Erdoğan grup toplantısında konuştu (2)
Abone olBaşbakan Erdoğan, “Annesinin karnındaki büzülmüş yatan, 2 bacağı kopmuş, minicik bedenini yarısı yanmış o bebekleri görmezden geleceğimize s...
Başbakan Erdoğan, “Annesinin karnındaki büzülmüş yatan, 2 bacağı
kopmuş, minicik bedenini yarısı yanmış o bebekleri görmezden
geleceğimize siyaseti bırakır çeker gideriz” dedi.
TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan,
Türkiye’de bazı kesimlerin Türkiye’nin uzun yıllardır terörle
yaşayan, teröre maruz kalan bir ülke olduğunu unutarak, bazı
noktalarda terörün tuzağına tekrar tekrar düşmekten kendilerini
alamadıklarını söyledi. Terörün maksadının sadece saldırmak, bomba
patlatmak, masum insanları ve güvenlik güçlerini hedef almak
olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Terör; yaptığı eylem ile
propagandasını yapmak, ses getirmek ister. Gerçekleştirdiği eylemle
toplumda korku, kaos oluşturmak ister. Terör hedef aldığı canların
ötesinde onların üzerinde toplumu, politikaları şekillendirmek,
onlara yön tayin etmek ister. Bomba yüklü araçları patlatmak,
onlarca cana kıymak terörün kullandığı sadece bir araçtır. Terör ve
terör örgütleri asıl o saldırın ortasından ortaya çıkacak manzaraya
bakar, ona göre kendilerini başarılı ya da başarısız görürler.
Terör örgütü saldırıyı gerçekleştirdiğinde, özellikle bunun
gerçekleşmesiyle değil, saldırı sonrasında toplum korkarsa, infiale
kapılırsa, kaosa kapılırsa işte o zaman hedefine ulaşmış olur. Eğer
toplum ikiye ayrılırsa, toplumda soru işaretleri oluşursa, hatta
toplumun fertleri arasında bir huzursuzluk ortamı baş gösterirse
terör iste o zaman hedefine hasıl olur. 10 yıllardır terörle
yaşayan bir ülke olarak bazıları terörün bu boyutu üzerinde hiç
durmadılar. Arşivlere dönün bir bakın, bizim hükümetimiz döneminde
ya da öncesinde bu tür acı hadiseler sonrasında sorumluluk sahibi
kişilerin, kurumların nasıl tavır takındıklarını inceleyin. Başta
siyaset kurumu ve medya. Bunların yaptığı açıklamalar, yayınlar,
tavırlar son derece hassas olması gereken kesimlerin terörün
tuzağına nasıl tekrar tekrar düştüğünü görürsünüz” diye
konuştu.
“MEDYA VE SİYASETÇİLER ALÇAKÇA BU TUZAĞIN İÇİNDE YER ALDILAR”
Reyhanlı’da meydana gelen olayın ardından bazı siyasetçilerin ve
medyanın sorumsuzca açıklamalar yaptıklarını söyleyen Başbakan
Erdoğan, “Cumartesi günü meydana gelen hadisenin ardından bir kısım
medya kuruluşları ve siyasetçiler bu açık tuzağa ve alçakta bu
tuzağın içinde rol aldılar. Daha Reyhanlı’nın caddelerinde dumanlar
tütüyor, feryatlar göğe yükseliyor, insanlar sokaklarda can
mücadelesi veriyor, henüz hiçbir şey belli değilken birileri
çıkıyor, sanki o saldırıyı bekler gibi, böyle bir fırsatı kolluyor
gibi sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Bu ne acelecilik, bu ne
fırsatçılık. Hele durun bir gözyaşlarımızı dindirelim, hadiseyi
anlayalım, cenazelerimizi defnedelim. Ondan sonra herkes
söyleyeceğini söylesin. Reyhanlı sokaklarından kara dumanlar
yükselirken saldırganların istediği gibi hemen suçlamalar yapmak,
tahrik oluşturmak en hafif tabiri ile fırsatçılıktır ve son derece
çirkindir. Saldırganlar o iki aracı patlattıklarında, 50 cana
kıydıklarında değil, bu açıklamaları yaptırdıklarında Suriyeli
mültecilere, Özgür Suriye Ordusu’na Türkiye’nin Suriye politikasına
yönelik infiali oluşturduklarında küstahça tebessüm ettiler. İşte
asıl o zaman sevindiler, o zaman ‘maksat hasıl oldu’ dediler. Bunun
görebilmek için illa terör uzmanı olmak gerekmiyor. 30 yılını
terörle mücadele içinde geçiren bir ülkenin siyasetçisi de, medyası
da bunu artık görebilmeli. Bu tuzaktan uzak kalmayı
becerebilmeliler” şeklinde konuştu.
“SURİYE HALKI İLE BİZİM ZERRE KADAR MESELEMİZ YOKTUR”
Suriye ile Türkiye arasındaki politikaları anlatan ve Türkiye’nin
Suriye rejimi ile ne zaman ipleri kopardığını açıklayan Erdoğan,
“İktidar görevini üstlendiğimiz andan itibaren Suriye ile
ilişkileri geliştirmek için samimi bir gayret içinde olduk.
Suriye’de refah, huzur ve istikrarın tesis edilmesi, bölge
meselelerine çözüm aranması için çok samimi girişimlerde bulunduk.
Suriye halkı ile bizim zerre kadar meselemiz yoktur. Bizim
Suriye’deki alçak, gaddar, zalim diktatör rejim ile meselemiz var.
Kuzey Afrika ülkelerinde halk hareketleri başladığında aynı
samimiyetle Suriye rejimine uyarıda bulduk. Suriye’de kanlı halk
hareketlerinin olmaması için reformların yapılması gerektiğini
ifade ettim. Dikkatinizi çekiyorum, Suriye’de olaylar başladığı
anda bile biz Şam ile irtibatımızı kesmedik. Son bir umut, Şam’a
sürekli tavsiyelerimizi ilettik, 6 ay boyunca sabırla hareket
ettik. Bizim Şam yönetimi ile irtibatımızı kesmemiz Suriye’de halk
hareketlerinin yayılması ve Suriye ordusunun halka acımasızca
saldırması aşamasında oldu. Tankla, topla ihsanların üzerine
saldırdıkları andan itibaren bizimde tavrımız değişmiştir. Geçmişte
ne yaşanmış olursa olsun kendi halkına zulmeden, ülkesi ile
birlikte tüm bölgeyi yangına sürüklemek isteyen rejimle bizim hiç
işimiz olmaz. Biz zalimlerin yanında değil, mazlumların yanında yer
alan bir ülkeyiz” ifadelerini kullandı.
“SURİYE POLİTİKAMIZIN 2 ANA EKSENİ VAR”
Türkiye’nin Suriye politikasının 2 ana ekseni olduğunu ifade eden
Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Biz ana muhalefet partisi gibi zalimin, diktatörün, eli kanlı
canilerin yanında duranlardan değiliz. Sadece hakkın yanında
mazlumun, mağdurun yanında duranlardan olduk. ‘Bize ne Suriye’den’
diyenlere, ‘bizim Suriye ile ne işimiz var’ diyenlere, ‘mültecilere
neden kucak açıyoruz’ diyenlere buradan sesleniyorum, bizim Suriye
politikamızın 2 ana ekseni vardır; birincisi bölgede barış, huzur
ve istikrarın Türkiye’yi çok yakında ilgilendirdiğine inanıyoruz,
kendi huzurumuz, iç barışımız, güvenliğimiz için bölgede barış
istiyoruz. Türkiye örneğin Filistin meselesine en başından itibaren
kayıtsız kalabilirdi, görmeyebilir, duymayabilirdi, hiç ama hiç
sesini çıkartmaya bilirdi. Türkiye Suriye meselesine de başından
beri kayıtsız kalabilirdi, şunu herkes bilsin ki bölgede en küçük
ateş dahi Türkiye’yi bulur ve Türkiye’ye dokunur. Türkiye bunun
meselelerini geçmişte çok ağır ödemiştir. Filistin’e kayıtsız
kalmış beledini ödemiştir, Arap ülkelerine sırtını dönmüş bedelini
ağır ödemiştir. Türkiye bölge meselelerine yönelik kayıtsızlığı
nedeniyle ekonomik, diplomatik bedeller, hatta terör nedeniyle
hayatlara mal olan bedeller ödemiş, ödemek zorunda kalmıştır. Çok
zor bir coğrafyada yaşıyoruz, kapıları kapatmak, duvarlar örmek
asla çözüm değildir. Bölgesine, dünyaya, özellikle de kardeşlerine
kayıtsız kalan bir devlet asla büyük devlet olamaz. Böyle bir
devletin ekonomisi büyümez, refah seviyesi artmaz, saygınlığı,
itibarı olmaz. Nitekim Türkiye çok uzun yıllar kardeşlerine sırt
çevirmiş şekilde yaşamış, olduğu yerde saymış, itibarı çok ciddi
şekilde zedelenmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk
Lirası’nın pasaportumuzun, ay yıldızlı bayrağımızın küresel
saygınlığı varsa, bu aktif ve barışçı dış politikamızın bir
eseridir. Suriye politikamızın ikinci ve en önemli ekseni insanı
boyutu. Bosna Hersek’te çok acı katliamlar yaşanırken Türkiye ‘bana
ne Bosna Hersek’ten’ deseydi bugün Saraybosna’nın yüzüne bakabilir
miydi, “bana ne Kosova’dan’ deseydik bugün Priştine’nin yüzüne
bakabilir miydik, Halepçe katliamı sonrası Kuzey Irak’tan kaçan
Kürt kardeşlerimize kucak açmasaydık bugün Erbil’in yüzüne
bakabilir miydik, Lefkoşa’dan, Karabağ’dan, Bakü’den ‘bana ne’ deme
şansına sahip miyiz? CHP’nin Boraltan köprüsünde Stalin’in ordusuna
teslim ettiği, Türkiye’nin yanı başında kurşuna dizilen Azeri
kardeşlerimizin acısını bugün bile yüreğimizde taşıyoruz.
Türkiye’ye böyle acı hatıralar, silinmesi zor lekeler bırakmaya
hakkımız olabilir mi?”
“CHP BUNU HER ZAMAN YAPTI, BUNU MHP’DE DE GÖRÜYORUM”
CHP’nin Reyhanlı’da halkı Suriye’den gelen mültecilere karşı olmak
için çalışmalar yaptığını belirten Erdoğan, “AK Parti teşkilatının,
bize gönül vermiş vatandaşlarımızın, 76 milyon aziz milletimin şunu
bilmesini istiyorum; biz Türkiye’nin, dünyanın çocukları için
sorumluluk yüklenmiş bir iktidarız. Biz Türkiye ve dünyada
çocukların, kadınların alçakça katledilmesine isyan ederek iktidara
gelmiş bir kadroyuz. Çocuklar katledilirken susacaksak o zaman AK
Parti’ye ne gerek var. Bunu CHP, MHP, BDP yapabilir, ama bunu AK
Parti asla yapamaz. Kapımızı çalan misafirlere kapıyı kapatacaksak
o zaman bu harekete ne ihtiyaç var. Reyhanlı’da CHP örgütü
çalışmalar yaparak, oradaki 25 bin Suriye’den gelmiş kardeşlerimize
karşı ‘bunlar buradan çıksın, niye burada duruyorlar, gitsinler’
Ama aklıselim Reyhanlılı kardeşlerim de tam aksini savunuyor,
‘onlar bizim kardeşlerimiz, onlar buraya farklı bir hareketlilik,
canlılık getirdi, onlar bizim misafirimiz’ diyorlar. CHP bunu her
zaman yaptı ve yapıyor. Ben aynı şeyi MHP’de görüyorum. Diğer
statüko partileri bunu tarihleri boyunca yaptılar. Biz AK Partiyiz,
bizim siyasetimizde vicdan var, bizim dış politikamızda kalp var,
vicdan var. AK Parti milletin kurduğu, milletin istikamet çiziği
bir partidir. Bu millet misafirperverdir, mazlumun ve mağdurun
yanındadır, hakkın yanındadır. Öyleyse bizde mazlumun yanında
duracağız, sonuna kadar hakkı savunacağız” dedi.
“BİZ TÜRKİYE’NİN DÜNYANIN BEBEKLERİ İÇİN SİYASET YAPIYORUZ”
Başbakan Erdoğan; Banyas’ta yaşanan katliamı hatırlatarak,
“Suriye’de her gün onlarca bebek katlediliyor. Banyas’ı gördünüz. O
yavruların üst üste orada nasıl katledildiğini gördünüz. Annesinin
kucağında onların nasıl şehit edildiklerini gördünüz. Suriye’de her
gün onlarca masum kadın katlediliyor, tecavüze uğruyor. ‘Suriye’den
bize ne’ diyenler acaba çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyorlar,
hele bu Banyas’tan sonra. ‘Suriyeli mülteciler gitsin’ acaba
komşularının yüzüne nasıl bakabiliyor. ‘Türkiye Suriye ile
ilgilenmesin’ diyenler vicdanlarına bunu nasıl anlatıyor. Biz
ırkçı, bencil bir millet değiliz. Bizi büyük millet yapan, zor
zamanlarında mazlumun yanında durmamızdır. Kim ne derse desin,
mazlumun yanında durmaya, hakkı savunmaya devam edeceğiz. Annesinin
karnındaki büzülmüş yatan, 2 bacağı kopmuş, minicik bedenini yarısı
yanmış o bebekleri görmezden geleceğimize siyaseti bırakır çeker
gideriz. Biz Türkiye’nin bebekleri için, dünyanın bebekleri için
siyaset yapıyoruz. Onları görmeyeceksek, duymayacaksak, onlardan
yüz çevireceksek siyaset yapmanın anlamı yok. Biz hesap gününe
inanın kadroyuz. Hesabımızı alnımızın akıyla verebilmemiz için
dünyanın mazlumları için bebekleri için sesimizi yükseltmeye, onlar
için çırpınmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“CHP GENEL BAŞKANI’NI UYARIN”
CHP’ye gönül verenlerin ve partililerden CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu’nu uyarmalarını isteyen Erdoğan, “Ülkemiz, milletimiz,
demokrasimiz adına çok önemli bir hususu dikkatlerinize sunmak
istiyorum. Türkiye 1950 yılında demokrasiye adımını atığı andan
itibaren CHP egemenliğin kaynağını halkta aramak yerine her zaman
başka yerlerde aramıştır. Halktan teveccüh göremeyen CHP,
olağanüstü durumları kendisi için bir fırsata çevirme gayreti
içinde olmuştur. 10.5 yıllık iktidarımız sürecinde CHP’nin bu
arayışlarına defalarca şahit olduk. Seçim sandığında başarı
gösteremeyen CHP, demokrasi dışı yöntem ve odaklardan, kaoslardan
medet umarak, buradan fırsat devşirmenin gayreti içinde oldu. Yeni
genel başkanın yönetiminde CHP’nin bu arayışının çok farklı ama çok
tehlikeli mecralara sürüklendiğini görüyoruz. Sokak sokak direniş
çağrısı yapan, çözüm sürecini dahi bir ayrışma fırsatı olarak
gören, sürekli olarak Alevi vatandaşlarımızı tahrik eden CHP Genel
Başkanı şuanda Suriye’nin kanlı rejimine koşulsuz destek vererek
çok tehlikeli bir oyun oynuyor. CHP’ye gönül veren kardeşlerime
sesleniyorum, bu oyunun lütfen farkında olun. CHP Genel Başkanı
Türkiye’nin düşmanlarıyla, Reyhanlı’yı kana bulayan canilerle aynı
fotoğraf karesinde bulunmak, onların değirmenine su taşımak gibi
vahim bir hata yapıyor. CHP Genel Başkanı en kanlı terör
örgütlerine karşı sessiz ve tepkisiz kalmak gibi, onları
yüreklendirmek gibi bir tavrın içine giriyor. Reyhanlı’da kara
bulutlar dağılmadan, çıktılar hükümeti suçlayan, Suriye
politikasını eleştiren sorumsuzca açıklamalar yaptılar. Adeta suçun
üzerine örten, saldırganları koruyan, saldırıyı çok başka yerlere
çekmeye çalışan tavrın içine girdiler. Buradan CHP’nin yönetimine
sesleniyorum, CHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; CHP
Genel Başkanı’na ateşle oynadığını, topluma, siyasete ve
demokrasiye çok ağır bir zarar verecek tavır içinde olduğunu lütfen
hatırlatsınlar ve onu uyarsınlar. Türkiye en basit meselelerde dahi
ağır gerilimler yaşayan bir ülke haline getirilmek isteniyor.
Arkasına halkı alıp muhalefet yapamayan CHP, MHP gibi partiler bu
gerilimi, bu ayrışmayı körükleyen, kaos ortamına zemin hazırlayarak
buradan medet umuyor, buradan fırsat kolluyorlar. Biz CHP ve MHP
yönetimi ile onların seçmenlerini, gönüldaşlarını hep ayrı tuttuk.
Çünkü ben CHP’ye gönül veren kardeşlerimin bu yanlışı
anlayacaklarını görüyorum, MHP’ye gönül veren kardeşlerimin de
genel başkanlarının hakaret dolu ve bu süreci adeta küfürle
sürdürmesinin yanlışlarını gördüklerini inanıyorum. Bugünde bütün
bu olaylara rağmen, gerek şahsıma ve partime yönelik hakaretleri
yenilir yutulur değil, tahrik unsuru. Biz onun tahriklerine bu güne
kadar nasıl aldanmadıysak bugünden sonrada aldanmayacağız. Milletim
ona gereken dersi sandıklar geldiği zaman ona en güzel şekilde
verir. Kime oy vermiş, kime gönül vermiş olursa olsun 76 milyona
sesleniyorum; muhalefet tarafından tırmandırılan gerilime lütfen
prim vermeyin. Bölücü, ayrıştırıcı dil, üslup ve tavırlara asla
aldanmayın. Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek açıklamalara
karşı dikkatli olun” diye konuştu.
“HALKIMIZ ÇÖZÜM SÜRECİNE DESTEK VERİYOR”
Kamuoyu araştırmalarına göre halkın büyük çoğunluğunun çözüm
sürecine destek verdiğini belirten Erdoğan, “Çözüm sürecinde
akademisyenler, medya mensupları, sanatçı, sporcu, bütün 63 akil
insan Türkiye’yi dolaşıyor, dikkat edin onları provoke etmek
isteyen 10-20 kişilik gruplar hep aynı tipler. CHP, MHP, marjinal
gruplar bir araya gelerek provoke etmenin gayreti içine giriyorlar.
Ne yazık ki, bunların yanında da yazılı ve görsel medya yer alıyor.
Sanki halk bunlar gibi düşünüyor. Bütün o medyadaki tekniği
kullanmak suretiyle bu olayları böyle göstermenin gayreti içine
giriyorlar. Şuanda halkımız büyük bir teveccüh göstererek,
hamdolsun yaptırdığımız kamuoyu araştırmaları ile bunu görüyoruz,
bu çözüm sürecine her şeye rağmen desteğini veriyor. Yalanlar,
iftiralar, düzmece senaryolar üzerinden yürütülen tahriklere benim
milletim gelmiyor ve gelmeyecek. Benim milletim bu tuzaklara
düşmeyecek. Demokrasilerde her meselenin müzakere ve çözüm yeri
sokak değil meclistir. Meclisin dışına çıkartılan, sokağa taşınan
her mesele Türkiye’nin de, demokrasinin de aleyhinedir. Bu gerilim
tuzağına düşmeyin, tahriklere aldanmayın, tartışmak, ayrışmak,
gerilim hatları oluşturmak, teröristleri, saldırganları Türkiye
düşmanlarını sevindirir. Biz onları sevindirmeyeceğiz” şeklinde
konuştu.
Amerika dönüşü Reyhanlı’ya gideceğini belirten Erdoğan, “İnşallah
Reyhanlı’daki yaralı saracağız. Amerika dönüşü Hatay ve Reyhanlı
olmak üzere ilçelerin bir kısmını dolaşacağım. Reyhanlı’yı çok daha
güçlü şekilde manen madden inşa edeceğiz. Düşmana inat
kenetleneceğiz, kucaklaşacağız” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE UZUN BİR ARADAN SONRA IMF’YE OLAN BORCUNU KAPATTI”
Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin Merkez Bankası’na Türkiye’nin
IMF’ye olan 412 milyon dolar borcunun ödenmesi amacıyla talimat
verdiğini ve bugünden itibaren Türkiye’nin IMF’den borç alan değil,
borç verecek durumda olan bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan,
“Acımız, hüznümüz ne kadar ağır olsa da bugün milletçe buruk bir
sevinci yaşıyoruz. Bugün Türkiye’de tarihe tanıklık ediyor, büyüyen
güçlenen Türkiye yolunda çok önemli bir aşamaya geçiyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti Hazinesi, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonuna (IMF)
olan 412 milyon dolar borcunun ödenmesi amacıyla Merkez Bankası’na
talimatı verdi, Merkez Bankası IMF’nin değişik hesaplarına bu borcu
aktarmaya başladı. Aktarma işlemi bugün tamamlanıyor. Böylece
Türkiye uzun bir aranın ardından uluslararası para fonuna olan
borcu kapattı. Bu güzel gelişmenin, bu sevindirici haberin ülkemize
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye 11 Mart 1947’de
IMF’nin faaliyete başlamasından 10 yıl sonra 43 milyon dolarlı kota
ile ona üye olmuştu. IMF’den ilk borç 1961 yılında yapılan bir
standby anlaşmasıyla Cemal Gürsel hükümeti tarafından alınmıştı.
1961’den bugüne kadar IMF ile 19 standby anlaşması yapıldı.
Toplamda 56.5 milyar dolarlık borç ilişkisi kuruldu. Türkiye‘nin
IMF’ye olan borcu 2001 krizi sonrasında rekor bir düzeye ulaştı.
Biz iktidara geldiğimizde 23.5 milyar dolar ile iktidarı devraldık.
Her ay IMF heyetleri Türkiye’ye geliyor, heyetin incelemeleri büyük
olay oluyordu. Esnaf, iş dünyası, piyasalar, sokaktaki vatandaş,
IMF’den gelecek haberleri, heyetlerin görüşmesine göre pozisyon
belirliyordu. O dönemin DSP, MHP, ANAP hükümeti IMF’den borç
alabilmek için ciddi taahhütlerde bulunmak zorunda kalıyordu. ‘Biz
milliyetçiyiz, biz milletimizi çok seviyoruz, biz şöyleyiz’
Bahçeli; IMF’ye borçlanan kim, siz, IMF’ye neyi ödediniz? Siz o
dönem içinde standby anlaşmaları, aldığınız talimatlarla 3.5 yıl
geçirdiniz. Yanlış yönetimleriniz neticesinde bu ülkenin en önemli
bankası Ziraat Bankası sürekli görev zararı yazıyordu, sizden
dolayı. Halk Bankası çöktü gidiyor, Vakıfbank hakeza öyle. Bütün
bunlarla beraber enflasyon yüzde 30. Devletin borçlanma faizini
yüzde 63 ey Bahçeli siz çıkarttınız. Yüzde 63 faiz ile Türkiye
Cumhuriyeti borçlanırken bunun bedelini benim milletim ödüyordu,
bunu siz milletimize ödettiniz. Kamu borçlanmasına baktığınız zaman
milli gelire oranı yüzde 74. Ey bahçeli şuanda yüzde 36. Siz bunuş
74’e kadar çıkartınız. Bütün bunlar olurken şuanda devletin
borçlanma faizi 6, 6.5 buralarda dolaşıyor, enflasyon hakeza
buralarda dolaşıyor. Bütün bunlarla beraber biz hamdolsun şimdi
23.5 milyar doları ödemek suretiyle süreci sonlandırdık ve 19
standby anlaşmasını yapanlar artık bugün itibariyle son buldu.
Şuanda artık IMF’ye borcu olan bir ülke değiliz, tam tersine IMF’ye
borç vermek için müzakereler yürüten bir ülkeyiz. Rabbim bizlere o
günleri bir daha yaşatmasın. İhtiyacımız olan borcu Türkiye ve
dünya piyasalarından tarihi seviyelerde seviyede düşük faiz
oranları ile almak suretiyle, mali disiplini ve para politikalarını
muhafaza etmek suretiyle Türkiye’nin o günlere dönmesine asla mahal
vermesin. Bugün, Türkiye ekonomisi için gerçekten önemli bir gün,
bugün Türkiye yeni bir aşamaya geçiyor. Bu yeni dönemin hayırlara
vesile olmasını diliyorum” dedi.
ABD ZİYARETİ DETAYLARI
Grup toplantısı sonrasında beraberindeki heyet ile birlikte ABD’ye
hareket edeceğini belirten ve ziyaretin detaylarını açıklayan
Erdoğan, “Grup toplantımızdan sonra bugün beraberimizdeki heyetle
ABD’nin başkenti Washington’da resmi temaslarda bulunacağız.
Perşembe günü Başkan Obama ile görüşmemiz olacak, ardından bir
basın toplantısını birlikte düzenleyeceğiz, öğle saatlerinde ise
ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı tarafından heyetimize
verilen yemeğe, aynı ün akşam Beyaz Saray’da özel bir akşam
yemeğini Başkan Obama ile 2 çalışma arkadaşlarımızla birlikte
yiyeceğiz. Washington Temsilciler Meclisi başkanı ile bir grup
işadamı ile ve Türk toplumu temsilcileri ile görüşeceğiz. Oradaki
resmi temaslarda Türkiye ABD ilişkilerini, Suriye başta olmak üzere
bölgedeki sorunları görüşme fırsatımız olacak. Bunun içinde Irak,
İsrafil-Filistin ilişkileri., Mısır ve Libya’yı görüşeceğiz. Bir de
Türkiye-Amerika arasındaki ekonomik ilişkileri görüşme fırsatımız
olacak. Silikon Vadisi’ni ziyaret edeceğiz, orada bulunan tüm Türk
STK’ları ve İslam ülkeleri STK’ları ile toplu görüşme imkanımız
olacak. Bütün bu temaslarımızın ülkemiz ve bölgemiz için hayırlı
olmasını diliyorum” diye konuştu.
(İHA)