İngiltere'de yayımlanan New Statesman dergisinin geleneksel 'Dünyanın en nüfuzlu 50 ismi' araştırmasında, Başbakan Erdoğan da vardı. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in başı çektiği listede, CIA Başkanı olan Amerikalı General David Petraus ikinci, Çinli insan hakları savunucusu Ai Weiwei ise üçüncü oldu. Amerikan Başkanı Barack Obama ise beşinci sırada. Dergi listeye ilk kez giren Erdoğan'a geniş yer ayırıyor. 1998'de okuduğu bir şiir nedeniyle hapse atıldığında siyasi yorumcuların, Erdoğan'ın kariyerinin bittiği yönünde yorumlar yaptığını hatırlatan dergi, bunun üzerinden beş yıl bile geçmeden başbakan olduğunu belirtiyor. New Statesman Tayyip Erdoğan'ın 'Mustafa Kemal Atatürk'ten sonraki en güçlü lider' olarak değerlendirildiğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor; '1954'te, Karadeniz kıyısındaki muhafazakâr kent Rize'den gelen bir anne babanın çocuğu olarak doğan Erdoğan son yıllarda İslamcı görüşlerini ılımlılaştırdı, laik siyasete desteğini beyan etti ve ordunun kamu hayatındaki rolünü azaltmayı başardı. En ateşli muhalifleri bile, etkili ve halk desteğini alan bir siyasetçi olduğunu kabul ediyor. Ancak Putin gibi anayasayı değiştirip 2015 ve ötesinde iktidarda kalırsa otoriter eğilimlerinin artacağından kaygılılar' Derginin geleneksel 'Dünyanın en nüfuzlu 50 ismi' araştırmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 11'inci oldu. Son yıllarda Türkiye'nin ekonomik ve diplomatik gücünün arttığını söyleyen dergi, bir dönem 'Avrupa'nın hasta adamı' diye anılan Türkiye'de ekonominin 2010'da yüzde 8,9 büyüdüğünü ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu kaydediyor. New Statesman Türkiye'nin dış politikasında da 'daha maceracı' bir tutum takındığını belirtiyor. Erdoğan'ın devrik Mısır lideri Hüsnü Mübarek'e görevi bırakma çağrısı yaptığı, İran'la nükleer müzakerelere giriştiği ve Suriye'deki şiddeti kınadığı hatırlatılıyor. Ziyaret ettiği Arap başkentlerinde de kahraman gibi karşılandığı belirtiliyor. Dergi şöyle devam ediyor: 'Ancak en büyük ilgiyi çeken Türk başbakanının İsrail'e karşı eleştirel tavrıydı. Türkiye, İsrail'in Müslüman dünyadaki en yakın müttefikiyken, Erdoğan'ın liderliği altında Filistin davasının savunucusu oldu. 2009'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'le yaptığı bir tartışmayı terk etti. İsrail'in Gazze'ye yardım filosundaki dokuz Türk'ü öldürmesinden sonra da İsrail'den büyükelçisini çekti ve savaş ilan etmeye yaklaştı. Erdoğan, ittifaklar kurmakta usta bir isim olduğunu ispat etti. Ülkesini bölgede diplomatik bir deve dönüştürmek için, Orta Doğu'daki iktidar boşluğundan faydalandı." Dergi, yazının sonunda sözü tarihçi Stephen Kinzer'a bırakıyor. Kinzer da, 'Türkiye'nin yarım yüzyıldır izlediği Batı'ya tabi dış politikadan uzaklaşmasını sağladı.' diyor.