Erdoğan haddini bildiren o aileyi kutladı
Abone ol11 yaşındaki çocuğun ölümüne yol açan PKK'ya sert çıkan Erdoğan, BDP'yi açlık grevine karşı tavır almaya çağırdı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şemdinli'de 1 çocuğun
öldüğü ve 18 vatandaşın hayatını kaybettiği saldırı sonrası bölge
halkının PKK'ya karşı gösterdiği tavrı kutladı.
Kürt kardeşlerine PKK'ya karşı dik durmaya çağıran Erdoğan, böyle seslendi:
"Şemdinli'de taziyeye gelen istismarcılara haddini bildiren ailemizi kutluyorum. Ama ben bölgedeki kardeşlerime sesleniyorum: Siz kararlı durursanız terör örgütü kimseye asla zarar veremez. Türkiye'nin de Kürt kardeşlerimin de en büyük sorunu terör örgütüdür."
KARA VİCDANLILAR
Şemdinli şehir merkezine yakın bir bölgede yapılan bombalı
saldırıda, 11 yaşında bir çocuğun şehit olduğunu, 18 vatandaşın
yaralandığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Terör örgütünün anne karnında doğmamış çocuktan, kundaktaki bebeğe, camiden dönen imamdan araçlarıyla gezmeye çıkan genç kızlarımıza kadar, alışveriş yapmaya çıkan annelere kadar geniş bir canilik sicili var. Bu sicile önceki gün yeni bir kanlı halka eklediler. Bölge halkına zulüm ve eziyetten başka hiç bir şeyi reva görmeyen bu caniler, küçücük çocukların hayatına dahi kastederek, nasıl kara bir vicdana sahip olduklarını gösterdiler.''
ELMA ŞEKERİ Mİ DAĞITACAĞIM
Erdoğan, KCK operasyonları konusunda Hükümet'i yerden yere vuran ve
demokratlıkta mangalda kül bırakmayan çevrelerin bu caniliğe karşı
yine 3 maymunu oynadıklarını söyleyerek, şunları söyledi:
''Maalesef konu terör örgütüne yönelik operasyonlar olduğunda
ortalığı ayağa kaldıranlar, masumların ölümü karşısında sus pus
oluyorlar. Bazı medya mensupları da 'Başbakan çok sert konuşuyor'
diyor. Elma şekeri mi dağıtacağım, onların anladığı dilden
anlatacağım. Herkese akıllarının alacağı şekilde konuşacaksınız.
Diyarbakır Valiliği'nin önünde gözlerinde kin, yüzlerinde nefret
ifadesiyle devlete karşı aslan kesilenler ki bunlar Parlamento
içinde, yerel yönetimin başında, örgütün cinayetleri, katliamları
karşısında süt dökmüş kediye dönüyorlar. Görevlerini yapan devlet
memurları karşısında panter kesilenler, üniversitelere, liselere,
orta okullarına, ilkokullarına, ana okullarına yapılan bombalı
saldılar karşısında kağıttan kaplana dönüşüyorlar.
NEKROFİLİ HASTALARI
Bunların Kürt kardeşlerimizin, bölge insanının hakkını, hukukunu
savunmakla ilgilerinin olmadığını hep söyledik ve biliyoruz. Ama bu
tür olaylar insanlık açısından da bir test oluyor, gösterge oluyor.
Terör örgütünün saldırıları sonucunda söndürülen hayatlar
karşısında tepkisiz kalanlar, nasıl demokrat olabiliyorlar, daha
önemlisi insanlıklarını nasıl muhafaza ediyorlar? Sıfatları ister
siyasetçi, ister belediye başkanı, ister milletvekili olsun, masum
insanların ölümüne sebep olan bu saldırıları kınamayanlar, bu ölüm
tezgahının, kanlı oyunun bir parçası haline gelirler. Yarım ağız
eylemi kınadıkları halde, örgütü kınamayanlar da başka bir
kandırmaca içindeler. O kınıyormuş gibi göründüğünüz eylemi yapan,
bu gözü dönmüş katliamı gerçekleştiren örgütü kınamamak nasıl bir
tutarsızlıktır.
BDP NİÇİN AÇIK TAVIR KOYAMIYOR
Biz meselelerimizi demokrasi içinde çözebiliriz. 'Artık terör
bitsin, terör örgütü silah bıraksın' dedikçe, bunlar cana, kana,
ölüme daha çok sarılıyor. Adeta hepsi, nekrofili hastalığına
kapılmışlar. Bunlar ölümlerden sapkın bir haz duyar hale gelmişler.
Cezaevlerinde zaten bedel ödeyen insanları, böyle bir eyleme, açlık
grevine zorlamak vicdansızlık değil de nedir? Onları açlık grevine
sevkeden iktidar değil; BDP, bölücü terör örgütü, dağ. Niçin BDP bu
noktada çıkıp da açık bir tavır ortaya koyamıyor. 'Biz sizin açlık
grevine gitmenizi istemiyoruz' desin. Bu insanlar sizin kanlı
hesaplarınızın, ölüm oyunlarınızın kanlı parçası olmak zorunda mı?
Elinizi bu insanların yakasından çekin. Açlık görevlerinin,
mahkumların kişisel durumlarıyla, cezaevi şartlarıyla hiç bir
ilgisi yok. Bu eylemler tamamen dışarıda siyasi faaliyet olarak
yürütülmesi gereken bir mücadelenin, cezaevlerindeki genç bedenlere
yüklenmesinden ibarettir.''
ACILAR ÜZERİNDEN PARLAK İSTİKBAL KURMA ÇABASI
Başbakan Erdoğan, çocukları cezaevlerinde, örgütün kamplarında olan
anne ve babalara da şöyle seslendi:
''Sizlerin çocuklarınızın hayatı, canı üzerinden kendilerine
saltanat düzeni kuranlara izin vermeyin. Bunlar asla size, huzur ve
hayır getirecek bir mücadele içinde değiller. Bunlar sizi ve
sizlerin çocuklarını kullanarak, ücreti mukabili taşeronluk
görevlerini yerine getiriyorlar. Sizin çileniz, sıkıntınız, acınız
üzerinden kendilerine parlak bir istikbal kurmanın çabası
içindeler. Türkiye'de 75 milyon vatandaşımızın her biri gibi, Kürt
kardeşlerimizin meselesi de bizim meselemizdir. 10 yıldır
yürüttüğümüz çalışmalar, bu sahiplenmenin, bu sevginin, bu
kardeşliğin bir neticesidir.
"İSTİSMARCILARA HADDİNİ BİLDİREN AİLEMİZİ KUTLUYORUM"
Birlik olduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz, kafa kafaya verdiğimiz zaman çözemeyeceğimiz hiç bir meselemiz yok. İşte son olarak, Şemdinli'de çocukların ölümünün sorumlusu oldukları halde, utanmadan taziyeye gelen istismarcılara haddini bildiren ailemizi kutluyorum. Ancak bölgede bazı ailelerin çocuklarını okullara göndermediğini duyuyoruz. Bir ailenin evladına yapabileceği en büyük kötülük, onu okulundan ayırarak cehalete mahkum etmektir.
KÜRT KARDEŞİM İNANCIYLA DİMDİK DURSUN
Ben hiç bir kardeşimin bilerek, isteyerek böyle vebalın altına
gireceğine inanmıyorum. Eğer siz kararlı durursanız, terör örgütü
asla kimseye zarar veremez. Türkiye'nin de Kürt kardeşlerimin de en
büyük sorunu terör örgütüdür. Onun silahları, mayınları, bombaları,
molotofları zehir dilli piyonlarıdır. Onlar bunlara sahipse, ben de
diyorum ki benim Kürt kardeşim, imanıyla, inancıyla bunların
karşısında dimdik dursun. 75 milyon insanımızla birlik ve bütünlük
içinde teröre karşı ortak bir duruş sergilemeliyiz. Türkiye'nin
ekonomisini beraber büyüttük, demokrasisini beraber güçlendirdik.
İnşallah terör meselesinin üstesinden de beraber geleceğiz.
Kürt kardeşlerim boykotlara, eylemlere itibar etmedikçe, terör
örgütünü besleyen damarlar birer birer kuruyacaktır. Terörü,
özellikle son dönemlerdeki bu sıçramalarını geride bıraktığımız
zaman, Türkiye'nin ekonomide ve demokrasi de vites yükseltmesi, bir
üst düzeye çıkması çok daha kolaylaşacaktır. İnşallah o günler
yakındır. Biz geçtiğimiz 10 yılda ekonomimizi çökertmek,
milletimizin iradesini ipotek altına almak isteyenlere,
Cumhuriyetimizin içini boşaltmaya çalışanlara 'eyvallah' etmedik.
Bugün de terörü kullanarak 2023 hedeflerimizden bize geride
bırakmak isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz.''