Erdoğan HDP için bunları ilk kez söyledi!
Abone olParis’e yaptığı günübirlik çalışma ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilerle söyleşen Erdoğan Kobani tepkilerine devam ederken HDP'ye sert uyarılar yaptı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani’yle ilgili görüşleri ABD
yönetimine net olarak bildirdiklerini ve terörle bağlantılı bir
gruba silah vermesini doğru bulmadıklarını söyleyerek, “Bu
konularda, ABD’de her birimin sözcüsünden farklı bir ses çıkıyor.
Beyaz Saray Sözcüsü bir şey söylüyor, Pentagon Sözcüsü başka bir
şey, Dışişleri Sözcüsü daha başka bir şey, Ulusal Güvenlik Kurulu
Sözcüsü başka bir şey” dedi. Paris’e yaptığı günübirlik
çalışma ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilerle söyleşen
Erdoğan, asıl Halep’in tehlikede olduğunu vurgulayarak, şu
değerlendirmeleri yaptı:
Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’ndeki konuşmada,
‘Ortadoğu’da 100 yıl önce çizilen sınırların dikişlerinin
patladığını’ söylediniz. Yeni sınırlar, yeni Sykes-Picot
anlaşmaları mı ortaya çıkıyor?
Ortadoğu, sonradan uydurulmuş bir coğrafi ifade. Aslında bir
Yakındoğu var, bir de Uzakdoğu. Ortadoğu aslında bir petrol
havzasının ifadesi. Bu çerçevede Irak’ı 3’e bölmeyi planladılar.
Bir Kürdistan olacaktı, bir Sünni Araplar’dan ve Türkmenler’den
oluşan devlet, bir de Şia devleti. Bu planlamayı kafalarında
yaptılar. Ama ilk uygulamada gerçekleştiremediler. Sonra Maliki’nin
başbakan olmasıyla ikinci girişim başladı. Maliki ordunun üst
kademesini sadece Şii subaylardan oluşturdu. Ardından çoğunu
cezaevlerinden saldırıverdiği sabıkalıların meydana getirdiği bir
gerilla gücü kurma yoluna gitti. Şimdi yeni Irak Başbakanı (Haydar
El İbadi) Irak’ı yeniden birleştirmek konusunda umut veriyor.
Bakalım gerçekleştirebilecek mi? Bu çabalarını baskın karakterli
politikalar uygulamak yerine zamana yaymayı tercih ediyor olabilir.
Mesela cumhurbaşkanı yardımcılıklarında yetki sınıflandırması
yapmadı.
ŞU ANDA HALEP
TEHLİKEDE
Bu çerçevede Suriye’de halihazırdaki gidişatı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Haritanın diğer parçası olan Suriye’ye gelince... Ülkede terör
cirit atıyor. Ilımlılar (Özgür Suriye Ordusu-ÖSO) vatan savunması
derdine düştü. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, ÖSO
konusunda Türkiye ile aynı çizgide olduklarını söyledi. Irak için
de bizim çizgimizi paylaşıyorlar. Yani, uçuşa yasak bölge ilan
edilmesi, güvenli bölge oluşturulması ve ılımlı muhaliflere eğitim
ve donatım desteği sağlanmasını öngören planımızı destekliyorlar.
Son gelişmelerle ilgili olarak ne yazık ki çok ciddi dezenformasyon
var. Mesela Kobani konusunda Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimi 2000
Peşmerge göndermekten söz etti. Sonra sayı 500’e indi. PYD bunu da
kabul etmedi. 90’a kadar inildi. Bu 90 Peşmerge’ye ek olarak
araçları kullanacak şoförler ve muavinleri eklenecek, sayı aşağı
yukarı 150’ye çıkacaktı. 90 Peşmerge’yi biz uçaklarımızla
Türkiye’ye getirdik. PYD buna da direndi. Peşmergeler silahları
bize versinler, Kuzey Irak’a dönsünler diye tutturdular. Bu
silahlarla DAİŞ’in denetimindeki Kobani’de savaşamayız diyorlar.
Çünkü ağır silahlarla gerilla savaşı yapamayacaklarını söylüyorlar.
Aslında dertleri orayı PYD’nin dışındaki bir güce kaptırmamak. Tek
hedef bu. Suriye’de şu anda Halep de tehlikede. Halep’i
düşünmüyorlar ittifak güçleri, Kobani’yi düşünüyor. Yani orada
varsa yoksa Halep’tir. Sureyi’nin kuzeyi dediğin zaman Halep’i
anlarsın, ama bunlar Halep’i bir kenara koymuşlar varsa yoksa
Kobani diyorlar. Kobani’dekiler zaten hepsi geldiler ve biz de
kabul ettik. Kapıyı da kapatmadık. Ama Halep’te şu anda geniş bir
tarih yok oluyor. İnsanlar yarın orada aynı durumla karşı karşıya
kalacak ve şu anda onlar orada son mücadelelerini veriyor. Ve
Hollande baktım Halep’e yönelik çok hassas. Kobani halkı zaten
Türkiye’ye sığınmış durumda. Dolayısıyla orada halihazırda
sivil kalmadı. 1500-2000 kadar silahlı kişi var.
Türkiye ile Fransa birlikte uçuşa yasak bölge oluşturabilir
mi?
Bakın, aslında tehdit altında olan benim, yani Türkiye. Nitekim
geçenlerde, vatandaşlarımızın can güvenliği için bir köyü boşaltmak
durumunda kaldık. Dedikleriniz, ancak BM Güvenlik Konseyi
kararıyla, o olmazsa NATO kararıyla sağlanabilir. Bana göre, 36’ncı
Paralel’in üstü güvenli bölge ilan edilmeli. Neden? Çünkü,
topraklarımızda 1.6 milyon sığınmacı var. O bölgede onlar için
farklı planlamalar yapılabilir. Hatta alt yapısıyla, üst yapısıyla
yerleşim birimleri bile inşa edilebilir. Kobani’yi bir yana
bırakın, Halep tehdit altında. Kuzey Suriye’nin kalbidir Halep. Ve
ne yazık ki, orada koca bir tarih yok olmak üzere.
DAİŞ PETROLÜNÜ ESAD
ALIYOR
Irak-Suriye üstünden bir sınır çizmeye çalışılıyor
diyebilir miyiz?
Çok farklı, çok karmaşık hesaplar olabilir. Bakın, DAİŞ petrolünü
kim alıyor? Esad yönetimi. Yani, Musul petrolünü Esad’a peşkeş
çekiyorlar. Suriye’de Esad’a karşı direniş başladığında sadece ÖSO
vardı. Sonra sonra terör örgütleri ortaya çıkmaya başladı. Şimdi
bile ÖSO aşağı yukarı 120 bin silahlı adamı olduğunu söylüyor. Ama
2 sorunları var: Para, donatım ve dolayısıyla eğitim. Bunlar
verilirse dengenin yeniden sağlanabileceğini ifade ediyorlar.
ABD’YE DESTEK VERDİK
Çözüm Süreci’ni kararlılıkla sürdüreceğinizi, hiçbir sapma
olmayacağını söylüyorsunuz ama Kobani olayları süreci tehlikeye
sokmuyor mu?
Çözüm Süreci’yle ilgili plan devam ediyor. Kobani’yle ilgili
görüşlerimizi ABD’ye biz net olarak ifade ettik. Müttefik bir
ülkenin, bizim terörle bağlantılı olduğunu düşündüğümüz bir gruba
silah vermesini doğru bulmayacağımızı da söyledik. Ama akabinde
C-130’larla oraya silah indireceksin, bunların bir bölümü PYD’ye
gidecek, bir bölümü de dedikleri gibi yanlışlıkla da olsa DAİŞ’e.
Bu konularda, ABD’de her birimin sözcüsünden farklı bir ses
çıkıyor. Beyaz Saray Sözcüsü bir şey söylüyor, Pentagon Sözcüsü
başka bir şey, Dışişleri Sözcüsü daha başka bir şey, Ulusal
Güvenlik Kurulu Sözcüsü başka bir şey. Bazıları ABD’ye destek
vermediğimizi iddia ediyor. Yalan. Gerekli desteği verdik. Ama biz
bu desteği belirli kurallar çerçevesinde verir, NATO planlamasına
göre yürürüz. Şunu da söyleyeyim, ABD’nin onlara verdiği silahların
bedelinin çok üstündeki meblağları biz Türkiye’ye sığınan Kobanili
Kürtler’in barınmaları, iaşeleri için harcıyoruz.
PARALEL YAPI TEHDİT
‘Tarihin en uzun MGK’sı’ diye nitelenen son MGK’da Paralel
Yapı ile ilgili bir süreç belirlendi mi?
Toplantı sonrasında yapılan açıklamada var zaten bu husus.
Ülkemizin güvenliğini tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış
legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar
ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla
sürdürüleceği açıkça belirtiliyor. Paralel Yapı dediğimiz bu
oluşum, Başbakanlığım dönemimde, çocuklarımdan kardeşlerime kadar
benim tüm ailemi dinledi. Yetmedi, ofisimi dinledi. Böyle bir
alçaklık olabilir mi? Bu yasadışı işlerle ilgili olarak elbette
hukuki süreç başlayacak. Ama bugün bile aramızda bazı arkadaşlar
acıma refleksine kapılıyorlar. Paralel Yapı’nın etik, ahlaki
değerlerimizi yok etmesine sessiz mi kalınacak? Hukuk çerçevesinde
gereken her şey peyderpey yapılacak.
LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL
YAPI
Konunun MGK’ya taşınmasının 28 Şubat’ı çağrıştırdığı
yönündeki iddialara ne diyorsunuz?
28 Şubat, anti-demokratik çevrelerin demokratik yapılanmayı hedef
aldığı bir girişimdi. Nitekim, meşru hükümeti zorla istifa
ettirdiler. Şu anda ise böyle bir durum yok. Şimdiki hadise,
Paralel Yapı’nın demokratik yapılanmayı hedef alma girişimleriyle;
bir başka deyişle legal görünümlü bir illegal yapıyla mücadele
meselesidir. MGK kararları, biliyorsunuz tavsiye kararlardır. O
kararlar hükümete gönderilir. Sonra hükümet de Bakanlar Kurulu
kararına dönüştürüp MGK Genel Sekreterliği’ne yönlendirecek. MGK
Genel Sekreterliği de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne işleyecek.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, 5 yılda bir yenilenir. Son olarak
2010’de yenilendi. Yani süresi 2015’te dolacak. Ama biz yakın
tehdit nedeniyle 2014’te bu değişikliğin yapılmasını istedik.
Gerekirse, 2015’te yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde
revizyonlar da yapılabilir. Daha önce de söyledim, bu kesimlerin,
legal görünüm altında illegal bir yapılanma içinde olabileceklerini
tahmin edemedik. Bu nedenledir ki yurtiçi ve yurtdışındaki eğitim
faaliyetlerine, hatta ticari faaliyetlerine her türlü meşru desteği
verdik. 134 ülkede okul açtılar. Sanıyorlar ki, bunu kendileri
başardı. Oysa gerek ben, gerekse bakanlarım gezilerimizde ilgili
ülkelerin hükümetlerinden destek rica ederek o okulların açılmasını
sağladık. 13 üniversite açtılar, hiç engel çıkarmadık. Ticari
faaliyetlerine yardımcı olduk. Ama süreç içerisinde, bunların
aslında ihanet içinde oldukları ortaya çıktı. Başbakanlık ofisine
koydukları ‘böcek’lerin nereden alındığını bulduk. Şimdi
dinledikten sonra bunları nereye gönderdikleri araştırılıyor.
HDP’YE: SABRIMINIZ SINIRI
VAR
Son 1 haftada 4 şehit verdik. HDP’nin sokak çağrıları,
Çözüm Süreci derken, bunları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Her şeyin bir sabır noktası var. Biz bu süreci başlatalı 5 yıl
oldu. Önce ‘Açılım Süreci’ dedik, daha sonra ‘Milli Birlik ve
Kardeşlik’; şimdi de ‘Çözüm Süreci’ diyoruz. HDP sokağa çıkma
çağrısı yapıyor. ‘Şiddet için değil’ diyorlar. O zaman niye sokağa
döküyorsun? Miting yap. Sokağa çıkın deyince, ‘Maskeni tak, sopanı
al, molotofkokteylini al, belli dükkanları yak’… Bu, o demek.
Güvenlik güçleri, vatandaş tedirgin. Onun için sabrın sınırı var
diyorum. O sınır aşılırsa, olabilecekleri aklımın ucundan bile
geçirmek istemem.
MADEN İŞVERENİ BAŞKA SEKTÖRE
GEÇSİN
Kömür ocaklarında birkaç ay arayla 2 facia yaşadık. Önce Soma,
sonra Ermenek… Yanlışlık nerede?
Soma’dan sonra her türlü tedbiri aldık. Ama iş tedbir almakla
bitmiyor, insan faktörü de önemli. Mesela işveren az kazanıyorum
bahanesiyle işçinin yemesinden içmesinden kısar, yemeği vermem
evden getir, ocakta ye derse, bu zulümdür. Daha fazla bir şey
yaparsanız, bu sektör ölür diyorlar. O zaman sen de kömürü bırak,
başka sektöre geç. Elini tutan mı var? Kömür üretimini
robotlaştırmak gerekiyor. Bakın, Avrasya Tüneli’nde bir robot var.
Günde 10 metre deliyor. Ayrıca taşı, toprağı toplayıp gönderiyor.
İş güvenliği konusunda, tedbirlerin yanı sıra duyarlılığın da
artması gerekiyor.