En geveze yazı işleri müdürü
Abone olSerdar Turgut, Akşam'da geçen bir gününü yazdı. Turgut, yazı işleri müdürü Oray Eğin'den bahsetti. Turgut'un yazısına göre Eğin dünyanın en geveze yazı işleri müdürü.
Serdar Turgut, Akşam'ın yazı işleri müdürü Oray Eğin'in
gevezeliğinden dolayı bunalıma girdi. Ama ne kadar geveze ve kilolu
da olsa Turgut, Oray Eğin'den vazgeçemiyor. kafası allak bullak
olsa dahi. Ne diyelim "Gülü seven, dikenine katlanır"...
Dün benim için yazı yazmanın artık neredeyse imkansız hale gelmiş
olduğunu fark ettim. Çünkü Oray Eğin artık benim odama taşınmış
durumda. Taşınmadıysa da eğer, muazzam bir felç geçirmiş durumda ve
de yerinden kıpırdayamıyor demektir. Ne zaman kafamı kaldırsam onu
görüyorum. Katiyen de susmuyor. Örneğin ben tam yazı hakkında
düşünmeye başlamışken o bana 'Million Dollar Baby filmini izledim
çok iğrençti, Karate Kid diye bir film vardı ya, ondan bile
kötüydü' deyiveriyor. Oscar almış bir film hakkında bu şekilde
düşünmesine takmıyorum tabii, ancak ben de fazla normal
olmadığımdan hayatta bir filmin Karate Kid kadar kötü olabilmesi
gibi imkansız görünen bir işi nasıl başardığına kafayı takıyorum...
Tabii ki o anda da aslında yazı konusu düşünmesi gereken beynim de
boşalıveriyor.
Oray bir süre sessiz durduktan sonra -ki bu 10 saniyeyi geçmiyor-
bana dönüp 'Mantı yemek ister misin?' diye de soruveriyor. Niye
istemeyeyim ki, ama bu sorunun yeri ve zamanı bana garip geliyor
doğrusu. AKŞAM Gazetesi'nde öğle vakti odamda nasıl mantı bulup da
yiyeceğim? Bu kozmik sırlarla dolu mesele de beni meşgul ediyor.
Bunun şoku daha bitmeden bu kez de 'Sushi yiyelim mi?' diyor.
Dikkatinizi çekerim; olay an ve an daha da absürdleşiyor, biraz
daha beklesek Japon aşçıyı da odama getirtmeyi teklif edeceğine
eminim Oray'ın. (getiremez de demeyin lütfen, aşçıyı Tokyo'dan bile
getirtebilir.) Şimdi siz de soracaksınız; arkadaş gün boyu sadece
yemek konusunda mı konuşuyorsunuz ki? Hayır durum öyle değil ama,
ben konuşmuyorum sadece Oray konuşuyor. Bir de Oray dünyada hızlı
sushi tüketimi rekorunu Japonların elinden aldı geçen hafta. Bunun
dışında kendisi ayrıca sadece sushi yiyerek kilo almayı başarma
unvanına da sahip, bence yakında da sumo güreşçisi olacak. O
sumocular Kırkpınar'a gelecekler ya, Oray yakında şimdiki
unvanlarına ek olarak başpehlivan da olacak buna emin olun.
Böylelikle ben de ilave olarak aynı zamanda başpehlivan da olan bir
Yazı İşleri Müdürü ile çalışma mutluluğuna kavuşacağım.
Bütün bunlar rutin olarak yaşanırken odam aniden kalabalıklaşıyor
ve Ahmet Tulgar da içeriye giriveriyor. Kalabalıklaşıyor derken
nüfus içinde Oray'ı saymamam da gerekiyor biliyorum; çünkü o odanın
bir içsel parçası haline dönüşmüş durumda. Ahmet ise başka
tuhaflıklara sahip (hangisinden başlayıp anlatsam ki bilmiyorum,
yazarlık mesleğinin heyecanı da burada işte) o da sadece tost ve
Diet Cola tüketerek bir insanın yaşayabileceğini ispatlamaya
çalışıyor. Hatta o bu yeme adetinin kendisini manen mankenlere
yakınlaştırdığını düşünüyor ve hatta bana da anlatıyor bunu.
Oray ile Ahmet arasında kesin bir sınıf farkı var. Bir tanesi sushi
düşlüyor, diğeri de tost ama sorsanız ikisi de komünist. Bence
üçümüz arasında en komünist olan da benim laf aramızda da benim
sesim çıkmıyor, çünkü bir onların konuşmasından bana fırsat
gelmiyor. İki, ben teorik olarak diyetteyim. Dolayısıyla sınıfsal
bağlantılarımı ifade edecek kavramlardan yoksunum.
Ben bu yazıyı yazarken bile iyi bir osso buco pişirme yolları
üzerinde düşünüyorum. Bunun yanına iyi bir Toscana kırmızı şarabı
iyi gider. Ve evet ben de komünistim ama ben Gramsci kanadındayım
hareketin, bilmem anlatabiliyor muyum.
Sevgili okurlar, size bir haberim olacak: Bu aralar ben zayıflamış
durumdayım. Hayatımda ilk kez olan bu fantastik olayı uygulamış
olduğum diyete borçluyum. Bu diyetimin adı da yoğun bakım diyeti.
Şöyle uygulayacaksınız bunu: Ne yapıp edip bir şekilde altı-yedi
gün yoğun bakımda yatacak kadar hastalanın, sonra şak diye
verirsiniz kiloları.
Ben bu yazıyı yazmaya çalışırken odadaki Oray bana Jonathan Safran
Foer adlı bir kişinin yazmış olduğu 'Everything Is Illuminated'
adlı romanı anlatıp duruyor. Ben de diyorum ki, acaba Oray'ı da
ağır yaralasam da yoğun bakıma mı yatsa? Bu gerçekleşirse odada
tabii ki sessizlik olur da ama o zaman da sumo güreşlerinde başarı
kazanma ihtimali de tamamen ortadan kalkar. Ben de aynı zamanda
başpehlivan olan bir Yazı İşleri Müdürü'ne sahip olma şerefinden
mahrum kalırım.
YAZI:Serdar TURGUT
AKŞAM