Erdoğan bazı AB liderlerini suçladı
Abone olNew York'ta bulunan Başbakan Erdoğan, müzekeler öncesi Türkiye karşıtlığını işleyen bazı AB liderlerinin medeniyetler ittifakına gölge düşürdüğünü savundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''AB üyesi ülkelerin bazılarında
oluşturulan, bana göre sanal hava, aslında tribünlere verilmek
istenen birer mesajdan öte bir şey değildir. Bunlar medeniyetler
ittifakına gölge düşüren çıkışlardır. Bizim medeniyetler ittifakına
gölge düşürmememiz gerekir'' dedi. BM Devlet ve Hükümet Başkanları
Zirvesi'ne katılmak amacıyla New York'ta bulunan Başbakan Erdoğan,
ABD'nin eski Başkanı Bill Clinton'ın liderliğinde düzenlenen
''Clinton Küresel Girişimi'' panelinin ''Uygarlıklar Birbirleriyle
Nasıl Konuşmalıdır?'' başlıklı oturumuna katıldı. -''BİZ DİN
ÜZERİNDEN SİYASET YAPMADIK''- Modern İslami bir parti olarak AK
Parti hükümetinin Avrupa Birliği'ne girme konusundaki çabaları
hatırlatılarak, bu konudaki görüşleri sorulan Başbakan Erdoğan,
''Öncelikle şu noktaya bir açıklık getirmeliyim; biz din üzerinden
siyaset yapmadık. Yani dini istismar etmeyi kabul etmedik ve bunun
prensip olarak da kararını aldık ve çalışmalarımıza başladık.
Uygulamalarımızı da böyle başlattık'' diye konuştu. Başbakan
Erdoğan, şöyle dedi: ''Türkiye gerçekten adeta medeniyetlerin bir
buluşma ülkesi. Burada doğup büyümek, buraya hizmet etmek bizler
için ayrı bir iftihar konusu. AB süreci ise aslında 1959 yılından
itibaren Türkiye'nin başlatmış olduğu bir süreç. 1963'ten itibaren
yasal süreç Ankara Anlaşması ile başladı. Tabii bizim üzüldüğümüz
şey şudur, Türkiye AB'ye yeni müracaat etmiş bir ülke değildir.
Öyleki 1963'te başlayan bu süreç 1996 yılında Gümrük Birliği ile
bir mesafe kat etti. Türkiye üye olmadan Gümrük Birliği'ne kabul
edilen tek ülke olarak bir farklılığı taşıyor. Örneğin son üye olan
ülkelerin hiçbirisi üye değildi. Onlar, üye olduktan sonra bizim de
verdiğimiz onayla Gümrük Birliği'ne kabul edildiler. 1999'da
Helsinki Zirvesi'nde Türkiye aday ülke olarak kabul edildi.
Bunların hepsi birer mesafe.'' -''TÜRKİYE 3 EKİM KONUSUNDA
HAZIRLIKLARINI YAPMIŞTIR'' Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ardından 2002 yılında 'Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerini
yerine getirmesi halinde gecikmeksizin müzakerelere başlar' kararı
verildi. 2004 yılı 6 Ekim'de AB Komisyonu Kopenhag kriterlerine
dair siyasi raporunu hazırladı. 'Türkiye gereğini yerine
getirmiştir' dedi ve komiser bütün medya önünde aynen şu ifadeyi
kullanarak, 'masanın üzerinde artık hiçbir şey kalmamıştır' dedi.
17 Aralık'ta verilen kararla da Türkiye'nin müzakerelere başlaması
karar altına alındı. Şimdi artık 3 Ekim'e geliyor. Türkiye bu
konuda hazırlıklarını yapmıştır.'' ''AB üyesi ülkelerin bazılarında
oluşturulan, bana göre, sanal hava aslında tribünlere verilmek
istenen birer mesajdan öte bir şey değildir'' diyen Başbakan
Erdoğan, şunları söyledi: ''Bu şu an konuşmakta olduğumuz
medeniyetler ittifakına gölge düşüren çıkışlardır. Bizim
medeniyetler ittifakına gölge düşürmemiz gerekir. Eğer böyle
yaklaşırsak, o zaman AB bir Hıristiyan kulübü olmaktan öteye
geçemez. Eğer AB 'biz Hıristiyan kulübü değiliz' diyorsa, ki öyle
diyorlar, o zaman Türkiye'nin burada yerini alması şart. Eğer
Türkiye yerini almayacaksa ya da Türkiye'yi almayı düşünmüyorsanız,
'Peki niye yıllar yılı Türkiye'yi böyle oyaladınız?'' sorusunu
sorma hakkımız doğar. Tabii biz 3 Ekim için şimdi hazırlıklarımızı
yapıyoruz. Müzakere çerçeve belgesi aslında birçok zorluklarla
dolu, bunu da görüyoruz. Bütün bunlara rağmen biz bu süreci de
aşacağımıza inanıyoruz. Bunun gayreti içindeyiz, çünkü bir
medeniyetler ittifakı için adım attık. Nitekim şu anda değerli
dostum İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte bildiğiniz gibi
Medeniyetler İttifakı'nın eş-destekçileri olarak ikimiz, BM Genel
Sekreteri Annan'ın da himayesiyle bu adımı attık. Şimdi ülkeler
olarak bir araya geleceğiz ve böylece medeniyetler ittifakı
noktasında neler yapabileceğimizi konuşacağız. Yani evrensel
değerler, medeniyetler ittifakı... Bu işi başarmamız şart. Eğer
bunu başarırsak, küresel barışın oluşmasına yönelik çok ciddi
adımlar atılmış olur.'' AB ülkelerindeki muhalefetin üstesinden
gelmek için Türkiye'nin ne yapacağı konusundaki bir soru üzerine
ise Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bakın AB üyesi ülkelerin
nüfusundaki olumsuzlukların tek sebebi oradaki iktidarlardır.
Örneğin, Fransa'da AB anayasası oylandı. Bunun Türkiye ile ilgisi
yok, anayasa oylandı ve bu anayasa oylanırken Fransa'daki mevcut
iktidar güçlü olsaydı, bu oylama 'hayır' değil 'evet' çıkardı. Aynı
şekilde Hollanda'da yönetim halk nezdinde başarılı olmuş olsaydı
inanıyorum ki Hollanda'da yapılan referandumda aynen yönetimin
istediği netice ortaya çıkardı. Çünkü kamuoyu özellikle iktidarın
başarısı oranında referandumlarda oyunu ortaya koyar. Bugüne kadar
olan uygulamalar hep bunu göstermiştir. Biz de zaman zaman
yaptığımız kamuoyu böyle istatistik eğrileri gibi, sizin durumunuz
iyiyse halkın da eğilimi o istikamette gelişir.'' Başbakan Erdoğan,
''Halk, iktidar hangi istikamette değerlendirmesini yapıyor,
Türkiye'nin AB'ye girmesi istikametinde. Eğer iktidar da o anda
ülkede başarılıysa, halk nezdinde kabul görüyorsa aynen iktidarın
istediği istikamette halkın da kamuoyu araştırmalarındaki oyu
gerçekleşecektir. Onun için bizim bu konuda endişemiz yok. Kaldı
ki, Avrupalı dostlarımız Türkiye'ye gelip de Türkiye'yi yakından
tanıdığı zaman, bakıyorsunuz kanaatleri değişiyor'' dedi. ''Bizim
yönetimlerle ciddi manada bir sıkıntımız da yok'' diyen Başbakan
Erdoğan, şunları kaydetti: ''İlginç olan şey şudur, şu anda iki üç
tane ülkenin yönetiminin nedense Türkiye'ye karşı olumsuz bir tavrı
var. Mesela Almanya'da bayan Merkel, Hıristiyan Demokrat. Ama yine
birlik içerisinde Hıristiyan Demokrat başka siyasi partiler var,
onlar Türkiye'yi destekliyor. O zaman adama sorarlar ''Hayırdır,
hangi gerekçeyle sen Türkiye'nin girmesini istemiyorsun?'.
'Müslüman olduğunuz için' diyemiyor. Dediği şey şu, 'Efendim nüfusu
fazla', nüfusu olan başka ülkeler var, kriterler içerisinde öyle
bir şey yok. 'Yüzölçümü büyük', kriterler arasında yüzölçümü büyük
olanlar veya şu kadar olanlar girer, olmayanlar girmez diye de bir
şey yok.'' -KIBRIS- Başbakan Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili olarak da
şöyle konuştu: ''Efendim Kıbrıs konusu var. Kıbrıs konusunda
Türkiye'den ne istediniz de yapılmadı. Dediniz ki Annan Planı 24
Nisan'da oylanacak, Türkiye gelsin burada destek versin. Türkiye 24
Nisan referandumunda bütün gayretini ortaya koydu ve Kuzey
Kıbrıs'tan evet oyu çıkması için elinden gelen gayreti gösterdi ve
yüzde 65 eveti çıkardı. Peki Güney Kıbrıs ne dedi, yüzde 75 hayır.
Kıbrıs'ta barışa hayır diyenler 1 Mayıs'ta AB'ye üye oldu, ama
barışa evet diyen maalesef tekrar izolasyona tabi tutuldu. İşte
bunun adı uluslararası diplomaside ciddiyetten uzak bir tavırdır.
Çünkü Avrupalı dostlarımız bize o zaman şunu dedi, yeterki bu
referandum olumlu çıksın, biz elimizden gelen bütün desteği Kuzey
Kıbrıs'a vereceğiz. Vermediler. Burada Güney Kıbrıs'ın AB'ye
alınması hatadır, çünkü Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs arasındaki
hat halen mevcuttur. Bu süreçte AB ile ilgili ABD'li dostlarımızın
desteği devam etmektedir ve başından beri de vardır. Bundan sonraki
süreçte, inanıyorum ki, bu izolasyon kararları gözden geçirilerek,
bunların kaldırılması halinde, 1 Mayıs'tan sonra Güney Kıbrıs'ın
şımarıklığı ortadan kalkacaktır.''