Enkaz altındaki İrem'den sarsan sözler: Annemizin cesedi kokmaya başladı ve düzgün nefes alamıyoruz
Abone olDepremin büyük hasar yola açtığı yerlerin başında gelen Antakya'da enkaz altındaki İrem'in kendisiyle temas kuran arama ekibine söyledikleri herkesi derinden sarstı.
Kahramanmaraş merkezli depremin vurduğu Antakya'da enkaz
altından çıkarılan Merve ve İrem kardeşlerin kurtarılış hikayesi
ortaya çıktı.
Cumhuriyet Mahallesi'nde deprem sonrası 6 katlı bir binanın enkazı altında kalan Merve ve İrem kardeşler, 8 saatlik kurtarma çalışmasının ardından Beşir Arama Kurtarma ekipleri tarafından 75 saat sonra kurtarılmıştı.
Kurtarma 8 saat sürdü
Saatler süren zorlu mücadelenin ayrıntılarını BBC Farsça Servisi derledi.
Kurtarma görevlisi Mustafa Öztürk "Merve! İrem! Merve! İrem"
diye bağırıyor.
Etrafımızdaki herkesten sessiz olmaları isteniyor. Kurtarma ekibi,
sağ çıkan diğerlerinin enkaz altında hala hayatta olduklarını
söylediği iki kız kardeşi arıyor.
Ellerindeki hassas cihazlarla gelebilecek herhangi bir yanıtı
dinliyorlar. Herkes beklentiyle donmuş, bekliyor.
Ve sonra bir karşılık. Mustafa “İrem, canım, sana yakınım, beni
duyuyorsun, değil mi?” diyor.
Biz izleyenler olarak duyamıyoruz ama karşılık geldiği çok net.
Kızların arkadaşlarının oluşturduğu küçük bir grup bizimle birlikte
sessizce bekliyor.
“Harikasın! Şimdi sakin ol ve bana yanıt ver. Tamam, bu Merve.
Merve canım, sadece sorularıma yanıt ver” diyor Mustafa.
24 yaşındaki Merve ve 19 yaşındaki İrem, Antakya’da depremde
yıkılan beş katlı bir apartmanın enkazı altında. İki gün geçmiş ama
onlar için haftalar geçmiş gibi.
“Bugün Çarşamba. Hayır! 14 gündür enkaz altında değilsiniz. Bize
beş dakika verin, çıkacaksınız."
Mustafa saatler alacağını biliyor ama “Umutlarını kaybederlerse,
sağ çıkamayabilirler” diyor.
Kurtarma görevlileri, Merve ve İrem’in şakalaşmaya ve gülmeye
başladıklarını duyuyor. Mustafa’nın yüzünde büyük bir gülümseme
görüyorum “Yerleri olsa muhtemelen oynayacaklar” diyor.
Zorlu 2 metrelik mesafelik
Görevliler, kız kardeşlere ulaşmak için 2 metre olduğunu
hesaplıyor. Ancak kurtarma ekibinin lideri Hasan Binay, betonda bir
tünel kazmanın çok hassas bir operasyon olduğunu söylüyor. Tek bir
yanlış hamle, felakete yol açabilir.
Kazıya başladıklarında binanın çökmemesi için, kalın betonu bir
parça kaldırıp, tutacak bir buldozer çağırıyorlar.
Mustafa “Kızlar, az sonra size battaniye vereceğiz” diyor.
“Yok, hayır, bizim için endişelenmeyin. Üşümüyoruz ve yorgun
değiliz” diye yanıtlıyorlar.
Mustafa, Merve’nin kurtarma görevlilerinin durumunu dert ettiğini
söylüyor. Saat akşam 8.30 ve çok soğuk. Bu bölge, insanların
hafızalarındaki en soğuk kışlardan birini yaşıyor.
Kurtarma görevlileri, hırsla elleriyle enkazı kazmaya ve molozları
atmaya başlıyorlar.
Güçlü bir artçı sarsıntı oluyor
Ama birkaç saat sonra, birden yer sallanmaya başlıyor. Güçlü bir
artçı sarsıntı. Çalışmalar durmalı ve yıkılmış binanın yanından
uzaklaşıyoruz.
Hasan “Buradaki acı bir gerçek. Ekibimin güvenliği her şeyin önünde
geliyor” diyor.
30 dakika sonra Mustafa ve diğer üç kurtarma görevlisi kazdıkları
noktaya geri dönüyorlar.
Mustafa kızlara bağırıyor.
“Korkmayın. İnanın bana size burada bırakmayacağız. Sizi
çıkartacağız ve siz de bize iyi bir yemek ısmarlayacaksınız”.
Kızlar ölüme terk edildiklerini düşünmüşler.
Şimdi gece yarısı oldu ve kazı çalışmaları başladı. Ekip, günlerdir
neredeyse hiç uyumamış. Binanın yanındaki küçük ateşin etrafında
toplanıyoruz.
İçeriye kamera salınıyor
Sık sık “sessizlik” diye bağırılıyor. Işıklar kapatılıyor ve
şimdi zifiri karanlık oldu. Kızların Mustafa’nın fenerin ışığını
görüp göremediğini anlamak için betonda küçük bir delik
açtılar.
"Merve! İrem! Işığı görüyor musunuz? Tamam! Harika ! Şimdi aşağı
küçük bir kamera gönderiyorum. Gördüğünüzde bana söyleyin ve ben de
size ne yapacağınızı anlatacağım!
"Herkesin mutlu olduğu bir an. Hasan gece görüşlü kameralarına
bağlı küçük ekranda kızları görebilmek için ekibine katılıyor. Hem
Merve’yi hem de İrem’i görebiliyorlar.
"Çok güzelsiniz. Çok hareket etmeyin. İrem kamerayı çek de Merve’yi
daha iyi görebileyim.”
Ekranda İrem’in gülümsediğini görüyoruz. Onları sıkıştıran beton
bloklar arasında yeterli boşluk var.
Herkesin yüzünde bir rahatlama oluyor. Kızlar iyi görünüyorlar ve
deliği biraz büyütürlerse, İrem’ın kendini dışarı çıkartacak kadar
boşluğu var.
Ancak hemen ardından, ekip kaygılı görünmeye başlıyor. Merve onlara
üşümeye başladığını ve ayaklarının üzerinde ağır bir şey olduğunu
söylüyor.
Sağlık görevlileri kaygılı. “Merve’nin ayaklarında kangren mi var,
ya da bu hipoterminin ilk belirtileri mi?”
“Annemizin cesedi kokmaya başladı"
Sabah 5’e geldi. Tünel artık, ekibin en zayıf üyesinin
girebileceği kadar genişledi. Görevli birkaç saniyeliğine uzanıp,
İrem’in elini tutabildi.
İrem görevlilere “Annemizin cesedi kokmaya başladı ve düzgün nefes
alamıyoruz” diyor. Kız kardeşler günlerce annelerinin cesedinin
yanında yatıyordu.
Hasan, hala stresle, sessizce bekleyen Merve’nin arkadaşlarından
birinden, kızların fotoğraflarını göstermelerini istiyor. Deliği ne
kadar genişletmeleri gerektiğini tahmin etmeye çalışıyorlar. İki
kardeş, bir düğündeki fotoğraflarında gülümsüyorlar.
“Gerçekten yaşıyor muyum?”
“Harika! Onları çıkartabiliriz.” Sağlık ekibi termal
battaniyeleri ve sedyeleri hazırlıyor. Herkes heyecanlı. Saat sabah
altı buçuk ve ilk İrem çıkıyor. Aynı anda hem ağlayıp hem
gülüyor.
“Allah sizden razı olsun. Şimdi Merve’yi çıkartın ne olur” diyor
kurtarma görevlilerine.
Hasan “Merve de çıkacak, söz veriyorum” diye yanıtlıyor.
Ancak Merve’nin çıkması yarım saat daha sürüyor. Herhangi bir zarar
vermeden, ayaklarını üzerindeki betondan kurtarmak zorundalar.
Operasyon başarılı oluyor.
Merve çıktığında, herkes alkışlamaya, bağırmaya başlıyor. Merve’nin
acıyla çığlık attığını ama sonra: “Gerçekten yaşıyor muyum?” diye
sorduğunu duyuyorum.
Mustafa gülümseyerek “Yaşıyorsun canım” diyor. Bütün gece orada
bekleyen arkadaşları gözyaşlarıyla bağırıyorlar. “Merve! İrem!
Buradayız. Korkmayın”
Kardeşler ambulanslarla bir sahra hastanesine götürülüyor.
Bu sevinçli anları, kan donduran bir an izliyor. Kurtarma
görevlileri yeniden herkesten sessiz olmalarını istiyor.
Bu artık son çağrı.
“Sesimi duyan varsa cevap versin. Cevap veremiyorsanız yere vurmayı deneyin”
Hasan farklı açılardan tekrar tekrar deniyor. Ve sonra maalesef,
kırmızı sprey boyayla enkazı işaretliyor. Başka ekiplerin arama
yapmaması için gereken kodu yazıyor.
“Bir insanı kurtarmak, güzel bir duygu ama keşke hiç ölüm
olmasaydı” diyor. Yüzündeki acıyı görebiliyorum.
“Merve ve İrem’le yemek yiyecek misiniz?” diye soruyorum.
Gülümsüyor ve “İnşallah bir gün yeriz. Ama en önemli şey şu an
hayatta ve iyi ellerde olmaları” diyor.