Erdoğan Doğan medyasını bombaladı
Abone olBaşbakan Erdoğan dış politikaya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Hedefinde Doğan medyası ve İsrail vardı.
Başbakan Erdoğan Doğan
medyasını İsrail'in politikalarına karşı sessiz kalmakla suçladı.
Bazı köşe yazarlarının İsrail'in avukatlığını yaptığını iddia
eden, Erdoğan, ''İsrail'de
yayınlanan gazeteleri önünüze koyun, sonra Türkiye'deki birtakım
malum gazeteleri o gazetelerin yanına koyun, inanın, lisan dışında
hiçbir fark göremezsiniz'' dedi.
Erdoğan, ne zaman
Türkiye'nin Arap ülkeleriyle ilişkileri ilerlese, propaganda
kampanyasıyla işbirliğinin engellendiğini savundu. Erdoğan ''Bugün
bir kez daha manşetler, köşe yazıları, televizyon ekranlarından
yapılan yorumlar yoluyla yürütülen kampanya asla ve asla bir
tesadüfün eseri değildir'' dedi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde (KTÜ) düzenlenen törende,
Başbakan Erdoğan'a, KTÜ Senatosu
tarafından verilen fahri doktora unvanı takdim edildi ve üniversite
bünyesindeki bazı açılışlar gerçekleştirildi.
AB ÜYELİĞİNDEN VAZGEÇECEK DEĞİLİZ
Erdoğan, ''Biz AB üyeliğinden vazgeçecek değiliz. İstedikleri kadar 'şöyledir, böyledir' desinler. Biz bunu zaten biliyoruz. Ama buna rağmen, biz dersimizi çalışmaya devam ediyoruz'' dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliği
süreciyle ilgili olarak, ''50 yıl bizi oyaladılar. Hala
oyalıyorlar, onu da söyleyeyim. Biz yırtınıyoruz, çırpınıyoruz.
Özellikle bir bakanlığı sadece bu iş için kurduk. Bir devlet
bakanımız başmüzakereci olarak sadece bu işi takip ediyor, sadece
AB üyesi ülkelerde fellik fellik dolaşıyor. BÜtün bunlara rağmen
oyalıyorlar'' dedi.
MANŞETLER TESADÜF DEĞİL
Başbakan Erdoğan, dış politika ile ekonomi arasındaki bağı
kuramayanların dünyayı iyi okuyamayacaklarını ifade ederek, şöyle
devam etti:
"Bizde ise ne zaman Arap dünyası ile Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz
ilerlemeye başladı, merhum Özal zamanın da da bunlar oldu
biliyorsunuz, karşılıklı yatırımlar ne zaman gündeme gelse, açık
söylüyorum gizli bir el devreye giriyor, gizli bir propaganda
kampanyası yapılıyor ve bu iş birliği engelleniyor. Engellenmek
isteniyor. Ne zaman bir Arap ülkesinin Türkiye'de yatırımı söz
konusu olsa hemen atılan başlık şu 'Araplar bizi arkamızdan vurdu.
Biz niçin bunlarla işbirliği yapıyoruz?' Bu tür, son derece çirkin
iddia hemen gazete manşetlerinde
kendisine yer buluyor.
Ne zaman bir Arap iş adamı Türkiye'de arzı endam etti, başlık şöyle 'Yeşil sermaye, İslamcı sermaye, Arap sermayesi' gibi ırkçı, dinci, ayrımcı, yeniden ayrımcı bir dil sahne alıyor. Bugün şu anda yapılan ulusal ve uluslararası basında art niyetli bir şekilde yürütülen bir kampanya işte bu kara propagandanın, bu sinsi propagandanın bir uzantısıdır. Bir kez daha Türkiye içinde ve Türkiye dışında belli çevreler Türkiye'nin dış politikasını sorgulamaya, eksen kaymasından bahsetmeye başladılar. Bugün bir kez daha manşetler yoluyla, köşe yazıları yoluyla, televizyon ekranlarından yapılan yorumlar yoluyla yürütülen kampanya asla ve asla bir tesadüfün eseri değildir. Bu kampanya Türkiye'ye ve hükümetimize yönelik uluslararası bir kampanyanın, bir kara propagandanın Türkiye içindeki uzantısıdır.''
ÜRETMEYEN İNSANLARI KİMSE YARGININ KARŞISINA ÇIKARIYOR MU?
Hayatın olduğu gibi siyasetin de bir risk olduğunu ifade eden
Başbakan Erdoğan, ''Eğer bu
riskleri alamazsanız başarıya asla ulaşamazsın'' dedi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Yoksa hiç çalışmayan, üretmeyen bu tür insanları kimse yargının
karşısına çıkarıyor mu? Çıkarmaz ama kim çalışıyor, onun başı hep
yargıyla derttedir. Yaşadığımız bu. Bir şey yaparsın karşına hep
onlar çıkar, onlar bilir. Bir tarafta onlarla mücadele edeceksin
bir tarafta da eser üreteceksin. Yaşadığımız bu ama biz bu ülkede
bir şeyler yapmaya mecburuz. Atalarımızın güzel bir lafı vardır,
'abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz'. Olay bu.
Sizin kişisel yaşamınızda şüpheler doluysa tabii ki hayatınız hep
korkuyla, şüpheyle geçecektir. Bizim öyle bir derdimiz yok, onun
için rahatız.''
''AMERİKA NE ALIYOR BİZDEN?''
Türkiye'nin bir dönem ihracatının yüzde 25'ini AB üyesi ülkelere
yaptığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şimdi bazıları diyor, 'Niye giriyoruz?' Peki kardeşim sen bu
ihracatını nereye yapacaksın? Sanayin o zaman ne olacak? Şu anda
işsizliği konuşanlar, bu işsizler ordusunun daha da katlanacağını
hiç düşünüyorlar mı? Bunun hesabını yapıyorlar mı? En yakınında
Avrupa'ya ihracat yapmayacaksın, nereye yapacaksın? Latin
Amerika'ya mı, Amerika'ya mı? Amerika ne alıyor bizden? Şu anda
Amerika'ya yaptığımız ihracata bak bakalım. Ne alıyor?
Bizim şu anda Rusya ile 35 milyar dolara kadar çıktı, kriz
sebebiyle 23-24 milyar dolara kadar düştü. Ama bizim hedefimiz
Rusya ile belki 100 milyar dolar. Biz Rusya ile bunu konuşuyoruz.
Ama bunu henüz Amerika ile konuşamadık ve istiyoruz ki oraya da
yüklü bir şekilde ihracat yapalım. Başkaları yapıyor. Çin yapıyor,
Türkiye niye yapmasın. Türkiye de yapar. Bizde bunu yapacak irade
var.''
SIRTIMIZI BÖLGEYE DÖNMEYECEĞİZ
Erdoğan, ''Biz sırtımızı hiçbir zaman hiçbir bölgeye veya ülkeye dönmeyeceğiz, olması gereken neyse biz onu yapacağız. Türkiye'ye yakışanı yapacağız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde kullandığımız İran'la ilgili oy, bu yaklaşımın bir neticesidir'' dedi.
KORSANLIK KARŞISINDA SUSMAYACAĞIZ
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz Brezilya'da Sayın Lula ile basın orada da bize sorduğunda
'Tahran'da attığımız imzaların arkasında duracağız' dedik. Bunu
yaptık. Hem çok boyutlu dış politikamızı barış temelinde
sürdüreceğiz hem de açık ve dürüst tutum takınmaya devam edeceğiz.
Bir yandan ülkemizin standartlarını yükseltmek için Avrupa Birliği
ile müzakereleri yürütecek, bir yandan da bölgesel barış, istikrar
için çabalarımızı yoğun bir şekilde sürdüreceğiz. Kim ne derse
desin, hangi kara propagandayı başlatırsa başlatsın, biz Orta
Doğu'daki devlet terörü, Akdeniz'deki korsanlık karşısında da susmayacağız. Şu anda
içeride de dışarıda da Türkiye aleyhine, hükümetimiz aleyhine kim
hangi emellere taşeronluk ederse etsin, biz bölgenin de kendi
halkımızın da refahı ve güvenliği için hakkı, hukuku, adaleti
savunmaya devam edeceğiz.
İÇE KAPANMA YOK
Önümüzdeki tercih çok nettir. Aktif bir dış politika, çok boyutlu bir dış politika yürütüp, Türkiye'yi büyütecek, ekonomiyi büyütecek, Türkiye'ye saygınlık kazandıracağız. Yoksa içimize kapanacak, gelişmelere duyarsız kalacak, bölgeye ilgisiz kalacak ve var olanla mı yetinecek, geriye mi gideceğiz? Hiç kuşkusuz biz birinciyi seçtik ve bu yolda devam ediyoruz. İçine kapanan bir Türkiye'nin hiçbir alanda ilerleme kaydetmeyeceğini yaşadık, gördük, acı şekilde tecrübe ettik.''
ERDOĞAN'DAN DOĞAN MEDYASINA AĞIR SUÇLAMALAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]Erdoğan, toplu açılış ve TOKİ anahtar teslim töreninde yaptığı
konuşmada, Doğan medyasına yüklendi. İsrail'in medya mensuplarına
yönelik saldırısına bu kesimden tepki gelmediğine dikkat çekerek
eleştirilerini şöyle sürdürdü:
SEN KİMİN AVUKATISIN
''Daha da acısını söylüyorum, bakın burası çok önemli. İsrail'de yayınlanan gazeteleri önünüze koyun, sonra Türkiye'deki birtakım malum gazeteleri o gazetelerin yanına koyun, inanın, lisan dışında hiçbir fark göremezsiniz. Çünkü bunlar taşeron. Bunlar taşeron. Köşe yazarlarının yorumlarını dinliyorsunuz, diyorlar ki, çok enteresan, 'İsrail'den bu yönetim gitmedikçe, Türkiye'de de AK Parti iktidarı değişmedikçe, Türkiye-İsrail ilişkileri değişmez. Sana yazıklar olsun, sen kimin avukatısın ya... Sen kimin avukatısın? İsrail'deki iktidarın mı veya İsrail'e gelecek yönetimin avukatı mısın? Yoksa ülkedeki iktidarın avukatı mısın? Kimin avukatısın? Eğer ortada bir yanlış varsa, bunu dürüstçe ortaya koyarsın. Yoksa dürüst ol dürüst. Samimi ol, ama bunlarda samimiyet yok ki. Bunlarda dürüstlük yok ki. Bunlar buradan nemalanıyorlar, buradan... Bunlar, Ortadoğu'daki bütün katliamları, bütün zulümleri, bütün hukuksuzlukları, tıpkı İsrail basını gibi, tıpkı İsrail destekli uluslararası basın gibi örtmeyi görev zannediyorlar.
İSRAİL'E NEDEN SESİNİZ ÇIKMIYOR
Hatırlayın, daha geçen sene Türkiye'de bir medya grubuna vergi cezası kesildi, 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diye dünyayı ayağa kaldırdılar. Bizim hükümetimizi basın düşmanı ilan ettiler, gittiler Amerika'da, Batı'da şikayetler yaptılar. Türkiye'yi her platformda şikayet ettiler. Peki şimdi neredesiniz? Neden İsrail'in basına uyguladığı şiddeti eleştirmiyorsunuz? Çünkü o gücü o zaman da gidip onlardan aldılar. Şu anda olan vergi cezası falan değil, resmen işkence yapılıyor gazetecilere, neden sesiniz çıkmıyor? Bir cümle yazıyorlar: 'İsrail yanlış yaptı'. Ardından, 'ama'... Burası çok enteresan. 'İsrail yanlış yaptı, ama' diye başlayıp İsrail'i haklı göstermek, mazur göstermek, hatta mağdur göstermek için kırk dereden kırk türlü su getiriyorlar.''
TERÖRLE MÜCADELE SÜRECEK
Danıştay'a kanlı bir saldırı yapıldığını, faturasının hükümete
kesilmek istendiğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları
kaydetti:
''Bu sefer olmadı, takke düştü, kel göründü. Bu sefer iyot gibi
açığa çıktılar. Kirli oyunları ellerinde kaldı. Aynı şekilde biz
milli birlik ve kardeşlik projesini ortaya koyduk, 'anneler
ağlamasın, gençler ölmesin' dedik. 'Bin yıllık kardeşliğimizin
arasına nifak tohumları ekilmesin' dedik. 'Türkiye'nin enerjisi,
kaynakları çarçur olup gitmesin' dedik. Hemen devreye taşeron terör
örgütü girdi. Kanlı saldırılarla, kanlı eylemlerle süreci
bulandırmaya, güya bizi hedeflerimizden vazgeçirmeye
niyetlendi.
Bakınız, Osmaniye'de askeri lojmanlara saldırdılar, bir üst
teğmenimizin eşini Pınar Akdağ hanımefendiyi kaybettik,
katlettiler. Tunceli'de hastaneden dönen otobüse saldırdılar, 13
askerimizi yaraladılar, bu saldırıda otobüs şoförünün 10 yaşındaki
oğlu da yaralandı. Şemdinli'de 1 askerimiz şehit oldu, Tokat'ta
helikopter kazasında 3 askerimizi, Mardin'deki kazada 1 askerimizi
şehit verdik. Bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum. Onlara da eyvallah etmedik, etmeyeceğiz.
Bir yandan terörle mücadeleyi kesintisiz sürdürecek, bir yandan da
o istismarcılara inat, taşeronlara inat, o kökü dışarıda, eli kanlı
örgütlere inat biz kardeşliğimizi yüceltecek, bu oyunu da
bozacağız.''
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARI
1982 anayasasında kapsamlı bir değişiklik yaptıklarını, Anayasa'da
en demokratik değişimi gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan,
ittifaklar yapıldığı, buna karşı duruş sergilendiğini söyledi.
Erdoğan, ''Çok enteresan. Bakın nasıl ittifak ediyorlar hepsi.
Kimin kiminle ittifak ettiğini gördünüz. Oy kullanmaya bile
gidemediler. İradesini kullanamadılar, çünkü liderleri onlara
güvenmiyordu. Olur ya, kulübenin içine girersiniz, orada farklı bir
şey yaparsınız. Güvenmediler bunlara. Hale bakın, bundan demokrasi
olur mu?'' diye sordu.
Bunun ''totaliter, otoriter bir rejim'' olduğunu ifade eden
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Çünkü seni kontrol etmem için oraya girmeyeceksin, oyunu
kullanmayacaksın. Ne oldu milli irade? Parlamentoda, Meclis
Başkanının arkasında 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'
yazar. Ve değiştirilemez maddelerden bir tanesidir. Madem egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir, buyurun Meclisten geçti, şimdi
millete gitmek istiyoruz. Niçin millete güvenmiyorsunuz, neden
milletten kaçıyorsunuz? Kaçmayın. Değiştirilemez maddeyi işte
bunlar bu uygulamayla adeta değiştiriyorlar. Biz 'millete gidelim'
diyoruz, onlar diyor ki, 'hayır biz millete gitmeyiz'. Nereye
gidersin? 'Biz ana muhalefet mahkemesine gideriz' diyorlar. Çünkü,
Anayasa Mahkemesinin adı maalesef bunlar tarafından şu şekilde
değiştirildi: ana muhalefet mahkemesi. Ne zaman sıkışsalar oraya
gidiyorlar. Parlamentoyu, yasama organını hiçe sayıyorlar, doğru
oraya... 'Hadi millete gidelim'. Oraya da gitmiyorlar. Neden?
Millete saygıları yok. Milletten korkuyorlar. Milletten kaçıyorlar.
Çünkü millete gitseler ne olacağını biliyorlar. Yalanla, iftirayla,
hırçınlıkla TBMM'de bu girişimin önünü kesmek istediler.''