En sevindiği ve üzüldüğü maçları açıkladı
Abone olFenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, şampiyon olarak tamamladıkları sezonda en sevindiği ve üzüldüğü maçları, unutamadağı an ve golleri ...
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, şampiyon olarak
tamamladıkları sezonda en sevindiği ve üzüldüğü maçları,
unutamadağı an ve golleri açıkladı.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, FB TV’de yayınlanan ’Ersun
Yanal ile Teknik Analiz’ isimli programda tüm bir sezon içinde
yaşadıklarını ve şampiyonluğun nasıl geldiğini anlattı. Fatih
Demirkol’un sorularını yanıtlayan Ersun Yanal şunları söyledi:
HER ZAMAN SAHA İÇİNDE KALMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sezon başından beri de
söylüyorum; biz iyi bir takımız. Başta biz teknik heyet olmak üzere
herkes bu takıma inanıyor. Fenerbahçe’ye gelmeden önce de tanıdığım
oyuncular vardı, geldikten sonra da tanıdığım futbolcularımız oldu.
Oyuncuların liderlik özelliklerinin hemen farkına varıyorsunuz.
Yani onların kendilerini değiştirebilme, problemleri anında
çözebilme ya da sorumluluk alma bilincine sahip olmalarını fark
edebiliyorsunuz. Bu özelliklerini takım olma yolunda
kullandıklarında ise fazlasıyla güven veriyorlar. Her zaman saha
içinde kalmamız gerektiğini söyledim, tabii bunda da
oyuncularımızın becerileri, katkıları son derece önemli. Lig çok
uzun bir periyottu ve elbette ki kırılmalar ya da istediğimiz oyunu
sahaya yansıtamayacağımız anlar da olacaktı ama ortaya koyduğumuz
çaba bu hataları minimuma indirmede yardımcı oldu. Takımın oynaması
gereken oyunu, rakiplerine karşı kurması gereken üstünlüğü bir
felsefe olarak ortaya koymak ve bunu tutarlı bir şekilde de devam
ettirmek gerekiyordu. Takım olmanın ne demek olduğunu bilen
karakterdeki oyunculara sahip olduğumuz için sezonu güzel bir
şekilde tamamladık. Bunu oyuncularımızla birlikte başardık.
17 TAKIMIN ORTALAMASINDAN 2500 METRE FAZLA KOŞTUK
Aslında oyuncunun daha iyi bir seviyeye gelmesi 3 aşamalı bir
süreçtir. Bunun birinci aşaması fiziksel performanstır, ikincisi
teknik performanstır ve üçüncüsü de fizik ve teknik performansın
toplamı olan taktik performanstır. Bunların da doğru bir şekilde
ilerlemesi ve istenilen sonuca ulaşmamız için sezon başından
itibaren belli başlı çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların başında da
fiziksel performans değerleri geliyor. Bu konuya ilişkin de bazı
kriterlerimiz var, onlardan bir kaçı ise örnek vermek gerekirse,
koşulan mesafelerin, fiziksel kapasitelerin belirlenmesi gibi bazı
noktalar var. Tabii bunları da oyuncularımızın her anını takip
ederek yapıyoruz. Zaman zaman bireysel antrenmanlarla, zaman zaman
da çift antrenmanlarla en iyi şekilde verim almaya çalışıyoruz.
Oyuncularımızın performansını arttırmaya yönelik çalışmalar
yaparken aynı zamanda bunları da kaydediyoruz ve bir barkovizyonda
oyuncularımızla bu anları paylaşıyoruz. Yaptığımız bu çalışmalara
baktığımızda ise oyuncularımızın koşu mesafelerini dikkate
aldığımızda 17 takımın ortalamasının 2500 metre üstünde koştuğumuzu
görüyoruz. Yine aynı şekilde yüksek şiddette koşu dediğimiz alanda
ise rakiplerimizden 1200-1300 metre daha ileride olduğumuz
gözleniyor. Tabii sadece bununla da sınırlı değil, takımımızın
birinci ve ikinci yarıdaki istatistiklerine de bakıyoruz. 25
kilometrenin üstüdeki sprint dediğimiz koşularda ise rakiplerimizin
önündeyiz. Tüm bu istatistikler ise bizim doğru işler yaptığımızı
gösteriyor. Son 15 dakikalık bölümde ise gösterdiğimiz
performanslara baktığımızda da yaptığımız tüm bu çalışmaların
karşılığını alıyoruz diyebilirim. Kazanmanın, bir nedeni olduğunu
açıkça ortaya koymuş oluyoruz. Top bizdeyken, rakiplerimizle bizim
aramızdaki koşu mesafelerine bakıldığında 6000 metre civarında bir
fark var. Bu, top bizdeyken inanılmaz bir şekilde bir koşu mesafesi
kat ettiğimizi gösteriyor. Bu da aksiyonu yüksek, hareketli bir
oyun oynamak demektir. Bunlar bizim fiziksel parametrelerimiz.
Bununla birlikte kan değerlerinde yüzde 10’luk bir artış da söz
konusu. Teknik analizlerimize baktığımızda; topa sahip olma, topla
oynama, başarılı pas sayısı, hücum bölgesinde yapılan oyun gibi
alanlarla rakiplerimizin önünde olduğumuzu söyleyebilirim. Aynı
zamanda ligin en çok topla oynayan takımıyız. Yaptığımız tüm bu
teknik analizler bize, nasıl gol yediğimizi, nasıl gol attığımızı,
hangi pozisyonlarda iyi veya kötü olduğumuzu gösteriyor. Teknik
analizlerden de taktik analize geçiyorsunuz. Oyuncularımızın
performansları, o pozisyonlardaki başarıları, geri dönüşleri, ileri
çıkışları… hepsi bu analizlerle ortaya çıkarılıyor. Tabii bundan en
iyi şekilde verim alınması da oyuncunun inanmasıyla ilgili bir
şeydir. Görev verdiğiniz her oyuncunun bunu yapıyor olması çok
önemli. Oyuncularımızın oyuna girdikten sonraki performansları,
onların bu analizlerden yola çıkarak net bir şekilde kendilerini
tanıma aşamasında olduklarını gösterdi. Ayrıca burada bir parantez
açmak isterim. Devre arasına 8 puanla lider girdik ve hiçbir
transfer yapmadık. Bence bu çok önemli bir şey. Geçtiğimiz gün imza
töreninde Başkanımızın transferle ilgili esprili ve güzel bir
sorusu oldu. Bakın şunu da söylemek isterim, biz hiçbir zaman kendi
aramızda dahi olsa transfer konuşmadık. Sezon başından itibaren
başlayan analizler sezon sonuna kadar devam etti. Analizlerle elde
ettiğimiz performans değerleri, bizi şampiyonluğa taşıyan en önemli
referans değerleri oldu. Tabii bunlar sadece teknik taktik
analizlerle yapılacak bir şey değil, oyuncuların takıma olan gönül
bağları çok önemli.
3 TEMMUZ’UN ARTÇILARINA RAĞMEN DESTEK OLAN BAŞKANIMIZA YÖNETİM
KURULUNA VE TARAFTARLARIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM
Takımdaki her oyuncu formasını severek oynadı, kalpten oynadılar.
Fenerbahçe’nin çok büyük bir aile olması, Fenerbahçe değerlerinin,
onlar üzerinde yarattığı etkinin bir sonucudur, elde edilen
şampiyonluk. Ben sezon başından bu yana yaşanılan sorunlara,
problemlere ve 3 Temmuz’un artçılarına rağmen destek olan Başta
Başkanımıza ve Yönetim Kurulumuza ve taraftarımıza teşekkür ederim.
Fenerbahçe, en buhranlı ya da en sorunlu olduğu noktada ona
inananların desteğiyle bu seneki Şampiyonluğu bir aile olarak
kucakladı. Bu ailenin bir parçası olarak bizler de vardık. Evet,
Şampiyonluğun ışığı bizleri aydınlattı ama arka tarafta ise
inanılmaz büyük bir güç vardı.
BEKLEDİĞİMİZDEN FAZLA SAKATLIK OLDU
Aslında sakatlıklar bizim beklediğimizden daha fazla oldu bu sezon.
Oyuncuların bizi tanıması, bizim oyuncuları tanımamız zaman alan
bir şey ve zor bir durum bu. Ancak Fenerbahçe bu konuda yüksek bir
donanıma sahip. Sağlık ekibimiz tarafından geliştirilen çok iyi bir
sistemimiz var. Başta Doktorumuz Burak Kunduracıoğlu ile
Fizyoterapist ve masörlerimizin çabaları söz konusu. Kısa
süreçlerle çok kısa bir şekilde atlattık. Egemen’in sakatlığı bizi
üzdü. Bruno Alves’in sakatlığı bizim için sürpriz oldu. Yine aynı
şekilde Emre’nin sakatlığı sürpriz oldu. Ancak bu sürprizlerin
dışında beklediğimiz sakatlıklar da vardı. Onun dışında bizi
zorlayan sakatlıklarımız olmadı. En başta da dediğim gibi sağlık
ekibimizin başarılı çalışmasıyla sakatlık süreçlerini kısalttık.
Sakatlık yaşanmadan önce onu engellemek için ciddi çalışmalar
yapıldı.
TOPU KAZANMAK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIK
Ofansif oynamak gerçek anlamda çok zor. Öncelikle bu tür oyunlarda
rakip sizi hata yapmaya zorlar. Bu sayede oyununuz bozulabilir ve
topu kaybedebilirsiniz ancak sonrası ise çok önemli. Kaybettiğiz
topun tekrar kazanılması için çok çalıştık. Bütün oyuncularımız da
bu konuda katkı sağladı. Sow, Emenike, Kuyt gibi hücum yönü ağır
basan oyuncularımızın da savunmaya katkı vermeleri önemliydi.
Oldukça fazla destek verildi. Topu kaybettiğimiz andan itibaren
rakip üzerinde takım halinde kurulan baskı sonuç verdi.
OYUNCULARIMLA HER KONUDA KONUŞUP ANLAŞABİLİYORUZ
Ne yaptığımızı oyuncularımızla konuşmak zorundayız. Gittiğimiz
yolun tarifini yapmak zorundayız. Aynı zamanda çok akıllı
oyunculara da sahibiz. Oyuncularımla her konuda konuşup
anlaşabiliyoruz. Tabii, zaman zaman onların da bir takım talepleri
oluyor, bu da çok normal. Çünkü kolay bir iş yapmıyorlar. Aynı
zamanda takımımızda çok sayıda milli takım forması giyen, uluslar
arası deneyimi çok fazla olan oyuncularımız da var. Onlara yüksek
kalitede hizmet sunmak zorundayız. Bu nedenle de sürekli iletişim
halinde olup, bizlerden beklenileni onlara vermek zorundayız.
SAVUNMA BİRLİKTELİKTEN BAŞLAR
Savunma çok zor bir şey. Savunma yapmak takımın birlikte hareket
etmesinden başlıyor. Başlangıçta bu coşkuyu ve tempoyu yakalamak
kolay değil. Ama şimdi oyuncularımızın kat ettiği mesafeye
baktığımızda mutlu oluyorum. Mesela; oyuncularımızın rakip ile olan
birebir mücadelelerindeki sayı 30’lardayken 80’lere yükseldi. Bu
önemli bir parametre. Bizler bunu arttırmak için her türlü
çalışmayı yaptık. Oyuncularımız cesaretliler ve gerekli iletişimi
kurduğunuzda sorunsuz bir şekilde yol alıyorsunuz.
ARTIK ’BENİM GÖREVİM BU DEĞİL’ DİYEMEZSİNİZ
Birlikte oynamalıyız. Çok yakın ve hızlı oynamalıyız, geçişler çok
önemli Bir düzen içinde oynamak çok zor. Artık futbolda belli bir
düzen içinde oynarsanız, o düzeni kontrol etmek çok kolaylaşıyor.
Ama siz o düzeni bozarak oynarsanız, rakibi de bozmuş oluyorsunuz.
Rakip de bozulduğunda tekrar düzene geçmek için düzeni bozmuş
olanların, bozdukları düzene geçişlerinde uyumlu sorumluluk
almaları gerekiyor. Yani başkalarının görev alanlarını da üstlenmek
durumunda kalmaları gerekiyor. Orta saha pozisyonunda oynuyorsanız,
savunma da yapmak zorundasınız. Yani bir anda savunmacının yaptığı
görevi Musa yapabilecek, sonuç alacak. Orada bulunuyorsa, o görevi
yapmak zorunda. Benim görevim bu değil diyemezsiniz. İşte bu görev
değişimlerindeki transferleri de oldukça hızlı ve yerinde
yapmalısınız. Bu da size coşkulu ve tempolu bir oyunu getiriyor. Bu
da kolay bir şey değil.
ESPRİLİ ANLAR
Oyuncularımızla aramızda çok esprili şeyler oluyor. Hem kızdığımız,
hem de kızdırdığımız oyuncular var. Mesela bu konuda, hızlı
geçişlerde Musa ile çok şakalaşırız. Onu biraz üzerim ben. O da
çabuk etkilenen, tepki veren bir adam. Emenike öyle. Ama Kuyt
onların içinde daha olgun biri. Orta sahada zaten o tip oyuncu
sayımız çok fazla. Kızdırdığımız bir başka oyuncu da Gökhan.
Onlarla yavaş yavaş idare ediyoruz. (Gülüşmeler) Ama hakikatken iyi
iş çıkardı çocuklar. O konuda hepsini tekrar tebrik ediyorum.
Musa’yı da bir zamanında sahaya çıkarsak (Gülüşmeler)
OYNAMAYAN OYUNCUNUN OLUMSUZ ETKİSİ OLMADI
Küskünlükler olacak. Her oyuncu oynamak istiyor bizde. Bizim
takımda da kaliteli oyuncular var. Ama bizim oyuncuların oynaması
konusunda, hakkını vermek adına çok titiz davrandığımızı
düşünüyorum. Oyuncularla da bunu paylaştık. Benim de çok üzüldüğüm
oldu, forma veremediğim de oynatamadığım da. Çünkü bir formayı alan
bir daha vermiyor. Ama baktığınız zaman sonradan oyuna girerek
oyunu değiştiren çok oyuncu oldu. Sonradan performansı çok
yükselen, bu formayı alan oyuncular oldu. Çok oynatmak istediğim,
oynatamadığımız oyuncular oldu. Demek ki bu performans kriterleri
doğru yapıldı ki; yerine oturdu. Oyuncuların bu gibi oynamama
durumlarında takımın performansına hiçbir olumsuz etkileri olmadı.
Ne olumsuz bir tavır ve negatif enerji yaydılar. Tam tersi burada
Selçuk’u güzel bir örnek olarak vereyim. Alper’e bandaj almaya
Selçuk içeriye koşarak gitti. Soyunma odasından bandajını getirdi.
Bekir oynadığı bir maç sonrası, bir karşılaşmada da oynamadı,
arkadaşı Kadlec’i o hazarladı. Yine kadroya almadığımız zaman bile
soyunma odasında hep bizimle her zaman olan tüm oyuncularımız var.
Kadlec uzun süre forma giymedi, oynadı, inanılmaz iyi performans
gösterdi ve hiçbir zaman da kendilerini bozmadılar. Webo, girdiği
her oyunda, her maçta performansı çok yüksekti, gol attı. Emenike,
keza öyle. Dolayısıyla bizde oynamayan veya oyuna sonradan giren
bir oyuncunun hiçbir zaman performansı düşmedi. Tam tersi
arkadaşlarını desteklediler ve takıma oyuncu değişikliği sonrasında
katkıda bulunup sonucu değiştirdiler.
OYUNCULARIMLA HER KONUDA ANLAŞTIK
Ben oyuncularımın, çocukların samimiyetlerine çok inanıyorum. Başta
kaptanlar Emre, Volkan Selçuk olmak üzere; Gökhan’ı da sayacağım.
Çünkü Gökhan da artık tecrübeli bir oyuncu oldu ve onunla
iletişimim farklı. Egemen de tecrübeli oyunculardan. Kuyt, Bruno
Alves, Raul, yaşları oldukça yüksek ve tecrübeli oyuncular. Ne
istediklerinin farkındalar ve o farkındalıkları çok yüksek olunca
sizin de işiniz çok kolaylaşıyor. Ben de kolay bir şekilde
hallediyorum. İletişim iyi. Zaman zaman tabii problemler olacak.
Ailede de oluyor problemler. Ama biz bunları büyütmedik ve
uzatmadık, çok kolay da hallettiğimizi düşünüyorum. Problemimiz
olan oyuncular antrenman sahasında olmadı mı? Oldu. Birbirimize
bağırmadık mı? Bağırdık. Kızmadık mı? Kızdık. Ama bu kızmak
bağırmak demek ona saygısızlık yapmak anlamı taşımamalı. Bizim
işimiz agresif, heyecanlı ve coşkulu bir iş. Bu anlamı zaten onlara
verdiğimizde bir problem de kalmadığını düşünüyorum. Asgari
müşterekte biz her konuda, oyuncularımızla hemen hemen her konuda
anlaştık. Ben kaptanlardan başlayarak bu konuda takım içindeki
dengeyi kurdukları için de hepsine teşekkür ederim.
KONUŞMADIK, OYUNUMUZU OYNADIK
Düştüğü yerden bu takım her zaman kalkmayı başardı. Bunu nasıl
yaptık. Çünkü oynadığımız bir oyun var. Bir Konya maçı diyebilirim.
Onun dışında oynadığımız oyunlar hiçbir zaman rakiplerden daha
düşük olmadı. Konya maçında da yüksekken birden bire bir düşüş
yaşadık. Hatta 3-0 yapıyorduk. Emenike karşı karşıya bir pozisyonu
kaçırmıştı. O dakikadan sonra çok gereksiz pozisyonlar ve goller
yedik, geriye çekildik, oyun coşkusu azaldı, oyuncular dağıldı. O
aslında bizim için bir toparlanma oldu. Ne olduğumuzun, ne
yaptığımızın farkına vardık. Maç kaybedersiniz. Karabük maçında
rakip gol de kaçırdı. Biz skoru değiştirmek için biraz açıldık. Ama
zemin, şartlar ve koşulları ben hiçbir zaman bahane etmiyorum. O
günkü oynama koşullarını yerine getirmediğimiz için diyelim buna. O
da bizim için bir deneyimdi. Eskişehir ve Sivas maçlarını ayrı
tutuyorum. Çünkü o maçlar gerçekten çok üzüldüm. Futbol dışı
etmenler bize çok hakim oldu. O etmenlerin burada tekrar
konuşulması ne kadar doğru bilmiyorum ama bu etmenler ligin içinde
de baktığımızda diğer maçlara hakikaten damga vuran birkaç maçtan
bir tanesidir. Yapılan hatalar konusunda öne çıkan birkaç maç
deseniz herhalde onlardan bir tanesi olarak Sivas maçını
sayabiliriz. Eskişehir ve Elazığ maçları da onlara benzer maçlardı
ve bunlar üst üste geldi. Tabii bunları yaşayan oyuncuların tepkisi
ancak oyunla olabilir. Başka nasıl tepki gösterebiliriz? Konuşarak
mı? Bizim işimiz konuşmak değil, oynamak ve biz hep bunu yaptık.
Niye konuşalım ki, çıkıp oynayalım. Oynama karakteri ortaya koymuş
ve bunu her seferinde yapmış referansı olan bir takımın nasıl tepki
göstermesi gerekiyor? Oynayarak tepki göstermesi gerekiyor. Biz de
oynayarak tepki gösterdik ve karşılığını aldık.
CANER’İN GÖNLÜ BURADA, BİLİYORUM
Caner’in oyuncu kalitesine, yeteneklerine yakışan buydu. Çalıştı,
formayı aldı. Baştan formayı alamamıştı ondan sonrası gerekenleri
yerine getirdi ve bugün herhalde herkesin kabul ettiği önemli bir
duruşu var. Daha da iyi olacağını, çok daha iyi olacağını
düşünüyorum. O genç bir oyuncu daha 25 yaşında, tam olgunluk
zamanı. Bu başlangıç. Ben Caner’in Türk Futboluna da çok büyük
katkıda bulunacağını umuyorum. Fenerbahçe’de kalacağını ve çok
problem olmayacağını düşünüyorum. Caner’in gönlünün de burada
olduğunu biliyorum. Umarım en kısa zamanda o imzalar atılır ve her
şey bizim bıraktığımız yerden devam eder.
DESTEK VERENLER
En büyük destekçilerim… Tabii bunu parça parça bölmek lazım. Aile
bir taraftan, takım ve ekip arkadaşlarım bir taraftan, birlikte
çalıştığımız yönetim kurulu ve Başkanımız bir taraftan, oyuncular
bir taraftan. Yani bu bir karma. Bir tane deyip haksızlık yapmamak
lazım. Herkesten oldukça yüksek destek gördük. Desteği olan,
birlikte çalıştığımız takım arkadaşlarımız var. Bizim ekibimiz var.
Ekibimizin içindeki tüm arkadaşlarımızın, beraber yaptığımız
çalışmalarda oldukça fedakar olduğunu gördüm. İsmail Hoca, Murat
Hoca, Niyazi Hoca, Volkan Hoca, Recep Hoca, Melikşah, olağanüstü
çaba sarf ettiler. Yani onlar her zaman oradaydılar ve hiçbir zaman
eksilmediler. Fenerbahçe Medya Grubuyla zaten hep beraberdik, her
koşulda bizim yanımızdaydınız. Diğer taraftan aşçılarımız,
hizmetlilerimiz, orada bize inanılmaz güzel bir ortam sundu. Oraya
yöneten İbrahim Kazdal… Yani herkes bizim peşimizdeydi. Deplasmana
gittiğimizde, güvenliklerimiz, otobüs şoförümüz Cemal abimiz…
Herkes olağanüstü bir fotoğraf verdi. Hatta attığımız bir gol var
K. Erciyes maçında, Cemal abi herkesin üstündeydi. Biraz ağırdı ama
altta Emenike vardı, ona bir şey olmadı. Yani bütün takımın her
oyuncusu görevini yerine getirdi. İsim isim sayarken haksızlık
olmasın. Doğan ustamızdan Salih’e Bayram’dan çimcilerimize herkes
bizim yanımızdaydı. Başkanımız ve yönetim kurulu, bizim
ihtiyaçlarımız olan temel yapıyı burada oldukça başarılı bir
şekilde yönettiler. Fenerbahçelik duruşunun, bir karakterin ortaya
konması konusunda oldukça da iyiydi. Bu destek, bizler her
şeyimizle Fenerbahçe’yi yaşıyoruz ama bunun dışında bir hayatımız
var. Ailemiz, çocuğumuz, annemiz, babamız var. Onların duruşu da
önemli. Herkesten destek gördük diyebilirim.
HER ENGELİN ASLINDA BİR AVANTAJ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜK
Engeller konusunda ise; tabii engeller çok olacak. Biz her engelin
bir avantaj olduğunu, lehimize döndürülmesi gerekin bir fırsatı
olduğunu düşünerek hareket ettik. Ben hep böyle düşünürüm. Bir
engel varsa, çözüm de içindedir ve bir fırsattır. Böyle yaptık, bir
fırsat olarak değerlendirdik ve ayağa kalkerken oradan başka
değerler üreterek ayağa kalktık. O yüzden bizim için bu büyük bir
avantajdı.
SİVAS’TA GERÇEKTEN ÇOK ÜZÜLDÜM
Üzüldüğümüz çok maçlar var ama Sivas’ta gerçekten çok üzüldüm.
Eskişehir ve Sivas maçlarına çok üzüldüm gerçekten . Çünkü
çocukların hak etmediği maçlardı ve onlar da çok üzüldüler. Belki
bizim için en büyük fırsat da o maçlardı.
EN SEVİNDİĞİM MAÇ; 5-2’LİK SİVAS MAÇI
En sevindiğim maçlar… Son dakika maçları var. Bursa’da golü yedik,
golü attık. Son dakikalar insanı sevindi diye gösteren maçlar ama
takım olmayı başardığımız 5-2’lik bir Sivas maçı var. Oradaki oyun
değeri benim için önemliydi. Ligin en çok koştuğumuz maçıydı o maç.
Orada herkes, ya artık biz böyle oynamalıyız diye çıktı oynadı.
Deplasmanda şampiyonluğu pekiştireceğimiz Gaziantep maçındaki oyun
disiplini ve isteyerek ve planlayarak oynamaları. Antrenmanlarda
ortaya koydukları bazen sinirli ve agresif anlar benim hoşuma
gider. Takım olmaya başladıkları, birbirlerine tahammül ettikleri
anlardır. Bunlar ayrı ayrı açılması gereken sayfalar. Beğendiğim
maç, gala gecesi Karabük maçı çok güzeldi. Herkes çok coşkulu,
heyecanlı, verimli, mutlu. O mutluluğu gözlerinin içinden okumak
çok güzel bir şey.
KUPAYI KALDIRDIĞIMIZ AN ÇOK FARKLIYDI
Unutamadığım bir an sezon içinde… Unutmayacağımız anlar çok fazla
ama kupayı kaldırdığım an çok daha farklıydı. Herhalde o sahne bir
daha gözümün önünden silinmez.
EN GÜZEL GOLLER
En güzel goll… Her gol güzel ama Emenike’nin Antalya maçında
yaptığı asist ve Musa’nın attığı gol. Caner’in Kayseri maçındaki
uzaktan vuruşu. Çok güzel goller var, cok emekle atılan goller var.
Kayseri Erciyes maçında Emenike’nin attığı, Egemen’in getirip
Kuyt’a kadar onunla aldığı attığı gol. Emekle atılan çok gol var.
Her golün bence emeği var.
İÇERİDEKİ 1-0’LIK ESKİŞEHİR MAÇI
En zorlandığımız maç…. Eskişehir maçı, içeride 1-0 kazandığımız
Eskişehir maçı. Kritik bir sınırdı ve o maçta zorlandık.
GALA GECESİ KEYİFLİYDİ
En keyif aldığımız maç… Gala gecesi içeride oynadığımız Karabük
maçı…
SOMA’YLA İLGİLİ ORGANİZASYONLAR YAPACAĞIZ
Soma için hepimiz çok üzgünüz. Ülke olarak ülkenin bulunduğu
konjektüre uygun, kalite ve değerlere uygun bir sonuç değil bu.
Bütün hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Çok üzüldük. Böyle bir facianın yaşanmaması gerekiyordu. Bunun 1
tanesi de 301 tanesi de bence aynı. Ama bu facianın bizim gibi bir
ülkeye yakışmadı. Bu konudaki duruşumuz belli. Eğer üstümüze
düşecek bir görev varsa bunu seve seve, hiçbir karşılık beklemeden
yapacağımızı biliyorum. Kulübümüzün bu konudaki refleksleri belli.
Yaptığı refleksler de belli. Biz bir kurumun içinde görev alan,
sorumlu olan insanlarız. Ve biz bu kurumun içinde sorumlu olan
insanlar olarak bundan sonra ne yapılacaksa, görevimiz neyse oturup
hem yönetimimizle hem de kişisel olarak yapacağız.Yapmamızda
gerekiyor zaten. Oyuncularım dağıldı ancak toplandıktan sonra
konuyla ilgili organizasyonlar yapılacak, Beşiktaş ile maç
yapacağız, tarihi ve formatı belirlenecek. Bunun gibi pek çok
organizasyonların yapılacağını düşünüyorum. Kulübümüzün duyarlılığı
yalnızca futbol, basketbol takımı, kürek takımı ya da boks takımı
olarak algılamamak lazım. Fenerbahçe çok büyük bir sivil toplum
örgütü. Fenerbahçe konuyla ilgili her türlü uygulamayı yapacaktır,
bununla ilgili planlarda var. Ben bir daha böyle bir olayın
yaşanmamasını diliyorum. Ailelere başsağlığı diliyorum, şu anda
başka yapabileceğimiz bir şey yok.Bu konuda devletin yapacağı ve
yaptıracağı çok şey vardır. Halkımızın duyarlılığını göstereceği
çok şey vardır. Hepimizin duyarlılığı bence şu olmalıdır; Bir daha
böyle bir şeyin yaşanmaması için yapılması gerekenleri çıkarılacak
dersler. Bence altı çizilmesi gereken şey bu.
DENİZİ ÇOK SEVİYORUM
Aslında çok karmaşık bir hayatım yok. Ben hobileri olan bir
insanım. En çok deniz hobim var.Bu konuda bir kulübün de başanı
oldum.İlk kez bu programda söylüyorum, Marmara Açıkdeniz Yat
Kulübü’nün kongresi yapıldı, ben de başkan oldum.Yelken sporuyla
deniz sporuyla uğraşacak gençlerimizin ve çocuklarımızın önünü
açmak adına böyle bir sosyal sorumluluk programı içerisinde yer
alacağım.West Marine İstanbul’da , Beylikdüzü’ndeki marinada
konuçlanacak.Biz de bir grup arkadaşla göreve geldik ve sosyal
sorumluluk projesi olarak , deniz sevgisiyle birlikte bir katılımda
bulunacağım.Bir katkıda bulunmaya çalışacağım.Denizi çok
seviyorum.Denizle uğraşıyorum.Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum.Ciddi
bir fotoğraf arşivim var.Bilemiyorum belki ileride birşeylerin
yararına sergi açabilir miyim.Fotoğraf çekmek benim için çok
ayrıcalıklı bir şey.Boş zaman bulabildiğim süre içerisinde,
futbolun dışında çok zaman kalmıyor ama bu iki hobi fazlasıyla
zamanımı alıyor ve bunlarla ilgilenmeye devam edeceğim.
"AİLEMİ İŞİMDEN UZAK TUTUYORUM"
Aile çok önemli ama onları işimden uzak tutabiliyorum. Çünkü bizim
işimizin spotları çok yakıcı. Onlar biraz ışık altında kaldığında
kavrulabiliyorlar. Hem dışarıdalar hem içerideler. Onların kendi
özel hayatları var. Hayatı paylaştıkları dostları ve arkadaşları
var. Oğlum okuyor, kızım da yakın zamanda evleniyor. Hayat devam
ediyor. Benim onlar için en büyük dileğim mutlu olmaları. Çünkü bu
hayat mutlu olmayı hak eden bir hayat. Herkes çok mutlu olmalı.
"ŞAMPİYONLUĞUMUZDAKİ EN ÖNEMLİ ETMEN; TARAFTARLARIMIZ"
Fenerbahçe taraftarı bizim şampiyonluğumuzdaki en önemli etmen.
Onlardan aldığımız güç, onlardan aldığımız enerji ve onların bize
verdiği destek bizi buraya getiriyor. Çünkü onların hakikaten çok
güçlü bir desteği var. Onların desteği ve bu duruşu bizim
sorululuklarımızı artırıyor. Bu sorumluluğumuzun
farkındayım.Maçlarda ve maçların da dışında bize göstermiş
oldukları tüm destekten dolayı ben tekrar onlara teşekkür
ediyorum.Onlar her şeye layık.
(İHA)