Epilepsi vakalarının yüzde 50’sinin nedeni bilinmiyor!
Abone olNöroloji Uzmanı Dr. Asım Orujov, epilepsi vakalarının yüzde 50’sinde hastalığın nedeninin bilinmediğini ancak vakaların yüzde 70'inde uygun epilepsi ilaçlarının kullanımı ile nöbetlerin kontrol altına alındığını ifade etti.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Asım Orujov, epilepsinin beynin kendi kendine nöbet oluşturma potansiyeline sahip olduğu ve tekrarlayan nöbetlerle seyreden kronik bir hastalık olduğunu belirterek, epileptik nöbetin anormal artmış beyin hücrelerinin aktivasyonu sonrası ortaya çıkan, geçici belirti ve bulgular olarak tanımlandığını söyledi.
Epileptik nöbetlerin, kalıcı epilepsi hastalığına sebep olmayan bulgularla ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Dr. Orujov, “Bu nedenle ilk defa tek bir nöbetin meydana gelmesi mutlaka epilepsi teşhisi anlamına gelmeyebilir. Epilepsi, beynin tekrarlayan epileptik nöbet oluşturmaya eğilimi olan, aynı zamanda genetik kökeni de olabilen ve zihinsel, nörobiyolojik, psikososyal faktörlerle seyredebilen bir hastalıktır” diye konuştu.
“Vakaların yüzde 50’sinin kesin nedeni bilinmiyor”
Epilepsinin dünya nüfusunun yüzde 1'inde görüldüğünü ve Türkiye’de yaklaşık 800 bin kişinin epilepsi hastası olduğunu ifade eden Dr. Orujov hastalığın yapısal, genetik, enfeksiyonlara bağlı, metabolik ve bağışıklık sistemi ile ilgili nedenlerden kaynaklandığını ancak vakaların yaklaşık yüzde 50'sinde nedeninin kesin olarak bilinmediğinin altını çizdi. Genellikle epilepsinin yüzde 30 ila 40'ının genetik bir nedeni olduğu düşünüldüğünden bahseden Dr. Orujov, epilepsi ve genetik bağlantısının karmaşık olduğunu ve epilepsinin sıklıkla beyin hasarı, felç veya tümör gibi bir durumlardan sonra ortaya çıktığını açıkladı.
“Genellikle çocukluk çağında ya da ileri yaşta ortaya çıkıyor”
Nöbetlerin, bilinç, hareket, duyu (görme, işitme ve tat alma dahil), ruh hali veya diğer beyin işlevlerinde bozukluklar gibi farklı şekillerde ortaya çıkabildiğini dile getiren Dr. Orujov, epilepsinin genellikle çocukluk çağında ve ileri yaşta görüldüğünü söyledi. Dr. Orujov, epilepsisi olan kişilerde nöbetlere bağlı yaralanmalardan kaynaklanan kırıklar ve morarmalar gibi sorunlarla beraber anksiyete ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların görülme oranının da daha yüksek olabileceğini sözlerine ekledi.
“Nöbeti doktora doğru tarif etmek çok önemli”
Hastanın geçirdiği nöbetin doktora iyi bir şekilde tarif edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Orujov, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Hastayı epilepsi nöbeti sırasında gören kişilerin olayı anlatmasına ya da varsa kamera kaydı izlenmesine gerek duyulur. Hastaya tanı koymak ve nedenleri ortaya koymak için Elektroensefalografi (EEG), MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme), bilgisayarlı tomografi (BT) gibi tetkikler kullanılabilir. Kan tetkikleri laboratuvar testleri, epilepsi nöbetinin kan değerlerinde olan bir bozukluk nedeniyle ortaya çıkma ihtimali olduğu için değerlendirilir. EEG epilepsi tanısı için sık kullanılan ve çok önemli bir tetkik. Bu tetkikle beyindeki elektriksel aktiviteler kaydedilerek daha sonra nöroloji hekimi tarafından değerlendirilir ve epilepsi ile uyumlu aktiviteler bu şekilde tespit edilir. "
“Nöbetler devam ettiği sürece ilaç tedavisi devam etmeli”
Epilepsi hastalarının yüzde 70'inde uygun epilepsi ilaçlarının kullanımı ile nöbetlerin kontrol altına alındığına işaret eden Dr. Orujov, “Nöbetler devam ettiği sürece hastaların ilaç kullanımına devam etmeleri gerekir. Nöbetsiz geçen en az 2 yılın ardından nöbet önleyici ilaçların kesilmesi düşünülebilir. Klinik, sosyal ve kişisel faktörler dikkate alınarak hastaya özel ilaç verilip verilmeyeceği kararı alınır. Nöbetin tespit edilebilen bir nedeni ve anormal EEG bulguları nöbet tekrarının en tutarlı iki öngörücüsüdür. Doktorun uygun gördüğü durumlarda epilepsi tedavisinde cerrahi yöntemler de devreye girebilir” ifadelerini kullandı.
“Hastalığa sebep olan bazı nedenler önlenebilir”
Epilepsi hastalığının potansiyel olarak önlenebilir nedenleri olduğunu kaydeden Dr. Orujov, şöyle devam etti:
“Örneğin düşmelerin, trafik kazalarının ve diğer yaralanmalarının azaltılması yoluyla kafa travmasının önlenmesi, travma sonrası epilepsiyi önlemenin en etkili yoludur. Kardiyovasküler risk faktörlerinin azaltılması, örneğin yüksek tansiyon, diyabet ve obezitenin önlenmesi veya kontrol altına alınması, aynı zamanda tütün ve aşırı alkol kullanımından kaçınılması inme geçirme ihtimalini azaltır ve inmeyle ilişkili epilepsi riskini azaltabilir."