Erdoğan 50 yılın hesabını sordu
Abone olErdoğan, Çırağan Sarayı'nda konuştu AB'ye 50 yıllık üyelik sürecinin hesabını sordu.
Başbakan Erdoğan, yoğun Ankara mesaisinin ardından dün
akşam İstanbul'a geçti, Çırağan Sarayı'ndaki Global Ekonomi
Sempozyumu'na katıldı. Burada, AB süreci konusunda çok önemli
mesajlar veren Erdoğan, satır aralarında sürece karşı çıkanları
eleştirdi; Türkiye konusunda artık bir karar verilmesi gerektiğini
söyledi. İşte Erdoğan'ın sözleri;
Başbakan Erdoğan, Global Ekonomi Sempozyumu'nun Çırağan
Sarayı'nda verilen gala yemeğine katıldı. Burada konuşan Erdoğan,
sempozyumun bu yıl İstanbul'da yapılmasından duyduğu memnuniyeti
dile getirerek, konukları ''İstanbul'a hoş
geldiniz'' diye selamladı. Erdoğan, dünyayı sarsan
ekonomik krizin etkilerinin çok iyi analiz edilmesi gerektiğini
söylerken dünyayı şu sözlerle uyardı:
''Eğer yaşananları görmezden gelirsek, krizden çıkan
mesajları iyi okuyamazsak, altını çizerek söylüyorum, daha büyük ve
daha fazla tahrip edici krizlere kapıyı aralık bırakmış
olacağız. Bu küresel krizi aşmak şu anda tüm dünya
ülkeleri için büyük bir aciliyet arz ediyor. Ama, küresel krizi
aşmak kadar, tekrar etmemesi için önlemleri almak da en az o kadar
önem ve aciliyet arz ediyor''
AB'YE 50 YILIN HESABINI SORDU
Türkiye'nin ödediği faturalara, yaşadığı acılara uluslararası
toplumun uzun süre kayıtsız kaldığını, hatta terörü doğrudan ya da
dolaylı destekleyenlerin, kollayanların olduğunu üzülerek ifade
etmek durumunda kaldığını belirten Erdoğan, ''Terörün sınır
tanımadığı acı tecrübelerle anlaşılınca Türkiye ile empati
kurulabildi ve teröre karşı uluslararası dayanışma kısmen de olsa
mümkün hale geldi'' dedi. Erdoğan, Türkiye'nin AB
bekleyişi ile ilgili de sert sözler söyledi. İşte Erdoğan'ın
tepkisi:
''Burada bir gerçeğin altını özellikle vurgulamak istiyorum.
O da şudur; bizim AB'ye müracaatımız 50 yıllık bir geçmişe
sahiptir. 50 yıldır AB'nin kapısında bekletilen bir ikinci
ülke yoktur. Ben bu sorunun cevabını bugüne kadar Avrupalı
dostlarımızın hiçbirinden alamadım. Türkiye'yi bu kapıda
niçin bekletiyorsunuz? Biz AB müktesebatının neyini yerine
getiremiyoruz veya AB içine aldığınız üyelerin tamamı acaba Türkiye
kadar şu anda yapılanması itibariyle müktesebatın gereğini yerine
getirmiş mi? Ama bunun cevabını bize veremiyorlar.
Türkiye'ye AB'nin bakışından ne yazık ki arzulamadığım, dile
getirmekte zorlandığım yaklaşım tarzları gerçekten çok üzücüdür. Bu
nedir? Eğer biz bu dünyayı beraber kurmazsak, beraber dayanışma
içinde kuşatmazsak, barışın egemen olduğu bir dünyayı tesis
edemeyiz, kuramayız. Medeniyetler İttifakı'nın Eş Başkanı olan bir
ülkenin Başbakanı olarak konuşuyorum. Eğer bizler
Medeniyetler İttifakı'nı kuracaksak medeniyetler çatışmasına karşı
duracaksak ki olması gereken budur, o zaman AB'ye bir Hristiyan
kulübü olarak bakamayız. Tam aksine AB'yi bir siyasi,
sosyal birlik olarak görmek durumundayız. Bunu başarmak
durumundayız. Artık bir demir çelik birliği olan bir kurum yok.
Artık AB topluluğu sürecini geride bırakmış, AB olarak yeni bir
süreci sürdüren, artık 500 milyona ulaşan nüfusuyla ortada bir
gerçek var. Öyleyse Türkiye'ye yaklaşım, bakış çok farklı
olmalı.''
''AB MÜKTESEBATINA GÖRE GÜNEY KIBRIS'IN AB ÜYESİ OLMASI
MÜMKÜN DEĞİL''
AB'ye üyelik sürecinde fasılları açarken 'Acaba bir fasıl açalım
mı, açmayalım mı?' diye konuşulduğunu ifade eden Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Bize gelene kadar 15 fasılla süren bir süreç
vardı, daha sonra baktılar, bunlar çabuk açılır diye fasılların
sayısını 35'e kadar çıkardılar. Niye? '2015 mi olsun, 2020 mi
olsun?' bunu konuşmaya başladılar'' dedi.
Erdoğan, bu süreçte birinin çıkıp 'İmtiyazlı
ortaklık' dediğini, öbürünün farklı şeyler söylediğini
vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Bunlar neden? Bakınız bugün bir Güney Kıbrıs AB üyeliğine
getirilmiştir. Ama Güney Kıbrıs'ı AB üyeliğine getirenler,
daha sonra bunun yanlış olduğunu kendileri ifade etmişlerdir.
Çünkü AB müktesebatına göre Güney Kıbrıs'ın AB üyesi olması
mümkün değil. Yani fasıllar itibariyle mümkün değil. Kendi
kendilerini inkar etmişlerdir ve siyasi bir karar almışlardır.
Neden? Çünkü Kıbrıs diyorsunuz. Kıbrıs derken, hala Kıbrıs'ta yeşil
hat var. Yeşil hattın olduğu bir yeri siz kalkıp da AB'ye
alamazsınız. AB müktesebatı bunu reddediyor. Ama, 'Aldım oldu'
dediler. Öbür tarafta 73 milyon nüfusuyla tarihi ve medeniyetiyle
şu anda ekonomik yapısıyla bağımsız bir Türkiye var, ama bu
Türkiye'yi almaktan çekiniyorlar. 'Niye?' diye sorduğunuz zaman
verdikleri cevap şu; 'Siz büyük bir ülkesiniz. Nüfusunuz 73
milyon'. Siz genişlemek, güç bulmak istemiyor musunuz? Sizler 1,5
milyarlık İslam dünyasıyla batıyı entegre, köprü yapacak bir ülke
aramıyor musunuz? İşte bu ülke Türkiye. Ve İslamı kalkmış demokrasi
ile yaşatabilmiş bir ülke olarak Türkiye var. Aşırılıklardan uzak,
bunun nasıl yapılabileceğini ortaya koymuş bir Türkiye var. Niye
çekiniyorsunuz? Rahat olun. Ama olamıyorlar.''