Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na adres gösterdi
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan muhalefete çattı! Kemal Kılıçdaroğlu'na Ergenekon'un izlerini gösterdi, MHP ve BDP'yi korkudan medet ummakla suçladı!
İNTERNETHABER / Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
hedefinde muhalefet liderleri vardı. 'Ergenekon neredeymiş gidip
üye olacağım' diyen CHP Liderine örgütün izlerinin nerede olduğunu
açıklayan Erdoğan, MHP ve BDP'yi korkudan medet ummakla
suçladı.
Oda TV'ye yapılan operasyonu da değerlendiren Erdoğan, Soner
Yalçın'a arka çıkanlara, Mehmet Metiner ve Orhan
Miroğlu hatırlatması yaptı.
"ODA TV'de yargı önüne çıkanlar, yazılarından, düşüncelerinden
değil başka bir durumdan yargı altındalar" diyen Başbakan Erdoğan,
8 yıl önce yazarların emirle, siparişle yazdıklarını şimdi ise
özgür olduklarını iddia etti.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun dört işlem bilmediğini ifade eden
Başbakan, 'CHP'nin asıl sorunu kaynak değil, matematiktir'
dedi.
Erdoğan, Mısır'da yaşananları AK Parti'nin değil de muhalefet
liderlerinin örnek alması gerektiğini vurgulayarak, 'Bir türlü o
koltuklarınızı terk edemediniz' diyerek 'Bize talkım verenler
maşallah salkımı yutuyor' uyarısı yaptı. İşte konuşmasından
satırbaşları;
"ERGENEKON'U ARIYORSAN DANIŞTAY 2. DAİRESİNE GİT, ORADA
İZLERİNİ BULURSUN"
Ergenekon örgütünün izlerini arayan Kılıçdaroğlu'na, Erdoğan şu
sözlerle yol gösterdi;
Siz elinizde kayıt fişi, Ergenekon örgütünü aramayı bırakın da, gidin yurtdışında Türkiye'nin itibarını görün. Türkiye'nin kanını emen bir örgütün içinde olmak şstediğini pervasızca söyledi. Ardından yüzü kızarmadan, bizim hükümetimizi baskıyla itham ediyor. Danıştay'ın 2. Dairesi'ne git, aradığın örgütün izlerini bulabilirsin. Diyarbakır'ın karanlık sokaklarına git, bir gece vakti ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun. Hiçbirini yapamıyorsan Dersim'e git. Oradaki akrabalarına sor, onlar sana anlatırlar. Yeni Genel Başkan işi üyeliğie kadar götürdü. Vatana millete hayırlı olsun diyemiyorum. Çetelere, mafyaya, karanlık suç örgütlerine hayırlı olsun diyorum.
"1960 ÖNCESİNDE DE AYNI KAMPANYA UYGULANDI"
Muhalefet liderlerinin korkudan medet umduğunu belirten
Başbakan, "Türkiye'ye sanki korku hakimmiş gibi koro halinde
konuşuyorlar. Demokrasi tehdit ve tehlike altındaymış gibi bir
atmosfer oluşturmaya çalışıyorlar. Zira kendi ayaklarının altındaki
kilimlerin de kayacağından endişe ediyorlar. Bu kampanya bayat bir
kampanyadır. 1960 öncesinde merhum Adnan Menderes ve hükümetine
uygulanmış son derece sanal ve bayat bir kampanyadır" dedi.
İNÖNÜ DARBEYE ALKIŞ TUTTU
CHP'nin darbe şakşakçılığı yaptığını ifade eden Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü;
Tıpkı o gün olduğu gibi CHP sokak sokak halkı ayaklandırmış,
medyayı da arkasına alıp kampanyalar yapmıştır. Bunların hepsini
belgelerle açıklayacağız. 27 Mayıs darbesinin 2. günü, İnönü,
kendisini arayan darbecilere 'büyük bir iş yaptınız, başarınızın
yanında olmak için ben sizin emrinizdeyim' diyecek kadar darbeye
alkış tutmuştur. Bugünkü CHP'yle o günkü CHP arasında hiçbir fark
yoktur.
Medyaya baskı, sansür, sivil faşizm gibi kavramlar aslında bugün
ortaya çıkmadı. 1960, 1980, 28 Şubat öncesinde ortaya çıkmış,
gerektiği zaman fırına sürülmüş kavramlardır. Bu yaygarayı
koparanlar bu darbecilerin sivil uzantılarıdır. Amaçları,
özgürlükleri yok sayan vesayetçi anlayışı hakim kılmaktır. Darbe
öncesinde darbe şartlarını oluşturmak için gayret
göstermektedirler. Bu statüko muhafızlarının söylemlerine
aldırmayın. Benim sevgili milletim aldanmasın. Onların özlemi ileri
demokrasi değil vesayet rejimidir; özgürlükleri hakim kılmak değil,
yasakları devam ettirmektir; güç odaklarının çıkar düzenidir.
Bundan sonra millet iradesine kast etmek isteyenler, AK Parti'nin
dik duruşunu karşılarında bulurlar.
ODA TV'YE SAHİP ÇIKANLAR NEDEN MEHMET METİNER İLE ORHAN
MİROĞLU İÇİN KALEM KIPIRDATMIYOR?
Oda TV'ye yapılan baskına değinen Erdoğan, Soner Yalçın'a alkış
tutanlara Mehmet Metiner ve Orhan Miroğlu'nu hatırlattı:
"Bundan sonra darbeye tenezzül etme gayreti içinde olanlar, aziz
Türk milletini karşılarında bulurlar. Korku siyaseti bu CHP'nin
genlerine işlemiştir. Demokrasi dışı güçlerden medet umuyorlar.
Sandıktan medet umamaz, sokağı, dağı gösterirler. Buradan BDP'ye
açık açık söylüyorum. Gazeteci yazar Orhan Miroğlu'na
yönelik tehditler faşizm değil de nedir? Basın özgürlüğün aleni bir
tehdit değil de nedir? Oda TV'yle ilgili bu kadar sahip çıkma
gayreti içinde olanlar, niçin Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu için
kalemlerinizi konuşturmuyorsunuz?
Oda TV'nin şuanda yargılananları yazdıklarından değil,
başka bir eylemden dolayı takip altındadır. Bunu yapan yargı.
Sadece ve sadece insanlık için feryat eden Şivan Perver'e yönelik
tehditler faşizm değil de nedir? Oysa Şivan Perver, toprağına,
vatanına, kardeşlerine sesleniyor: 'Barış güvercinine sor, dosta
ahbaba sor, onlar sana doğruyu söylesinler. Ben seni çok özledim.'
Bu dizeleri söyleyecek kadar yüreği yanık, toprağına bu kadar
hasret içinde, gönlünün derinliklerinden haykıran bir sanatçıyı
tehdit etmek sadece Kürtlerin değil, insanlığın sesini kesmek değil
de nedir?
Bir yandan demokrasi diyeceksiniz, bir yandan barış diyeceksiniz, hukuk diyeceksiniz, ama öbür yandan Hakkari'de Aziz Efendi'yi öldüreceksiniz. Doğu ve güneydoğuda AK Parti tarafından yürütlen kalkınmayı, açılımları görmeyecek, gidecek çetelerle işbirliği yapacaksınız. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Sizin siyasette müşterek, karşı karşıya mücadele edelim deme anlayışınız bu mu? Bunu neyle tanımlayacaksınız? Onyıllar boyunca faili mechullerden şikayet edeceksiniz, sonra o çetelerle işbirliği yapacak, terör örgütünün işlediği faili mechullere sahip çıkacaksınız. Benim Kürt kardeşim, nasıl bir kirli oyun içinde olduğunu görüyor"
DİKTATÖR GÖRMEK İSTİYORSANIZ AYNAYA BAKIN
Muhalefet liderlerinin koltuklarına yapışıp kaldığı vurgusu yapan Başbakan Erdoğan, "Aynı şekilde MHP, genel başkan başta olmak üzere, her yönetici, ilk kelimeden son kelimeye kadar kontrolsüz şekilde konuşuyor. Bakıyorsunuz mecliste, cep telefonunu kulağına alıyor, sanıyorsunuz biri aramış. Hiçbir ciddiyet yok, ekranda başka bir şey var. Çalışma anlayışları bu. Tehditleri de siyaset tarzı olarak benimsiyorlar. Bu ülkenin bürokratlarını 'burnunuzdan fitil fitil getireceğim' diyerek tehdit edeceksin, sonra da hükümeti 'korku siyaseti yapıyorsun' diye itham edeceksin. Diktatör görmek istiyorsanız aynaya bakın, mübarek bir yüz görmek istiyorsanız da aynaya bakın.
Bizi bazı diktatörlere benzetenlere sesleniyorum. Defalarca
seçime gittiniz, partinizin oylarını düşürdünüz, yine de koltuğu
terk etmediniz. Yapıştınız kaldınız, Mısır'ı biz mi örnek alalım?
Tunus'ta Mısır'da 30 yıldır koltuklarından bir türlü kalkmayanlar,
halkın haykırışlarıyla nihayet kalktılar. Siz ne zaman sandıklara
kulak vereceksiniz? Hangi durumda o koltukları ehline teslim
edeceksiniz? Bize değil, yine teşkilatınızdan gelenlere temsil
edin. Tabanınız da yeni simalar görsün. Bize dikta özentisi
diyenler, kendi partilerini korkuyla yönetiyorlar. Kendi
tabanlarını, kitlelerini korkutarak ayakta kalma mücadelesi
veriyorlar" dedi. Erdoğan açıklamalarını şöyle sürdürdü;
TSK'YA KARTONDAN KAPLAN DİYEN GENEL
BAŞKAN YARDIMCINIZLA İLGİLİ HANGİ İŞLEMİ YAPTINIZ?
MEDYA PATRONLARI BİZE 'ESKİDEN
TALİMATLA MANŞET ATARDIK' DEDİLER
MEDYA KURULUŞLARI YARGILANAMAZ
MI?
SANAL KORKULARA PRİM
VERMEYİN!
CHP DÖRT İŞLEM
BİLMİYOR!
DETAYLAR DİĞER SAYFADA...
TIKLAYIN...
TSK'YA KARTONDAN KAPLAN DİYEN GENEL
BAŞKAN YARDIMCINIZLA İLGİLİ HANGİ İŞLEMİ
YAPTINIZ?
BDP, MHP, CHP'nin ve yandaşlarının, bu korku söylemini
arttırdıklarını görüyoruz. CHP Haziran seçimlerinden umudunu kesti
zannediyorum. Kendi tabanını korkutarak bir çıkış yolu bulacağını
zannediyor. Sayın Kılıçdaroğlu, sokak sokak direnme çağrısı
yapan vekillerinizle ilgili hangi işlemi yaptınız? TSK'ya hakaret
eden, sadece 'kartondan kaplan' demekle değil, aynı zamanda
'ABD'nin içini oyduğu' diye ifade eden genel başkan yardımcınızla
ilgili hangi işlemi yaptınız? 'TSK'yla ilgili sadece ben konuşurum'
derken, bunu neyle ifade edeceksiniz? Müdahale özlemi karşısında ne
tavır aldınız? O soru işareti orada dururken, bizi korku
imparatorluğu kurmakla nasıl itham ediyorsunuz? Kardeş Arap
halklarına en korkunç şekilde hakaret eden vekillerinizle ilgili ne
işlem yaptınız? Belli kalıplar içindeki kadınlara mı saygı
duyuyorsunuz? Dünyanın bir diğer ucundaki, Afrika'daki kadınlar
saygı duyulacak kadınlar değil mi? Hanımfendi dava açacakmış, siz
torna mamülü bayan mı arıyorsunuz? Biz yaradılanı yaradandan ötürü
seviyoruz. Bizim kadın kollarımız da, bizler de asla, kadın
noktasında hiçbir ayrıma gitmeyiz.
Biz bunu hatırlatınca CHP Genel Başkanı Irak diyor, Bağdat
diyor. Yüreğiniz yetiyorsa gidin Bağdat'ın sokaklarına, Musul'un
sokaklarına, AK Parti deyin orada. 'Türkiye' deyin, Türkiye
bayrağını gösterin, sonra gelin burada bizi eleştirin.
MEDYA PATRONLARI BİZE 'ESKİDEN TALİMATLA MANŞET ATARDIK'
DEDİLER
Hizmette yarışamayanlar korkutarak, tehdit ederek rant sağlamaya çalışıyorlar. Elinizi vicdanınıza koyun, 8 yıl önceki Türkiye'yle bugünkü Türkiye'ye bakın. Demokrasi kalitesine bakın, kararınızı öyle verin. 8 yıl önce dile dahi getirilemeyenlerin samimiyetle tartışıldığı bir Türkiye var. Talimatla manşetler atılırken, -o gazetelerin patronları bunu bize bizzat söylüyorlar, talimatla manşetler attık diyorlar- bu dönemde böyle bir şey geliyor mu bizden? Nedir o zaman bizimle alıp veremediğiniz? Bugün serbestçe medyanın yayınlarını sürdürdüğü bir Türkiye var. Yazarın hapsedildiği bir Türkiye'den, herkesin kendisini zögürce ifade edebildiği bir Türkiye'ye ulaştık. Bizim kısıtladığımız tek bir yayın organı yok. Zaten yasalarımız buna müsaade etmez.
MEN DAKKA DUKKA!
Bir internet sitesine yönelik tamamen yargı yoluyla bir tasarruf uygulanıyor, hemen hükümete yükleniyorlar. Medya kuruluşları her türlü suçtan muaf mıdır, onlar yagrılanamaz mı? Malesef bu yaygaraya bazıları da inanıyor. Hangi yasa var, türkiye'de kanunlar nedir hiç bilmez, çıkar açıklama yapar. Bir açıklamaları oku, öyle karar ver. Bunlar acemilik. Türkiye'de mevcut taşeronlar, durun bakalım, bunun altından ne çıkacak, kapalı kapıların altında ne var, biz izleyelim. Sistematik hakareti, iftirayı yayın politikası haline getirmiş teelvizyonlar, köşe yazarları, gazeteler var. Gereğinde hakkımızı kullanıp yargı yoluna başvurduk. Öyle hakaretler yedik ki, yargı 'ağır eleştiriye girer' dedi. Hakaretin adı ne zamandan beri ağır eleştiri oldu? aynı hakareti size yapsalri aynı şeyi söyleyebilecek misiniz? Arapların bir sözü var; Men dakka dukka! Kim dak ederse, ona duk ederler. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Biz yargının verdiği kararlara hep uyduk. 8 yıl önce atılmasından korkulan manşetler bugün özgürce atılıyor.
SANAL KORKULARA PRİM VERMEYİN
Her bir vatandaşımın endişesi bizim endişemizdir. Herkesin endişesini anlama gayreti içindeyiz. Herkesi rahatlatmanın, mutlu etmenin gayreti içindeyiz. Bu korkular sanla korkudan öte değildir. Biz öleceğimizi heran aklımızda tutuyoruz. Hesaba çekilmenin önemini biliyoruz. Biran olsun bunu unutmuyoruz, dilerim ki kimse de bunu unutmasın. Korku, baskı, bizim tarzımız değildir ve olamaz. CHP'ye oy vermiş kardeşlerimin, sanal korkulara prim vermemesini rica ediyorum. BDP'ye, diğer tüm partilere oy vermiş kardeşlerimin, yapay korku atmosferine kanmamalarını rica ediyorum. Hizmetle, vizyonla, hukukla siyaset üretemeyenler, korkuyla ayakta kalmaya çalışıyorlar. CHP'li, MHP'li, BDP'li klardeşim, korkutanlara asla boyun eğmesin. Yürütülen kampanyalara kulak asmayın. Yeterince incelemeden, söylenenlere inanmayın. Kendisini, yaşam tarzını tehdit altında hisseden kardeşlerime de sesleniyorum; 8 yıldır bıkmadan köşelerinde gerilşim üreten yazarlara aydınlara sesleniyorum, bugüne kadar yazdığınız yazılardan dolayı ne oldu? Yazılarınız mı durdu? Rahat olun, söyleyeceklerinizi söyleyin. Yaklaşık 4 ay sonra asıl olanı millet söyleyecek. Millet kararını mührünü basarak verecek. Onun yazısı da, düşüncesi de, egemenlik hakkını ifade etme zemini de o.
8 yıl boyunca Afyon Karahisar'dan yola çıkarken, 14 ağustos
2001'den itibaren, 8 yıl boyunca iktidarda hep söyledik: Söz
milletindir, sandık milletin önüne gelir. Millet hür vicdanıyla
söyleyeceğini söyler. Allah izin verdikçe demokrasi, kardeşlik
demeye devam edeceğiz.
NEYSE Kİ CHP NE ULUSAL NE DE ULUSLARARASI PİYASALARDA
CİDDİYE ALINMIYOR
Anamuhalefet partisi CHP, yaklaşan seçimlerle birlkte popülist
vaatlerine de hız vermiş durumda. Normal şartlarda bu kadar uçuk
vaatler savurulduğu bir ülkede anında faziler fırlar. Bizim
anamuhalefet partisi ne ulusal ne de uluslararası piyasalarda neyse
ki ciddiye alınmıyor. 2002 Kasım ayında biz ilk bütçemizi
hazırladık. Toplam 9 bütçemizde sosyal yardımlar tarihimizin en
yüksek rakamlarına ulaştı. 8 yıl boyunca türkiye'yi büyütmek
yoluyla yoksulluğua karşı mücadele verdik. Devletin şefkat elini
heran yoksullara uzattık. Bizi 'sadaka dağıtmakla'
yargıladılar."
CHP DÖRT İŞLEM BİLMİYOR!
CHP yaklaşan seçimlerle birlikte popilist vaatlerine hız verdi.
CHP'nin vaatlerinin normalde fazileri artırması
gerekirdi. Bizim anamuhalefet partisi ne ulusal, ne de
uluslararası piyasalarda Allah'tan ciddiye alınmıyor. Bizim
yaptığımıza yardımlara asadaka dediler. Devlet sadaka vermez,
görevini yapar. Bizim yaptıklarımızı taklit ediyorlar.
Ben CHP Genel Başkanına kaynak nedir diye sormuyorum.
Muhatabım değil. Herkes kaynağı zaten biliyor. Aslında CHP'de
kaynak sorunundan çok dört işlem sorunu var! Sen SSK'yı batıran
kişi değil misin? Yoksul ailelere maaş bağlayacakmış? Bunun bütçeye
7 milyar TL yükü var!
Allah aşkına sizin bir hesap makinanız yok mu? Klavuzunuz
kim? Bölmeyi, çarpmayı, toplamayı yanlış yapıp milletin karşısına
çıkıyorsunuz! Başbakan yardımcımız hatalarını ortaya çıkartıyor,
siz hesap kitap bilmezsiniz diye hakaret ediyorlar. Bu umut
simsarlığı olduğu kadar dört işlem yapamama durumudur!
Arkadaşlar mızrak çuvala sığmaz. O hale geldiler. Yatırımlarına
bakın, herşeyine bakın, yapamazlar. Samimi bir tavsiyede
bulunacağım ben Sayın Kılıçdaroğlu'na, Kağıthane'ye 'Kağıttepe'
dedi, oy vereceği sandığı bulamadı. Neyse bunlar insanlık halidir,
o kadar ileri gitmeyeyim. Her insanın başına gelir... Ama kendinize
iyi bir ekip seçmezseniz, bu tür hadiseler başınızdan eksik olmaz.
AK Parti'nin başarısı işte gurur duyduğunuz bu ekibin
sayesindedir"