Erdoğan İHH'ya neden tepki gösterdi?

İHH'nın anlaşmayla ilgili eleştirilerinde ciddi bir üslup sorunu var. Öyle bir üslup ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hain işbirlikçi ilan etmedikleri kaldı.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

İsrail'le yapılan anlaşma belli ki İHH'yı memnun etmemiş. Katıldığım ve katılmadığım bazı eleştirileri var Bülent Yıldırım ve ekibinin...

Katıldığım eleştiri şu...

Yapılan pazarlık şartlarına İsrail için küçük, Filistin açısından büyük sayılacak bazı maddeler eklenebilirdi.

Farzı misal...

Madem Mavi Marmara Gemisi'ndeki masumları öldüren İsrail askerleri hakkındaki yakalama kararlarının kaldırılmasına karar verildi. O zaman bunun karşılığında, İsrail'e girişi yasaklanan İHH yetkililerine yeniden giriş izni alınabilirdi. 

Sadece İHH değil...

Türkiye'den Filistin'e her yıl yaklaşık 25 bin kişi götüren tur şirketlerinin yöneticileri hakkında keyfi yasaklar uygulanıyor. Bu tur şirketleri sayesinde her yıl Filistinli müslümanların kasasına on milyonlarca dolar giriyor.

Bu rakam Türkiye için az gibi görünse de Filistinliler için büyük para. Bu para akışını sağlayan tur şirketlerinin önü, yapılan anlaşmada yeniden açılabilirdi.

Bunların yapılmaması eksiklik olarak sayılabilir.

Katılmadığım eleştirilere gelince...

İHH'nın anlaşmayla ilgili eleştirilerinde ciddi bir üslup sorunu var. Öyle  ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "hain - işbirlikçi" ilan etmedikleri kaldı.

Basın bildirisinde, "Biz neden o masada olmadık. Kararı beraber vermeliydik. Bu anlaşmayla Filistin halkı satışa getirildi" şeklinde çirkinliğe kaçan bazı imalar var.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım hizmetleriyle azami saygıyı hakeden biri. Toplumun taraflı tarafsız pek çok kesimi tarafından seviliyor. Filistin ve Gazze konusunda aşırı hassas olduğuna ve bu bölgeye çok hizmetler ettiğine itirazım yok.

Lakin şunun iyi bilinmesi gerekiyor.

Devlet yönetmek, dernek yönetmeye benzemiyor. Devletin kendi çıkar ilişkisini gözeterek masaya oturduğu bir yerde "Ben bu anlaşmayı tanımıyorum. Benim de söz hakkım olmalıydı" şeklindeki atarlanmalar, en hafif tabirle nezaketsizliktir.

Erdoğan'ın önceki gün yaptığı, "Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için dönemin başbakanına mı sordunuz?" açıklaması, bu kaba dile ve nezaketsizliğe tepkidir.

Ha...

Vakti zamanında Mavi Marmara'ya sahip çıkan Erdoğan'ın bugün farklı konuşmasının nedenini soracaksanız, anlatayım.

AK Parti ile İHH'ya yakın bütün kaynaklar ve hatta Ankara'daki bütün gazeteciler şunu çok iyi bilir ki Erdoğan Mavi Marmara'nın Gazze'ye gitmesi fikrine ta en başından beri karşıydı.

Çünkü o dönemde İHH yetkililerinin İsrail'e "Biz bu yükü götüreceğiz izin verin" dediklerini ve "Gelirseniz müdahale ederiz" cevabı aldıklarını herkes duyuyordu.

Erdoğan'ın itirazları sonucu 15 AK Partili milletvekili ile bazı gazetecilerin gemiye binmekten son anda vazgeçtiğini sağır sultan bile biliyor.

Haklı endişeler o dönemde İHH Başkanı Bülent Yıldırım'a da gitmeyi düşünen diğer önemli isimlere de iletildi ama dinleyen olmadı.

Erdoğan bu durumda geminin gitmesine itiraz etti ama engel de olmadı. Engel olsa o gün belki çok başka suçlamalarla karşı karşıya kalacaktı.

Erdoğan'ın saldırı sonrası Mavi Marmara'ya sahip çıkması devlet politikasının bir gereğiydi. 

Ne diyecekti Erdoğan?

"Benim rızam dışında gittiler, oh olsun onlara" diyecek hali yoktu herhalde!..

Mavi Marmara saldırısını, Gazze'ye yönelik ambargo veya ablukanın kaldırılması için fırsata dönüştürmeye çalıştı. İsrail'in dünya kamuoyu önünde özür dilemesi ve tazminat ödemesi için bir gerekçe olarak kullanması gerekiyordu ve bunu gayet başarılı bir şekilde yaptı.

Yapmasa mıydı?

Mavi Marmara Gamisi'nin Erdoğan'ın itirazına rağmen gitmesi şimdiye kadar hiç konuşmadığımız bazı zararları beraberinde getirdi.

Bir kaç tanesini sayayım.

Gazze'ye bizzat giderek ablukayı delmeyi hedefleyen Erdoğan'ın bu ziyareti yapması imkansız hale getirildi Mavi Marmara sayesinde...

Türkiye'nin o güne dek Gazze'ye yaptığı devasa yardımların önü, yaşanan olay sonrası tamamen kesildi. Gazze'ye bırakın yardım filolarını, bir paket makarna, bir çikolata bile sokulamadı. 

Arap Baharı öncesinde ve sonrasında Gazze'ye kısmen açık olan Refah Sınır Kapısı'nın kapanmasına veyahut işlevsiz hale getirilmesine neden oldu.

İsrail İHH'yı terörist örgüt ilan etti.

Bu başına buyruk kararlar sayesinde Türkiye'nin IŞİD'e yardımda bulunduğu ve bu yardımları İHH üzerinden yaptığı yalanı köpürtüldü. İHH'nın bazı şube ve tırlarına baskınlar yapıldı. O dönemde derneğe destek veren bir Erdoğan vardı.

Hem de Lahey'de yargılanma pahasına...

Pek çok kez Filistin'e gidip gelen biriyim. O diyarların insanı Gazze, Kudüs, El Halil, Ramallah, Eriha, dendiğinde "Erdoğan" diye haykırıyor.

Bülent Yıldırım ve ekibi Erdoğan hakkında şu söylediklerini Filistin'de dile getirse, en az İsrail askerleri kadar taşlanır!

Bülent Yıldırım'a haddimi aşmadan şu tavsiyede bulunmak isterim. 

Siz bu ülkenin gururla izlediği, mazlumların umudu olan bir yardım kuruluşusunuz. Haksız olsanız dahi, eleştiride bulunma hakkınız var. Bu ülkenin en saygın STK'sı pek tabi ki eleştirecek, hataları söyleyecek.

Ancak...

Dünya üzerine gelirken, "Biz sırtımızı Filistin'e dönmeyeceğiz, Gazze diye haykırmaktan geri durmayacağız" diyen bir adama karşı daha naif bir dil kullanılmasına lütfen özen gösterin.

Son sözüm, paralel yapı mensuplarına. 

Hamamda sıcağı ve nemi görünce çıkmayı bekleyen vücut kiri gibi ortaya çıkmaya başlamışsınız yine...

Gazze'de bombalanarak öldürülen mazlumlara "Terörist" diyen sizin yayın organlarınız değil miydi?

Siz kim, Gazze'yi savunmak kim be hainler sürüsü...