EN PROBLEMLİ MODERNLEŞME TÜRKİYE’YE AİTTİR”
Abone olAK Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, en problemli modernleşmeyi Türkiye’nin yaşadığını belirterek, “Bizde Ba...
AK Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş, en problemli modernleşmeyi Türkiye’nin yaşadığını
belirterek, “Bizde Batıcılık, modernizm olarak algılanmıştır”
dedi.
İzmir’de Memur-Sen’in düzenlediği “Medeniyet Değerlerimiz ve
Türkiye’nin Yeniden İnşası” konulu konferansta konuşan Kurtulmuş,
Türkiye’nin 2013-2023 gelecek vizyonunu “Yeni Anayasa, terörün sona
erdirilmesi, antidemokratik tüm yasaların değiştirilmesi, toplumsal
bütünlüğün sağlanması” olarak açıkladı. Kurtulmuş, “Türkiye’de uzun
yıllar fötr şapka takmak zorundaydı köylerden kentlere giden
erkekler. Şehirlere sadece tayyör ya da fötr şapka giyenler
gidebilirdi. Ankara’nın caddelerinde sadece böyle giyinenler
dolaşabilirdi. Şehir merkezlerine fötr şapkasız girilemezdi. Bir
köylü köyden şehre gitmesi için fötr şapka giymek zorundaydı.
İnsanın dudakları uçukluyor. İki yıl boyunca o zaman TRT’den Türk
Sanat Müziği dinlenmesi yasak. Adam olmamız için Batı müziği
dinlememiz lazım. 28 Şubat’ta eski cumhurbaşkanımızın Ankara’daki
konserden sonra ‘İşte çağdaş Türkiye’ dediğini unutmayan. Modern
Türkiye, Çaykovski’yi dinleyen Türkiye idi” diye konuştu.
Türkiye’nin tepeden inmeci ve zoraki bir modernleşmeye tabi
tutulduğunu söyleyen Numan Kurtulmuş, Türk Sanat Müziği sanatçıları
Safiye Ayla, Saadettin Kaynak ile arabesk parçalar söyleyen İbrahim
Tatlıses’ten örnekler verdi. Kurtulmuş, Türkiye’nin bir daha zoraki
bir modernleşmenin içinde olmayacağını vurgulayarak, şöyle
konuştu:
“Tepeden inmeci, zoraki bir modernleşme. Batı karşısında yenildik.
Niçin? Değerlerimizden ne kadar uzaklaşırsak o kadar adam oluruz
zannettiler. Milletin ensesinde boza pişirdiler bir de. Türkiye’nin
en temel siyasi problemlerinden birisidir. Modernleşmeyi
Batılılaşma olarak algılayanlar ve diğer tarafta milletin
çocukları. 28 Şubat’ta Ege’de üniversitenin önünde içeriye
başörtüsüyle girmesine izin vermeyen zihniyet aynı zihniyettir. Dün
Türkiye’nin TRT’sinden Safiye Ayla, Saadettin Kaynak’ı yasaklayan
zihniyet. Yakın zamanlara kadar İbrahim Tatlıses’in özel
televizyonlarda olması bile yasaktı. Bir daha böyle zorla
modernleşme süreçlerinin içerisinde olmayacak Türkiye.”
Numan Kurtulmuş, eskiden şüpheli ölüm ve kazalar ile faili
meçhullere de değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dersim isyanlarının nasıl bastırıldığını biliyorsunuz. Tetiği
çekenlerin asla bulunamadığı bir sürü siyasi cinayet ve faili
meçhul var. Eski Türkiye’de şüpheli ölümler var. Başta merhum
Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis olmak üzere. ölümlerin
üzerinde koskoca bir bulut var. Gerçekten zehirlendi mi? Kaza mıdır
suikast midir? Bunlar büyük soru işaretleri. Bedri İncetahtacı,
Recep Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci’nin kazaları aklıma geliyor. Tüm
bunların hepsi milletin çocuklarını birbirlerine düşürmek için
yapıldı. Evren Paşa’nın dediği gibi, adaleti bozmayalım diye
işlenen cinayetler var. Bir sağdan bir soldan. Balyoz gibi bir sürü
başarısız darbe girişimi var. Başarılı olsaydı şimdi siz burada
olamazdınız. Sonra Ergenekon, Ayışığıdır vs.”
Kurtulmuş, kendisine ‘Türkiye dindarlaşıyor mu, muhafazakarlaşıyor
mu?’ diye sorulduğunu belirterek, “Demokrasisi, hukuki ve siyasi
sistemiyle yeni bir Türkiye’nin inşası. Türkiye’de olan
demokratikleşme. Halkın değerleri, yaşam tarzı siyasete taşınıyor.
Olan biten bundan ibaret. Sadece yeni Türkiye’nin olması yetmez.
Türkiye’nin güçlü ve büyük bir ülke olması gerekiyor. Bütün
komşularıyla kavgalı ve düşman olan bir Türkiye kurmuşlardı. Türkün
Türk’ten başka dostu yoktur diye de bir slogan bulmuştuk. Ne hazin.
Bu algılar güçlü ve büyük Türkiye oluşmasını engellemek için
oluşturulmuştu. Güçlü ve büyük Türkiye için ekonomik ve siyaseten
güçlü olmak zorundayız. Türkiye tarihi fonksiyonlarını yeniden inşa
etmek için çalışıyoruz. Türkiye sadece kendi iç meseleleriyle
boğuşan, halkıyla kavga eden bir ülke olamaz. Türkiye’de bürokratik
oligarşi zayıflatılmıştır, katılımcı demokrasi kuvvetlendiriliyor”
diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, terörün sonlandırılması sürecinde hiçbir pazarlık
yapılmadığı vurgusunda da bulunarak, Türkiye’de herkesin ortak rüya
görmesiyle büyük ve güçlü bir ülkenin inşa edilebileceğini ve bu
amaç için çalıştıklarını kaydetti. Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Herhangi bir pazarlık verilmemiştir. Alınan bu milletin kadim
kardeşliğinin yeniden ayağa kaldırılmasıdır. Biz 32 yıldır süren
pis, kirli, pasaklı, kimin elin kimin cebinde olmadığının
bilinmediği bir zamanda bölünmedik de barış ve çözüm zamanında da
mı bölüneceği? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bu milleti bölen
etnik milliyetçiliklerdir. Osmanlı’da olduğu gibi. Asıl bizi yıkan
etnik milliyetler üzerinden bizi bölmek oldu. İstikameti
bozmayacağız. Bu milletin bize göstermiş olduğu yolda devam
edeceğiz. Bir ülkenin başarısı sadece ekonomik başarıdan ibaret
değildir. Esas gücü sahip olduğu medeniyet paradigmasına bağlıdır.
Hepimizin ortak rüya görmeye başlaması lazım. 2071’de dünyanın
sayılı ülkelerinden birisi olduğu, herkesin önünü iliklediği bir
Türkiye olması için hepimizin ortak rüya görmesi lazım.”
Memur-Sen İzmir Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen İzmir 1 No’lu Şube
Başkanı Abdurrahim Şenocak ise, millet iradesi ve milli egemenliğin
on yılda bir gerçekleştirilen darbelerin tehdidi altında kaldığını
ancak Türkiye’nin karanlık günlerinin geride kaldığını söyledi.
Şenocak, “Demokrasiye dair yeni bir başlangıç, adalet ve eşitlik
kavramlarıyla ilgili yeni bir tasarımla mümkündür. Millet iradesi
ve milli egemenlik on yılda bir değil her gün darbe altındaydı.
Darbeci zihniyetin oluşturduğu müesses nizamın on yıllık bakımıydı.
Bize yıllarca on yılda bir darbe yapılır söylemini söylettiler.
Önce vesayetin kurumlarını ve kurallarını ve vesayetçileri ifşa
ettik, sonra kirli oyunlarını. Sıra milletin egemenliğini, insan
onurunu, demokrasiyi ve büyük ve yeni Türkiye’yi inşa etmekte.
Türkiye’nin karanlık tarihi geride kalmıştır. Teşkilatlarıyla,
sendika ve üyeleriyle bu sürecin öncüsü ve yükselen değeridir.
Konfederasyon olarak sorunlardan nemalanmak yerine çözüme paydaş
olmayı seçtik. Çözüm temelli sendikacılık anlayışını savunuyoruz.
Türkiye’nin yeniden inşası için çalışacağımıza söz veriyoruz” diye
konuştu.