Erdoğan Erbakan'ın hatasına düşmemeli!
Abone olSusurluk kazası sonrası "1 dakika karanlık" eylemlerinin mucidi Cinmen, Erdoğan'ı Erbakan'ın hatasıyla uyardı.
Susurluk kazası sonrası derin devlet ilişkilerinin ortaya çıkmasına tepki olarak başkayan "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eyleminin mucidi Engin Cinmen Erdoğan'ın Erbakan'ın hatasına düşmemesi gerektiğini söyledi.
"Erdoğan, vaktiyle Erbakan’ın yaptığı hataya düşmemeli. Erbakan gulu gulu dansı yapıyorlar demişti, Erdoğan da direnişçileri çapulcu olarak görüyor."
"Koskocaman bir yapı var önümüzde. Bunun içerisinde bilmeyerek bu işlerin içine girenler var. Alet olanlar var. Dikkat etmek lazım. Evde tencere tava dövenler var ya, onların seslerine dikkat etmek lazım. Onlar evdeki insanlar, sokağa çıkmayan insanlar aslında." diyen Cinmen "Bütün karar verme merciinde olan insanların da eğer katılımcı demokrasiyi özümsüyorlarsa bu reflekslere dikkat etmesi lazım." uyarısında bulundu.
"Herkes haşlanıyor. Birisinin kalkıp haşlama demesi lazım. Bir psikiyatrik durum da yaşanıyor bence. Sayın başbakan sanki olayların onunla alakası yokmuş gibi konuşuyor. Sanki tek başına birileri ona saldırıyormuş gibi hissediyor. Ve devamlı bir savunmada. Çok ilginç bir şey. Ak Parti’nin buna dur demesi lazım." şeklinde konuşan Cinmen, "Erbakan gulu gulu dansı yapıyorlar demişti, Erdoğan da direnişçileri çapulcu olarak görüyordu. Başbakan bir an önce içindeki çocuğu büyütmeliydi." dedi.
“Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eyleminin mucidi Ergin Cinmen, Gezi Parkı eylemlerini değerlendirdi.
İşte'ın Ergin Cinmen ile n dikkat çeken bazı bölümler:
Gezi Parkı eylemleri evlerde ışıkları yakıp söndürme, sokaklarda tencere tava çalma evresine geçince avukat Ergin Cinmen’i hatırladım. Susurluk’u sorgulama amacıyla düzenlenen “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eyleminin mucidi ve sözcüsüydü.
Bu son derece barışcı protestonun enerjisi daha sonra asker tarafından manüple edilmiş ve Refahyol Hükümetinin düşürülmesine zemin olarak kullanılmıştı. Merak ediyordum, hayatını demokrasi mücadelesine adayan Cinmen acaba bugün benzer bir endişe taşıyor muydu? Evet taşıyordu ve bunun panzehiri de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın vaktiyle rahmetli Erbakan’ın yaptığı hataya düşmemesiydi. Erbakan gulu gulu dansı yapıyorlar demişti, Erdoğan da direnişçileri çapulcu olarak görüyordu. Başbakan bir an önce içindeki çocuğu büyütmeliydi.
* 1997’deki eylemleri sonradan Genelkurmay manüple etmişti. Şu anda da öyle bir korkunuz var mı?
-Evet, halkın başlattığı, karar verme merciinin olmadığı böylesi geniş eylemlerde bu riskler her zaman vardır. Bu iradi olarak, bir insanın, bir grubun talimatıyla başlamadı. Susurluk’la başlayan “Aydınlık için 1 dakika karanlık” eylemi de böyleydi. Bunlar halk eylemleri. Başında herhangi bir siyasi yapı yok. Bu Türkiye’ye mahsus, Türk halkının bir icadı oldu. Susurluk döneminde başlayıp da arkasından 28 Şubat’a güç veren olaylardan biri olarak değerlendirilmesinin nedeni şu: O sırada biliyorsunuz Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi vardı. Susurluk’un aktörleri Doğru Yol Partisi’nin içinde bulunuyordu. Mehmet Ağar, Sedat Bucak ve diğerleri... Susurluk Refah’a yönelik bir şey değildi. Ama öylesi bir siyasi atmosferde hükümeti bozmamak açısından, Refah Partisi de Doğru Yol Partisi ile beraber haraket edip gulu gulu dansı yapıyorlar diye yaklaştı olaylara. Ne oluyor o zaman? Bu tip eylemlere karşı çıkanlar, karşı eylemlere yöneliyor. Bu arada ordu bunu gerçekten de manipüle etmeye çalıştı.
* Güven Erkaya açıkça “1 dakika karanlık eylemini Refahyol’a tepki olarak kullandık” demişti. Sonuçta masum ve haklı istekler postmodern bir darbeye altyapı hazırladı. Günlerdir çalınan tencere tavaların akibeti de böyle bir şeye evrilmek olursa ya?
-Sizinle aynı endişeler içindeyim. Ancak bunları gidermenin yolları var. Bunların başında Sayın Başbakanın tavrı var. Eğer gerçekten de olayların istenmeyen yerlere gitmesini önlemek istiyorsanız, üslubunuza dikkat etmeniz lazım. Erbakan’ın vaktiyle yaptığı o hatayı Başbakanın tekrarlamaması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Sayın Bülent Arınç’ın, Sayın Nabi Avcı’nın açıklamaları var. Bu eylemleri okumalıyız, anlamalıyız, diyorlar. Sayın Başbakan gibi bunlar dış mihrakların, provakatörlerin, çapulcuların işi demiyorlar. Böyle olduğu düşünülse bile bunun dillendirilmemesi lazım zaten. Bütün aklı başında insanların uyarılarına arğmen Sayın Başbakan bu üsluba devam ediyorsa, insanın aklına bunun kötü yola gitmesini istiyor gibi gelir. Çünkü benim buradan gördüğüm şeyi, o oradan nasıl göremiyor? Çok şaşarım ben buna.
* Şu anda 1997 yılının Genelkurmayı yok karşımızda. Olaylar yatışmazsa neler olur?
-Çok daha kötü şeyler olabilir diye düşünüyorum ben. Büyük bir vandalizm başlar. Ulusalcı akım tamamen güçlenir. Şu anda bir darbe tehlikesi filan yok. Böylesi bir şey bu hükümet döneminde bertaraf edildi. Çok hayırlı bir iş yapıldı tabii ki. Ama bir sokak faşizmine kayabilir bu iş. Herkes parmağını sokabilir bu işe. Reyhanlı’da yaşadık bunu. O kadar basit ki bu iş. Bu kadar büyük kalabalık. Bir taş atılınca neler oluyor gördük.Şiddetin hiç bir türü kabul edilemez. Ben de kızımla birlikte gittim oraya. Arkadaşlarıyla beraber oturmuşlar, kocaman bir pankart yapmışlar. Vurmadan, kırmadan, yakmadan direneceğiz, diye. Böylesi insanlar da var içlerinde.
* Liseliler siyahlar giyinip “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağrışarak” yürüyor sokaklardan. Aklıma Mussolini’nin siyah gömleklileri geliyor. Bu da büyük bir tehlike değil mi?
-Bu kötü bir slogan. Hiçbir şekilde benimsenmemesi gereken bu slogan hep vardı. Şimdi tabii ki bu ajite durum içerisinde, hem de bir üniforma şeklinde baştan söylediğim bu sokak faşizmine doğru gidiyor. Bunun mümkün olduğu kadar kısa süre içerisinde bitirilmesi lazım artık. Amaç hasıl oldu. Gerçekten de bir ses duyuldu. Bir vicdan herkesin duyabileceği şekilde ortaya kondu. Tayyip Erdoğan çok önemli işler yaptı bu memlekette. Ama insanlar kendilerini yeterince ifade edemediler. Medyanın hali ortada, otosansür uygulattırdı onlara. Bir şeyler eksik kaldı. Alkolle ilgili düzenlemeler çok kışkırtıcı tarzda verildi. Biz dindar nesil yaratacağız dendi. Bu toplum bunlara tahammül etmiyor. Tek elbise giymek istemiyor yani.
* Türk gladyosu son on yılda nasıl evrildi?
-Şu anda gladyosal bir faaliyet görünmüyor ama şu var ortada. Yüzde 50 oy almış bir hükümetin Başbakanı diyor ki, benim çalışma ofisim dinlendi. Demek ki gladio tasfiye olmadı. Fakat kimin nasıl dinlediğini kendileri bilecekler. Onlara sormak lazım. Nasıl halledemiyorsunuz? Milli İstihbarat Teşkilatı Taraf yazarlarını sahte isimlerle dinlemiş. Ama başbakan o dinleyenlerin yargılanmasına izin vermiyor. Çok ilginç şeyler yaşıyoruz. Hala Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmadı. Neden bağlanmadı merak ediyorum. Bunları yapmazsak biz, bütün uygar ülkelerde olduğu gibi düzenlemeleri getirmezsek, bu gladyodur şudur budur, derin devleti çözemeyiz.
* Gezi parkındaki gibi haklı bir talebi de rahatça yönlendirebilir diyorsunuz.
-Çok rahat yapabilir o manipülasyonu. Bünye zayıfsa, militarizm ve derin devlet gibi adlarla anılan bu hastalıkla gereği gibi mücadele etmezseniz, her zaman bir tehdit altında kalırsınız zaten. Başbakanın ofisinin dinlenmesi büyük bir olay. Her şey onun emrindeyken hem de. Her iki kişiden birisi ona oy vermiş hem de. Kimse elini tutmuyor.
* Sizinle 96’daki söyleşimizde mafyayı konuşmuşuz. Mafya kayıp mı oldu, ne oldu?
-Bakın bu hükümet bunu da halletti. Çok ilginç bir şey bu. Halletti polis meselesini. Yani mafyadan polisi uzaklaştırdı. Çok iyi bir kadroyu getirdi mafya ile mücadele açısından. Bunların siyasetle arasını kesti. Ve bu iş bitti.
* Son söz?
-Bu eylem amacına tamamen ulaştı. Bundan sonra devam ettirilirse bu ulaşılan amaç ortadan kalkacak. Çünkü son derecede kötü sonuçlara da neden olabilir. İstenmeyen olaylar meydana gelebilir. Ve insanlar şunu düşünebilir. Ya bunların derdi gezi parkı filan değilmiş. Başka bir şeymiş demeye başlarlar. Bundan sonra zararın neresinden dönülürse kardır.