Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu 28 Şubat ile vurdu
Abone olBaşbakan Erdoğan, "ben de 28 Şubat'ın mağduruyum" diyen CHP ileri Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdi.
İNTERNETHABER.COM- Liderler arasında 28
Şubat'ta "kim mağdur?" tartışması yaşanıyor. Kılıçdaroğlu'nun "AK Parti bu darbelerden
hangisinden etkilendi" sözüne Erdoğan,
"Ben
cezaevine o talimatlarla girdim" sözüyle karşılık
verdi.
Bununla yetinmeyen Erdoğan, yeni bir polemiğin fitilini işte bu sözlerle ateşledi:
"Sayın Kılıçdaroğlu sen 28 Şubat'ın mağduru değil, görevinden alındığın halde 28 şubatçılar tarafından yeniden göreve atanan bürakratsın. 1997 yılında görev atandığında SSK personeline ne tür bir zulümler yaptığını herkes çok ama çok iyi biliyor."
Kunut dualarını ayet sanan CHP liderini eleştirirken Erdoğan, yine gülmekten kendisini alamadı. Partisinin grup toplantısında Erdoğan, konuşmasının büyük bölümünü Kılıçdaroğlu'na ayırdı. Zaman zaman dalgasını geçerek eleştirdiği CHP liderine kimi zaman da sert ifadelerle yüklendi.
TBMM'nin önemini anlatmak için Atatürk'ün gönderdiği iki
telgrafı okuyan Erdoğan, darbecilere böyle seslendi:
"Hiç bir güç millet iradesinin
üzerinde değildir".
''İşte bugünkü gazetelerde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı'nın açıklamalarını herhalde okumuşsunuzdur'' diyen Erdoğan, kendi partilerinin harcamalarında dahi usulsüzlük yapanların, bundan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından iki kez mahkum edilenlerin ''utanmadan, sıkılmadan kendilerine haksız ithamlarda bulunduğunu'' ifade etti. Ardından sözü Fatih projesine getirdi:
''Biz FATİH Projesi'ne baktığımız zaman orada kaliteli bir
eğitim görüyoruz. Bilgisayarlı, akılı tahtalı, son derece modern
bir eğitim sistemi görüyoruz. Biz FATİH Projesi'ne baktığımız zaman
aydınlık yüzlü zeki evlatlarımızın, aydınlık istikbalini görüyoruz.
Ama onlar batıklarında sadece ve sadece para, ihale ve rant
görüyor. Gözlerini rant hırsı bürümüş. Rant hırsı bürümüş
olanlardan açıkçası başka bir şey görmelerini beklemek de yanlış
olur zaten. Bize her fırsatta yolsuzluk iftirasında bulunan, çamur
atan CHP'li yöneticilere, eğer yolsuzluk görmek istiyorlarsa, kendi
partilerine bakmalarını, eğer yolsuzluk görmek istiyorlarsa, aynaya
bakmalarını özellikle tavsiye ediyorum.
Yolsuzlukların egemen olduğu, esir aldığı bir AK Parti iktidarı
olsaydı, soruyorum; eğitimde bu 170 bin dersliği yapmak mümkün olur
muydu? Biz geldiğimizde bilgisayar yoktu, 1 milyona yakın
bilgisayar olur muydu? Göreve geldiğimizde Türkiye genelinde
üniversite sayısı 75, şu anda 165'e ulaştı. 81 ilin tamamında
üniversite olur muydu? Milli bütçesinin yarısının eğitime ayıran
bir AK Parti iktidarı. Sağlıkta Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir
devrim gerçekleşti. Artık 'ben insanım, bana insanca muamele
ediliyor' diyenlerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Hafta sonu bir
hasta ziyareti için Çapa Tıp Fakültesi'ne uğradım. Hamdolsun
oradaki ilgi ve alaka hasta ve hasta yakınlarının, bize sadece
hamdetme görevini yerine getirmemizi özellikle vurguladı.''
SEN HAYATINDA HIZLI TRENE BİNDİN Mİ?
İktidarları döneminde yapılan hizmetleri anlatan Erdoğan, hızlı trene binmeyen Kılıçdaroğlu ile dalgasını geçti:
''Peki insan insaf eder. Bir insan bakar, bunları görmüyor musun? Senin gözün yok mu? Eğer yolsuzlukların olduğu iktidar olsa, bunların hangisini yapılabilirdi? CHP'nin kenarından köşesinden ortak olduğu iktidarlarda ne yaptınız, bunu söyleyin? Sadece ulaşımda Cumhuriyet tarihinde 6100 kilometre bölünmüş yol yapılmışken 9,5 yıl içinde 15 bin kilometre bölünmüş yolu hamdolsun sığdıran bir iktidar var. Bunu görmüyor musun, bu yollardan gidip gelmiyor musun? Sen hayatında hiç yüksek hızlı trene bindin mi? Bu herhalde eşantiyondan olmadı. Bunlar bu iktidarla oldu. İşte Ankara-Eskişehir bitti, şimdi Eskişehir-İstanbul yapılıyor.
GİRME BOĞULURSUN
Ankara-Konya bitti. Tavsiye ediyorum, kullan rahat edersin. Şu anda Ankara-Sivas aynı şekilde yapılıyor. Şimdi bütün bunları yok mu farzedeceksin. 2013, bak boğazın altında dip derinliği de bayağı derin, orada raylı sistem tüp geçit yapılıyor. Girme boğulursun, çok dikkat et. Bunlar yolsuzlukların olduğu bir iktidarda olur mu?
YA SUSUZ KALDIN BE
Geçen gün İzmir'de orada ufak raylı sistemle ilgili açılış yapıyor,
7-8 kilometre miydi o kadar bir şey? 2 kilometreymiş bak. Orada
baktım bayağı esip gürlüyor. Siz bir defa Eski Belediye Başkanı
Priştina zamanında başlayıp da yürümeyen, yürüyemeyen raylı
sisteminizi bizden destek, yardım istediniz. Biz de Ulaştırma
Bakanlığımızı o projeye dahil ettik, onunla o projeyi büyük
oranda bitirdik hala da devam ediyor, bitirmeye de devam edeceğiz.
Ulaştırma Bakanlığı'nın burada çok ciddi katkısı var. Nitekim bir
tanesinde orada birlikte açılışta bulunduk. Ya bunları görmüyor
musun? Sana kalsa bunlar bitmezdi. Ama biz burası CHP'li belediye
demedik, geldik oraya de elimizi attık. Ya susuz kaldın be...
Gördes Barajı'nı bitirdik İzmir'e su verdik. Niye, benim halkım var
orada. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar kalkıp da bunları
yapabilir mi? Yapıyor işte... Çıkıyor ucuz siyaset yapıyor. Bu kara
siyasettir, karalama siyasetidir. Hiçbir politika, çözüm, öneri
üretemeyenler işte böyle ucuz siyasete başvurur, başkalarına kara
çalmaya girişir. ''
Geçen İzmir'de 2 km'lik bir metro açılışı yapıyor. Ya siz Priştine zamanında başlatılan ama bir türlü bitirilmeyen bizden destek aldığınız hattı açıp esip gürlüyorlar. Sana kalsa bunlar bitmezdi. Geldik oraya da elimizi uzattık. İzmir'de barajı bitirip size teslim ettik. Size su verdik. yolsuzlukları yapanlar bu kadar hizmet üretir mi?"
ATATÜRK'ÜN 2 TELGRAFI
Erdoğan daha sonra TBMM'nin önemini açılıştan önce Atatürk'ün
gönderdiği iki telgrafla açıkladı. İşte o telgraflar:
''21 Nisan 1920. allahın yardmıyla Nisan'ın 23. Cuma günü vuma
namazını müteakip Ankara'da Meclis'te kürşat edilecek (açılacak),
vatanın istikbali gibi en mühim hayati vazifeleri ifa edecek olan
Meclis'in açılışını cumaya rastlatmakla o günü nimetinden istifade
edilecke, cuma namazı kılınacak, Kuran'ın nurlarından ve namazdan
güç kazanılacaktır. Namazdan sonra Meclis'in toplanacağı yere
gidilecek, bir dua okunacak ve kurbanlar kesilecektir. İl
merkezinde valinin düzenleyeceği üzre hatim indirilmeye başlanacak,
cuma günü namazdan sonra Meclis'in toplantı yerinin önünde okunup
bitirilecektir.Cenabı Hak'tan bizi muvaffak kılmasını niyaz ederiz.
''
Bu telgraftan bir gün sonra ise şunu yazıyor:
''22 Nisan 1920. Dakika tehir edilmeyecektir. Bütün illerle,
bağımsız sancaklara, kolordulara... Nisan'ın 23. cuma günü
Meclis açılıp çalışmaya başlayacağından bu tarihten itibaren bütün
asker ve sivil makamların ve tüm milletin başvuracağı merci Meclis
olacaktır.''
BEN O TALİMATLARLA CEZAEVİNE GİRDİM
Erdoğan daha sonra gündemin en sıcak konusuna girdi. "27 Mayıs darbesi mahşeri manada mahkum edilmiştir. 12
Eylül nihayet sanık sandalyesindedir. Aradan 15 yıl geçmiş olsa da
28 Şubat sanık sandalyesindedir" diyen Erdoğan'ın hedefinde
"AK Parti bu darbelerden hangisinden
etkilendi" diyen Kılıçdaroğlu vardı:
"Ben cezaevine o talimatlarla girdim. Aksi taktirde talim terbiye kurmunun bir şiirinden dolayı bir belediye başkanı içeri atılır mı? Bu oralardan gelen talimatla oldu. Nereye kadar bu işin ucu dayanır bunu zaman gösterecek. Türkiye'de artık üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü egemen olmuştur."
DUDAKLARIMIZI ISIRIRDIK
28 Şubat döneminde yumruklarnı sıktıklarını, dudaklarını
yediklerini hatırlatan Erdoğan, o dönemi işte bu sözlerle
anlattı:
"28 Şubat’ın o en ağır en sisli günlerinde bütün arkadaşlarım hep birlikte oturur konuşurduk. Defalarca yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık. Hep "ya sabır" derdik. "Allah mazlumun yanındadır" derdik. “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” derdik… Biliyorduk ki Türkiye genelinde, gerek şahsım gerek arkadaşlarım gibi niceleri dişlerini sıktı. Niceleri yumruklarını sıktı. Niceleri bağırlarına taş bastı. Ama büyük bir dirayetle, büyük metanetle sabrettiler. Kamudaki memur kardeşim de sabretti, belediye başkanları sabretti, başörtülü kızlar da sabrettiler. Yoksul Anadolu çocukları sabrettiler. Anadolu’nun işadamları sanayicileri sabrettiler. Çünkü hepsi fişlenmişti. İşte bugün sabrın selamete eridiği gündür. Bu gün mazlumun ahının ahesta aheste çıktığı gündür. Bağımsız yargının hiç bir baskı olmadan görevini yaptığı gündür.
DEMOKRATİK REJİME KASTEDENLER SANIK SANDALYESİNE OTURACAKLARINI BİLECEK
Ben buradan AK Parti grubundan Türkiye'nin gençlerine sesleniyorum; Biz demokrasiye milli iradeye nasıl sahip çıktıysak sizler de aynı şekilde onlara sahip çıkacaksınız. Sizler diklenmeyecek ama dik duracaksınız. Siz darbeye alkış tutanları şapkasını alıp gidenleri değil milli iradeyi savunanları savunacaksınız. Türkiye artık bundan sonra böyle karanlık dönemler yaşamayacaktır. Demokratik rejime kast edenler bundan sonra er ya da geç sanık sandalyesine oturacaklarını bilecek ve bu millete kötülük yapamayacaktır. Biz intikam duygusunda değiliz."
28 ŞUBATÇILARIN GÖREVE GETİRDİĞİ MEMURSUN
MGK kararlarında Abdullah Gül'ün imzasının olduğunu ileri süren
Kılıçdaroğlu'na yüklenen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"CHP Genel Başkanı aynen şu ifadeyi kullanıyor; 'MGK kararlarına
imza atanlar arasında Abdullah Gül de var. Herhalde sayın Gül dahil
o dönemin siyasileri de ifade vermeye gelecektir'. Sayın Gül dün
açıkladı benim bu kararlar altında imzam yok. Şimdi Kılıçdaroğlu
bunu da bilmez. MGK tavsiye kararı alır. Bu karar Bakanlar
kurulu'nda geçmediğinde bir karar özelliği taşımaz. Sayın
Kılıçdaroğlu'nun SSK'yı nasıl batırdığını buradan belli. Çıkmış ben
de 28 Şubat'ın mağduruyum diyor. Sayın Kılıçdaroğlu sen 28 Şubat'ın
mağduru değil, görevinden alındığın halde 28 şubatçılar tarafından
yeniden göreve atanan bürakratsın. 1997 yılında görev atandığında
SSK personeline ne tür bir zulümler yaptığını herkes çok ama çok
iyi biliyor. Siz mağdur olduğunuz müdahaleden şikayet eder, çıkar
sağladığınıza kol kanat gerersiniz. Halkın iradesini küçük görmek
sizin genlerinize işlemiş. CHP 27 Mayıs'taki zihniyetinde
kurtulabildi mi?. Genel başkan yeni ama zihniyet eski."
KUNUT DUASINI AYET DİYE BİLİYOR
1940'lı yıllarda yasaklanan kitapları okuyan Kılıçdaroğlu'nun kunut dualarını ayet diye takdim etmesini gündeme getiren Erdoğan, CHP liderini bilmediği dini konularda polemiğe girmesini eleştirdi:
"Hani şu CHP tarihine girmeyeyim Kılıçdaroğlu'nu terletmemeyim o bize lazım diyorum ama. Maalesef kendisi öyle ifadeler kullanıyor ki es geçmemek mümkün değil.Geçen hafta CHP'nin tarihini aklayacam diye yola düştü yine boğuldu. Bakın 1940'lı yıllarda kitapların neden yasaklandığını anlatıyor. Kitap yasaklanmalarını meşru göstermeye çalışıyor. Yasaklanan kitaplardan biri Burdurlu Abidin Karaaslan'ın "Türkçe Namaz sureleri" kitabı diyor. İçeriğine baktım diyor. Namazda okuduğumuz Kunut dualarının eksik olduğunu görüyoruz diyor. Burası 'Ayeti eksik yazarsanız tahrifat yapmış olursunuz.'' diyor. 'Bir kutsal kitabın ayetini tahrif etmeye kimsenin hakkı da yetkisi de yoktur' diyor. Belli ki sayın Kılıçdaroğlu Kunut dualarının ayet olmadığını bilmiyor.
DİNİ KONULARA MERAK SALDI
Siz Kuran'ı süs diye duvarlara asarsanız kunut dualarını da ayet sanarsınız. Eskiden gazetelerde yılda bir tekrarlanan bir haber vardı. bu yıl kurban bayramı hac mevsimine rastladı. Böyle haber yaparlardı. Dini konulara merak saldı, doğrusu şevkini kırmak istemiyorum. İlginiz olmayan sularda kulaç atmayın, istismar kapısı aramayın. İstismar diyorsunuz ama esas istismar yaşamadığınız şeyi yaşıyormuş gibi davranmaktır.
CHP'YE ALLAH SABIR VERSİN
Sayın Kılıçdaroğlu, Sen gel tarihinle gurur duymaya devam et ama araştırmaya kalkma. Altından kalkamazsın. Böyle bir genel başkanla CHP'ye Allah sabır versin. Ergenekon'a söylediği gibi avukatlık yapar. Biz genç nesillere daha aydınlık bir Türkiye emanet etmek için samimiyetle devam edeceğiz.
İŞSİZLİK RAKAMLARINI NASIL YORUMLADI? YENİ TEŞVİK SİSTEMİNE GETİRİLEN ELEŞTİRİLERE CEVAP VERDİ. SURİYE VE İRAN KONUSUNDA NELER DEDİ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
İŞSİZLİK RAKAMLARINI ÇARPITIYORLAR
Erdoğan, dün açıklanan yeni işsizlik rakamlarına değinerek, bu
yılın Ocak ayındaki işsizlik rakamlarının önceki yılın aynı ayına
göre 1,7 düşerek, yüzde 10.2 olarak gerçekleştiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Zira dün, Ocak ayı işsizlik rakamları açıklandığında bazıları bu
oranları yıllık oranla kıyaslayarak işsizliğin arttığı gibi bir
izlenim oluşturma gayreti içine girdi. Aylık işsizlik oranları,
yıllık işsizlik oranıyla ya da başka ayların işsizlik oranlarıyla
kıyaslanmaz. Aylık işsizlik oranları, önceki yılın veya yılların
aynı ayının işsizlik oranlarıyla kıyaslanır. Çünkü işsizlik
dönemsel olarak, mevsimsel olarak artar ya da eksilir. 2012 yılı
Ocak ayı işsizlik oranı, son yıllarda elde ettiğimiz en düşük
işsizlik oranıdır.''
Geçmiş yılların işsizlik oranlarını veren Erdoğan, ''2007 yılının
Ocak ayında işsizlik oranının yüzde 11, 2008 yılında yüzde 11.6,
2009 yılında, ki zirve yaptı yüzde 15.5, 2010'da yüzde 14.5, 2011
yılında yüzde 11.9 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılı Ocak ayında ise
bütün bu oranların çok çok altında, yüzde 10.2 gibi çok düşük bir
oranda gerçekleşti'' diye konuştu.
Yılın devamında da bu düşüş eğiliminin devam edeceğini umduğunu ve
temenni ettiğini dile getiren Erdoğan, yeni teşvik sistemiyle
ilgili bilgi verdi.
YENİ TEŞVİK SİSTEMİ
Bölgeler arası farklılıkları en iyi şekilde gözeten bir teşvik
sistemi hazırladıklarına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
''2009 yılında uygulamaya koyduğumuz teşvik sistemi, gerek yatırım
ve gerekse istihdam noktasında hedeflerine ulaştı. Önceki sistemle,
11 bin 382 adet teşvik belgesi düzenlendi. 157 milyar lira
tutarında yeni yatırım ve 376 bin kişilik yeni istihdam öngörüldü.
Özellikle daha az gelişmiş olan üçüncü dördüncü bölgelerde
uyguladığımız bir önceki teşvik sistemiyle yatırım ve istihdam
önemli oranda artış kaydetti. Yeni teşvik sistemiyle önümüze çok
daha büyük hedefler koyduk. Genel, bölgesel teşviklerin yanı sıra
büyük ölçekli yatırımları ve stratejik yatırımları bu yeni sistemde
daha güçlü şekilde destekleyeceğiz.''
Geniş bir yelpazede, Türkiye genelinde hem yerli hem uluslararası
yatırımları cazip hale getireceklerini vurgulayan Erdoğan,
''Bölgesel haritayı da farklı bir yaklaşımla ele aldık ve il bazlı
teşvik sistemine geçiş yaptık. Teşvik uygulama haritasında
illerimizin konumları tamamen bilimsel verilerle tespit edilmiştir.
Burada hiçbir siyasi kayırma ve siyasi öteleme kesinlikle yoktur.
Ayrıca illerimizin yerleri de statik değildir. Yani bu illerin
durumlarında gerileme veya ilerleme olursa teşvik sıralamasındaki
yerleri anında değişebilir; yükselebilir veya düşebilir'' şeklinde
konuştu.
TUNCELİ'YE AYRIM YOK
Erdoğan, iller arasında herhangi siyasi bir ayrım yapılmadığını
belirterek, şöyle devam etti:
''Şimdi birileri çıkıp 'Tunceli neden 6. bölgede değil de 5.
bölgede' diye ortalığı velveleye vermeye çalışıyor. Tabi bunlar
Tunceli'ye seçimden seçime gittikleri için Tunceli'ye nelerin
yapıldığını ve Tunceli'de nelerin değiştiğini görmüyorlar. Teşvik
haritası, politik mülahazalarla olduğundan farklı gösterilmemiştir.
Tamamen bilimsel ve istatistiki verilerle bu işlemler görülmüştür.
Yeni teşvik sistemimizin ülkemiz, milletimiz, ekonomimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.''
SURİYE YÖNETİMİ ZAMANA OYNUYOR
Başbakan Erdoğan, Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretin de önemine
dikkati çekerek, gerek Çin ve gerekse Suudi Arabistan
ziyaretlerinde Suriye konusunun gündeme geldiğini söyledi. Erdoğan,
şöyle devam etti:
''Açıkçası Suriye'de ateşkes ilan edildiğinde, geçmişteki
tecrübelerimize dayanarak, ateşkesin uygulanması konusunda temkinli
davranmıştık. Nitekim bu ülkeden gelen son haberler, bu temkinli
duruşumuzu haklı çıkartıyor. Annan Planı çerçevesinde Suriye
yönetiminin meskun mahallere asker sevkıyatını durdurması, ağır
silahların kullanımına son vermesi ve askeri unsurlarını geri
çekmesi gerekiyor. Suriye yönetimi bu şartları yerine getirdiğini
ifade etse de sivil halka yönelik saldırıları maalesef devam
ediyor.
Elbette BM Güvenlik Konseyi'nin 14 Nisan'da aldığı Anan Planı'na
destek kararı da son derece önemli ve isabetli olmuştur. Kararda
bir gözlem misyonunun oluşturulması öngörülüyor ve ilk heyet şu
anda Suriye'ye ulaşmıştır ve bunun 200'ün üstünde sayı ile
destekleneceği belirtildi. Bunların güvenliği noktasında ne gibi
tedbirler alınacağı önemli soru işaretleri. Türkiye olarak bu
gözlemcilerin bir an evvel bölgede göreve başlamasını bekliyoruz.
Elbette ateşkes Suriye halkının sorunlarına çözüm getirmiyor;
yaraların sarılması, bölgeye insani yardım ulaştırılması, ülke
genelinde başta gazeteciler olmak üzere serbest dolaşım hakkının
sağlanması gerekiyor.
İki Türk gazeteci halen elinde, adeta esir konumundadır. Bunlar
gazeteci, halen bırakılmamıştır. Bir defa bunun cevabını Suriye
yönetiminin vermesi gerekir. Ülkede çoğulculuğu hedefleyen ve temel
hak ve özgürlüklerin güvence altına alınacağı bir anayasa talebi de
derhal karşılanmalıdır. Suriye'de sorununun dondurulması,
ertelenmesi sadece yeni saldırılar, yeni vahşet gösterileri için
yönetime zaman kazandıracaktır. Suriye yönetimi şu anda zamana
oynamaktadır. Ateşkes konusunda her ne kadar umutsuz olsak da
bekleyecek, gelişmeleri yakından takip etmeye, uluslararası
kamuoyunun dikkatlerini Suriye'ye çekmeye devam edeceğiz.''
İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI
İran'ın nükleer programıyla ilgili İstanbul'un hafta sonunda önemli
bir toplantıya ev sahipliği yaptığını bildiren Erdoğan, ''Daha önce
Kasım ayında taraflar masayı terk etmişti. Türkiye olarak yoğun
çabalarımız ve girişimlerimiz sayesinde taraflar meseleyi etraflıca
ele aldı ve zirve umutları artıracak bir atmosferde gerçekleşti''
şeklinde konuştu.