Erdoğan BDP'ye kalleş dedi
Abone olBaşbakan Recep Erdoğan, Uludere'yi istismar etmekle suçladığı BDP'ye çok ağır sözlerle yüklendi.
Başbakan Erdoğan, eleştirilerinin aslan payını BDP'ye
ayırdı. "Ceset avcıları" dediği partiyi çok sert sözlerle hedef
aldı:
"Türkiye, BDP’li kalleşlerin, PKK’lı kalleşlerin benim
subayımı askerimi gelip arkadan şehit ettiği bir ülke
değildir."
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan'ın gündeminde Uludere vardı. Olayın hata olduğunu kabul eden Başbakan, soruşturmanın devam ettiğinin altını çizdi.
HİÇBİRİ BU BOMBALARA BASMIYOR
Ulukaya'nın, 19 Mayıs'ta Uludere'de Gülyazı Köyü'ne 5 kilometre,
Uludere olayının gerçekleştiği yere 3 kilometre yakında
teröristlerin döşediği el yapımı bombayla yaralandığını belirten
Erdoğan'ın kaçakçıların PKK ile işbirliği yaptığı iması çok
konuşulacak:
''O bölgede 16 el yapımı bomba daha ele geçirildi.
Beyler, bu iş öyle anlatıldığı gibi kolay değil, çok zor. Fakat
dikkat ederseniz, kaçakçıların hiç biri bu bombalara basmadı. Bu
iş, çok büyük dikkat, çok büyük hassasiyet gerektiren bir iş.
Harita kimlerin elinde? Bu haritayla beraber kaçakçılar bunların
üzerine basmıyor, rahatlıkla gidip gelebiliyorlar. Bu iş siyasetin
malzemesi olamayacak kadar, istismar malzemesi olamayacak kadar,
medyanın elinde oyuncak olamayacak kadar hassas ve gerilimli bir
iş.''
HATA DEDİK YA
Uludere'de hükümete yüklenenlere çatan Erdoğan, "hata yaptık" denilmesini isteyenlere seslendi:
"Biz başından beri Uludere’yle alakalı olarak burada bir hatanın olduğunu, Genelkurmay Başkanı’mızda, ilgili arkadaşlarımızda ifade etmemize rağmen, işte başbakan bir hata edilmiştir deseydi, yahu dedik ya kaç kere diyeceğiz? Ya otomata mı bağlayacağız bu işi? Yani sürekli olarak bunu söyleyeceğiz. Kusura bakma, bizim sizlere sürekli olarak arzularınız istikametinde kaybedecek vaktimiz yok."
136 YIL ÖNCE YAŞANMIŞ OLAYI ANLATTI
Uludere'yi istismar etmekle suçladığı BDP'ye Erdoğan, 136 yıl
öncesine ait şu olayı anlattı:
''Balkanlar'da, Vidin'de Osmanlı generaline bir köylü
geliyor ve askerlerin köyü yağmaladığını, çitleri söküp yaktığını,
zarar verdiğini söyleyerek şikayetçi oluyor. General, o zamanki
ismiyle Müşir, köylüyü yanına alıp köye gidiyor ve anlatılanın
doğru olduğunu görüyor. Hemen komutanı yanına çağırıyor, belinden
kırbacını çıkarıyor. Kırbaç havadayken bir başka general elinden
tutuyor ve 'Paşa hazretleri, karşınızdaki Devleti Aliyeyi
Osmaniye'nin bir subayıdır. Onu sizin kırbacınız değil, ancak kanun
cezalandırabilir' diyor. Ne demek bu? Yani yargısız infaz
yapamazsınız. 'Onu senin kırbacın değil, ancak kanun cezalandırır.'
Uludere konusunda adli, idari sorgu devam ediyor, yargı süreci
devam ediyor.
BDP'Lİ KALLEŞLER
Türkiye artık CHP dönemlerinde olduğu gibi ne askerin sivilin kulağını çektiği ne de sivilin askerin vurduğu bir ülke değildir ne de BDP'li kalleşlerin, PKK'lı kalleşlerin benim subayımı, askerimi gelip arkadan şehit ettiği bir ülke değildir. Türkiye hukuk devleti hata yapan bedelini öder. Güvenlik güçlerimize yargısız infaza biz müsaade etmeyiz. Kusura bakmayın."
OLMAYAN KALİTENİZİ ORTAYA KOYAR
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP'lilere farklı sıfatlar kullanınca, yaraları oldukları için gocunduklarını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''İstediğiniz yerde istediğinizi konuşun, tehditleriniz, edebi adabı aşan o kullandığınız diller hiç bir zaman AK Parti iktidarını yıldırmaz, yıldırmayacak. O sizin olmayan kalitenizi ortaya koyar.''
BUNLAR CESET AVCISIDIR
Geçtiğimiz günlerde BDP için ölü seviciler diyen Erdoğan, bu kez "ceset avcıları" yakıştırması yaptı:
"Allah aşkına, buradan o medyaya, CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye soruyorum ki MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, bu düşünceleri aynen paylaştı. Daha 9 ay önce, Bitlis Güroymak'ta yaşanan acı hadiseyi kim hatırlıyor? En az Uludere kadar acı, en az Uludere kadar vahim, trajik o Güroymak saldırısını kim hatırlıyor? O saldırı neden unutuldu? Oradaki şehitler neden unutuldu? 5 Polis memurunu taşıyan zırhlı araca saldırdılar. 5 polisimiz de orada şehit oldu. Arkalarından gelen, bir ailenin tüm fertlerini taşıyan araç aynı şekilde tahrip oldu. 5 polisimizin yanında, 6 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Güroymak'ta, Norşin'de 9'u Kürt 11 kişiyi katleden teröristin
cesedi Malatya'ya gönderildi. Teröristin babası, Bitlis Valisi'ne
gidip, 'Ben bu cesedi bu BDP'lilere vermek istemiyorum, alıp
gizlice gömmek istiyorum, bana yardım edin' dedi.
BDP'liler, biri de milletvekili, teröristin cesedini
babasından almak için her türlü çirkinliği yaptılar ama o ceset
babasına verildi ve babası da teröre lanet okuyarak gitti
cenazesini gömdü. Bunlar ceset avcısı. Bunlar, Malatya morgunun
önünden çıkan cesetleri; anaların, babaların, ailelerin elinden
alıp kaçırmakla meşhurlar.
Uludere'yi dillerinden düşürmeyenler, Norşin'deki bu olayı
hatırlamazlar. Uludere ile yatıp kalkanlar, 15 kadın teröristi
yalnız bırakıp kaçan korkakları hiç gündeme getirmezler. Uludere'yi
istismar edenler, çoğu Kürt kökenli vatandaşımız olan, 30 yılda
verdiğimiz 40 bin canı hiç ama hiç umursamazlar.''
KILIÇDAROĞLU TERÖRE CAN VERİYOR
Erdoğan'ın bir diğer hedefindeki parti ise CHP oldu. Terör örgütünün dümen suyuna girmekle suçladığı ana muhalafet partisine Erdoğan işte bu sözlerle yüklendi:
"Eğer o araç imha edilse, içinden siviller çıksa, aynı CHP Genel Başkanı çıkacak 'yargısız infaz' yapıldı diyecekti. Şimdi de çıkıyor, 'o aracı neden durduramadınız?' diyor. İşte bu dille, bu tavırla, terörle mücadele edilmez. Tam tersine bu dil, bu tavır; BDP ile birlikte teröre kan veren, can veren, güç veren bir tavırdır."
SANA NE YA?
Uludere'de istihbatın ABD tarafından verildiğini yazan ABD gazetesi Wall Street Journal da Erdoğan'ın eleştiri oklarından kurtulamadı:
"Bu işin uluslararası boyutu var. Neydi o, Wall Street Journal. Sana ne ya? Sana ne oldu? Seni kim rahatsız etti? Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek senin neyine? Biliyoruz ki şu anda ABD'de yaklaşan bir seçim var, bu seçimde o da bir yere çalışıyor. Bir yere çalıştığı için mevcut yönetimi sıkıntıya düşürmenin gayreti içerisinde. Niye? Mevcut yönetimin Türkiye ile münasebetleri iyiymiş de onun için, ondan rahatsız oluyorlarmış. Neden? Çünkü Yahudi lobisi de rahatsız. Bakın, tezgah içinde tezgahlar. Bunların hepsine evelallah Türkiye gerekli dersi, cevabı sandıkta her zaman verdi ve verecektir."
İLACI GÖNDERİVERİN DERDİMİZİN DERMANINI
BULALIM
Televizyonlarda bu konuların tartışıldığını ifade eden Erdoğan, ''Onlar çok şeyler biliyorlar. Ne olur ya bunları konuşacağınıza ilaç gönderiverin, derdimizin dermanını bulalım. Ona göre uygulamayayım, ne yapmamız lazım, bunları da bize anlatın. Sadece yaptıkları eleştiri, yargısız infazı onlar yaparlar. Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı kendilerine göre orada esip gürlerler'' diye konuştu
ERDOĞAN ULUDERE İÇİN HANGİ TARİHİ OLAYI ANLATTTI? ESAD YÖNETİMİNE KATLİAMLA İLGİL NASIL TEPKİ GÖSTERDİ? AK PARTİ İSTANBUL KONGRESİ İÇİN NE DEDİ? AK PARTİ'Yİ ELEŞTİRENLERE YANIT SONRAKİ SAYFADA...
[PAGE]
OSMANLI ORDUSU KAZARA 4 SAAT BİRBİRİYLE SAVAŞMIŞ
Erdoğan Uludere olayına değinerek dünyada diğer orduların başına
istenmeyen kazaların yaşandığını hatırlattı. Tarihten trajik bir
hadiseyi hatırlatmak isteğini dile getiren Erdoğan, ''çok anlamlı,
çok manidar ve kendileri için bir çizgi olan'' hadisenin, 98 yıl
önce yaşandığını belirterek, şöyle konuştu:
''1914 yılında Erzincan'da, Osmanlı 3. Ordusu, Doğu'ya doğru
hareket ediyor. Sarıkamış'ı düşmandan kurtarmak, oradan Kafkaslar'a
akmak için, yüzbinlerce Mehmet, yüzbinlerce nefer, heyecan içinde,
iman içinde, şahadet arzusuyla Allahu Ekber Dağları'na doğru
ilerliyor. Biz o dağlarda, soğuktan, maalesef on binlerce
askerimizi şehit verdik. Rahmetli dedem de o dağlarda donarak şehit
oldu. Ama Allahu Ekber Dağları'na ulaşmadan, Oltu yakınlarında 23
Aralık 1914'te çok talihsiz bir olay yaşanıyor. 31. Tümen, yan
tarafından gelen saldırıya hemen karşılık veriyor. İki taraf tam 4
saat şiddetli şekilde çarpışıyorlar. Taraflar birbirine yaklaşınca,
ortaya korkunç bir gerçek çıkıyor; Tarafların düşman olmadığı, 31.
ve 32. Tümenlerin, 4 saat boyunca birbiriyle savaştığı anlaşılıyor.
Mehmetçikler, silahı bırakıyor, birbirlerine koşuyor, sarılıyor,
ağlaşıyorlar. Ne var ki geride iki bin şehit kalıyor. Dünyanın her
ordusunun tarihinde buna benzer trajik hadiseler var. Bugün de
bütün ileri teknolojiye rağmen, en modern teçhizata rağmen buna
benzer hadiseler dünyanın her yerinde zaman zaman yaşanıyor. İşte
daha 38 yıl önce, Kıbrıs Harekatı'nda, Kocatepe Muhribimiz,
maalesef kendi uçaklarımız tarafından batırıldı.''
50 YAVRUNUN VEBALİ
Hula'da 110 sivilin katledilmesi de Erdoğan'ın gündemindeydi. Sabrın da bir sınırı vardır diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"25 Mayıs Cuma günü Suriye’de aldığımız haber yüreklerimizi
dağladı. Top ve roketlerle gerçekleştirilen saldırıda, 110 masum
sivil acımasızca hunharca katledildi. Çok daha vahimi,
katledilenlerin 50 tanesi, elleri arkadan bağlanmak suretiyle
öldürülmüş çocuklardı. Bu insanlık dışı saldırıları şiddetle
kınıyorum, şiddetle lanetliyorum.
Suriye yönetimine, sadece bu 50 yavrunun vebali bile yeter.
Bu gözü dönmüşlüktür. Bu izan ve insafı tamamen terk etmektir.
İnsanı insan yapan hangi değer varsa, onu artık ayaklar altına alıp
çiğnemektir. BM, Suriye’de böyle bir katliam gerçekleştirmek gözü
dönmüşlüktür, acziyettir, zavallılıktır.
Sabrın da bir sınırı vardır. İnanıyorum ki BM Güvenlik
Konseyi’nin inşallah sabrının sınırı vardır. Bu katliamlar açıkça
dünya ile dalga geçmektir. Rest çekmektir."
ALLAH NAZARDAN SAKLASIN
100 bin kişinin izlediği AK Parti İstanbul Kongresi için
Erdoğan, diğer siyasi partilere "Elbette kıskananlar
olacaktır. İşte onun için Allah nazardan saklasın diyorum;
maşallah, mazallah diyorum" sözleriyle göndermede
bulundu.
Erdoğan, grup toplantısının ardından bir dizi program için
İstanbul'a geçeceğini belirterek, İstanbul'da restorasyonu
tamamlanan Fatih Camisi ve Birinci Mahmut Kütüphanesi'ni hizmete
açacaklarını anlattı.
Deprem felaketinde Fatih Camisi'nin ''büyük sıkıntılar yaşadığına''
dikkati çeken Erdoğan, ''Adeta fay hattı Fatih Camisi'nin altından
geçmek suretiyle orayı tehdit eder hale geldi. 2008'de onarım
çalışmalarını başlattık. 4 yıl boyunca minarenin aleminden,
inşaatta kullanılan çivilere kadar adeta her milimetresini büyük
bir özenle, hassasiyetle elden geçirdik. Eski İstanbul
depremlerinin de camiye verdiği hasarı tamir ettik. Yaklaşık 24
milyon bedelle gerçekleştirdiğimiz bu restorasyonu da İstanbul'un
fetih yıl dönümünde açıyor olmaktan büyük gurur duyuyoruz''
şeklinde konuştu.
Erdoğan, Piriştine'de Fatih Sultan Mehmet'in bizzat yaptırdığı
kendi adını taşıyan caminin restorasyonunu yaptıklarını
anımsatarak, caminin açılışını yapmanın gururunu yaşadıklarını
anlattı.
Önceki gün İstanbul'da Türk Telekom Arena'da partisinin il
kongresini gerçekleştirdiklerini dile getiren Erdoğan, kongrenin
muhteşem geçtiğini ve dünya siyaset tarihine örnek teşkil edeceğini
vurgulayarak, emeği geçenlere ve stadyumu dolduran vatandaşlara
teşekkür etti.
Cumartesi günü Ankara'da AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Üçüncü
Kongresi'ni gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Türkiye içinden
ve dışından kongreye gelen kadınlara teşekkür ederek, ''Büyük bir
heyecan içinde muhteşem bir kongreyi tamamladık. Kadın Kolları
Başkanımıza, ekibine ve tüm Türkiye kadın kolları teşkilatına
teşekkür ediyor, yeni görev alana ekibe buradan başarılar
diliyorum'' dedi.
ELBETTE KISKANANLAR OLACAKTIR
Erdoğan, kongre konuşmasında verdiği mesajları hatırlatarak, şöyle
devam etti:
''Ben kongre konuşmamda da ifade ettim; diğer partiler büyük
kongrelerini dahi küçük salonlarda yaparken, o küçük salonları dahi
dolduramazken, biz Kahramanmaraş, Rize ve en son İstanbul İl
Kongremizi stadyumda yaptık. Bu milletle aramızdaki gönül bağının
ne kadar güçlü olduğunun en somut göstergesidir. Bu aslında bir
aşkın, bir sevdanın, millete hizmetkar olmanın getirdiği son derece
tabii bir sonuçtur.
Elbette kıskananlar olacaktır. İşte onun için Allah
nazardan saklasın diyorum; maşallah, mazallah
diyorum. Birkaç arkadaş olarak çıktığımız bu yolda aşkla, sevda ile
milletimizin duası ile yürüdük. Bundan sonra da aynı kararlıkta,
aynı heyecanla durmadan yolumuza devam edecek, milletimizi ve
ülkemizi hak ettiği seviyelere ulaştıracağız.''
DİNDARLIĞIMIZI TEST ETMEYE KALKANLARA ZERRE MİSKAL
KIYMET VERMEYİZ
Neşet Ertaş'ın ''dost elinden gel olmazsa varılmaz/rızasız
bahçenin gülü derilmez/kalpten kalbe bir yol vardır
görülmez/gönülden gönülle gider, yol gizli gizli''
dizelerini okuyan Erdoğan, kendilerinin kalpten kalbe, o görülmeyen
yol ile iletişim kurduklarını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Biz aziz milletimizle, dilimizden öte gönlümüzle iletişim kurduk. Bakın ben bugün burada, bu kürsüden de medyaya veya siyasetçilere konuşmuyorum. Ben bugün buradan sadece ve sadece milletime hitaben konuşuyorum. Bugün burada bir kez daha, siyasetin dilinden öte, kalbimle, yüreğimle, bütün samimiyetimle ve gönülden konuşuyorum. Biliyorum ki milletim bizi anlıyor. Biliyorum ki milletim, bizim ne söylediğimizi, neyi kastettiğimizi, arzumuzu, maksudumuzu anlıyor. Daha en başından beri 75 milyonla gönül diliyle iletişim kurduğumuz için milletim bizim samimiyetimizi, hasbiliğimizi görüyor. Din üzerinden bize müdebbirlik yapanlara, dindarlığımızı test etmeye kalkanlara, kendince bize efendilik yapmaya kalkanlara zerre miskal kıymet vermeyiz'' diye konuştu.
FİTNEYE MAHAL VERMEDEN ÇÖZECEĞİZ
Erdogan konuşmasını "Bizi, birliğimizi, kardeşliğimizi hedef alan bu kampanyalara karşı çok dikkatli olacağız. Gençlerin kanıyla beslenen BDP'ye inat, akıl tutulması yaşayan CHP'ye inat, birilerinin elinde oyuncak olan medyaya inat, biz 14 Ağustos 2001'deki samimiyetimizle, cesaretimizle, gönül dilimizle fitneye, fesada mahal vermeden çözüm için mücadeleye devam edeceğiz" diyerek tamamladı.