Enfeksiyona karşı vitamin
Abone olBeslenme, bağışıklık sistemini doğrudan etkiler ve bu ilişki oldukça hassastır. Enfeksiyon riskine karşı vücudu koruyan vitaminler ve mineraller önem kazandı.
Enfeksiyon, "vücudun mikroorganizmalar tarafından istila
edilmesi" olarak tanımlanmakta. Hastalık yapan her mikroorganizma
her insanda hastalık belirtilerine neden olmaz. Bunu belirleyen, o
kişinin bağışıklık sisteminin gücüdür. Beslenme, bağışıklık
sistemini doğrudan etkiler ve bu ilişki oldukça hassastır. İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet Aydın,
enfeksiyonlara karşı kesin ya da kısmi yararı gösterilen vitamin ve
mineraller hakkında bilgi veriyor. Bazı besin öğelerinin sınırda
yetersizlikleri durumunda bile bağışıklık sistemi işlevlerinin
baskılanacağını ve enfeksiyon riskinin artacağını belirten Prof.
Dr. Ahmet Aydın, ''Enfeksiyonlar sırasında gelişen metabolik hız
artışı, besinlerin dağılımındaki değişiklik, enflamatuar (iltihabi)
ve immün (bağışık) cevabın uyarılması, besin öğesi gereksinimlerini
arttırır'' diyor ve vücudun enfeksiyonlara karşı direncinin çok
sayıda faktöre bağlı olduğunu belirterek, bu faktörleri şöyle
sıralıyor: "Rafine şeker ve un tüketiminin artması, besin ve diğer
maddelere karşı alerjiler, aşırı alkol tüketimi, stres ve az spor
yapma gibi faktörler, immün sistemi zayıflatarak enfeksiyon
eğilimini arttırır. Bütün bu faktörlerin yanında immün
fonksiyonların idamesini sağlayan vitamin, mineral, diğer makro ve
mikro besin maddelerinin yetersizlikleri de enfeksiyonlara karşı
duyarlılığı arttırmaktadır." Başta A ve C vitaminleri olmak üzere
probiyotikler, selenyum, çinko ve multi vitamin-mineral
preparatların enfeksiyonlara karşı kesin ya da kısmi yararı
gösterilen besin destekleri olduğunu, bunlar içinde en çok çalışma
yapılanların başında A ve C vitaminlerinin geldiğini bildiren Prof.
Dr. Ahmet Aydın'ın verdiği bilgilere göre, enfeksiyonlara karşı
kesin ya da kısmi yararı gösterilen vitamin ve mineraller şunlar: A
Vitamini: A vitamini, immün sistemi uyararak solunum ve
mide-bağırsak sümüksü zarlarını mikroorganizmaların istilasına
karşı korur. A vitamininin enfeksiyonlara karşı olan bu olumlu
etkileri, daha çok A vitamini yetersizliğinin olduğu hastalara
kendini göstermektedir. Diyetinde yeterli A vitamini olan kişilere
A vitamin takviyesi yapmanın etkisi ya çok az ya da yoktur; hatta
doz biraz aşarsa tehlike de yaratabilir. Ayrıca, A vitamini
takviyesi yararı sadece ishal, kızamık ve TBC gibi enfeksiyonlarda
görülmekte, örneğin pnömonilerde böyle bir etki görülmemektedir. Bu
nedenle diyetsel eksiklik düşünülmeyen ve malabsorpsiyonu olmayan
kişilere proflaktik A vitamini vermek gereksizdir. C Vitamini
(Askorbik Asit): C vitamininin enfeksiyon (bulaş) ve enflamasyon
(iltihap) üzerine olan etkileri şunlardır: Fagositozu,
immünglobulin sentezini (IgG, IgM), kompleman sentezini, interferon
sentezini ve antienflamatuvar prostaglandinlerin PGE1 ve PGE3
etkisini arttırmak, serbest oksijen radikallerini temizlemek.
Lökositlerin bakteri, virüs ve kanser hücrelerini fagosite etmesi
(yutması) için kandaki düzeyin 50 katı C vitaminine ihtiyaçları
vardır. Enfeksiyon sırasında şekerli bir gıda alınması, C
vitamininin lökosit içine girmesini azaltır; çünkü glükoz, benzer
moleküle sahip olduğu için askorbik asit ile yarışır. Böylece
fagositoz endeksi düşer. C vitamininin etkisinin en iyi görüldüğü
enfeksiyonlar viral olanlardır. Yapılan 38 çalışmanın 37'sinde C
vitamininin (0.5-2g/gün) üst solunum yolu enfeksiyonuna karşı
koruyucu olduğu görülmüştür. Akut enfeksiyonda, iki Nobel kazanmış
tek bilim adamı olan Prof. Dr. Linus Pauling'in reçetesi,
semptomlar hafifleyinceye kadar saatte bir 1 gram ya da üstünde C
vitamini almaktır. Daha düşük dozların ağır enfeksiyonlardaki
etkisi fazla değildir. Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik
(nonbakteriyel bir hastalıksa), vazokonstriktör burun damlası,
antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın
şiddetini arttırır ve süresini uzatır. Eski yıllarda, yüksek doz C
vitamini (10 g/gün) ile akut viral hepatit ve viral pnömoni gibi
birçok viral hastalık başarıyla tedavi edilmiştir. 30'lu ve 40'lı
yıllarda yüksek doz C vitamini kullanılarak başarılı poliomiyelit
(çocuk felci) tedavileri yapılmıştır. Cathcart, yüksek doz C
vitamini vererek HIV'li (AIDS) hastaların yaşam süresini en az 2
kat arttırmıştır. Yüksek doz C vitamini yardımcı T- hücrelerini
etkilemektedir. PROBİYOTİKLER Probiyotikler antienfeksiyöz
özelliklerini; PH'nın düşürülmesi, salgıladıkları H2O2, mikrosin ve
bakteriyosinlerin bakterileri etkisizleştirmesi, hastalık yapan
bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi (yarışmalı
inhibisyon) ile sağlarlar. Yapılan çok sayıda çalışma, probiyotik
yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu
göstermiştir. Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt
verilmesi yaygın bir uygulamadır. Probiyotikler, virüs ishallerinde
daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri ise fazla
etkilememektedir. Bunun dışında probiyotikler, antibiyotik
ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde de oldukça başarılıdırlar.
Ayrıca probiyotikler, genital ve üriner (idrar) sistem
enfeksiyonlarını da azaltır. Demir: Demirin enfeksiyonlarla olan
ilişkisi en az 30-40 yıldır bilinmektedir. Fazla demir verildiğinde
vücudun normal antibakterial mekanizmaları bozulmaktadır. Demir
bağlayıcıları, bakteriyel, paraziter ve viral infeksiyonlarla
mücadelede oldukça etkilidir. Çinko: Çinko, üç yüzden fazla enzimin
koenzimidir. Çinko yetersizliği immün fonksiyonları bozmakta ve
çinko takviyesi sağlıklı kişilerde immün fonksiyonları
güçlendirmektedir. Az gelişmiş ülkelerin gastroenteritli (ishal)
çocuklarında yapılan araştırmalarda, çinko takviyesinin ishal
sayısı, süresi ve şiddetini azalttığı saptanmıştır. Tüberkülozlu
hastalarda da yaygın çinko eksikliği saptanmıştır. Çinkonun soğuk
algınlığı tedavisinde de yararlı olduğu gösterilmiştir. MULTİ
VİTAMİN-MİNERAL PREPARATLARI Gelişmiş ülkelerdeki insanların yüzde
20-30 kadarı, sağlık durumlarınuyon (iltihap) üzerine olan etkileri
şunlardır: Fagositozu, ı üst seviyelere çıkartmak için multi
vitamin-mineral preparatları kullanmaktadır. Multi vitamin-mineral
preparatlarının enfeksiyonlara karşı koruyucu olması konusu
tartışmalıdır. Nitekim bazı araştırmalar multi vitamin
preperatlarının yaşlı ve diabetik hastaları enfeksiyonlardan
koruduğunu göstermekte iken, bu preparatların hiç etkili olmadığını
ileri süren çalışmalar da vardır. Selenyum: Selenyum, bağışıklık
sisteminin fonksiyonu için gerekli bir eser elementtir. Selenyum
verilen prematüre bebeklerin, verilmeyenlerden daha az hastane
enfeksiyonu geçirdiği gösterilmiştir. Selenyum düşüklüğü olan
kişilere selenyum takviyesi yapıldığında, viral hepatit sıklığı
azalmıştır. Kolesterol: Kolesterol, hücre zarında yapıtaşı olarak
bulunan yağların yaklaşık yüzde 30'unu oluşturur. Bütün hücrelerin
yapısında kolesterol bulunmak zorundadır. Kolesterolün moleküler
yapısı suda erimesini imkansızlaştırır. Hücre duvarlarında bulunan
su geçirmez özellikteki kolesterol, hücre iç ortamını dış
etkilerden korur. En çok kolesterol, dış etkilerden en az
etkilenmesi gereken sinir dokusunda bulunur. Kolesterol, hücre
zarının akışkanlığını sağlar. Ayrıca, sitotoksik (hücre
zehirleyici) T-lenfositleri uyararak mikropların öldürülmesine
yardımcı olur. Kolesterol, hücre zarında bulunan enzimler ve diğer
maddeler aracılığı ile akyuvarların fagositozunu sağlar. Çok sayıda
laboratuar çalışmasında, lipid ve kolesterol eksikliğinin bulaşıcı
hastalıkların şiddetini arttırdığı saptanmıştır. 19 çalışma ve 68
bin 406 ölümü içeren bir meta-analiz incelemesinde görülmüştür ki,
kan kolesterol düzeyi azaldıkça solunum ve mide-bağırsak
hastalıklarından (özellikle bulaşıcı olanlar) ölüm artmaktadır. 120
bin kişi üzerinde 15 yıl süre ile yapılan bir araştırmada, kan
kolesterol düzeyi düşük olanlarda, bulaşıcı hastalıklardan
hastaneye başvuruda bulunanların sayısının kolesterolü yüksek
olanlara göre daha fazla olduğu görülmüştür. Yakın zamanda yapılan
bir çalışmaya göre, ilaç tedavisine ek olarak kolesterolden zengin
diyet uygulanması akciğer tüberkülozlu hastaların balgamlarındaki
TBC basilinin daha çabuk temizlendiği saptanmıştır. Prof. Dr. Ahmet
Aydın, enfeksiyonlardan korunmak için yapılması gerekenleri şöyle
anlatıyor: "Hijyen kurallarına uyulmalı, un ve şekerden fakir,
sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet
uygulanmalı, margarin ve mısır, soya, ayçiçeği vb. sıvı yağlar
yerine hayvani yağlar ve zeytinyağı kullanılmalı, bağırsak
florasında bulunan probiyotikleri arttırdıkları için kefir, turşu,
yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası
gibi bol fermantasyon ürünleri tüketilmeli, günde en az 3-5 dakika
kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli, güneşlenilmeli ve
erken yatıp erken kalkılmalı, fazla alkol tüketilmemelidir.