Erdoğan İran karşıtlarını fena vurdu
Abone olİran'ın nükleer konusundaki tavrı ve Türkiye'nin arabulucuğu ABD'yi tatmin etmedi. Erdoğan'ın cevabı ise çok açık!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünya barışının hiçbir
zaman nükleer silahları yaymak suretiyle inşa edilemeyeceğini
belirtti. Erdoğan, İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili tartışma
yaratan ülkelere seslenerek, "Hadi bu konuda konuşanlar kendi
ülkelerinden nükleer silahları kaldırsınlar ve insanlığın barışı
için müjdeyi versinler. Mesele bu. Bunu yapabiliyor muyuz?" diye
sordu.
Erdoğan, Rio De Janerio'da yapılan Medeniyetler İttifakı Üçüncü
Formu'nda yaptığı konuşmada İran'ın nükleer programına ilişkin
yaptıkları çalışmalara değinerek, şunları söyledi:
"İşte değerli dostum Başkan Sayın Lula ile birlikte Tahran'a biz
bunun için gittik. Ben komşu olarak oradaydım. Sayın Lula, 14
saatlik mesafeden oraya uçarak geldi. Acaba niye biz
Tahran'da buluştuk? Orada buluşmamızın tek sebebi vardı, o da dünya
barışı içindi. Zira dünya barışını hiçbir zaman nükleer
silahları yaymak suretiyle inşa edemeyiz. Tahran'da veya İran'da
bir nükleer silahın olmasına yönelik konuşanlara baktığımızda veya
olmamasını isteyenlere baktığımızda hepsinde silah var, nükleer
silahlar var.
İKİYÜZLÜ OLMAYIN MESAJI
Ama Brezilya Anayasası'na koymuş 'Hayır' diyor.
Biz ise zaten böyle bir derdimiz, böyle bir sıkıntımız yok.
Bölgemizde de nükleer silahı istemiyoruz. Böyle bir şey
istemiyoruz. Hadi bu konuda konuşanlar kendi ülkelerinden
nükleer silahları kaldırsınlar ve insanlığın barışı için müjdeyi
versinler. Mesele bu. Bunu yapabiliyor muyuz? Eğer bunu yaparsanız
gerçekçi olduğunuza inanırız. Bizde bir söz var, 'Bal bal
demekle, ağız tatlanmaz' Balı yerseniz ağız tatlanır.
Mesele budur. Yani yaşamadığınızı lütfen söylemeyiniz.
Yaşadıklarınızı söyleyiniz ki tesiri olsun."
Adil bir şekilde temsil edilen bir dünya hedefini dile getiren
Başbakan Erdoğan, "Kimsenin horlanmadığı, dışlanmadığı,
aşağılanmadığı bir siyasal düzen kurmak istiyoruz dünyamızda"
dedi.
Başbakan Erdoğan, "Siyahıyla beyazıyla, zenginiyle fakiriyle,
Müslümanıyla Hristiyanıyla, Doğulusuyla, Batılısıyla herkesin ama
herkesin masada bir yerinin olması gerektiğine inandıklarını"
vurgulayarak, "Bunun için İran'daki buluşmayı bir diplomatik zafer
olarak tespit ettik ve bu şekilde değerlendiriyoruz" diye
konuştu.
"İSLAMOFOBİYA O KADAR YANLIŞTIR"
Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu'nda yaptığı konuşmada
şunları kaydetti: "Tarihi ön yargılardan ya da bugünkü birkaç kötü
örnekten yola çıkarak, bütün bir kitleyi, bütün bir inanç grubunu,
bir dinin ve medeniyetin bütün mensuplarını yargılamak, yaftalamak,
son derece yanlıştır ve tehlikelidir. Kendi değer yargılarını,
kendi yaşam tarzını başkalarına dayatmak ne kadar yanlışsa,
başkalarının hassasiyetlerini görmezden gelmek de aynı derecede
yanlıştır. Ben her zaman söylüyorum: İslami terör olmaz. İslam ile
terör kelimeleri, yan yana gelemeyecek kadar birbirine zıttır,
birbirine karşıttır. Çok açık söylüyorum: New York, Madrid, Londra,
İstanbul gibi şehirlere yönelik insanlık dışı saldırılar, bu
şehirlere olduğu kadar, İslam'a da, Müslümanlara da, bu dinin özüne
ve bu dinin mensuplarına da saldırıdır. Körü körüne bir Batı
düşmanlığı ne kadar yanlışsa, anti semitizm ne kadar yanlışsa,
İslamı terörizmle yan yana anmak da İslamofobiya da o kadar
yanlıştır."
Başbakan Erdoğan, adalet duygusunu, eşitlik duygusunu, özgürlük ve
vicdan duygusunu uluslararası ilişkilerin dışında tutanların,
mukadder bir yıkımın da temellerini atacaklarına işaret ederek,
şunları söyledi: "Birilerinin refah ve güvenlik içinde olması,
başkalarının fakirlik, açlık ve yokluk içinde yaşadığı gerçeğini
ortadan kaldırmıyor. Adalet, evrensel bir ilkedir ve ancak küresel
düzeyde ve tutarlı bir biçimde uygulandığı zaman bir anlam ifade
eder.
Bu yüzden bizim için İstanbul'un güvenliği, huzur ve refahı, New
York'un, Bağdat'ın, Londra'nın, Mumbai'nin, Rio'nun güvenliğinden,
huzurundan ve refahından ayrı düşünülemez. Bizim Gazze için, üç
dinin kutsal şehri Kudüs için ortaya koyduğumuz tavır, her şeyin
ötesinde adaleti, hakkaniyeti, vicdanı öne çıkaran bir tavırdır.
Biz, Afganistan'da, Irak'ta çatışmalarda ölen çocuklara gözyaşı
döktüğümüz gibi, Şili'de, Haiti'de depremde hayatını kaybeden
çocuklar için de aynı şekilde gözyaşı döküyoruz.
İkiz kulelerde, Londra ve Madrid metrolarında, İstanbul'da hayatını
kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, kanatıyorsa, aynı şekilde
Gazze'de hayatını kaybedenler de vicdanımızı sızlatıyor. Bu yüzden
biz Gazze'deki çocukların sesine kulak veriyoruz. O sese kulak
vermeyen bir dünyada küresel barış ve adaletin inşa edilemeyeceğini
söylüyoruz."