özal'ın şu üstünlüğü vardı, 56 yaşında iktidara geldiği zaman devlet tecrübesi, DPT ve Dünya Bankası'nda çalışmış olmak gibi özelliklere sahipti, özel sektörü tanıyor, Türkiye'nin sorunlarını biliyordu. Tayyip Bey'i Özal'a benzetmek haksızlık olur. Erdoğan siyasette Turgut Bey'den çok daha ilerdedir. Çünkü çekirdekten geliyor, siyaseti iyi bildiği için hatalarını çok derinleştirmeden götürebiliyor. Şu anda gene "tek adam", güçlü görünüyor.
Üslubundaki sertliği neye bağlıyorsunuz?
Siyasette bazen sinirler geriliyor. Onu da anlamalıyız. Unutmayalım ki bu insan Başbakanımız. Onun gitmesi Türkiye'ye bir şey getirecekse, götürelim. Getirmeyecekse onu sağlıklı tutmalıyız.
Kaynak:
DERYA SAZAK: AKP, 2006'da rahat gözükmüyor, Maliye Bakanı Unakıtan'la ilgili iddialar, hükümeti yıpratıyor. Tabandaki beklentiler karşılanmadığı için eleştiri dozu arttı. Birkaç ay önce Erdoğan'ı "Çankaya'ya çıkması yanlış olur!" diye uyardınız. Türkiye erken seçimle karşı karşıya kalır mı?
KORKUT ÖZAL: AKP istemedikçe 2007 seçimleri öne alınmaz. 1987'de ANAP döneminde rahmetli Özal'a erken seçime gitmesini önermiştim. 'Nereden çıkardın bu erken seçimi' diye tepki göstermişti. Siyasi yasaklarla ilgili referandum sonuçları açıklanmadan seçim kararı aldı ve 1991'e kadar rahat etti.
Kendisini Çankaya'ya taşıyan seçimle gelen Parlamento oldu. AKP açısından durum farklı. Seçimin öne alınması değil, alınmaması normal görünüyor. Bu iktidar, meseleleri gerilime götürmüyor. Tabii bu tabanını rahatsız ediyor. Özal da böyle başlamıştı ama siyasi yasaklar kalktıktan sonra götüremedi, Türkiye eski muharebe meydanına döndü.
Anayasal yapı yanlış
Özal, Çankaya'ya çıkarken, ANAP'ın oyları yüzde 21'e düşmüştü. Tartışmalara rağmen neden cumhurbaşkanı olmak istedi?
Seçimde aldığı büyük mağlubiyetten etkilendi. Bir de şunu düşündü: Cumhurbaşkanlığına siyasetten gelmiş, siviller seçilmeli.
Bu örnek yanlış mı? Bence yanlış olan Türkiye'deki anayasal yapıdır. Öyle bir devlet yapısı var ki, cumhurbaşkanlığı kurumu ile hükümet ayrı varlıklar halinde. 1982 Anayasası cumhurbaşkanına hiçbir demokraside olmayan çok güçlü, negatif yetkiler tanıyor.
Çoğunluk partisinden seçilmiş bir cumhurbaşkanının denetleyici rolü azalmaz mı?
Denetleyicinin parlamento olması gerekir. Başka bir yanlışlık da şurada: Parlamento hükümetin sultası altında kalıyor.
Hükümet, bakanını Meclis çoğunluğuna sahip olduğu için koruyor. Unakıtan gibi...
Geçmişte de öyleydi. 1982 Anayasası'yla, "yönetilemeyen bir demokrasi" ortaya çıktı. AKP, Meclis'teki sandalyelerin üçte ikisine sahip olmasına rağmen tabanına verdiği sözleri yerine getiremiyor. İktidar olamıyor. Bu sistem hükümetleri iktidar yapmıyor.
Bugünkü Meclis seçime gitmedi ve iktidar partili lideri, Köşk'e çıktı diyelim...
Ben onu görmüyorum.
Erdoğan Çankaya'ya çıkmaz diyorsunuz.
Hayır. Aday olacağını sanmıyorum. Tavsiyem de odur. Yanlış olur. Kim partisini bırakıp Çankaya'ya çıktıysa sonu hüsran olur. Demirel, partisini darmadağın etti. Özal'ın partisi altından gitti. Mesut Bey'le yaşadıklarını biliyorsunuz, sağlığı müsaade etseydi Turgut Bey Çankaya'dan inecekti.
Kim çıksa faydası olmaz
Ancak Erdoğan gücünü koruyor.
Böyle bir cumhurbaşkanlığı yapısıyla Türkiye'nin gitmesi mümkün değil. Demirel, Çankaya'da istediklerini yapamadı. Özal 1983'te seçimi kazandığında siyasi yapıyı değiştirmek istedi ama önceliği ekonomiye verdi. Sonunda ömrü yetmedi. Bugünkü sistemde Çankaya'ya kim çıkarsa çıksın Türkiye'ye faydası olmaz. Şöyle düşünüyorum: Cumhurbaşkanı bugünkü Meclis'ten 2007'de seçilsin ama arkasından Anayasa değişikliği ile seçime gidilsin. Cumhurbaşkanını halk seçsin. Başkanlık sistemine geçilsin. Sezer bunu yapmaz, veto eder.
AKP açısından böylesine bir yapısal değişikliğe gitmek Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkarmaktan daha iyidir. Bugün kimse hükümeti denetleyemiyor. Halbuki başkanı halk seçtiğinde üstün güç parlamento oluyor. Böyle bir yapılanmada, milletvekilleri de dar bölgeden seçilecek. Bu demokrasiyi güçlendirir.
Bugünkü Meclis'te üçte bir oyla üçte iki çoğunluğa sahip iktidar yapısı var.
Yanlış. Barajlar buna yol açıyor. Bugün yüzde 40 oyun dışarıda kaldığı hesap ediliyor. İki turlu dar bölgeden gelenler, arkasında güçlü bir halk desteği bulacaklar. Ve onun bunun yalakacısı olmayacaklar. Erdoğan da Meclis grubunda 'Başkanlık sistemini istiyorum, ama bugün getiremeyiz' diyor. Cumhurbaşkanı AKP'den seçilirse niye yapılamasın?
Hamas çıkış arıyor
ABD'nin Suriye ve İran üzerindeki baskısı, 1 Mart tezkeresine benzer bir zorlukla karşı karşıya bırakacak mı Erdoğan iktidarını. Hamas liderinin Ankara ziyareti de Batı'da şok yarattı...
1 Mart tezkeresinde Allah'tan bir yardım geldi ve yeterli sayı bulunamadı. Özal'da da olmuştu. 1983 seçimlerinde Evren Paşa'nın çıkıp, "Oy vermeyin" diye konuşması üzerine ağabeyime, "Öyle bir yardım aldın ki seçimi kazanacaksın" demiştim.
ABD'nin Irak'a geçişine izin verseydik, iyi bir görüntü olmayacaktı. Sonra asker göndereceğiz dedik, gene orada yardım geldi Kürtler istemedi. Türkiye'nin lehine oldu. Hamas'ın ziyaretini şöyle görüyorum. İsrail o kadar baskı yapıyor ki, diplomatik bir çıkış arıyorlar. Bırakın gelsinler.
Seçim kazanmışlar. Arafat'ın FKÖ'sü yıpranmış haldeydi, 1950'de DP'nin iktidara gelişi gibi bir şey. Meşal'ın iyi niyetle geldiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye'ye "akıl almaya geldik" diyor:
"İktidara güveniyoruz. Tek güçlü demokrasi, model almak istiyoruz. " Bu insanlar çatışmaya gideceklerine gelin barışalım diyorlarsa, buna şans tanımak gerekiyor.
Devlet, isteyene el vermeli
Hamas liderini Ankara'ya çağırmak, 'Özal'vari' bir tutum oldu.
Turgut Bey de, Körfez savaşından sonra Barzani ve Talabani'ye pasaport vermişti. Türkiye büyük devlet, yardım isteyenlere el vermeli. Bakın Irak'ta kan gövdeyi götürüyor, kuzeyde Kürt bölgesinde barış var. K. Irak yeniden inşa ediliyor.
Hamas ziyaretinin, Hz. Muhammed'in karikatürleriyle ilgili krizin tırmandığı bir dönemde gerçekleşmiş olması, İran - ABD gerginliği yaşanırken Türkiye'nin İsrail'i karşısına alarak yeni dengeler oluşturmaya çalışması AKP iktidarının geleceğini nasıl etkiler?
Danimarka'da bu karikatürleri yayımlama düşüncesi aşırı dinci olan Hıristiyan grupların işi, onlar ısmarlamışlar. Hedef aldıkları Müslümanlar değil, Avrupa'nın Hıristiyan toplumunu İslam dünyasına karşı duyarlı hale getirmek. Bunu yapanlar radikal dinciler.
Hepimize düşen bu tuzağa düşmemektir. AP debu durumdan rahatsız. Peygamberimize büyük haksızlık yapıldı. İran'daki santral meselesinin karikatür kriziyle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Türkiye komşularıyla kötü olmamalı. Hamas meselesine de böyle bakılmalı, İsrail Filistin barışı iki tarafın da çıkarınadır.
Başbakan'a 'yakın çevrene dikkat et' uyarısı
AKP için, bir erken seçime sürüklenme riski yok mu?
Erdoğan iktidara çok güçlü geldi ve popülaritesi, Menderes, Özal gibi partinin önündedir. Henüz yıprandığı söylenemez. Tabii devlet yönetiminde, diplomaside birikimleri onlar kadar değildi. Ancak bir özelliği var, kendini yetiştirmede çok hızlı mesafe alıyor. Ancak Turgut Bey'e de söylemiştim, Erdoğan'a da söyledim: "Aman çevrenize dikkat edin."
Çünkü iktidara geldikten sonra liderlerin çevresinde çıkarcı gruplar oluşur. 1989 seçiminden önce ağabeyime gittim, "Yanlış yapıyorsun, perişan olacaksınız" dedim. Kızdı bana, "Yanlış yaptığımı bir tek sen söylüyorsun."
'Başka dostun kalmamış'
O zaman yüzüne söyledim, "Demek ki benden başka dostun da kalmamış!"
Şu anda Erdoğan'ın çevresinde kimler var, bilmiyorum. Ama bir hissim var, çok sıkı takip etmiyorsa referanslarını oralarda birtakım değişiklikler olur. Nitekim Başbakan'ın çevresindeki bazı kişileri hedef alan eleştiriler yapılmaya başlandı.
Ancak kamuoyu yoklamalarında AKP'de bir düşüş gözlenmiyor. Seçimin 2006'ya alınması diye bir zorunluluk gözükmüyor. Olağanüstü gelişmeler olmazsa seçim zamanında yapılır.
Çankaya seçimini bugünkü parlamentoyla yapmak istiyor AKP iktidarı. Bana göre hakkıdır da.
Erdoğan'ın Özal'dan farkı
AKP kadrolarının önde gelenlerinin eşlerinin başörtülü olmaları da cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz nedeni oluşturabilir mi?
Başörtüsü meselesi konsensüsle çözülür. Ancak muhalefet iktidara yardımcı olmak istemiyor. Oysa bu Türkiye'nin meselesi. Bana göre bunun çözümü anayasal yapının Türkiye'yi çok rahat yönetir hale getirilmesiyle olabilir. Şu anda kurumsal bir demokrasi var. Kurumlar idare ediyor. Erdoğan lider olarak, kendisi Köşk'e çıkmaz ama geçiş döneminde öyle bir cumhurbaşkanı getirir ki bu yapısal değişiklikleri gerçekleştirir.
Erdoğan, geçiş için Köşk'e çıkmak istemez mi?
Hayır. Bunu yapmaz istemez çünkü partisinden kopmuş olur. Siyasi gücü azalır. Turgut Bey aynı hatayı yaptı ve bir daha partisini eline geçiremedi.
Erdoğan ile Özal arasında benzerlik kuruyor musunuz?
Özal'ın şu üstünlüğü vardı, 56 yaşında iktidara geldiği zaman devlet tecrübesi, DPT ve Dünya Bankası'nda çalışmış olmak gibi özelliklere sahipti, özel sektörü tanıyor, Türkiye'nin sorunlarını biliyordu. Tayyip Bey'i Özal'a benzetmek haksızlık olur. Erdoğan siyasette Turgut Bey'den çok daha ilerdedir. Çünkü çekirdekten geliyor, siyaseti iyi bildiği için hatalarını çok derinleştirmeden götürebiliyor. Şu anda gene "tek adam", güçlü görünüyor.
Üslubundaki sertliği neye bağlıyorsunuz?
Siyasette bazen sinirler geriliyor. Onu da anlamalıyız. Unutmayalım ki bu insan Başbakanımız. Onun gitmesi Türkiye'ye bir şey getirecekse, götürelim. Getirmeyecekse onu sağlıklı tutmalıyız.