Erdoğan gördüğü işkenceyi anlattı!
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi Anneleri'yle yaptığı görüşmeden çok ilginç bir ayrıntı çıktı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi günü kayıp
yakınlarıyla yaptığı görüşmesinin yakınları sürerken, görüşmenin
ardından ortaya çıkan bir ayrıntı Erdoğan'ın hayatındaki bir
gerçeği gün yüzüne çıkardı.
Cumartesi annelerine 1979'da Metris Cezaev'inde gözaltına
alındığını anlatan Erdoğan'ın gözaltında işkence gördüğü de ortaya
çıktı.
Başbakan Erdoğan'ın Cumartesi Anneleri'yle yaptığı görüşme
Türkiye'nin gündemini sarmayı sürdürüyor.
Kayıp annelerinin öykülerini dinleyen Erdoğan, görüşmede kendi
öykülerini de anlattı. 2004'te oğlunu kaybeden ve kendisinden bir
daha haber alamayan Tolga Ceylan'ın annesi Kadriye Ceylan,
Başbakan'ın o sözlerini Vatan'a açıkladı.
BUZLU SU DOLU KOVADA BEKLEDİ
İşte Başbakan'ın yaşadıkları...
"Daha sonra kendisinin 1979 yılında, öldürülen iki
arkadaşının cenazesine katıldığı için gözaltına alındığını ve bir
gece Metris'te kaldığını söyleyip orada gördüğü işkenceyi anlattı.
Başbakanın ayaklarını, dizlerine kadar buzlu su olan bir kovada
saatlerce tutmuşlar. Hücreleri de çok soğukmuş. Çıkarıldıktan sonra
onlar eroin bağımlılarının odasına alıyorlarmış ve onların odası
çok sıcakmış. Herkesi çok dikkatle dinledi notlar aldı. Benim
adresimi, telefonumu aldılar. Devlet hükümet isterse bütün
kayıpları bulur. Çünkü arşivlerde mutlaka kaybedilenlerin bilgileri
var. Biz onlardan somut adımlar bekliyoruz. Bütün kimsesiz mezarlar
açılsın, hepsinin DNA testi yapılabilir."
KAYIP MEKTUP
Başbakan Recep Tayyip Erdoğıan'ın dün 2004'te yaşanan bir faili
meçhulden yeni haberi olduğu söylemesi üzerine gözler o gencin
yakınlarına çevrildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik bölümü öğrencisi Tolga
Ceylan, 7 Ağustos 2004 tarihinde İğneada'ya tatile gitti. İki gün
sonra kısık bir sesle annesini aradı ve bir telefon numarası
vermeye çalıştı ancak telefon kapandı. Bu, annesi Kadriye Ceylan'ın
oğlundan aldığı son haber oldur. Hemen İğneada'ya gidiyor, Jandarma
Komutanlığı'na ve Demirkapı Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu.
Jandarma, önce Tolga Ceylan'ın bölgeden ayrıldığı yönünde bilgi
verdi, birkaç gün sonra da iki poşet içinde ıslak çamaşırları
teslim edildi. Civar köylerden ve görgü tanıklarının ifadelerinden,
oğlunun Jandarma tarafından gözaltına alındığı bilgisini edinen
anne Kadriye Ceylan, o tarihten beri çalmadık kapı bırakmadı.
Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri, Dışişleri, Savunma
ve Adalet bakanlıklarına gitti, sonuç alamadı. Son olarak 2007
yılında nüfus kayıt örneğini istediğinde 'Oğlun Sofya'da yaşıyor'
cevabını aldı. Hemen durumu teyit etmek için Dışişleri Bakanlığı'na
soruyor ama onlar da, "Sofya'da olduğu bilgisine
rastlanmadı" cevabını verdi. Başbakan'a mektup yazıyor,
cevap gelmedi. Tüm yolları tıkanan acılı anne, son çareyi AİHM'e
gitmekte buldu.
DİLİNİ KOPARIRIZ
Ve çaresiz anne Kadriye Ceylan, tam 7 yıl sonra derdini geçen
cumartesi Başbakan Erdoğan'a aktarma fırsatını bulabildi. Kayıp ve
faili meçhul annelerini, yani 'Cumartesi
annelerini' Dolmabahçe'deki ofisinde kabul eden Başbakan,
dün bu görüşmeyi anlatırken, "Bizim dönemimiz içerisinde
biz faili meçhul yaşamadık. Ama maalesef dün orada bir faili
meçhulü yaşadığımıza müşahede oldum. 2004'te Tolga adlı bir
gencimizin durumunu annesinden dinledim" dedi.
Tolga'nın annesi, 7 yıldır yaşadıklarını ve Başbakan'la yaptığı
görüşmeyi VATAN'a anlattı:
"Başbakan'a 20 Ağustos 2004'te dilekçe gönderdim. Ama ona
ulaşmamış. Oğlumu duyduğunda gözlerindeki şaşkınlığı gördüm.
Ulaşmamasına da şaşırdım. O dönem dilekçe gönderdiğim Adalet
Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı konuyla ilgilendiklerine
yönelik cevap mektubu gönderdi. Ama oğlumun kaybolduğu bölgeden
sorumlu jandarma alay komutanlığı beni hep oyaladı. Oğlum
kaybolduktan sonra İğneada'ya gittim. Askerler oğluma ait ıslak
elbiseleri verdiler, bu elbiselerin denizden çıktığını söylediler.
Elbiseleri tattım ama tuz tadı gelmedi. Tişörtü niye kuru diye
sorduğumda 'Bunu da denizden aldık ama kan örneği bulmak için
kuruttuk' dediler. Fakat tişört oğlumun teni kokuyordu, kat izleri
duruyordu. Dönemin Kırklareli Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet
M'nin beni tehdit etti. Jandarmayı suçladığım için bana 'Senin
dilini koparırım' diye bağırdı. Bunları Başbakanımıza anlattığımda
kendisi 'Kaybedenler hep bu yöntemi kullanıyor'
dedi."