Erdoğan Kılıçdaroğlu'na teneke dedi
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.
İNTERNETHABER.COM- Başbakan Erdoğan, Türkiye'de özgürlüğün olmadığını savunan ABD'li yazarı Türkiye'ye davet eden Kılıçdaroğlu'nu topa tuttu. Her fırsatta Türkiye'nin imajını bozmakla suçladığı Kılıçdaroğlu, Erdogan'ın işte bu sözleriyle hedefindeydi:
"'Ben olsaydım Mavi Marmara'nın gitmesine izin vermezdim' diyerek adını Türk siyasetine altın harflerle yazdırmıştı, tabii teneke."
GRUP TOPLANTISINDAN FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
KILIÇDAROĞLU O YAZAR İLE BİRLİKTE İSRAİL'E GİTSİN
Amerikalı yazar üzerinden süren polemiği Erdoğan bir adım öteye taşıdı. Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile onun desteklediği yazara böyle seslendi:
"O yazar CHP'nin davetine icabet eder de buraya gelirse, lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır. Şöyle Gazze'yi gören bir tepede birlikte piknik yapsınlar."
Dersim konusunu partide konuşulmasını yasaklayan Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına genel başkan olmayı haketmediğini savundu. Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin dünyada kazandığı itibarı kendi iktidarları öncesi dönemle kıyaslayarak anlattı:
Ucuz kahraman Esad |
Başbakan Erdoğan, Esad'ı öyle bir yerden vurdu ki... Ayrıntılar için tıklayın |
SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM
"Genişletilmiş il başkanları toplantısında söylediklerimin A'dan Z'ye arkasındayım. 2002 öncesinde medyada en çok da TRT'de bir takım haberler olurdu. Türkiye övüldü gibi haberler seyrek çıktığı için her haber gündeme geliyordu. Türkiye bu komleksten kurtuldu. AK Parti'yle ilgili yorumlar, haberler yayınlanıyor. 14 Ağustos 2001'de bunların olacağını o günden işaret etmiştik. Türkiye ekonomideki başarılarıyla geniş şekilde yer alıyor. Biz yoğunluk gereği seçici davranıyoruz."
POLEMİĞİ KILIÇDAROĞLU BAŞLATTI
Paul Auster'i Türkiye'ye çağıran Kılıçdaroğlu Başbakan'ın gündemindeydi. İktidara yüklenen iç ve dış odakların papağanı olmakla suçladığı Kılıçdaroğlu'nu kızdıracak sözlerle hedef aldı:
Normal şartlarda bunlar dikkate alacağımız, önem atfedeceğimiz ifadeler değil. Belli ki o yazar Türkiye hakkında çok yanlış bilgilendirilmiş, yanlış yönlendirilmiş ve yabancı olduğu bir konuda da haksız yorumlar yapmış. Biz buna güler geçeriz. Ancak buradan gözden kaçırılan, saklanan bir durum var; Bu Amerikalı yazarın sözleri CHP Genel Başkanı tarafından cımbızlandı ve iç politika malzemesi haline getirildi. Bu tartışmayı, bu polemiği başlatan biz değiliz. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Tabii bu ifadeler iç politika malzemesi haline getirilince biz de bu yazarın ifadelerine dikkat kesildik.
KILIÇDAROĞLU'NU TEBRİK EDİYORUM
O esnada şunu da farkettik. Türkiye'yi antidemokratik bir ülke olarak değerlendiren, Türkiye'yi gitmeyeceğini ifade eden o yazar, en son 2010 yılında İsrail'e gitmiş, orada Yazarla Konferansına katılmış, İsrail devlet adamlarıyla görüşerek birlikte fotoğraf çektirmiş. Biz bunu hatırlatınca o yazardan çok anlamlı bir karşılık geldi; 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' dedi. Bizim Anamuhalefet partisi genel başkanı, bu ifadeleri adeta bir papağan gibi Türkiye'de tekrarladı. O da 'İsrail'de tutuklu gazeteci sayısı kaç, Başbakan önce onu öğrensin' dedi. Önce Sayın Kılıçdaroğlu'nu, bu tarihe geçecek ifadelerinden dolayı tebrik ediyorum.
TENEKE BENZETMESİ
Umuyorum ki bu sözleri bir papağan gibi tekrar ederek, birilerinin o çok arzuladığı, takdirine, teşekkürüne, hayranlığına mazhar olmuştur. Umuyorum ki İsrail'e arka çıkan bu sözleriyle birilerinin gözüne girmiştir. Hatırlarsanız Mavi Marmara katliamından sonra bizim İsrail'e yönelik eleştirilerimize de Telaviv'den değil, Sayın Kılıçdaroğlu Keşan'dan cevap vermişti. Ardından 'Ben olsaydım Mavi Marmara'nın gitmesine izin vermezdim' diye, Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı, tabii teneke... Kılıçdaroğlu son sözleriyle zirve yaptı. Bir gün BDP'nin vagonu, papağanı oluyor. Bir başka gün yabancı yazarlara çanak tutuyor.
PAPAĞAN KILIÇDAROĞLU
Erdoğan, en son ifadeleriyle 'İsrail'de tutuklu gazeteci sayısı kaç?'' diyerek Kııçdaroğlu'nun zirve yaptığını belirterek, papağan iddiasını tekrarladı:
''Tabii biz bekledik ki Sayın Kılıçdaroğlu kendi cümlelerini kurabilsin, kendisi politika üretebilsin. Ama maalesef bu mümkün olmuyor. Bakıyorsunuz bir gün BDP'nin vagonu, papağanı oluyor, bir başka gün çıkıyor yabancı yazarlara çanak tutuyor.''
“Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye'ye gelmeyi reddediyorum" diyen yazar ile ona destek çıkan Kılıçdaroğlu'na Erdoğan'ın önerisi vardı:
O YAZAR İLE GAZZE'Yİ GÖREN YERDE PİKNİK YAPSIN
O yazarı Türkiye'ye davet etmiş. O yazar CHP'nin davetine icabet eder de gelirse lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır. Gazze'yi gören tepede birlikte piknik yapsınlar. Arkalarına Gazze'yi alarak koro halinde söylediklerini tekrar etsinler. İsrail'de tutuklu gazeteci-yazar yok desinler. Bunu söylemek en hafif tabirle yalancılıktır. Filistin şehitlerine haksızlıktır. Öyle Filistinli yazarlar var ki, sürgünde.
EN HAFİF TABİRİYLE YALANCILIKTIR
En hafif tabiriyle yalancılıktır. O plajda güneşlenen yavurucuklara haksızlıktır. Filistin şehitlerine haksızlıktır. İsrail hapisanelerini göremeyen nice yazar, gazeteci var. İsrail'de tutuklu gazeteci yok demek Mahmud Derviş'e haksızlıktır. Kılıçdaroğlu ve ABD'li yazar Filistinlileri gazeteci yazar olarak görmüyorlarsa gitsinler İsrailli gazetecileri İsrail askeri sansür kurumuna sorsunlar. Burada son derece art niyetli bir kampanya var.
ROJ TV'Yİ DE SAVUN
Bazı yazarları da yedeğine alan Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi karalayarak son derece çirkin bir kampanya yürütüyor. Ergenekon davasını önemsiz hale getirmek için bu taşeronluğu yapıyor. Roj TV'yi niye savunmuyorsun. Onu da savun. Git Danimarka'ya Roj TV'yi de savun.
BATIDA GAZETECİLER DARBE PLANLARI İÇİNDE OLMUYOR
Batılı gazetecilerin tecrübe etmedikleri bir durum var. Batıda gazeteciler darbe planları içinde yer almıyorlar. Batıda birilerine haber yazdırıp sonra da bunu parti kapatma davalarına delil olarak koymuyorlar. Biz bu kara propagandaya karşı mücadele edeceğiz. Tüm dünyana gazeteciler ve yazarların değil, terör eylemi yapanların yargılandığını anlatacağız.
KILIÇAROĞLU CHP'NİN BAŞINDA OLMAYI HAKETMİYOR
Türkiye'de ifade özgürlüğü var ki sen hariç Tüm Türkiye Dersim meselesini sorguluyor. İl başkanını görevden alacaksın. Dersimli olarak parti içinde Dersim konusunun konuşulmasına yasaklayacaksın, sonra yabancı gazetelere Türkiye'de fikir özgürlüğü yok diye yazacaksın. CHP bile böyle bir genel başkanı hak etmiyor.
DİNDARLIK TARTIŞMASI İÇİN NE DEDİ? EMİNE ÜLKER TARHAN'A DİNDAR ÖLÇME CİHAZI CEVABI... SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
İRTİCA BAYAT KAMPANYA
Bu kampanya son derece bayat bir kampanya. 13 Nisan 1909'dan beri tam 103 yıldır temcit pilavı gibi bu ülkenin önüne getirildi. İrtica diyerek partiler kapatıldı, demokrasi askıya alındı. İrtica diyerek milli manevi değerleri ayaklar altına alındı. Kimi dışlamak istedilerse mürcteci dediler.
TIPKISININ AYNISI KAMPANYA
Dindar nesil kavramında kopartılan fırtına 31 Mart Vakası'nda, Menemen olayında, AK Parti'nin kapatılma davası öncesinde yürütülen kampanyanın aynısı. Biz bu yolda elinden irtica bahanesi alınıdığı için kimlik bunalımı yaşayan yazarlarla değil, milletimizle yürüyoruz.
Kusura bakmayın biz bunları yutmayız. Kimse istikamet çizemez. Sizin veryansınınız değli halkımın versansını önemli onun da ölçüsü sandıktır. Milletin dilini yakaladığımız için AK Parti burada. Milletin diliyle konuşmadığınız sürece on yıllardır iktidira olamayacaksınız.
DİNDAR İNSANLAR ÇAĞDAŞ OLAMAZ MI?
Anayasa'nın 24. maddesini açın okuyun. Dindar insandan çağdaş olmamaz mı, hem çağdaş hem dindar olamaz mı bir insan? Dindarları ne zannediyor acaba? Bunlar maalesef çağdaşlığı da anlamış değil. Dün Fatih Projesi'yle bunlara yeni bir ders verdik. Dindarlığı savunan başbakanın projesi. Niçin sizler bunları yapamadınız? Anadolu'nun yoksul çocuklarına iPad gibi bu tabletleri vereceğiz. Çıkmış biri utanmadan "AK Parti müteahhitler" yetiştirmiş diyor. Ne kadar zavallısın sen ya. Bütüm müteahhitlerin hepsi ortada. Biz işi ehline veririz.
BİZDE İKNA ODALARI YOK SAYIN KILIÇDAROĞLU
Hiçkimse mürebiye edasıyla bize yol çizemez. Biz parti programımızla yola çıktık. Bizim rotamız bellidir. Bu hükümetin gizli ajandası var diyerek ensemizde boza pişirmesine asla müsaade etmeyiz. Bizde ikna odaları yok Sayın Kılıçdaroğlu. Dindarlara onyıllar boyunca ikinci sınıf muamelesi yapıldı. Selamün aleyküm diyenler dışlandı. Camiler kapatıldı. Bu ülkeden onyıllar boyunca CHP tarafından zararlı alışkanlıklar özendirilirken gençler kendi değerlerine yabancı hale geldi. 1990'larda başörtü kızlara ikna odalarında işkence edenler vekil yapılarak ödüllendirildi.
LAİKLİK CİHAZI
Dindarlık ölçme meraklısı değiliz. Siz bu ülkede yıllardır laikliği nasıl ölçtünüz? Hangi cihazı kullandınız? Üniversite kapılarında laikliği nasıl kullandınız. İkna odalarında hangi aleti kullandınız? Ey Kılıçdaroğlu, başörtüsü düzenlemesini niye Anayasa Mahkemesine götürdünüz? Şimdi dindar bir nesil derken, neyi kastettiğimi anlıyor musun? Ey köşelerinde yazanlar, görsel medyada televizyonlara çıkanlar. Bunu niçin söylediğimi anlıyor musunuz? İmam hatiplerle sorununuz ne? Meslek liselere ile meseleniz ne? Katsayı konusuna neden bu kadar takıldınız? Önce bunu anlatın. Sadece bize oy verenlere değil, 75 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum: Biz 9 yıldır hiçbir dayatmanın içinde olmadık. Bugün de değiliz, yarın da olmayacağız. Biz birilerin geçmişte yaptığı gibi, öğrenci formatlama gayretinde değiliz.
HABERİN VAR MI HOCA
Erdoğan, 9 yılda okullara 1 milyona yakın bilgisayar gönderdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
''Haberin var mı hoca? 1 milyon. 29 bin 812 bilişim teknolojisi sınıfı açtık. Haberin var mı hoca? Bilgisayarın, internetin olduğu bir okulda dayatma olabilir mi? İşte onun için bizden önce okullara bilgisayar göndermediler, internet bağlamadılar. Böyle okullarda ve sınıflarda, olsa olsa olsa bilgisayarları formatlarsınız ama zihinleri asla formatlayamazsınız. Elbette her siyasi partinin gelecek, nesil tasavvuru vardır. Dini, milli ve manevi değerlerle yetişen bir nesil arzulamanın neresi yanlıştır? AK Parti değil midir modern olanla, geleneksel olanı harmanlayan; medeniyet değerlerimizle evrensel değerleri bir arada götürmeye çalışan. İktidara talip olan her partinin bir toplum ve birey tasavvuru vardır. İnsanlar ona göre oy verirler. Biz meydanlarda böyle dolaştık, bunları anlattık ama hiç bir parti kendi tasavvurunu topluma dayatmaz, dayatamaz. İşte biz bunun idraki içindeyiz. Toplumu zorla devlet marifetiyle dönüştürmeye çalışmaz.
MUHALEFETİN VİZYONU YOK
Ama sizler de lütfen, köşe yazarları ve konuşmacılar, zorla işi buralara kaydırmaya çalışmayın. Biz toplum mühendisliğine de karşıyız, siyaset mühendisliğine de. Sorun AK Parti'nin nasıl bir toplum ve siyaset tasavvuruna sahip olduğunda değil, sorun diğer partilerin böyle bir tasavvuru, böyle bir vizyonu olmamasıdır. Bizler, milletimizin rızası çerçevesinde, Anayasa ve yasalar çerçevesinde 9 yıldır ne yaptıysak onu yapmaya, millete hizmet üretmeye devam edeceğiz. Engelleri kaldırarak; dayatmaları, yasakları tek tek kaldırarak, yolları açarak, gençlerin ve ailelerin önüne seçenekler, imkanlar, fırsatlar koyarak bu yolda yürüyeceğiz.
Biz devletin zihinleri tek tipleştirmesine, şekillendirmesine de karşıyız. Çocuğunu ateist olarak yetiştirmek isteyenlerin, çocuklarına yaptığı dayatmaya da karşıyız. Bu, AK Parti'ye ve Hükümetine yönelik bayat bir kampanyadır. Kimlik bunalımı içindeki, modası geçmiş, çağa ayak uyduramayan yazarların, 103 yıl önceki modaya uyarak, irtica yaygarası çıkarması artık bu ülkede... Milletim müsterih olsun. Bize oy verenler kadar vermeyenler de müsterih olsun. Bu hükümet 75 milyonun hükümetidir. bu Hükümet 75 milyonun tercihlerine saygılı bir Hükümettir. Geride bıraktığımız 9 yıl, 75 milyonun tercihlerine nasıl saygı gösterdiğimizin en büyük ispatıdır. Milletimiz bize inansın, bize güvenmeye devam etsin; biz bu yolda milletimizle yürüyecek sadece ve sadece milletin rotasında ilerleyeceğiz.''