Erdoğan: Bu görüntüleri izledikçe kan beynime sıçrıyor
Abone olBaşbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında gündeme dair merak edilen soruları cevapladı.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NTV ve
Star televizyonlarının ortak yayınında Oğuz Haksever’in gündeme
ilişkin sorularını yanıtladı.
Yüksek Askeri Şura kararları ve Diyarbakır'daki komutanlığın
Eskişehir'e taşınmasında, Diyarbakır'daki bayrak indirme olayının
ilgisi olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, YAŞ'ın bu yıl ön
hazırlıklarını yaparak sonuç almada hızlı olduklarını, 2 günde YAŞ
kararlarını açıkladıklarını söyledi.
Kendisinin 15'inci YAŞ toplantısına katıldığını, bunun da bir ilk
olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu toplantılardaki karşılıklı
dayanışma, karşılıklı bu noktadaki anlayış ve kararları alıştaki
isabet yüzdesi inanıyorum ki çok çok yüksek. YAŞ'ın ağustos
toplantıları biliyorsunuz terfi ve atamalarla alakalıdır, tamamen
ona kilitlenerek yapılmış toplantı olması hasebiyle bu süreci daha
da kısaltmış oldu" değerlendirmesini yaptı.
"ŞU ANDA DİYARBAKIR İLE İLGİLİ ATILAN ADIMIN, YAKINDAN
UZAKTAN BAYRAK OLAYIYLA ALAKASI YOK"
Diyarbakır'daki bayrak indirme olayıyla ilgili çok spekülasyonlar
yapıldığına işaret ederek "Şu anda Diyarbakır ile ilgili
atılan adımın, yakından uzaktan bayrak olayıyla alakası
yok" diyen Başbakan Erdoğan, yapılan işlemin tamamıyla
Hava Kuvvetlerinin kendi içindeki güçlendirmeye yönelik bir
reorganizasyon çalışması olduğunu kaydetti.
Erdoğan, yapılan işlemin sadece Diyarbakır ile ilgili olmadığını,
Eskişehir'de de benzer adımlar atıldığını anlatarak şöyle devam
etti:
"Çünkü Hava Kuvvetleri caydırıcılıkta ülkelerin en önemli gücüdür,
savunmada. Şu anda da bizim TSK'da Hava Kuvvetlerimiz hissedilir,
fark edilir bir güce kavuşuyor. Burada bazı bu tür
reorganizasyonlarla özellikle Diyarbakır'ın hassasiyetleri belli,
böyle hassasiyetleri olan vilayetimizde böyle bir adımın atılması
gerekliydi, bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanımızın hazırladığı
çalışmalar, Genelkurmay Başkanımızla yaptıkları çalışmalar, ondan
sonra birlikte bu çalışmaların neticesini de gördük, buraya hayırlı
olsun demekten başka bir şey bize düşmez.
Gayet de bana göre güzel bir çalışma, altyapı oluşturmuş
vaziyetteler ama bizi içeriden vurmak isteyenler ne yazık ki burada
üzülerek söylüyorum: medyanın yalan yanlış haberleriyle bu tür
TSK'nın atmış olduğu adımları gelip bayrak meselesiyle ilintili
hale getirmeleri çok çok yanlış, hiç şık değil. Bu yapılan bu
reorganizasyonu küçümsemektir. Bölgede hassasiyetler var. Bu
hassasiyetlerin olduğu bölgede tabii ki bizim Hava Kuvvetlerimizin,
Silahlı Kuvvetlerimizin çok daha orada diri, yeni teknolojilerle
donanımlı şekilde yapılanması gerekiyor. Atılan adımlar tamamen
buna yöneliktir, bunun altında kimse başka bir şey aramasın."
BALYOZ VE ERGENEKON DAVALARI
Başbakan Erdoğan, "Balyoz nedeniyle bir süre tutuklu kalan subaylar
konusunda neler söylemek istersiniz" sorusuna da şu yanıtı
verdi:
"Temel esas şu: TSK'nin İç Hizmet Kanunu'na göre hakkında
tutukluluk kararı olan kim olursa olun, bakın mahkumiyet demiyorum,
tutukluluk kararı olan aslında ayrılır. Burada Genelkurmay
Başkanımızın da hassasiyetleri, bu konudaki ricalarıyla bu iş
ertelenmiştir. Bundan önceki Askeri Şura'da. Bu arada malum
mahkumiyet kararları geldi. Bizler gerek Balyoz gerek Ergenekon bu
tür davalarda, kim olursa olsun dedik, bunların emekliye ayrılması
gerekir ve onların tamamı emekliye ayrılmış oldu. Bunların
içerisinde şu anda kalan yok hepsi emekli edilmiş oldu. Burada
herhangi bir ayrım söz konusu değil."
"TELEFONU DİNLENEN HAMSİCİ DEĞİL Kİ. BAŞBAKAN'IN
TELEFONU DİNLENİYOR"
Başbakan Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin açıklamalarına ilişkin de HSYK'da
açıklama yapma yetkisinin sadece başkan sıfatıyla Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ'a ait olduğunu vurguladı.
Hamsici'nin "ben şahsım adına konuşuyorum"
dediğini anımsatan Erdoğan, "Sen şahsın adına konuşamazsın.
Şahsı adına konuşanlar kalkıp da siyasetçiye yön veremez. Siyasetçi
şu anda yargıya yön vermiyor. Yargıda bir yapılanmanın uygulamaları
karşısında siyaset yani yürütme üzerine düşeni yapmak durumunda
kalıyor" dedi.
"Yargının içerisinde şovmenler türer de siz de şovenleri savunma
noktasına gelirseniz o zaman bir defa HSYK'nın varlığına gölge
düşürmüş olursunuz" ifadesini kullanan Erdoğan, Hamsici'nin yaptığı
açıklamaların bulunduğu makama hiç yakışmadığını, açıklamaların
siyaseti, siyasetçileri eleştirme noktasına kadar geldiğini
söyledi.
Erdoğan, Hamsici'nin siyaseti, siyasetçiyi eleştiremeyeceğini,
"HSYK'nın veya yargının tehdit altında olduğu ifadelerini
kullanmasının da çok çirkin olduğunu" belirterek şöyle devam
etti:
"Nerede tehdit altında? Nasıl tehdit altına? Telefonu dinlenen
Hamsici değil ki. Başbakan'ın telefonu dinleniyor, bakanların
telefonu dinleniyor, uluslararası ilişkilerde telefonlarımız
dinleniyor. Bunlar olacak, bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacak,
siz bunların hepsini görmezlikten geleceksiniz. Ondan sonra
diyeceksiniz ki 'siyaset baskı yapıyor'. Şu anda Bolu'daki savcı
tehdit ediyor. Başbakanı tehdit ediyor, ahkam kesiyor. Ne yaptınız
uygulama olarak, var mı bir uygulamanız? Yok, sahipleniyorlar bir
de üstelik. Böyle bir şey olabilir mi? Adama sorarlar, 'sen nasıl
yargısın?' Senden beklentiler var. Başbakan'a hakaret edilir,
bunları 'Siz başbakan olduğunuz için siyasetçisiniz, bu tür
hakaretler hakaret sayılmaz.' Ne olur? 'Bunlar ağır eleştiriye
girer.' Buna da böyle bir kılıf uyduruyorlar.
Bu şantajlardan, montajlardan bunlardan bıktık, çünkü bunların
arkasında bu tür açıklamaları yapan kişiler olduğu sürece bu
sıkıntılar olur. Bir defa hakim kararıyla konuşur, söylemleriyle
değil, yargı kararıyla konuşacak, söylemlerle değil. Kendisinin
böyle bir yetkisi olamaz ama siyasetçinin işi söylemdir zaten.
Siyasetçi bunu yapar bir de uygulamayı yapar. Bu tür fiilleri bu
adımları atar ama bu ülkede maalesef yargının içerisinde öyle
şeyler oldu ki bunlar hepsi peyderpey ortaya çıkıyor. Düşünün
'dönemin başbakanı' diye, yürütmenin içerisinde, emniyette dosyalar
hazırlanıyor. Ondan sonra bu dosyalar bunların evinden çıkıyor.
Bunların olduğu ülkede siyaset olarak yürütme olarak sessiz mi
kalacağız, 'buyurun devam mı edin' diyeceğiz."
EMNİYETTEKİ PARALEL YAPIYA YÖNELİK OPERASYON
Başbakan Erdoğan, emniyetteki "paralel yapı"ya
yönelik operasyonun ardından Çağlayan Adalet Sarayında yaşanan
olayları da şov olarak değerlendirdi ve "Neydi o şovlar? Savcı
çıkıyor adalet sarayının önünde basın açıklaması yapıyor.
Cumhuriyet tarihinde hiç böyle bir şey yaşadınız mı, böyle bir şey
oldu mu? Ama bakın çıkıyor, basını da topluyor orada basın
açıklaması yapıyor" diye konuştu.
Emniyette gözaltında olanlara bazı milletvekillerinin sahip
çıkmasını ve onlarla nezarethanede fotoğraf çektirmesini eleştiren
Erdoğan, "Kim bunlara bu gücü veriyor, kim bunlara bu desteği
veriyor, nereden alıyorsunuz bu desteği? Bu tür hakikaten atılan
adımlarla kimin nerede durduğunu, ne olduğunu çok daha iyi milletim
görüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz boşuna 'paralel yapı' demedik. Biz boşuna bunların bulunduğu
konumu izah ederken 'inlerine girilecek' demedik. Bugün 30 küsur
kişi daha aynı şekilde alındı, alınıyor. Bunlar ifade verdikçe bir
şeyler geliyor. Önce ifade veriyor, daha sonra bu ifadeyi
değiştirmesi noktasında avukatlarıyla baskılar geliyor.
Bunları görüyoruz. Bunlar bu süreç içerisinde olan işler,
ben şuna inanıyorum: Hak kesinlikle yerini bulacak. Biz de bu işin
takipçisi olacağız, olmaya mecburuz. Çünkü bu bizim ulusal
güvenliğimizi tehdit ediyor. Bu işin şakaya alınır tarafı
yok, burada çok ciddi bir hukuksuzluk var. Bunu yapanlar bunun
bedelini ödeyecek.
Devlete karşı hukuksuzluk yapanlar var. Yatırımlarımızı yapacağız.
Bu yatırımlarımıza karşı kalkıp yürütmeyi durdurma veriyor. Kim
bunu yapanlar? Yargının içinde olanlar. Bu herhangi bir kişiye
gitmiyor, devletin bir kurulu, müessesesi olacak burada. Şimdi
bunları gördükçe diyoruz ki: biz iyi yoldayız, bu süreci kararlı
bir şekilde sürdürmemiz lazım. Allah muhafaza bu iş
gecikmiş olsaydı kim bilir başımıza neler gelecekti. Adana'da
MİT'in tırları durduruluyor. Ne kararıyla? Savcının kararıyla. İşte
o da paralelci. Durduruluyor ve kolluk olarak da jandarma
kullanılıyor. Jandarmayla beraber orada MİT'in elemanları yerlere
yatırılıyor, dövülüyor, orada feryat ediyor, bu adam yüzbaşı ama
MİT'te çalışıyor. 'Ben PKK'lı mıyım? Siz bana bunu nasıl
yaparsınız' diyor, kimliğini gösteriyor. Bütün bunlara rağmen orada
defaatle ben bunların görüntülerin seyrettim. Bu görüntüleri
gördükçe inanın insanın kan beynine fışkırıyor. Bu
insanlar Türkmenlere insani yardım götürüyor. Bahçeli konuşuyor.
Bahçeli, sen bununla ilgili konuşsana, Kılıçdaroğlu, sen bununla
ilgili konuşsana. Orada dövülenler kimdi. O tırlar nereye
gidiyordu? Bunlarla ilgili konuşsanıza. Suriye'nin Lazkiye
tarafındaki Türkmenlerin liderleri bunlarla ilgili zaten gerekli
açıklamaları yaptı, Irak'takiler aynı şekilde yaptılar. Bunlara
sahip çıkan kim? Bizden başka sahip çıkan var mı? Her türlü biz
bunlara desteği biz veriyoruz, eğitimine varıncaya kadar. Yoksa
onların savunacak hiçbir imkanı kalmamıştı. O gücü onlara biz
verdik, o morali biz verdik ve onunla beraber orada kendilerini
biraz olsun savunabilir hale geldiler."
MHP DE IŞİD'İ GÜNDEME GETİRİYOR
"Ne alakası var? Bir defa İŞİD o bölgede değil ki. Bunların gittiği yer tamamıyla onların yaşadığı bölgeler. Ne alakası var. Yani bu çok büyük terbiyesizlik. Bizim İŞİD'e, bunların anlattığı manada, böyle bir silah yardımı, bu tür şeyler, asla böyle bir şey söz konusu değil ama Kılıçdaroğlu, Bahçeli öyle bir şey söylesin ki bunlar tutsun. İftira at, tutmazsa iz bırakır. Bu Kılıçdaroğlu değil mi Kürecik'teki radar üssünü dinleme üssü diye söylüyor ve 'İsrail'e diyor buradan dinleme desteği veriliyor, hadi sıkıysa bunu buradan kaldırsın' diyor. Yahu burası NATO üssü. Bunun İsraille yakın uzak alakası yok. İsrail, bir defa NATO'nun üyesi olan bir ülke de değil. Kaldı ki İsrali'in böyle bir şeye ihtiyacı yok. Bunun çok daha fevkinde İsrail'in dinleme noktasında, vesairede imkanları var ve bu konuda şu anda açıkça şunu söyleyeceğim: Bunların birçok şeye, eğer dürüst davranırsa Şandır'dır şahidi. Şandır o bölgedeki bizim Türkmenlere nasıl destek verdiğimizi gayet iyi bilir. Sayın Şandır bunu gayet iyi bilir."