Bana sorsalar ki;
Türkiye için en tehlikeli olan nedir?
Amerika’nın Türkiye’ye
ekonomik ambargo uygulaması mı?
Vatan hainlerinin darbe yapma girişimi mi?
Seçimlerin iptal edilip yeniden yapılması
mı?
Rusya’nın Türkiye’yi yalnız
bırakması mı?
Suriye, Yunanistan gibi ülkelerin
Türkiye’ye savaş açması mı?
Tarihte görülmemiş büyüklükte bir ekonomik kriz mi?
İç politikanın kilitlenmesi ve bir hükümet krizi çıkması mı?
Bu ve benzeri olarak sıralanacak sorunların hepsine tabiri
caizse güler geçerim.
Çünkü bu millet; tarihinde çok sayıda savaş, birçok ekonomik
kriz, çok defa hükümet krizleri, birçok kere de darbe girişimleri
görmüştür. Ama hepsinden de yüzünün akıyla, başarıyla, daha da
güçlenerek çıkmıştır.
Ben bunların hiç birinden korkmam ve endişe etmem lakin benim
endişe ettiğim ve korktuğum bir şey var…
Ahlaki yozlaşma ve çöküş…
Son zamanlarda seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz, dolar indi mi
çıktı mı dakika başı kontrol ediyoruz, Amerika
F-35 anlaşmasını iptal edecek mi, Türkiye
Rusya’dan S-400 füzeleri “almalı” mı
“almamalı” mıyı tartışıyoruz.
Bütün bu hay huylar içerisinde gözden
kaçırdığımız o kadar çok şey var ki…
Kız ve erkek çocuklarına tecavüzlerin sayısında hiç de
azımsanmayacak bir artış var…
Boşanma sayıları bir önceki yılların kat be kat üzerinde. Aile
yapımız s.o.s veriyor.
Gayrimeşru ilişkiler bir marifetmiş gibi
sunuluyor.
Cinsiyet eşitliği safsatası adı altında
cinsiyetsizlik özendirilmeye çalışılıyor.
LGBT adı altında erkek-erkeğe veya kadın-kadına olan
sapık ilişkiler legalleştirilmeye çalışılıyor.
Öğretmenlere yönelik şiddet, eğitimciye saygısızlık had
safhada.
Zengin ile fakir arasındaki uçurum gittikçe açılıyor.
Toplumun bir kesimi Çırağan Saraylarında israfın
zirvesine ulaşan düğünler yaparken, parasızlık nedeniyle düğün
yapamayan gençlerimiz var maalesef.
Bir tarafta bir ailenin her ferdinin altında son model lüks
arabalar varken diğer tarafta asgari ücret ile geçinmeye çalışan
insanlar var toplumda.
Televizyon dizilerinden toplum ahlakını yerle bir eden sahneler
boca ediliyor.
Diziler o kadar pespayeleşti ki bekâret kanını
konu eden aşağılık bir senaryo yazılıp televizyonlarda
gösterilebiliyor.
Siyasi rakibi alt edebilmek için olmayan kurgular icat
edilip gerçekmiş gibi algı operasyonları yapılıyor.
Vahşice işlenmiş cinayetler toplum ahlakının ne
derece sefahate uğradığının bir göstergesi.
Hayvanlara yönelik yapılan işkenceler vicdansızlığın en açık
delili.
İnsanların aç kalması pahasına derelere dökülen soğan ve
patatesler nimete karşı saygısızlığın en aşağılık
olanı...
Korkarım bu gidişle toplumu geçmiş kavimlerin uğradığı gibi bir
son bekliyor.
Erkek-erkeğe ve kadın-kadına ilişkilerin yaşandığı Lut
Kavminin uğradığı gibi bir sona doğru hızla yol
alıyoruz.
Sodom ve Gomore’nin sonu gibi
bir sonla karşılaşmamız hiç de uzak bir olasılık değil.
Vezüv yanardağının yerle bir ettiği
Pompei halkı gibi bir yok oluşla karşı karşıya
kalmamamız için bir neden göremiyorum.
Amerika’nın ambargosu, düşmanların topu tüfeği,
iç düşmanların sinsi oyunları ile baş edebiliriz ama ahlaki çöküntü
sonucu gelecek olan İlahi cezayı durdurmaya
hiçbirimizin gücü yetmeyecektir.
Ve korkarım İlahi azabı celbeden ahlaksızlık
katsayımız her geçen gün artıyor…
O gün gelmeden önce Yunus Peygamberin kavmi gibi tövbe
edip kurtuluşa erebilmemiz dilek ve temennileriyle…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser