Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Ensar Vakfı'nda yaşanan rezaletle ilgili düşüncelerimi daha önce
yazdım.
Meramımı anlatamamış olmalıyım ki bazı okurlar, "Sen orada
yaşanan olayları savunuyor musun?" diye eleştirdi. Oysa
beni yıllardır takip etme nezaketi gösteren kardeşlerim, böyle
sapkın bir hareketi asla savunmayacağımı iyi bilir.
22 yıllık meslek hayatımın her döneminde, tecavüzcülerin
"idam" olmasa dahi "hadım"
edilmeleri gerektiğini savundum. Bu görüşümü taaa haşre, mahşere
kadar savunmaya devam edeceğim.
45 öğrenciye tecavüz eden zanlı için de aynı cezanın uygulanması
gerektiğine inanıyorum.
Gelelim Ensar Vakfı hakkındaki düşünceme...
"Ensar Vakfı eleştirilemez, onların ne suçu var"
diyenlerin bu görüşünü de son derece sakat ve hastalıklı
buluyorum.
Söz konusu vakfın yöneticileri, çatısı altında bulunan çocukların
eğitiminden olduğu kadar, başlarına gelebilecek kötülüklerden de
sorumludur.
Her kurum, bünyesinde çalıştırdığı personelinin yaptığı hatanın
hesabını vermeli.
Esnar Vakfı'nın başındaki yöneticiler bundan muaf değildir.
45 çocuğa musallat olan sapık öğretmenin işbaşı yapmasına onay
verenlerin olayda bir kusurunun olup olmadığı sonuna kadar
araştırılmalı...
Ayrıca...
Her bir birey, kendi devletine mukaddes bir emanet gibi
zimmetlidir. Devlet, her bir vatandaşının başına gelen kötülüğün
hesabını sormakla mükelleftir.
Devleti idare edenler, Ensar Vakfı'nda yaşanan olayı örtbas etmek
yerine mahkemeye taşımalı, suçluların hakettiği cezayı alıp
almadıklarını takip etmelidir.
Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki ülkenin başında kim olursa olsun
ve ne kadar tedbir alınırsa alınsın, toplumda bu tür ahlaksızlıklar
olacak. Bunu engellemenin imkanı yok. Dünya üzerinde bunu
engelleyen bir tek ülke de yok zaten.
Bu nedenle meseleyi hasıraltı etmeye, kendinden olan tecavüzcüyü
korumaya çalışan devlet idarecilerinin de görevden azledilmeleri
haktır!
Eğer buraya kadar aynı düşünüyorsak, o zaman geriye dönüp şu
soruları sormamız gerekiyor.
Tecavüzcü sapık öğretmen yakalanıp hapse atılmış mı?
Evet...
Peki Ensar Vakfı'nın yöneticileri hakkında hem idari, hem de yargı
soruşturması açılmış mı?
Yine evet...
Devleti yönetenler bu soruşturmayı örtbas etme yerine, mahkemeye
taşınmasında ve sorumlaların cezalandırılmasında üzerine düşen
görevi yapmış mı?
Bir kere daha evet...
Peki biz neyi tartışıyoruz?
Tecavüze uğrayan çocuklar için ne yapabileceğimizi
tartışmıyoruz.
Günden güne artan tecavüz ve ensest vakalarına karşı nasıl etkin
önlemler alınması gerektiğini tartışmıyoruz.
Çocuklara bu tür bir saldırıya maruz kaldıklarında ne yapmaları
gerektiği yönünde eğitim vermeyi tartışmıyoruz.
Sapıklara verilecek cezanın ne olması gerektiğini de
tartışmıyoruz.
Sadece, ama sadece, Ensar Vakfı'nın kapatılması gerektiğini
tartışıyoruz.
Bahsi edilen vakıf iktidara yakın olduğu için meseleyi politik
tartışma zeminine çekmekle yetiniyoruz. Hal böyle olunca,
"Ensar vakfı kapatılmasın" diyenlerle, "AK
Partililer tecavüzcüleri savunuyor" diyenlerin kavgası
çıkıyor.
Kavga bazen öyle bir mide bulandırıcı boyuta geliyor ki
"Sizinkiler de vakti zamanında şöyle tecavüz etmişti ve
sesiniz çıkmamıştı!" diyen hastalıklı düşünce sahipleri,
kendinden olan tecavüzcüleri masumlaştırma yolunu seçiyor!
Sadede geleyim...
Ortada bir tecavüz, bir tecavüzcü, tecavüzün yaşandığı bir kurum ve
o kurumun resmi olarak faaliyet göstermesine izin veren bir devlet
var. Dolayısıyla bu çemberin içindeki suçluların en ağır cezayla
cezalandırılması, sorumluların ise en sert sözlerle eleştirilmesi
doğaldır.
Bunu son derece doğal karşılıyorum.
Ancak bu olay üzerinden Ensar Vakfı'nın da kapatılması gerektiğini
savunanlara katılmıyorum.
45 çocuğa tecavüz eden Ensar Vakfı'nın tabelası değil neticede!
Eğer her tecavüz olayının yaşandığı kurumun kapısına kilit
vuracaksak, kapatmamız gereken binlerce okul, hastane, belediye ve
banka var demektir.
Bu güzergahı takip edeceksek, daha önce benzer olayların yaşandığı
Meclis'i, bakanlıkları, siyasi partileri, nüfus müdürlüklerini,
postaneleri, pastaneleri ve daha binlerce kurumu kapatarak öteki
uçtan çıkabiliriz.
Siyasi parti demişken değinmeden geçemeyeceğim.
CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu dün kendisinden biraz daha tiksinmemizi
sağlayacak sözler söyledi. Ensar Vakfı'ndaki olaya öylesine
sarılmış ki imkanı olsa tüm AK Partili seçmenlere tecavüzcü
diyecekti.
Ülkenin bir kadın bakanı için kullandığı, "Kimin önüne
yattığı belli değil" sözüyle siyasette olduğu kadar
adamlıkta da kusurlu olduğunu gösterdi.
Sözlükte kendisine yaraşır cümle bulamadım doğrusu...
Eşi Selvi Kılıçdaroğlu evin kapısında kendisini yüzüne tükürerek
karşılasa haktır. Çünkü sadece kadın bakana değil, tüm kadınlara
aşağılıkça saldırı niteliği taşıyor kullandığı sözler...
Keşke bu sözleri söylemeden önce Esed'in, Putin'in, PKK'lıların ve
DHKP-C'lilerin "Önüne" yattığını hatırlasaydı!