Başbakan Erdoğan, CHP'yi bu kez Sözcü'nün manşetiyle
vurdu!. Erdoğan, kayırmacılık anlamına gelen asabiyeti sinirlilik
olarak anlayan gazeteyle dalgasını geçti.
Terör sorununda CHP'nin baltayı taşa vurduğunu, daha
millet nedir ulus nedir bilmediklerini söyleyen
Erdoğan, Erdoğan, İmralı'daki görüşmeler
konusunda tarafların açıklamalarında daha dikkatli olmalarını
istedi.
Erdoğan, 24 TV'de Mustafa Karaalioğlu, Fehmi Koru,
Sibey Eraslan ve Beril Dedeoğlu'nun sorularını cevapladı. İmralı
görüşmeleriyle ilgili konuşan Erdoğan, terörün bitmesi için
çalıştıklarını, bu konudaki en önemli şartlarının örgütün silah
bırakması olduğunu söyledi. Silah bırakanların başka ülkelere
gidebileceğini ve bunların peşine düşmeyeceklerini anlatan Erdoğan,
bu konudaki taahütlerini yerine getireceklerini kaydetti.
"ÇÖZÜM SÜRECİNDE KESİNTİ YOK"
İmralı'daki görüşme sonrası, süreçte durgunluk yaşandığı
yorumları üzerine, olaya Kürt
değil
terör meselesi olarak bakılması gerektiğini söyledi. Şu anda
bir çözüm sürecinin içerisinde olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle
devam etti:
''Bizler, bu çözüm sürecinin içerisinde her türlü enstrümanı
kullanmaya hazırız. Bu süreçte en ufak bir kesinti düşünmüyoruz.
Ana muhalefet partisinin
'biz bu işi çözmek istiyoruz ama
iktidar yaklaşmıyor' sözleri dürüstçe ifade edilen sözler
değil. Nitekim geçenlerde milletvekillerinin yaptıkları açıklamayla
baltayı taşa vurdular. Anlayış bunlarda bu. Bunlar daha millet
nedir, ulus nedir, kavramı bilmiyorlar. Önce bunları öğrenmeleri
lazım. Biz kalktık milletin tanıtımını yaptık. Bunlar bunu
öğrenemedi. T
ıpkı asabiyetin tanımını öğrenemedikleri gibi.
Bunu da öğrenecekler yavaş yavaş.
BDP'Lİ VEKİLLERE AKLISELİM UYARISI
İmralı ile yapılan görüşmelerle ilgili bir soru
üzerine Başbakan Erdoğan, ''Şu tarihte heyet gidecek diye
belirlenmiş herhangi bir şey yok'' yanıtını verdi.
''Siz engellemişsiniz gibi bir kanaat var. Ahmet Türk
yeniden gidecekti'' ifadesi üzerine de Erdoğan, ''Bu işin belli bir
süresi söz konusu değil. Bu konuda bizler istişaremizi yapıyoruz.
Ne zaman gidilmesi gerekirse bu konuda gerek Milli İstihbarat
Teşkilatımız, gerekse Adalet Bakanlığımız bu konuda, bu işi karara
bağlayıp, gitmesi uygundur veya değildir. Bu bir süreç. Oradaki
istatistiki eğri, sosyolojik olarak hatta psikolojik olarak neyi
gerektiriyorsa, biz de buna göre adım atmak zorundayız.
Eğer o nabzı iyi tutamazsak, bu defa nabız tamamen onların
elinde kalıp ters tepebilir. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. İlla da
tabii bu iki kişinin gideceği anlamına gelmez. Kiminle, aklıselimle
bu iş gidecek. Buna bakmak durumdayız. Eğer buradan gelen şeyler
geri döndüğünde farklı olarak dönüyorsa, bu bir tahrike
dönüşüyorsa, o zaman tabi ki biz aynı şekilde bu yola devam
edemeyiz'' diye konuştu.
O SÖZLERE ÇIKIŞTI
Paris'te öldürülen 3 PKK'lının cenaze töreninde söylenen
''Barışı savunduğunu iddia eden Başbakan benim Kürt kardeşlerimi
bombalıyor'' sözüne de değinen Erdoğan, şunları ifade
etti:
''Ben Kürt kardeşlerimi nasıl bombalarım? Biz teröristi
bombalıyoruz. Neredeki? İnlerindeki teröristi
bombalıyoruz. Biz, inlerindeki teröristi bombalarız. Niye?
O geliyor polisimi arkasından şehit ediyor, kızlarımızı arabasında
giderken tarayarak öldürüyor. Birçok yerde bakıyorsunuz 20 tane 30
tane vatandaşımı tarayarak öldürüyor. Yeri geliyor askerimi,
polisimi öldürüyor. Silahların bırakılması demek operasyonların
bitmesi demektir. Buna da biz varız. Diyorlar ki 'farklı bir ülkeye
gidilse ne olur. Burada bize teminat verilir mi'? 'Evet, buna da
hazırız' diyoruz. Elimizden geleni sonuna kadar yaparız.''
"ANA DİLDE SAVUNMA HAKKI"
''Dağ kadrosunun tasfiyesi hakkında ne
diyeceksiniz?'' sorusuna karşılık Erdoğan, elinden gelen
bütün güvenliği bu noktada temin edeceğini, geçmişte yanlışlar
yapılmış
olabileceğini, ancak kendilerinin taahhütlerini yerine
getireceklerini dile getirdi.
Güneydoğu'nun refah ve huzur ortanına kavuşmasının halkın
hakkı olduğuna işaret eden Erdoğan, hareketlerinin, öldürmek için
değil yaşatmak için olduğunu dile getirdi.
Anadilde savunmaya imkan getiren tasarının hatırlatılması
üzerine Erdoğan, kavramlara dikkat edilmesi gerektiğini, anadilde
savunma denilmemesi gerektiğini, herkesin en iyi şekilde kendisini
nasıl ifade ediyorsa o şekilde ifade etmesi gerektiğini
söyledi.
Erdoğan, bazılarının bunu çarpıtmak istediğini, ''Bu, resmi
dil talebini getirir'' dediğini ifade ederek, ''Geçin bu işi. Bu
ülkede dilimiz bellidir; Türkçe... Kendi anadilini öğrenmek
vesaire... Biz o konuda her şeyi yaptık. Üniversitelerde yaptık.
Şimdi ilk, orta, lise buralarda adımlar atıldı. Seçmeli dersler
geldi, öğrenmek isterse gider öğrenir. Nitekim 20 bin civarında
talep oldu. Öğrenmeleri için ne gerekiyorsa onu yaptık''
ifadelerini kullandı.
"HAKKARİ AYNI AFRİKA GİBİ"
Diyarbakır'da Suriçi ile kendilerinin ilgilendiğini anlatan
Erdoğan, Diyarbakır'da kavşak düzenlemesi yaptıklarını ancak
Büyükşehir Belediyesi'nin oraya iş makinesi koyarak, 'bunu ben
yapıyorum' dediğini, burasını Karayolları Genel Müdürlüğünün
yaptığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, şu şekilde devam etti:
''Onların dertleri oraya bir şey kazandırmak değil. Nereden
geçiniyorlar, besleniyorlar? Beslendikleri sadece ideoloji, sadece
yatıyorlar kalkıyorlar Kürt sorunu... 'Benim Kürt kardeşime ne
veriyorsun?' diye sorduğunuz zaman verdikleri bir şey maalesef yok.
Öyle bir hal var ki, hizmet noktasında bir şey almadığı halde oyunu
gidip ona veriyor. Belediyelerdeki hizmetleri gazeteci gözüyle bir
inceleyin inanın bir şey göremeyeceksiniz. Hele şu Hakkari.
İnanın pislik diz boyu. Afrika'ya gittik orada neyse, orada da o.
Ama nedense yaşayanlar olaya şehircilikte, hizmetten
bakmıyor. 'Bana ne hizmet verdin?' diye sormuyor. Yine
oyunu veriyor. Ama 'Herhalde bir gün idrak edecekler, doğru neyse
ona gelip oyunu verecekler' diyoruz. Neden Hakkari öyle kalsın?
Bütün belediyeler ne para alıyorsa biz oraya da aynı parayı
gönderiyoruz. Bir ayrım yok.''