Erbili paramparça eden yazı
Abone olCan Dündar canlı yayında Hilmi'nin pantolonunu indiren Mehmet Ali Erbil için öyle bir yazı yazdı ki..
Milliyet yazarı Can Dündar canlı yayında pantolon indiren
Erbil'e kendine has üslubuyla yernden yere vurdu. Yazar göre Erbil
. İşte zehir zemberek bir yazı...
Yazı: Can Dündar
Kaynak: www.milliyet.com.tr
-Kibri, vicdanından büyük Mehmet Ali Erbil'in...
Merhameti, kabiliyetinden az...
Üzerine sahte bir rahmet gibi yağan sahne ışıkları gözünü öyle kör
etmiş, insafını öyle köreltmiş ki, maskotunun tumanını taammüden
indirip onu donsuz, uluorta rüsva ettikten sonra kıkırdayarak,
"Yakaladı mı kamera?" diye sorabildi.
"İş kazasıdır; canlı yayın cilvesi" diye omuz silkebildi.
Bir nedamet emaresini bile sadık Hilmi'sinden, seyircisinden
esirgedi.
Belki de bu vurdumduymazlıktır, onu gösteri dünyasının kral tahtına
oturtan, devirdiği çamların üstünden gamsız atlatan, "Oldu bir
kere, bir sonraki işe bakalım" diye rahatlatan...
Yoksa sızlayan bir yürek, servete boğulsa da, kendi yarattığı
trajediye kolay katlanamaz.
Merhamet ile mülkiyet kolay uzlaşamaz.
***
Yoksulluk her erdemi yer.
Ama görünen o ki varsıllık da erdem kâsesinden besleniyor.
İnsan paranın sahtesini yaptığı gibi, para da insanın sahtesini
yapıyor.
Ama öyledir diye, son skandalı da hafızamıza gömmemeliyiz; tersine
bu rezaletten Erbil'in çıkaramadığı dersi söküp çıkarmalıyız.
Evet, bu bir "yol kazası"dır.
Susurluk da sistemin yol kazasıydı. Ve o kaza birikmiş cümle
cerahati döktü ortaya...
Gevrek kahkahalar eşliğinde aşağı çekilen o pantolonun altından
çırılçıplak sergilenen de artık miyadını doldurmuş ve bu topluma
pahalıya mal olmuş bir yayıncılık zihniyetidir; ki Erbil'in
seviyesinden başlar, onu istihdam edip şişirenlere dek tırmanır.
Her gece hem vah vahlayan hem alkışlayan seyirci kitlesinin
hayranlığından beslenip tekrarlanır.
***
İnce hicivle yola çıkıp kaba saba soytarılığa dönüşmüş bir eğlence
düşkünlüğünün bataklığındayız artık...
Pespayelik çukurunun dibindeyiz.
Öyle bir mezbaha ki kurulan; kurban edilenlerin cellatları da
kurban...
Cellat, çaresizliğin son kertesinde kendisine hayranlık duyan
fukaraya, sakata, naçara takla attırıp nafile yalvartarak
eğlenirken, onun celladı da onun taklalarını izleyip eğleniyor.
Ama unutmayın:
"Yoksulların gözleri" bu hunharlığı izliyor.
Elbet bir gün yol, kazaya doyacak.
Ve muhtemelen o gün indirilen, sizin pantolonunuz olacak