Engellilerin karşılaştıkları istismarlar arasında sosyal,
fiziksel, duygusal, psikolojik ve ticari istismarların yanında
cinsel istismar dünya genelinde geçmişten günümüze uzanan,
toplumsal bir sorun olarak halledilmesi gereken en büyük insanlık
ayıplarımızdan biridir.
Dünya genelinde engelli bireyler, içinde bulundukları zihinsel
ya da fiziksel yetersizlikleri, kendi başlarına var olma yarışında
kendilerini yeterince koruma ya da olaylar karşısında sorgulama
yoksunluklarından dolayı mağdur edilmektedirler. Ahlaki değerlerden
yoksun olan insanların, engelli bireylere dair bu gibi durumları,
kendi çıkarları uğruna kullanma eğilimleri yıllardır süregelen bir
süreçtir.
Sahte dernekler üzerinden engelliler adına yardım
toplanması.
Tekerlekli sandalye bağışlamak adı altında duyarlı insanların
mağdur edilmesi.
Engelli çocukların sokaklarda zorla dilendirilmesi.
Organ mafyası tarafından, kolay hedef görülen engelli bireylerin
organlarının alınıp ticaretinin yapılması.
Ailelerin çaresiz umutlarını, birtakım ticari sömürüler ile,
sahte doktor ya da terapist adı altında, olmadık tedavi
uydurmalarıyla haksız kazanç elde etmeleri.
Engelli bireyler için ayrılan asansör, otopark gibi yaşamlarını
kolaylaştırabilecek alanların, onlar haricinde herkes tarafından
kullanması.
Engellilerin birey olarak toplumsal hayatın içinde, yaşam
koşulları ve onlarla ilgili konularda yeterince söz sahibi
olamamaları gibi..
Engellilere yönelik bunlara benzer istismarları elbette daha da
arttırabiliriz. Ancak öyle bir istismar var ki asıl üzerinde
çalışılması gereken, istismarların en ahlaksızca olanı.
Zihinsel engellilerde cinsel istismar..
Cinsel istismar tüm engel gruplarında görüldüğü gibi, zihinsel
engel grubunda bunun tüm engel grubuna oranı yüzde 40’dır ve bu
oran sadece ortaya çıkan, bilinen bir yüzdedir.
Zihinsel engeli, kendini ifade edemeyen ve yaşadığı durumu
anlamlandıramayan zihinsel engelli bireyin, karşılaştığı durumu
ihbar etme imkânını azaltmaktadır. Zekâ seviyesi ortalama 80
civarında olan zihinsel engelli bireyin, karşılaşmış olduğu
birtakım sevgi ve ilgi içeren yaklaşımlar karşısında duyarsız
kalmasının zorluğunu düşünürsek tehlikenin boyutlarını daha iyi
idrak edebiliriz.
Fiziksel açıdan yaşıtlarının gelişimine sahip olmaları, cinsel
gelişim bakımından da eksiklik göstermeyen engelli gençlerin
karşılaştıkları tehlikenin de bazen dış çevreden olmadığı, kendi
aralarında da olabildiği gözlenmiştir. Koruma altında olan, bakım
ve barınma ihtiyaçları bir kurum tarafından sağlanan zihinsel
engelli bireylerin, gerek kendilerinden gerekse bakımından sorumlu
kişiler tarafından istismarın gerçekleştiği gözlenmektedir.
Bu istenmeyen durumun engellenmesinin sadece kolluk kuvveti ya
da çıkarılacak yasalarla caydırıcılığının yeterli olmayacağı
aşikardır.
Bunun yanında özellikle eğitim, toplumsal bilinçlendirme
çalışmaları ve ahlaki değerlerin geliştirilmesine dair atılacak
adımların önemi son derece etkilidir.
Kurumlarda engelli bireylerin bakımından sorumlu elemanların,
bakıcıların titizlikle seçilip gerekli eğitimin ve uyarıların
verilip ortaya çıkacak istenmeyen durum karşısında sadece istismarı
yapan görevlinin değil kurumda sorumluluğu olan herkese gerekli
cezanın verilmesi sağlanmalıdır ki istenmeyen olay karşısında,
çalışanların otokontrolünün ve işbirliğinin sağlanmasında etkili
bir yöntem sağlanabilsin.
Ailesiyle yaşayan engelli çocuklarımız için ise en etkili
yöntem; yine engelli bireylerin cinsel eğitimin ve uyarıların aile
tarafından doğru bir şekilde, küçük yaşlardan itibaren verilmesi,
doğru rehber olup karşılaşacakları muhtemel tehlikeler karşısında
önleyici tedbirler alınması gerekmektedir.
Yasaların, ceza uygulamalarında engellilerin lehine pozitif
ayrımcılık yapması dileklerimle.