Erdoğan 138. maddeyi hatırlattı
Abone olBaşbakan Erdoğan'dan sert mesajlar. Orhan Pamuk davası için Avrupalı parlamenterlere, rektör Aşkın davası için de CHP, YÖK ve TÜSİAD'ı eleştirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, toplumda bir zarar meydana
getirecek şekle dönüşmemesi halinde her türlü düşünceye saygı
duyulması gerektiğini belirterek, ''Çünkü demokrasi bir tahammül
rejimidir'' dedi. Başbakan Erdoğan, CNN Türk'te canlı yayınlanan
''Eğrisi Doğrusu'' programına katılarak ülke gündemine ilişkin
soruları yanıtladı. Erdoğan, yazar Orhan Pamuk davası dolayısıyla
ortaya çıkan, Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinin,
Kopenhag kriterlerine uygun olmadığı yönündeki eleştirileri ve
kaldırılmasına yönelik istekleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması
üzerine ''Her talep sahibinindir'' görüşünü dile getirdi. Yeni Türk
Ceza Kanunu'nun ülkede bu alanda söz söyleyebilecek tüm kişi ve
kurumların görüşlerinin alınması sonrasında hazırlandığını ifade
eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''AB ilgilileriyle de bu konuda
müzakeresini yaptık. O zaman bazı maddeler üzerinde, mesela 305,
'bununla ilgili şu şekilde olmaz, bu şekilde olur' gibi kendi
uygulamalarını da ifade ettiler. Ancak 301'le ilgili 'bu Kopenhag
kriterlerine terstir' veya 'AB ülkelerinde böyle bir şey yoktur'
gibi bir şey söz konusu olmadı. Nitekim biz hazırlıklarımızı
yaptık, bu iktidardan Kopenhag Siyasi Kriterleri olarak, bu da
olurunu aldı. Ve böylece 3 Ekim'de bize 'evet' dendi. 1 Haziran'dan
itibaren de bu süreç başladı. 1 Haziran'da başlayan bu süreçte ilk
defa 301'le ilgili böyle bir süreçle karşı karşıya kalıyoruz.
Burada bizim üzüldüğümüz nokta, sıkıntıya düşüren nokta şu; bu
baskılar niye. İçeride ve dışarıda yargıyı baskı altına almadan,
kanaatler söylenebilir. Benim AB noktasında verdiğim mücadele
ortada. Düşünce özgürlüğü noktasında benim mücadelem ver. Bu konuda
bizim iktidarımızın bir samimiyeti var. Bir düşünce eğer eyleme
dönüştürülmüyorsa, toplumda hakikaten bir zarar getirecek şekle
dönüşmüyorsa, buna saygı duymaya mecbursun. Çünkü demokrasi bir
tahammül rejimidir.'' Özgürlüklerin sınırsız olmadığını kaydeden
Erdoğan, herkesin yasalara ve anayasaya uymakla yükümlü olduğunu
hatırlattı. Yargı sürecine müdahale etmenin yanlış olduğunun altını
çizen Erdoğan, bunun anayasanın 138'inci maddesi ile güvence altına
alındığını kaydetti. Başbakan Erdoğan şöyle devam etti: ''İlgili
ilgisiz bir çok yerlerden çok farklı baskılar, bu Van'da da oldu,
burada da oldu. 138'inci maddedeki ifade aynen şöyledir; 'Hiç bir
organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge
gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.' Durum bu kadar açık ve
net ortadayken, Avrupa'dan gelenlere soruyorum; 'kendi ülkenizde
kendi yargı organlarınıza bu şekilde baskı yapabilir misiniz'
diyorum. 'Yok' diyorlar. 'Peki benim ülkemde nasıl yapıyorsunuz?'
diyorum. Her yerde yargı bağımsız da bu ülkenin yargısı müstemleke
mi? Nasıl yaparsın? Aynı şey Van'da. CHP gidiyor, Barolar Birliği
gidiyor, YÖK gidiyor. Bütün yandaşlarını topluyorlar ve gidip
burada baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu baskı oluşturulurken
anayasa ihlal ediliyor. Bu anayasa, bizim anayasamız değil mi? Niye
ihlal ediyorsunuz?.'' -TÜSİAD'IN AÇIKLAMALARI- TÜSİAD'ın Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'a ilişkin
açıklamalarını da eleştiren Erdoğan, ''Dün bakıyorsunuz, TÜSİAD
toplantısında aynı şekilde, tabi tutukluluk süresini de bilmiyorlar
maalesef, gözetim altında bu kadar uzun tutulamaz deniyor. Bu
gözetim süresi değil. İnsana acımak başka bir şey, yargı sürecine
müdahil olmak başka birşey. Yargı sürecine müdahil olmaya kimsenin
hakkı salahiyeti yok.'' şeklinde konuştu. TÜSİAD'ın, ''hükümetin
Orhan Pamuk davası ve yargı sürecine ilişkin siyasi sorumluluğu
üstlenmesi gerektiği'' yönündeki açıklamasının hatırlatılması
üzerine ise Erdoğan, şunları söyledi: ''Siyasi sorumluluğu da
açıklasaydılar bari, bu kadar bu işi iyi biliyorlarsa. Neymiş o
bilelim. Bu ülkede kuvvetler ayrılığı var. Yasamanın, yargının ve
yürütmenin ayrı görevleri vardır. Bu kanun çıkarılmış bir kanundur.
1 Haziran'dan itibaren de yürürlüktedir. Bunun siyasi sorumluluğunu
bize öğretmesinler. Onlar kendi sorumluluklarını bilsinler de
anayasaya müdahil olmasınlar. O ifadeleriyle, o açıklamalarıyla
TÜSİAD, orada o konuşmayı yapanlar, anayasa suçu işlemişlerdir.''
''Anayasaya aykırı davranıldığı'' şeklindeki sözlerinin bir tür suç
duyurusu şeklinde algılandığının hatırlatılması üzerine ise
Erdoğan, değerlendirmelerin yerinde olduğunu ve ülkede boşluk
yaratmaya kimsenin hakkı olmadığını kaydetti. Erdoğan, Orhan Pamuk
ve Yücel Aşkın'a ilişkin olarak ''Beraat etmelerini temenni eder
misiniz?'' şeklindeki soruyu ise ''Ben de şimdi 138'e girerim. Ben
her zaman düşünce ve ifade özgürlüğünün başkasının özgürlük alanına
girmeden kullanılmasından yanayım'' diye yanıtladı. Erdoğan,
138'inci maddenin düzeltilmesi gerektiği yönünde bir kanaat
oluşması halinde bu düzenlemenin yapılıp, yapılmayacağı yönündeki
soruyu ise şöyle yanıtladı: ''Bizim anayasamızın, kanunlarımızın
bir çok maddeleri uygulama sırasında çıkan aksaklıklarla zaman
zaman değiştirilebiliyor. Belki bunlar da zaman içinde
değiştirilebilir. Ama bunun uygulaması daha yeni başladı. Hemen
kalkıp ta bir şeyi delme, yarma hareketine girmek çok çirkin, çok
yanlış. Yeni bir düzenlemeye giriyoruz, bu düzenleme içinde de
kaldı ki Avrupalı dostlarımız bize methiyeler düzüyorlar.'' -ORHAN
PAMUK DURUŞMASINDA YAŞANAN OLAYLAR- Erdoğan, Orhan Pamuk'un
duruşması sırasında adliye önünde yaşanan olaylar ve sonrasına
yönelik olarak da müfettişlerin gerekli incelemeyi yaptıklarını
söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Dışarıdaki önlemler bana göre
yeterli değildi. Olay çirkin, böyle bir şeyi tasvip etmek mümkün
değil. Demek ki orada bir zafiyet söz konusu. 'Ben oraya şu kadar
polis gönderdim' ifadesi işi çözmez. Oraya asla kimseyi sokmamak
suretiyle, böyle hassas olan bir duruşmada tedbirler ciddi manada
alınmalıydı. Orada bir hata var. Arkadaşlarımız onu
değerlendirecek, sonra da bakanlığımız gerekeni yapacak.'' Erdoğan,
Orhan Pamuk davasıyla ilgili Avrupa Birliği'nden kendilerine resmi
olarak ulaşan eleştiri ya da üyelik sürecini etkileyeceğine yönelik
açıklama olmadığını da belirterek, şunları kaydetti: ''Kopenhag
Siyasi Kriterleri'nin içinde böyle bir şey yok. Böyle bireysel
olayların, hadiselerin bu süreci etkilemesi gibi bir şey olamaz. Bu
işin yapısına ters. Bu tür bireysel şeyler her ülkede olabilir,
oluyor. Ama tabi ki bunlar nedir ne değildir, konuşulur. Ben her
zaman Avrupalı dostlarımıza şunu söylüyorum; 'gazete haberleriyle
hareket etmeyin, işi kaynağından öğrenin, sorun öğrenin. Biz size
bunu bir anlatalım. Ondan sonra gelmeniz uygunsa gelin, ama baskı
yapmak üzere değil. Eğer baskı yapmak üzere gelirseniz, bu
öncelikle AB'nin yapısına ters.' Gelip, basın açıklaması yapmak,
mahkemeden sonra çıkıp çirkin, çirkin açıklamalar yapmak, bunlar
doğru değil. Benim ülkemin kurumları var, bu kurumların üzerinde
çirkin yaklaşımlar olmaz. Benim silahlı kuvvetlerim var, benim
silahlı kuvvetlerimle ilgili çirkin yaklaşımlar olmaz.''