Erdoğan 40ına her şeyi anlattı
Abone olErdoğan'ın karşısında 40'a yakın yayın yönetmeni vardı. Erdoğan 40'ının da merak ettiği sorulara yanıt verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün gazete ve TV
kanallarının genel yayın yönetmenlerine Beşiktaş’taki Başbakanlık
ofisinde bir iftar yemeği verdi. Erdoğan, iftar sırasında
gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir dizi açıklamada
bulundu.
Yemeğe Milliyet Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Sedat Ergin de
katıldı. O açıklamalardan başlıkları şöyle yazdı:
AÇILIM İÇİN BAYKAL’A MEKTUP YAZACAĞIM: Sayın
Baykal, Sayın Bahçeli, deyin ki “bunun şurası yanlış”. Yanlışsa biz
bunu çıkarırız. Ama diyorsunuz ki, seninle bu konuyu görüşmem. O
zaman bu ülkede ayrımcı kim oluyor? Ben Sayın Baykal’a mektup
yazacağım, bakalım ne diyecek? Görüşmem derse, kendi bileceği
iştir. O zaman ben de bunu milletimin takdirine bırakırım. Ak Parti
olarak dağ bayır gidip milletimize durumu anlatırız. Bir kere bu
bir paket değil. Paketin bir başı bir sonu olur. O nedenle buna
süreç diyoruz. Sürecin kısa, orta, uzun vadeli adımları olur. Biz
bir demokratik açılımı birlikte gerçekleştirelim diyoruz. Herkesin
eli bu taşında altın olsun diyoruz. Derdimiz bu. Onun için ne
düşünüyorsanız, alalım bu havuza koyalım. Yani Ak Parti’nin süreci
işleten değil, süreci birlikte işleten aktör olduğunu ortaya koymak
isteriz. Bunun için bu görüşmeyi samimiyetle istiyoruz.
CHP 1999’DA BİZİM İLERİMİZDEYDİ: CHP’nin 1999’da
yayımladığı rapor var. 1989’da SHP olarak yayımladığı rapor
var. Bunlara baktığınız zaman yani bizim şu anda
düşündüklerimizin çok daha ötesinde orada tespitleri ve vaatleri
var. Bu zaten bizim önümüzde masada duruyor. Arkasında
olduklarını da zaten kendileri de söylediler. Orada da
kaçabilecekleri bir yer yok. Diyoruz ki, bunu müzakere edelim.
Zaten şunları şunları söylemişler (eski raporlarda) gelin beraberce
bu işi olgunlaştıralım. ‘Seçmeli ders olarak
istemiyoruz’ diyorlar. Olabilir. Buna bizim
‘hayır’ diyeceğimizi kim söyledi? Bugüne kadar böyle bir
şey dendi mi? Şu an da hep ihtimaller konuşuluyor. Hangisi olursa
daha iyi olur?
ATATÜRK ANASIR-I İSLAMİYE DEDİ: 1923’te Atatürk’ün
ilk ya da ikinci Meclis toplantısında yaptığı konuşma bu noktada
muhteşem bir konuşmadır. Orada, bütün bu kavimleri, etnik
unsurların hepsini anasır-ı İslamiye olarak
nitelendiriyor. Bu şekilde bir tespit yapıyor. Ve hepsinin
saygınlığını orada vurguluyor. Biz zaten bu noktadan hareketle
ülkemizi oluşturan bütün bu etnik unsurları zenginliğimiz
olarak kabul ediyoruz.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MUHATAP ALMAYACAĞIZ: Ben DTP’lilere
de söyledim. Biz, hiçbir zaman terörist başını ve illegal bir
örgütü kendimize muhatap alamayız. Eğer ben bugün sizinle
konuşuyorsam milletin bu çatının altına gönderdiği için
konuşuyorum. Lütfen söylemlerinize dikkat edin dedim. Peki
söylemlerine dikkat ediyorlar mı? Hayır. Bakıyorsunuz bir
gün farklı, başka bir gün daha farklı konuşuyorlar. Bu da hoş
olmuyor. Ondan sonra açılım sürecini destekliyorlarmış... Ee bu
nasıl desteklemektir? Bunu anlamakta zorlanıyoruz.
ANAYASAL DEĞİŞİKLİK DE GEREKEBİLİR: Parlamentonun
açılması ile birlikte kısa vadeli adımları atacağız. Çeşitli
mevzuat ve genelgelerle yapacağımız kısa vadeli eylemlerimiz
olacak. Ama yasalarla yapacağımız düzenlemeler, orta vadeli
çalışmalarımız olacak. Çünkü onlar biraz zamana yönelik
çalışmalar olacak. Bu adımlar büyük ihtimalle 2010 içinde atılır.
İhtimaller dahilinde konuşuyorum. Tabii ki belki anayasal
değişikliği gerektiren olursa, bu süreç içerisinde içerikle alakalı
konuşuyorum, o da uzun vadeli olanları içerecek. Bunlar nelerdir
derseniz, bunlar tam olgunlaşmadığı için şu anda şudur demem
yerinde olmaz, doğru da olmaz.
KANDİL’DEN 150-500 KİŞİ GELEBİLİR: Cemil (Çiçek)
Bey’in ‘Kandil’in yüzde 90’ı inebilir’ sözleri
bizim çalışmalarımızın neticesidir. TCK 221. maddesi ile ilgili
olarak daha önce çalışma başlatmıştık. Fakat bu çalışmadan
isteğimiz neticeyi alamadık. Şimdi bunda ‘değişiklik isabetli olur’
diyen de var, ‘değişikliğe gerek yok’ diyen de...
Geçenlerde 14 kişi kadar gelip teslim oldu, bunların 12’si
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu süreç
sayısı ne olursa olsun artarak devam edebilir. 100 olur, 150 olur,
500 olur... Bu konuda biz kapalı noktada değiliz ve rahatız.
GÜVENLİK GÜÇLERİNİN GÖREVİ OPERASYONDUR: Operasyon
olayına gelince burada bir gerçeği kabul etmemiz lazım o da şudur:
Karşınızda silahlı eylem yapmak üzere hazır olan kendilerinin
ifadesiyle gerillalar var. Ve gerillalar halkımızı tehdit
ediyor, bunlar terör örgütünün temsilcisi. Bunlar üçlü beşli
gruplar halinde dolaşıyorlar. Köylere gidip erzak ve
mühimmat alıyorlar. Bunun karşısında halkını da alanı da korumakla
görevli olan güvenlik güçleri herhalde silahsız dolaşacak değil.
Güvenlik güçlerinin görevi nedir? Görevi
operasyondur. Diyorlar ki güvenlik güçleri silah bıraksın.
Ne demek yani? Silahlı güç güvenlik gücüdür. Her ülkede böyledir.
Bana dünyada bir ülke gösterin ki bunların güvenlik güçleri
silahsız dolaşsın. Bunlar gümrük memuru değil. Bunlar güvenlik
birimi.
GÜVENLİK GÜÇLERİ SİLAH BIRAKMAZ, TERÖRİSTLER
BIRAKSIN: Güvenlik güçleri terör örgütünün karşısında
operasyonel kabiliyetini her zaman korumak zorundadır. Bunu
kırsalda asker yürütüyor, şehirde polis... Bunun terör örgütünden
istenmesi gerekiyor. Bütün operasyonları terör örgütü yapacak, öbür
tarafta eee asker yapmayacak, polis yapmayacak. Böyle şey olur mu?
Polisimiz de askerimiz de bunu yapmalı. Bu konuda iddialaşmanın
içerisinde olmayı yanlış bulurum. Ama silahı bırakması gereken biri
varsa o da terör örgütüdür.
DTP KÜRT VATANDAŞLARIMIZI TEMSİL ETMİYOR: Benim
Kürt kökenli vatandaşım bunlardan rahat değil, memnun değil,
huzurlu değil. Şunu da açık söylüyorum DTP Kürt kökenli
vatandaşlarımızın da kesinlikle temsilcisi durumunda
değil. Tehditlerle oy alıyorlar, bunu da çok açık net
sizlere söyleyebilirim. Belki az çok verenler de olabilir,
taraftarları da olabilir, ayrı... Ama aldıkları oy tehditledir.
Elimizde kamuoyu yoklamaları var. Bunların attıkları bu adımları
destekleyenlerin oranları aldıkları oyların içerisine baktığınız
zaman yüzde 15 civarındadır. Çok ciddi kaymalar vardır, çünkü
rahatsızlar.
GELSİN Mİ BAYRAĞA SARILI TABUTLAR: Yaptırdığımız
kamuoyu yoklamalarında açılıma kamuoyu desteğinin yükseldiğini
görüyoruz. Ayrıca biz daha Türkiye’yi dolaşmaya başlamadık.
Daha Türkiye’yi dolaşacağız. Halkımıza bunları
anlatacağız. Biz risk almaya devam edeceğiz. Yani
oylarımız düşse de biz buna devam edeceğiz. Yaşam da risktir,
siyaset de risktir, ekonomi de risktir, bu kadar basit. Bir şehit
annesi ‘bu işi çözün’ diyorsa, ‘ben bu işi çözmem’ diyebilir misin?
Biz duramayız, bunu yapacağız, bunun üzerine gideceğiz. Yani gelsin
mi bu bayrağa sarılı tabutlar? Bunu mu bekleyelim? Veyahut
ver 3-5 tane daha ne olur canım? Her hafta 3-5-10 verelim.
Yani bunlar mühimmat değil ki ya. Bu benim insanım. Onun için
elimizden geleni yapacağız. Bölücü terör örgütünü eğer dağdan
indirebiliyorsak, bunu başaracaksak dağdan indireceğiz. Dağa çıkışı
engelleyebiliyorsak, engelleyeceğiz. Yani milletle bölücü terör
örgütünün arasını açmamız lazım, bunu başarmamız gerekiyor.
KARABAĞ ÇÖZÜLMEZSE SINIRI AÇAMAYIZ:
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sıkıntı aşılmadığı sürece biz
kapıları açamayız, bunu zaten kendilerine söyledik.
Aliyev-Medvedev-Sarkisyan arasındaki görüşmeler sıklaştı.
Yukarı Karabağ konusunda çözüme çok daha yakın noktadayız.
Bu sorunu çözmeden, bizim o adımı atmamız mümkün değil. Bir de
Ermenistan’ın diasporanın güdümünden kurtulması lazım. Diasporanın
Ermenistan’a bir faydası yok ki. Diaspora Ermenistan üzerinden
nemalanıyor, yaptığı iş bu. ABD’de Fransa’da diaspora bunu
yapıyor.
EVET KRİZ TEĞET GEÇİYOR: Bir gazetecinin krizin
teğet geçmediği yolundaki bir saptaması üzerine: Ben,
ifadeyi kullanmak belki can sıkıcı olabilir ama, teğet geçiyor
diyorum. Çünkü bizim şu an ülkemizde işsizlik noktasında AB
üyelerine bakın, Türkiye’nin onlardan çok daha iyi bir
noktada olduğunu göreceksiniz. Örneğin İspanya’da işsizlik yüzde
18, İngiltere tarihinin en büyük işsizliğini yaşıyor. Yılsonu
itibariyle Türkiye’de tahmin yüzde 14 civarında. Biz işsizliği
10.7’de almıştık, yaklaşık 3 puanlık bir artış olmuş olacak.
Ayrıca, yatırım noktasındaki harcamalarından taviz vermeyeceğiz.
Şuna inanıyoruz yatırım harcamalarını kısarsanız o ülkeyi
bitirirsiniz.
MERKEZ BANKASI’NIN DURUMUNU TASVİP ETMİYORUM: IMF
bize “Gelir İdaresi’ni özerk hale getirin” diyor. Reforme edeceğiz
ama asla özerk yapmayacağız. Nitekim bazı özerk kuruluşlar var ki
şu anda bizim için sıkıntı kaynağı. Mesela ben şu anda Merkez
Bankası’nın durumunu tasvip etmiyorum. Çünkü hesabını,
faturasını iktidar olarak ben ödeyeceğim ama özerk
kalacak. Enflasyonun hesabını kim veriyor arkadaşlar?
Yılsonunda kimse enflasyonun hesabını Merkez Bankası’na soruyor mu?
Hayır gelip bize soruyor. Ama enflasyonu indirmek isteyen kim? O...
Ama biz sürece müdahale etmeyelim dedik aynen bu şekilde yine devam
ediyoruz.
Başbakan Erdoğan, “Davul bizde tokmak onlarda
yani” sorusuna “Evet aynen öyle” karşılığını verdi.
Milliyet