Bütün yolculukların anasıdır kendine yolculuk…
Ve varabileceğin tek sığınak yüreğin…
Bu bir haftalık tatilde yüreğimi dinlendirmekti
amacım bedenimden çok…
Kendi kendime yolculuğa çıktım ben de…
Deniz kokusu, martı çığlıkları, rüzgar, güneş…
En önemlisi kalp çarpıntısı…
Bütün kış etrafındakileri ısıtmaktan içi kurum tutmuş
bir soba borusu gibiydi yüreğim…
Temizlendim…
Yaptığım en iyi yolculuktu içime yaptığım, kendimi
keşfettim…
Her dakikanın, bana bahşedilmiş her saniyenin keyfini
çıkarırcasına zevk aldım aldığım nefesten…
Yeni insanlar tanıdım, yeni arkadaşlar edindim, yeni
yerler keşfettim…
Yeni yeni şeyler, yeni yeni insanlar sevdim...
Ama gördüm ki , bir başkasını, bir başka şeyi,
herhangi bir şeyi sevebilmek için en çok kendiyle arkadaş olmalı
insan…
Hatalarını acının merkezine koymak yerine, hatalarını
koynuna alıp onlarla dost olmayı becerebilmeli…
Hatalarını sevmeli önce insan…
Kendini affetmeyi öğrenebilmeli…
Varış yeri, çıkış yeriyle aynı bu yolculukta…
Ve en hüzünlü, ve en komik, ve en neşeli, ve en hakiki gidiş,
kendine gitmek…
İçine aktıkça kendi değerini bilmek…
Senden gidenleri de, senin için kalabilenleri de en
derinlerine koyabilmek…
İstediğini tekrar yukarı çıkarıp, istemediğini
derinlerde bırakıvermek…
Ama unutmayın, ilk şart, önce kendini sevebilmek…
Kendi değerini başkalarının bilmesini beklemeden
kendin bilebilmek…
Kimseden bir şey beklemeden, kimseye muhtaç olmadan
kendi kendine yetebilmek…
En güzel yolculuktu, sırtımda çanta olmadan çıktığım
manevi yolculuk…
İçimdeki kurumları temizleyip, beni hak etmeyen ne
varsa çıkarıp atarak bulundukları yerden, kendi içime kendimi
koydum en çok, sevgiyle birlikte…
Çünkü kendinden başlamalı insan sevmeye ve sonra
bilirsin zaten, en çok kim ve ne layık sevilmeye…
twitter.com/nsrnylmz