Erdoğan çok kararlı konuştu!
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan Ulusa Sesleniş konuşması yaptı. Ana maddesi açılımdı. Hem açılımı anlattı, hem muhalefete yüklendi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş''
konuşmasında vatandaşlara seslendi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Terörü meşru bir yol
olarak görenlerle, bu uğurda masum insanlarımızın canlarına
kastedenlerle bizim bir işimiz olamaz'' dedi ve 'bedeli ne olursa
olsun sonuna kadar gideceğiz' diye konuştu.
Muhalefeti de eleştirdi ve "Kim aksini söylüyorsa gerçeğe
sırtını dönüyor. Türkiye bu ağırlığı daha fazla sırtında
taşıyamaz. Türkiye bu kan kaybıyla geleceğe yolculuğunu
sürdüremez.'' dedi.
Millet olma ateşini asla söndürmediklerini vurgulayan Erdoğan,
şunları söyledi:
''Şimdi hepimiz yavaş yavaş aynı kavilde toplanıyoruz. Öfkeler
dinsin, kırgınlıklar unutulsun, o kucaklaşma günü gelsin diyoruz.
Eksik olan tamamlansın, yanlış olan düzeltilsin, aramızda
hakkaniyet tesis edilsin diyoruz.
Terörü meşru bir yol olarak görenlerle, bu uğurda masum
insanlarımızın canlarına kastedenlerle bizim bir işimiz olamaz.
Terörü ilk gün nasıl bir hissiyatla lanetlemişsek, bugün de aynı
hissiyatla telin ediyoruz. Ancak çeyrek asırdan fazla bir zamandır
kanayan bu yaranın kangrene dönüşmesine, Türkiye'yi esir almasına
da asla izin veremeyiz. Düşmanca duyguların, asabi ön yargıların
yerini, diyaloğun, muhabbetin ve kaynaşmanın alacağı yeni bir tarih
sayfası açmak zorundayız. Büyük acılar yaşadık, bu ülkenin
gencecik fidanlarını böyle vahim bir yanlışa kurban verdik.''
''Herkesin başını iki elinin arasına alıp bu ağır
bedeli iyice düşünmesi lazım'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
''Bunu, bu ülkeyi seven herkesin istisnasız olarak yapması
gerekmez mi? Artık tek bir evladımızı bile bu büyük
yanlışın ellerine bırakmamak; analara, çocuklara bu acıları bir
kere daha yaşatmamak için bir yol, bir yordam bulmamız gerekmez mi?
Kim aksini söylüyorsa gerçeğe sırtını dönüyor.
Türkiye bu ağırlığı daha fazla sırtında taşıyamaz. Türkiye bu kan
kaybıyla geleceğe yolculuğunu sürdüremez.''
''BU BİR SEVGİ, BARIŞ, KARDEŞLİK AÇILIMIDIR''-
Başbakan Erdoğan, 'Demokratik açılım' adıyla başlattıkları bu
sürecin aslında çok yönlü bir 'Milli Birlik' süreci olduğuna işaret
ederek, ''Çünkü bu mesele bir millet meselesidir, bir devlet
meselesidir. Bu açılımın konusu sadece terör de değildir;
ülkemizin esenliğinin, insanlarımızın kardeşliğinin önündeki her
engel bu açılımın konusudur. Bu açılım bir sevgi
açılımıdır, bir barış açılımıdır, bir kardeşlik açılımıdır. Bu
toplumsal bir tazelenme açılımıdır, bilinçlenme açılımıdır'' diye
konuştu.
''TEK BİR İNSANIMIZ BİLE KENDİNİ İKİNCİ SINIF VATANDAŞ
HİSSETMESİN''
Erdoğan, ülkede yaşayan herkesin, temel hak ve özgürlüklerine
tartışmasız biçimde sahip olmasını istediklerini de vurgulayarak,
şöyle devam etti:
''Sorun alanları minimize olsun istiyoruz. Bu ülkede yaşayan
herkes, devletine inansın ve güvensin, demokrasi içinde kendini
güvende hissetsin istiyoruz. Bu ülkede millet iradesini
perdeleyen, milli iradeye ipotek koyan hiçbir karanlık güç olmasın
istiyoruz. Bu ülkede yaşayanlar, kazananlar ve kaybedenler
diye ikiye ayrılmasın, bu ülkenin kaynakları adaletle paylaşılsın
istiyoruz.
Her insanımız kendini özgürce ifade edebilsin, diline, düşüncesine,
inancına, hissiyatına prangalar vurulmasın istiyoruz. Bu
ülkede tek bir insanımız bile kendini ikinci sınıf vatandaş
hissetmesin, mahrum olmasın, mahzun olmasın, mazlum olmasın
istiyoruz. Bu ülkenin mahrumiyet bölgeleri olmasın,
yatırımlar her köşeye ulaşsın, işsizler işe kavuşsun, evine ekmek
götürsün, ocaklar şenlensin istiyoruz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye kayıp yıllarına
yenilerini eklemesin, daha fazla can, daha fazla kan kaybetmesin
diye çaba gösterdiklerini belirterek, ''İşte onun için milli birlik
projesiyle demokratik açılım sürecini sürdürüyoruz. Buna perde
çekenler, perde koyanlar var. Onu da gidermek için olayı milletin
vekillerinin olduğu yere taşıyoruz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında bütün çocukların
ülkeleriyle gurur duymasını, geleceğe aynı umut ve heyecanla
bakmasını istediklerini belirtti.
Ülke kaynaklarının mutlu ve müreffeh bir geleceğin inşası için
kullanılmasını istediklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Eksik olan neyse birlikte bulalım, tamamlayalım istiyoruz. Yanlış
olan neyse irademizi koyalım, düzeltelim diyoruz. Bu ağır
tecrübenin muhasebesini hep birlikte yapalım, Türkiye'nin önünü
açalım diyoruz. Türkiye, kayıp yıllarına yenilerini eklemesin, daha
fazla can, daha fazla kan kaybetmesin diyoruz. İşte onun için Milli
Birlik projesiyle demokratik açılım sürecini sürdürüyoruz.
İnsanlarımız arasında yıkılan gönül köprüleri varsa, bunları
yeniden inşa edeceğiz. Bu ülke hepimizin, bu ülkeyi huzura
kavuşturmak, bu ülkeyi barışa kavuşturmak hepimizin boynunun
borcudur. Hükümet olarak biz bir adım attık, bedeli ne olursa olsun
kararlılıkla sonuna kadar gideceğiz. Ancak bu sürecin başarısı için
herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Bu ülkenin siyasetçileri de
aydınları da bilim insanları da sanatçıları da kanaat önderleri de
sivil toplum öncüleri de üstlerine düşeni yapacaklar. Yapanlar var,
bu açılıma samimiyetle sahip çıkanlar, açık yüreklilikle bu
memleket meselesine katkı yapanlar var.''
''HÜKÜMET ADIMINI ATTI''-
Erdoğan, sürece katkıda bulunanlara, şükranlarını, kendisi ve
millet adına teşekkürlerini ileterek, ''Ama yapmayanlar da
var maalesef. Bu ülke meselesine layıkıyla sahip çıkmayanlar da
var. Ortada bir sorun var mı kardeşim, var. Öyle
ise bu sorun için, bunun ortadan kaldırılması için sadece hükümet
mi çalışacak. Hükümetin dışında buna katkıda bulunması gerekenler
olmayacak mı?'' diye konuştu.
Hükümetin gerekli adımı attığını, koordinatör bakanı tayin
ettiğini, siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle,
akademisyenlerle, medya temsilcileriyle, bu alanda söyleyecek sözü
olan her kesimle görüşme gayreti içerisinde olduğunu belirten
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ama bir de buna perde çekenler, perde koyanlar var. İşte
onu da gidermek için olayı milletin vekillerinin olduğu yere
taşıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne. Ne olursa
olsun orada da adımımızı atacağız, söyleyecek sözü olanlar varsa
onlarda orada söylesinler, çünkü ondan sonra süreci 780 bin
kilometrekarelik vatan topraklarında sürdüreceğiz, halkımızla
bütünleşerek sürdüreceğiz.''
''SÜRECİ PROVOKE, TAHRİK ETMEYE YELTENENLER DE
VAR''
''Tabii ki daha da üzücü olan bu birlik beraberlik açılımını
kösteklemeye, aklıselimi ortadan kaldırmaya, hatta süreci provoke
etmeye, tahrik etmeye yeltenenler de var. Maalesef
yaptıklarıyla, hal ve tavırlarıyla, söyledikleriyle bu süreci
baltalayanlar da var'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''İşi şova dökenler, bu ülkenin yıllar yılı yaşadığı acıları
istismar edenler; öfkeleri, nefretleri, ön yargıları kışkırtanlar
da var.
Herkesi aklıselim çerçevesinde hareket etmeye, sağduyulu
davranmaya, bilinçli olmaya davet ediyorum. Türkiye meselelerinin
üstüne cesaretle gidemediği için hem çok vakit kaybetti, hem de çok
ağır bedeller ödedi. Türkiye, nice nesillerini, çözülmeyen,
çözülemeyen bu kronik meselelerine kurban etti.
Ülkemizin kalkınması, refahı, ilerlemesi için gayret göstermesi
gereken nice neslimiz, bu sıkıntıların cenderesinde zayi olup
gitti. Onları dünya gerçekleriyle ve Türkiye'nin
ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yetiştirip ülke hizmetine
kazandırabilseydik bugün ülke olarak çok başka yerlerde
olabilirdik. Artık boşa harcanacak tek bir günümüzün, feda
edilecek tek bir insanımızın olmadığını kavramak
durumundayız.''
''ÇOCUKLARI EN İYİ ŞARTLARDA YETİŞTİREREK''-
Çocukları en iyi şartlarda yetiştirerek, ülkenin yarınlarına
hazırlanması gerektiğine işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları
söyledi:
''Bunu başarabilirsek, Türkiye'nin geleceğine en büyük yatırımı
yapmış oluruz. Çocuklarımızı en iyi şartlarda yetiştirerek,
ülkemizin yarınlarına hazırlamalıyız. Bunu başarabilirsek,
Türkiye'nin geleceğine en büyük yatırımı yapmış oluruz.
Bakınız bu ay, üniversitelerimizde 2009-2010 akademik yılı,
törenlerle başladı. Yıldız Teknik Üniversitesinin, Kırşehir Ahi
Evran Üniversitesinin, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin ve
Erzurum Atatürk Üniversitesinin açılış törenlerine bizzat katılarak
bu gerçeği bir kere daha yakinen müşahede ettim.
İzmir 9 Eylülde de bunu gördüm. Bizim çocuklarımız, bizim
gençlerimiz, bu ülkenin geleceğinden umutlu olmamız için gereken
her türlü haslete fazlasıyla sahipler. Yeter ki biz onlara huzurlu
ve istikrarlı bir Türkiye sunabilelim. Yeter ki onlara gerekli olan
imkanları ve altyapıyı sağlayabilelim.
Göreve geldiğimiz günden bu yana, bu ülkenin, üniversitesiz tek bir
şehri kalmasın diye ısrarla gayret göstermemizin nedeni işte budur.
Gençlerimizin önüne, daha bilgili, daha donanımlı, daha özgür, daha
özgüvenli şahsiyetler haline gelebilecekleri imkanları
koyabilirsek, bugün uğraştığımız sorunların hiçbiriyle gelecekte
uğraşmayız.
Unutmayın 10 öğrenciden birinin üniversiteye girebildiği günlerden
hamdolsun bu günlere geldik. Artık şimdi bu oran çok daha
fazlasıyla yükselmiş vaziyette, çok mesafe aldık. Artık iller
arasında üniversiteye girme için göç oranları düştü.''
TÜRKİYE DÜNYANIN YILDIZI
''Mutlaka dikkatinizi çekiyordur, ekranlar aracılığıyla gerçekleşen
bu buluşmalarımızda, Türkiye'nin dış ilişkilerine, dünya vizyonuna
özel bir ağırlık ve yer veriyorum'' diyen Erdoğan, şunları
kaydetti:
''Bunun sebebi, Türkiye'nin son yıllardaki büyük atılımının
en temel dinamiklerinden birinin dış politikamız olduğuna dair
inancımdır. Yurt dışına çıkanlarınız mutlaka müşahede
etmiştir; dışarıdan bakıldığında Türkiye bugün dünyanın yükselen
yıldızları arasında yerini çoktan almış durumdadır. Dinamik, öz
güveni yüksek, sözünü dinleten, ağırlığını hissettiren, hem kendi
meseleleriyle, hem dünya meseleleriyle yüzleşme cesaretini
gösterebilen bir ülke haline geldik.
Memnuniyetle ifade edeyim ki bu aktif dış politika vizyonu,
uluslararası itibarımızı her geçen gün arttırıyor. Bunun yanında
bölgesel meselelerin çözümü ve komşularımızla ilişkilerimiz
açısından da çok memnuniyet verici bir dönem arz ediyor.''
Başbakan Erdoğan, Ekim ayının bu anlamda çok önemsedikleri birçok
gelişmenin bir arada yaşandığı çok verimli bir ay olduğuna işaret
ederek, şöyle devam etti:
''6-7 Ekim tarihlerinde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurulunun Yıllık Toplantısı'na, 54 yıl aradan sonra
ikinci kez İstanbul'da ev sahipliği yaptık.
200 ülkeden yaklaşık 15 bine yakın ziyaretçi, bu toplantılar için
ülkemize geldi, hafta boyunca dünya ekonomisinin nabzı İstanbul'da
attı. Küresel krizle ilgili son gelişmeler bu toplantılarda
tartışıldı ve tarihe İstanbul Kararları olarak geçecek son derece
önemli kararlar yine bu toplantılarda alındı. Bu toplantıların
yapıldığı Kongre Merkezi'nin yapımını 13 ay gibi çok kısa bir süre
içinde tamamladık. Böylece, daha pek çok önemli uluslararası
zirveyi gerçekleştirebileceğimiz çok güzel bir eseri İstanbul'a
kazandırdık.''
Erdoğan, Akdeniz Parlamenter Asamblesi'nin dördüncü Genel Kurul
Toplantısı'nın da 23 Ekimde yine İstanbul'da yapıldığını
anımsattı.
Başbakan Erdoğan, ''Son yıllarda ülke olarak üst düzeyde pek çok
uluslararası zirve ve toplantıya ev sahipliği yapmanın onurunu ve
gururunu yaşıyoruz. Bütün bunlar Türkiye'nin artan uluslararası
itibarının önemli göstergeleridir'' diye konuştu.
TÜRKİYE, ERMENİSTAN VE AZERBAYCAN-
Erdoğan, bu ay boyunca, başta yakın komşular olmak üzere,
''pek çok dost ülke'' ile çok yararlı diplomatik
temaslarda bulunduklarını hatırlatarak, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
''Bu ülkelerle önümüzdeki döneme ilişkin inşallah çok hayırlı
kararlara imza attık. Biz bütün komşularımızla dostane ilişkiler
geliştirmenin, ortak menfaatler doğrultusunda güçlü iş birliği
imkanları geliştirmenin gayreti içindeyiz. Geçmişten gelen
anlaşmazlıkları da tatlıya bağlamanın, tarihte asırlar boyunca
ahenk içinde yürüyen dostluk ve kardeşlik ilişkilerini yeniden
canlandırmanın arayışı içindeyiz.
Hiçbir komplekse kapılmadan barışçı adımlarımızı atıyoruz.
Bildiğiniz gibi uzun süredir devam eden temasların ardından 10
Ekimde Ermenistan ile ilişkilerimizin normalleşmesine yönelik
olarak resmi protokoller imzalandı.
Hemen ardından 14 Ekimde Ermenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan
Bursa'ya gelerek Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte iki ülke
arasındaki milli futbol müsabakasını izlediler. Bizim temennimiz
iki ülke arasındaki geçmişten gelen anlaşmazlıkların tarihçilere,
bilim adamlarına bırakılması ve iki ülkenin komşuluk çerçevesinde
ilişkilerini iyileştirmeye yönelmeleridir.''
''KIŞKIRTMAK İSTEYENLER VAR''-
Böyle bir gelişmenin, hem bu iki ülke için, hem de bölgedeki diğer
ülkeler için hayırlı olacağı kanaatini taşıdıklarını vurgulayan
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun da
diyalog yoluyla aşılmasını istiyoruz. Sürecin başından beri
Azerbaycan'ın menfaatlerini kendi menfaatlerimiz gibi gördük, her
zeminde aynı hassasiyetle savunduk. Maalesef hem bizim ülkemizde
hem de Azerbaycan içinde, bu meseleyi hakkaniyetten uzak bir
tavırla istismar edenler, yalan yanlış bilgilerle iki ülkeyi
birbirine karşı kışkırtmak isteyenler var.
Bizim Azerbaycan ile ayrımız gayrımız yok, olamaz da. Her vesileyle
söylüyorum, biz Azeri kardeşlerimizin meselelerini kendi meselemiz
gibi görüyoruz.''
Erdoğan, 14 Ekimde heyet olarak kendisini ziyarete gelen Azeri
milletvekillerine de Mayıs ayında Azerbaycan Meclisi'nde söylediği
her şeyin bugün de arkasında olduğunu bir kere daha ifade ettiğini
söyledi.
''GEÇEN YÜZYILDAN KALAN MESELELERİ...''-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bu ay içinde Azerbaycan'ı
ziyaret ederek gelişmeleri birinci elden Azeri yönetimiyle ve
halkıyla paylaştığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları
söyledi:
''Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkiler Komisyonumuz
da Bakü'ye gitti ve Bakü'de bir dizi görüşmelerde bulundular. Bizim
Azerbaycan'ın menfaatlerine halel getirecek bir girişim içinde
olmamız, böyle bir şeye izin vermemiz mümkün değildir.
Dünyanın bugünkü gidişatı içinde bölgemizde anlaşmazlıkları çözmek,
ilişkileri geliştirmek, her alanda iş birliği içinde olmak bütün
ülkelerin menfaatinedir. Geçen yüzyıldan kalan meseleleri bugünden
sonra da sürdürmek imkanı yoktur, bugünün dünyası buna müsaade
etmiyor. Bu gerçeği herkesin anlaması, bilmesi lazım. Bu barışçı
süreci, bu çözümden yana süreci herkesin desteklemesi, istismar
etmemesi lazım.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, nükleer silahların tamamen ortadan
kaldırıldığı bir dünyada yaşamak istediklerini belirterek, ''Burada
bizim anlam veremediğimiz nokta; İran'ın nükleer programına yönelik
eleştirileri yapanların aynı silahları kendi ellerinde bulundurmaya
devam ediyor olmalarıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında vatandaşlara
seslendi.
Türkiye'nin bulunduğu bölgeye, bu ay içinde önemli açılımlar
getireceğine inandıkları çok yararlı temasları olduğunu anımsatan
Erdoğan, şunları söyledi:
''Suriye ile her gün iyiye giden ilişkilerimiz bu ay içinde iki
ülke arasında karşılıklı olarak vizelerin kalkması ve sınırların
açılmasıyla çok daha farklı bir boyut kazandı. İki ülke arasında bu
sıcak bağların gereği olan temaslar süreklilik kazandı. Bu ay
içinde ben de Suriye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Turkmani ile
İstanbul'da bir araya geldim. İki ülke arasındaki yakın ilişkiler
dünyaya örnek olacak bir olgunlukta devam ediyor, her geçen gün
ivme kazanıyor.''
Erdoğan, buna benzer bir süreci bir diğer güney komşu Irak ile de
başlattıklarını belirterek, şöyle devam etti:
''15 Ekimde 9 bakan arkadaşım, milletvekillerimiz, iş adamlarımız
ve bürokratlarımızla birlikte Irak'a tarihi bir ziyarette bulunduk.
Tıpkı Suriye ile olduğu gibi enerjiden güvenliğe, sağlıktan
eğitime, tarımdan ulaşıma, sanayiden ticarete kadar hemen her
alanda iş birliği imkanlarını geliştirecek tam 48 mutabakat
muhtırasına imza attık.
Irak Başbakanı Sayın Maliki ile birlikte başkanlık ettiğimiz, ortak
bir kabine toplantısı yaptık. Irak Cumhurbaşkanı Sayın Talabani ve
yardımcılarıyla bir araya geldik, yararlı görüşmelerde
bulunduk.
Şimdi benzer bir stratejik iş birliği sürecini Kuzey komşumuz Rusya
ile de başlatmak için karşılıklı olarak hazırlıklarımızı
sürdürüyoruz. Bu güzel gelişmeler sadece ülkelerimize kazanımlar
sağlamayacak, bölgemizde barışın zeminini de
güçlendirecektir.''
PAKİSTAN ZİYARETİ-
Pakistan ve İran'a yaptıkları ziyaretlerin de bu çerçeve içinde
değerlendirilebileceğine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
''24 Ekimde başlayan gezimizin ilk durağı olan Pakistan, bizim
öteden beri çok iyi ilişkiler içinde olduğumuz dost ve kardeş bir
ülke. Milletimiz, istiklal mücadelesi sırasında Pakistan halkının
verdiği desteği hiçbir zaman unutmayacaktır. Pakistanlı kadınların
çeyizlerini, altınlarını satmak suretiyle bize verdiği desteği
hiçbir zaman unutmayacaktır. Bu ziyaretimizin iki ülke arasındaki
iyi ilişkileri daha da ileriye taşıyacak hayırlı sonuçlar
doğuracağına olan inancımı burada özellikle vurgulamak
istiyorum.
Oraya da yine 5 bakan arkadaşım, milletvekili arkadaşlarımız, 100'ü
aşkın iş adamımız, bürokratlarımız hep birlikte gittik, orada da
birçok görüşmeler yapıldı. Orada bulunduğumuz süre içinde başta
Cumhurbaşkanı Zardari ve Başbakan Gilani olmak üzere birçok
Pakistanlı yetkiliyle görüşme imkanı bulduk.''
Erdoğan, temasları sırasında, bölge barışı, küresel kriz ve diğer
dünya meseleleri hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını ve
ülkeler arasındaki ilişkileri çok yönlü olarak daha da geliştirmek
konusunda fikir birliğine vardıklarını ifade etti.
Pakistan Senatosu ve Ulusal
Meclisi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, bölgesel ve küresel
barışın tesisi konusundaki hassasiyetleri ifade etme imkanı
bulduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İş adamlarımız da Pakistan iş çevreleriyle bir araya gelerek çok
değerli bağlantılar kurdular. Bu arada Pakistanlı dostlarımız bize
bir jest yaparak Türk iş adamlarından bundan böyle vize
istenmeyeceği kararını bu ziyaret sırasında açıkladılar.
Ziyaretimiz boyunca çok sıcak, çok dostane şekilde misafir edildik,
iki ülke arasındaki güçlü dostluk bağlarını bir kere daha
hissettik.''
İRAN ZİYARETİ-
Erdoğan, Pakistan ziyaretinin ardından İran'a geçerek orada da aynı
sıcak, aynı dostane yakınlık içinde temaslarda bulunduklarını
kaydetti.
Bölgedeki iki büyük ve güçlü ülkenin temsilcileri olarak, başta
bölgesel meseleler olmak üzere dünya meseleleri hakkında karşılıklı
fikir teatisinde bulunduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle
devam etti:
''Başta Dini Rehber Sayın Hamaney ve Cumhurbaşkanı Sayın
Ahmedinejad olmak üzere, Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı kardeşim Sayın
Rahimi olmak üzere diğer İranlı yetkililerle aynı zamanda Meclis
Başkanı Sayın Ali Berjani ile her konuda çok yararlı temaslarımız
oldu.
İran ile her geçen gün gelişen ekonomik ve ticari ilişkilerimizi
daha iyi seviyeye taşımak için yeni açılımlar geliştirdik. İran
Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı Rahimi ile beraber bakan arkadaşlarım
İran Sanayi ve Ticaret Odası'nda yaklaşık 350?400 Türk ve İranlı iş
adamına hitap etme fırsatını bulduk.
İran'la ikili ticaret hacmimizi 2011 itibarıyla biz 20 milyar dolar
diye düşünmüşken, değerli muhatabımın, 'Niye bunu 30 milyar dolara
çıkarmayalım' demesi üzerine 30 milyar dolarlık 2011 sonu
itibarıyla bir hedefi kendimize belirledik ve bu konuda çalışmayı
da karşılıklı olarak süratle başlattık.''
''HİÇ KİMSE DE İKİRCİKLİ
DAVRANMAMALIDIR''-
Erdoğan, buradaki temaslarında, dünya gündeminin en önemli tartışma
konularından Orta Doğu'da barışın tesisi, enerji politikaları,
terörle mücadele, nükleer silahlanma gibi konuları bütün
boyutlarıyla ele aldıklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, İran'ın nükleer programıyla ilgili tartışmalarda
üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını bir kere daha ifade
ettiklerini anımsatarak, şunları söyledi:
''Bizim bu konudaki tavrımız açık ve nettir. Biz nükleer
silahlardan tamamen arındırılmış bir bölgede yaşamak istiyoruz.
Nükleer silahların tamamen ortadan kaldırıldığı bir dünyada yaşamak
istiyoruz. Burada bizim anlam veremediğimiz nokta; İran'ın nükleer
programına yönelik eleştirileri yapanların aynı silahları kendi
ellerinde bulundurmaya devam ediyor olmalarıdır. Yapılması gereken
bu arındırma adımlarını topyekun atmak, nükleer silahlardan tümüyle
vazgeçmektir. Dünyaya barış getirecek olan tavır budur, çözüm
budur.
Bu tavsiyede bulunanlar, bu emredici bu yaptırımları isteyenler
önce kendileri bundan vazgeçmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bu
fikrimizi İranlı dostlarımızla, kardeşlerimizle de paylaştık.
İnsanlığın rahata, huzura, esenliğe kavuşması için, dünyaya barışın
egemen olması için herkes üstüne düşeni samimiyetle yapmalıdır. Bu
konuda hiç kimse de ikircikli davranmamalıdır. Bugün dünyada
kanayan bütün yaraların temelinde bu samimiyetsizlik vardır. Bir
tarafta aklın ve insafın kabul edemeyeceği saldırganlıklara imza
atıp, diğer tarafta barıştan yana görünmek inandırıcı
değildir.''
''SİLAH SANAYİNE HARCANAN PARA NEDİR?''-
''Acaba bugün dünyada silah sanayine harcadığımız para nedir'' diye
soran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bunun hesabını yapmamız lazım. Öbür tarafta fakir, garip
insanlara karşı eğitim, sağlık vesaire, bu alanlarda yaptığımız
harcamaların acaba miktarı nedir. İnsanlığın geleceği için her
ülke, her yönetim, her toplum kendisi gibi olmayana tahammül etmeyi
de öğrenmek, bu kararlılığa sahip olmak mecburiyetindedir.
Türkiye olarak barıştan ve çözümden yana tutumumuzu bundan sonra da
samimiyetle, kararlılıkla, cesaretle sürdüreceğiz.''
Başbakan Erdoğan, çok yoğun diplomatik temaslarla geçen Ekim ayı
boyunca, Makedonya Cumhurbaşkanı İvanov'u, Bosna Hersek
Cumhurbaşkanlığı Konseyi Boşnak Üyesi Slajdziç'i, Finlandiya
Başbakanı Vanhanen'i, Gürcistan Başbakanı Gilauri'yi, Yunanistan
Başbakanı Papandreou'yu ve Slovakya Başbakanı Fitzo'yu da
Türkiye'de misafir ettiklerini anımsattı.
''TÜRKİYE BÖLGE İÇİN DE BİR ŞANSTIR'-
Dış politikadaki bu yoğun takvimin, Türkiye'nin hem bölgesel ve
küresel meselelerdeki açılımlarının, gayretlerinin, dinamizminin
açık göstergesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle
tamamladı:
''Bu tablo, Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülke için olması
gereken tablodur. Türkiye huzur ve istikrarıyla, büyük ekonomik
potansiyeliyle, tarihi ve kültürüyle bölge için de bir şanstır.
Bunu bütün dünya da bugün kabul etme noktasına gelmiştir.
Yarınların Türkiye için bugünlerden çok daha büyük güzellikler vaat
ettiğine bütün samimiyetimizle inanıyoruz. Bugün yaşadığımız
zorlukları da elbet aşacak, birbirimize inanıp güvenerek bize
yakışan medeniyet seviyelerine adım adım yeniden yükseleceğiz. Bu
umut ve heyecanla sözlerime son veriyor, sizlere sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.''