Erdoğan Kılıçdaroğlu a dokundurdu
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın gündeminde ekonomi ve Anayasa referandumu vardı. İsim vermeden Kılıçdaroğlu'na çattı.
Başbakan Erdoğan isim vermedi ama Kılıçdaroğlu'nu hedef
aldı. Bol keseden sallayan siyasetçilerin Türkiye'ye zarar
verdiğini belirten Erdoğan, aynı söylemin bugünlerde yeniden
hortladığını savundu.
FAKİR FUKARA EDEBİYATI
Erdoğan "Her türlü sosyal yardımın karşısında durdunuz,
bugün çıkıp fukara edebiyatı yapıyorsunuz. Tamam da planınız ne,
programınız ne, projeniz ne, bunu nasıl başaracaksınız söyleyin."
diye konuştu.
Erdoğan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesinde düzenlenen TOBB'un 65. Genel Kurulu'nun açılışında
konuştu.
GERÇEKLERİ GÖRMEYEN SİYASETÇİ MODELİ
Erdoğan, Türkiye'de siyasetin en
büyük hastalığının, ''bol keseden atan, Kaf Dağı'nın ardındakini
vaat eden, oy toplamak için ekonominin gerçeklerini görmezden gelen
ama seçildikten sonra vaatlerini ve milleti unutan siyasetçi
modeli'' olduğunu söyledi.
''Aynı söylemin bugünlerde bir kez daha siyasete egemen olmaya çalıştığını görüyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
YOKSUL SAYISI 4 MİLYON AZALDI
''Bazıları çıkıyor 'yoksulluğa son vereceğiz'. Arkadaşım biz göreve
geldiğimizde Türkiye'de 17 milyon yoksul vardı, şimdi bu rakam
geldi, geldi artık 13'ün altına düştü. Sağ olun, var olun peki bunu
nasıl yapacaksınız, şunu bir söyleyin. Formülünüz ne, kaynağınız
ne, gidip bir yoksulun kapısına vurdunuz mu, adımlarınızı bir
yoksul haneden içeri attınız mı? Her türlü sosyal yardımın
karşısında durdunuz, bugün çıkıp fukara edebiyatı yapıyorsunuz.
Tamam da planınız ne, programınız ne, projeniz ne, bunu nasıl
başaracaksınız söyleyin.
BOL KESEDEN ATIYORLAR
Bu millete acı çektirmeyelim biz gelmeden hemen bu işi yapmaya
gayret edelim. Yapmazsak zaten milletim bunun faturasını bize
keser. Türkiye'de siyasetin en büyük hastalığı maalesef budur. Bol
keseden atan Kaf Dağı'nın ardındakini vaat eden, oy toplamak için
ekonominin gerçeklerini görmezden gelen ama seçildikten sonra
vaatlerini ve milleti unutan bir siyasetçi modeli.
16 AYDA BİR SEÇİME GİDEN ÜLKE KALKINABİLİR
Mİ?
Anayasa değişikliğine karşı çıkacaksın, millete gitmekten korkup
Anayasa Mahkemesine gideceksin, sonra milletten, yoksulluktan
bahsedeceksin. Türkiye bu modellerden çok gördü ve tamamını
ıskartaya çıkardı. Bakın bir süredir erken seçim söylentileri
dillendiriliyor. Anayasa değişikliği sürecinde tekrar tekrar bu
söylem ifade edildi. 'Bu meclis Anayasa yapamaz seçime gidilsin,
yeni bir Meclis teşekkül etsin' denildi. Hayır, bu ülke artık
zamanında seçim yapmaya alışacak, alışmak zorundadır. Gelişmişliğin
ifadesi bu. İkide bir akşam yatacaksın, sabah kalkacaksın 'erken
seçim'. Olur mu böyle şey. Çok partili döneme baktığımızda al
Cumhuriyet tarihimize bakıyorsunuz ki ortalaması 16 ayda bir
değişen hükümet. Ortalama bu. Bu ülke kalkınabilir mi, bu ülke
gelişebilir mi? Gelişmekte olan ülkelere baktığınızda böyle bir şey
görebilir misiniz? Asla... Tarih bellidir ve tarih geldiğinde seçim
yapılır. Onun dışında yapılmaz.
İSTİKRARA VURGU
Türkiye ekonomisinin sağlığı için, sıhhati için, ülkenin
geleceği için, istikrar için, huzur ve refah için Türkiye
Anayasa'da yazıldığı şekilde dört yılda bir seçimi artık içine
sindirmek zorundadır. Siyasetçi planlarını buna göre yapacak. İş
adamı, sanayici, yatırımcı planlarını buna göre yapacak. Yurt
dışına gittiğimizde herkes bize bunu söylüyor. ''Hakikaten bir
erken seçim var mı, zamanında yapılacak mı?'' Çünkü her yatırımcı
buna göre planını, programını yapıyor. Türkiye'de yatırım yapmak
isteyenler bu istikrarı görecek ve planlarını da inanıyorum buna
göre yapacaklar. Zira bizim artık kaybedecek zamanımız, israfa
gidecek herhangi bir kuruşumuz yok. Seçim yoluyla bu ülkenin
istikrarını da kaynaklarını da heba etmeye tahammülümüz yok.''
ANAYASA İLE EKONOMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Başbakan Erdoğan, TOBB üyelerinin siyaset ve demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişkiyi yaşayarak tecrübe ettiklerini söyledi. Demokrasi ile ekonominin at başı gittiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dikkat ediniz bürokrasi, demokrasiye yön vermiyor, demokrasi,
bürokrasiye yön veriyor. İdare halka değil, tam tersine halk
idareye yön veriyor, mesele budur. Bunun sağlanmadığı, halk
iradesinin, millet egemenliğinin tesis edilmediği, demokrasinin tüm
kurallarıyla işlemediği bir ortamda elbette ekonomik bir
kalkınmadan da söz edilemez. Siyasetle ekonomi arasında,
demokrasiyle soframızdaki ekmek arasında, anayasa ile cebimizdeki
gelir arasında bağlantı kuramayanlar, açık söylüyorum siyaset okur
yazarı olmayanlardır.
''TÜRKİYE BİR YERE VARAMADI''
Darbe anayasasıyla antidemokratik yasalarla bürokratik oligarşiyle
üstünlerin hukukunu tercih edenlerle Türkiye bugüne kadar bir yere
varamadı. Bundan sonra da bir yere varamaz. Öyleyse yapmamız
gereken üstünlerin hukukunu korumak değil, hukukun üstünlüğünü
korumaktır. Bunun mücadelesini hep birlikte vermeye mecburuz. Tabii
üzerlerinde hiçbir sorumluluk taşımayanlar, millete hesap verme
gibi bir yükümlülüğü olmayanlar tamamen keyfe keder şekilde bu
ülkenin ekmeği üzerinde tasarrufta bulunabiliyorlar. Şunu da
kaydetmek durumundayım, hiçbir demokrasi antidemokratik yollarla
inşa edilemez, hiçbir hak ulufe olarak millete sunulamaz. Darbe ile
demokrasi olmaz, darbe ile demokrasi gelmez. Darbe anayasası ile
Türkiye'nin daha yüksek demokrasi standartlarına erişmesi mümkün
olamaz.''
DIŞ POLİTİKADA AĞIRLIK KOYAN BİR TÜRKİYE
Başbakan Erdoğan, Anayasa
değişikliğinin şahsi çıkarları, parti çıkarları için yapılmadığını
belirterek, ''Bu, ülkenin, milletin, bizim ortak çıkarlarımız
içindir. Bir yanda dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan,
küresel krizde son derece başarılı bir performans göstererek
dünyanın takdirini toplayan bir Türkiye var, diğer yanda açık dış
politikasıyla bölgesel ve küresel meselelere ağırlığını koyan bir
Türkiye var. Ama öte yanda bakıyorsunuz statükoyu korumak için
darbe anayasasına sarılan, 'istemezük' diyen, 'yaptırmayız' diyen
içe kapanmacı, statükocu bir anlayışı savunanlar var'' dedi.
BEDENİMİZİ KOYDUK
Anayasa değişikliği görüşmelerinde muhalefetin tutunduğu tavrı eleştiren Erdoğan, "Tüm toplumun ittifak ettiği maddelerde bile muhalefetin nasıl ön kestiğini, ön kesmek için nasıl ittifak halinde çalıştığını gördünüz. Hatta oy kullanma kabinine milletvekillerinin gönderilmediğini gördünüz. Milletvekili ne için var? Orada oy kullanmak için, ama milletvekiline güvenmeyen, onun iradesine saygı duymayan bir anlayış var. Gitsin kullansın oyunu. Ama biz risk aldık. Biz elimizi taşın altına koyduk. Bedenimizi koyduk. Milletin hayır dualarıyla bu işi belli bir noktaya getirdik. Şimdi söz millette. Son sözü millet söyleyecek. Son kararı millet verecek, siz vereceksiniz.'' dedi.
İRTİCANIN TARİFİ
Erdoğan, ''Atatürk'ün ifadesiyle hakimiyet-i milliyeye karşı çıkmak irticadır. Yani milli egemenliğe karşı çıkmak irticadır. İrticanın tarifini kimse başka yere saptırmasın, işin aslı budur'' dedi.