En düşük emekli aylığı polisin
Abone olNamlu'nun ucunda gidip-gelen bir süreci tamamlayabilen polisi emeklilik döneminde yeni bir çile bekliyor. Usta yazar Behiç Kılıç, polisin emeklilik günlerini yazdı.
Olumsuz hayat şartları ile mücadele eden personeli çok olumlu
gelişim ve değişim döneminde bulunan Türk Polis
Teşkilatı,Cumhuriyet dönemimizin ilk ileri hamlesini 1970 li
yıllarda başlattı. İstanbul'da görev yapan bazı polis şefleri
şimdilerde efsanevi şekilde anılıyorlar. Cinayet ve Ağır Suç
Masası'nın unutulmaz amirleri Ömer Aygün, Ahmet Ateşli ,Dedektif
Cavit Acar,Köşebaşında göründüğünde mafya babalarına düğme
ilikleten Engin Giray, ve elinde otomatik silahı karizmatik
bıyıkları ,heybetli cüssesi ile iyilerin dostu kötülerin korkulu
rüyası Saadettin Tantan...Müdürler Cemil Gülmen,Mahmut Dikler...
Sıfır imkanla çözülen cinayetler,yok edilen terör
hücreleri,titretilen mafya babaları... Ünlü Ceza Avukatı Hüseyin
Rahmi Özkan o günleri,ünlü Sansaryan Han'ı ve 70 lı yılların
cinayet masasını şöyle hatırlıyor. "Aldığım ilk ceza davalarından
bir tanesiyle meşguldüm. Müvekkilim sanığın suçsuzluğunu veya
mecburiyet tahtında elini kana buladığı gerçeğini ortaya koymaya
çalışıyordum. Sanığın polisçe ifadesi alınmadan önce ilgili polis
merkezine gittim. Sanıkla görüşmek istediğimi kısım amiri Başkomser
Ömer Aygün'e ilettim. Hiç beklemediğim bir ilgiyle karşılaşmıştım.
Bulunduğum yer İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü 1.
Kısım yani Cinayet Masası Amirliği idi. Sirkeci'deki Sansasyan
Han'ın 2. katında duvarları rutubetli, tavanları alabildiğince
yüksek, mermer-taş merdivenlerinin soğukluğuna karşın, sıcak bir
alâka ile karşılandım. Cinayet Masası'nın bir odasında oturup
sanığın getirilmesini beklediğim bir esnada önce polislerin
kendilerinin hazırladıkları sıcak bir çay ikramıyla üzerimdeki
tedirginliği atarken arkasından gelen sanıkla başbaşa görüşmeye
başladım. Sanığa hukukî moral vererek ve ilgililere de teşekkür
ederek Sirkeci'de halen İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri olarak
kurulan binadan mutlu bir psikoloji ile ayrıldım. Yani günümüzde
uyum yasaları ve CMUK ile temin edilen sanık-avukat görüşmeleri 35
yıl önce de karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesi içinde emniyet
camiasının esirgemediği bir tolerans idi. Meslek hayatımın-ceza
avukatlığımın ilk polislerle teması tahminlerimin üstünde,
düşünülenin dışında gayet iyi şartlarda başlamıştı ve bu beni daha
çok ceza davalarına, daha çok polisle temasa yönelten önemli
etmenlerden biri olmuştu. Aynı yakın alâkayı zamanla emniyet
camiasının bütün kademelerinden görmeye başlamıştım. Bu ilgi ve
sıcak alâka neticesinde ben de bu camiaya karşı hukukî yardım
imkânlarımı sonuna kadar kullanmaya başlamıştım. Görev esnasında
istemeden işlenilen bir suçun sanığı olarak hakkında hukukî işlem
başlatılan her kademedeki camia mensubuna soruşturma ve koğuşturma
safhalarında hukukî yardımda bulunmayı ve bu kişinin haksız
mağduriyetini gidererek yeniden görevine döndürmenin yıllarca
hazzını tattım ve mutluluğunu yaşadım. Çünkü yakın temasım
esnasında kışın soğuğu-karı-yağmuru demeden toplumun huzur ve
selameti için canını dişine takarak üstün bir görev anlayışıyla
hizmet veren bu camiaya yardımcı olmayı aslî görevimin bir parçası
olarak kabul etmiştim. O günlerin genç polisleri şimdi
emeklidirler.. Ne haldedirler?!. "Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Genel
Başkanı Şükrü Nail ATALAY "POLİSİMİZİN ALDIĞI ÜCRET İSE, POLİSTEN
DAHA İYİ ŞARTLARDA AYNI NİTELİKTE GÖREV YAPAN JANDARMA VE MİT
MENSUPLARINDAN ÇOK DAHA AŞAĞIDADIR. EMEKLİLİKTE İSE, BU DURUM DAHA
DA HAZİNDİR." diyor. Başkan Atalay "Bugün Emniyet Teşkilâtı'nda
Hukuk fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Mühendislik
Fakülteleri ve Kamu Yönetimi Bölümü karşılığı olan Polis Akademisi
mezunu rütbeli ve bir kısmı yüksek lisans ve doktora yapmış olan
personel, insan üstü çalışma temposu ile görev yapmaktadır. Ancak
15 yıl hizmetten sonra Emniyet Müdürü rütbesini alabilen bu
nitelikteki personel, diğer kurumlarda görev yapmış olsa idi, bu
süre içinde birileri mutlaka daire başkanı, genel müdür yardımcısı
veya 1. sınıf hakim ve kaymakam olabilmekte ve makam ile temsil
tazminatlarından yararlanabilecek iken, sadece Emniyet
Teşkilâtı'nda görev yapmaları nedeniyle ancak 28 yıl sonra daire
başkanı olabileceklerdir." diye ekliyor. Emekli Emniyet Müdürü
Atalay arkadaşları adına devlete soruyor... "1- 28.000 personelin
her eyleminin sorumluluğunu ve riskini taşıyan, hırsız, uğursuz,
bölücü ve organize çetelerle mücadele eden İstanbul Emniyet Müdürü
ve diğer il emniyet müdürlerinin özel kurullarda çalışan bir
sekreter kadar maaş alamadığını nasıl ve hangi hukukî kural ve
vicdan ile kabullenilir? Ücret belirleme parametrelerinden hangi
kurala uymaktadır ve hangi insan hakları kapsamındadır? 2-Emekli
Sandığı tarafından yapılan emekli ödemelerinde en düşük emekli
maaşı polise ödenmektedir. Polisin yaptığı hizmet ve risk ile ücret
parametreleri dikkate alındığında bu rakamı kabullenmek hangi insaf
ölçülerindedir? Diğer devlet memurlarının emekli maaşları
çalışırken aldıkları maaşın en az % 75 iken, niçin polisin aldığı
emekli maaşı oranı % 48'dir? Emekli olunca aldıkları ücret
yetersizliği nedeniyle bir kısım da olsa bazı personelin karanlık
emelleri olan kişilerin emrinde ve karanlık işlerinde aracı olarak
kullanmaları vatandaş olarak bizleri rahatsız ettiği gibi,
vatandaşın gözünde emniyet mensuplarının güvenirliliğinin azalması
öncelikle devlete zarar vermiyor mu? 3-Maliye Bakanlığı tarafından
6 ayda bir açıklanan maaş tablo göstergelerinde hiçbir devlet
memurunun maaş rakamı içinde fazla mesai yer almamakta iken, niçin
emniyet personelinin maaş rakamı içinde fazla mesai rakamı yer
almaktadır? Diğer kurumlarda görev yapan personele verilen fazla
mesai ve çeşitli adlar altında oluşturulan döner sermayelerden
aylık olarak personellerine ödenen miktar bilinmekte midir? 4-Makam
tazminatlarını düzenleyen 657 sayılı kanun ve 4.7.2001 günlü, 631
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali ve Sosyal
Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile 14.03.2002 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan
Bakanlar Kurulu'nun 10.01.2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı
Kararnameleri gereğince; Daire Başkanları için 2000 makam tazminatı
ve buna bağlı olarak 8000 görev tazminatı öngörülmekte ve emniyet
hizmetleri sınıfında çalışan personel için hiçbir ayırım
yapılmamıştır. Ancak: a) Diğer devlet kurumlarında çalışan fakülte
mezunu bir memurun 10 yıl sonra daire başkanı olma imkânı var iken
Emniyet Teşkilâtı Kanunu ve kadro sıkıntısı nedeniyle fakülte
mezunu hiçbir emniyet personeli 28 yıl hizmet vermeden daire
başkanı olma imkânı bulamamaktadır. Bu husus bilinmekte iken, görev
tazminatları düzenlemesi esnasında niçin emniyet mensuplarının tabi
olduğu özel kanunî düzenlemeler gözardı edilmiştir? b) Aynı
kararnamede emniyet benzeri rütbe sistemi uygulanan Türk Silâhlı
Kuvvetleri personeli için rütbe ayırımı yapılmakta iken niçin
emniyet personeli için hiçbir ayırım yapılmamıştır 5-
Milletvekillerimiz tarafından konunun TBMM'nde tartışılır olması ve
bu konudaki destek moral ve güç vermiş ise de, Emniyet Teşkilâtı
personeli yıllardır, "polis maaşlarını artıracağız" sözlerinin
gerçekleşmesini beklemektedir. O gün ne zamandır?" Polislere kulak
vermeyi sürdürüyoruz... "Bizler bir grup karakol polisleriyiz
teşkilât olarak kendi içimizde adaletli yönetilmediğimiz için
bizlerden adalet beklemek pek de insanî olmasa gerek. Üstlerinden
sürekli azar işiten suç ve suçluyla uğraşırken psikolojisi bozulan
ve bu konuda hiçbir ilgi alâka görmeyen polisten halkına sağlıklı
bir şekilde hizmet etmesini beklemek haksızlık değil midir..
Nihayetinde polisler de etten kemikten ve duyguları olan insanlar
değil midir? İstanbul'un Beyoğlu, Fatih, Eminönü, Bakırköy,
Kadıköy, Beşiktaş gibi ilçelerinde öyle karakollar var ki inanın
iki tane ekip otosu ve beş altı polisle yüzbinin üstünde insana
hizmet vermeye çalışıyoruz. Bir de bu araçların bakım onarımları
kısıtlı benzinini telâfi etmekte bizlere düşüyor. Bize benzinimiz
bitti diye anons etmeyi bile yasakladılar. Bizler eğer devletin
gücünü arkamızda hissetmezsek bunu vatandaşımıza hissettiremeyiz.
Polis güçsüz olursa devlet de güçsüz demektir. AB istiyor diye
sürekli olarak kanunî gücü elinden alınan ve AB gözlemcilerinin
beyanıyla açığa alınabileceğini bilerek ne yapılabilir?. Vatandaşta
da nasılsa polis bir şey yapamıyor kendi güvenliğimizi kendimiz
sağlayalım diyerek ya beline silâh takacak, ya da mafya tabir
edilen gruplardan yardım bekleyecek. Böylece devletine olan
sadakatini yitirecek. Bizler bazı yetkileri isterken bir ayrıcalık
falan beklediğimiz için değil bu kaygılarımızdan dolayıdır. Behiç
abi son olarak şunu belirtmek istiyoruz. Vatandaşlarımız çok iyi
bilsinler ki Polis Teşkilâtı birkaç istisna dışında bu ülkenin dört
bir yanından gelmiş kendisini bu vatana adamış halkına yardım
etmekten manevî haz duyan vatan evlâtlarıdır. Bizleri eleştirirken
biz olsak nasıl yapabilirdik diye düşünülürse daha insaflı olur." *
* * * Genç polislerin kişilik yapısı Tercüman Muhabiri Mehmet
Canıtatlı, Psikiyatr Dr Ayhan Akcan ile görüştü.Konu polisin
faaliyetlerinde insan haklarının korunmasının nasıl
gerçekleştirileceği idi...Bu konuda bir gurup psikiyatrın yaptığı
bir çalışma vardı. Polisin aslî görevi kamu düzeni ve güvenliğini
sağlamak olduğuna göre, polis mevcut kamu düzenini sağlarken kişi
özgürlüklerini de sağlamalıdır. Bu denge ancak polisin kişilik
yapısının bu mesleğe uygun olması ile sağlanabilir. Bundan dolayı
bu çalışma polisin narsistik kişilik boyutunu ortaya koymayı
amaçlamıştır.Araştırmada konu edilen narsisistik terimi, dünyayı ve
diğerlerini sevemeyip, kendini aşırı seven kişiyi anlatıyor. Bu
çalışma İstanbul Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi'ne aday memurdan aslî devlet memurluğuna geçerken istenen
sağlık raporu amacıyla başvuran 114 polis memuru ile yapıldı.
Bulgular şöyle: "Vakaların çoğu erkek ve tamamı 21-30 yaşları
arasında, bekâr olup % 45.6'sı evlidir. % 98.2'si polis okulu
mezunu olup, % 57.9'u Karadeniz ve İç Anadolu kökenlidir.
İstanbul'da Esenler, Bağcılar, K.Çekmece, Zeytinburnu ve Fatih'te
ikâmet edenlerin oranı % 61.4'tür. % 90.3'ü dört yıldan daha az
süredir. İstanbul'da olup % 45.6'sının ailesinde polis vardır.
Silâhlı çatışmaya girenlerin oranı % 6.1'dir. Tamamı bir yıllık
aday polis memurudur. Hiçbiri ek iş yaptığını bildirmemiştir. %
36.0'ı çevik kuvvet, % 64.0'ı genel hizmet, asayiş ve trafik
polisidir. Vakaların % 16.7'sinde narsistik kişilik belirgin olup %
25.4'ünde narsistik özelliklere sahip iken % 57.9'unda narsistik
kişilik özellikleri yoktur. % 41.2'si ileri derecede otoriter
özellikler gösterirken % 43.9'unda eşik altı otorite saptanmıştır.
% 9.7'sinde ileri derecede gösteriş boyutu ön planda olup %
67.5'inde gösteriş ve dış görünümün öneminin olmadığı tespit
edilmiştir. % 31.6'sı ileri derecede kendilerini diğer insanlardan
üstün tutma eğiliminde olup % 39.4'ü hak iddia etme potansiyeli
ileri derecede yüksek iken % 26.3'ü de istismarcılık ileri
derecededir. % 45.6'sında özgüven anlamında kendine yeterlilik
ileri derecede iken % 7.9'u kendisini çekingen ve yetersiz
hissetmektedir. Sonuç Türkiye'de 6 polisten biri İstanbul'da görev
yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye'de işlenen 4 suçtan birisi
İstanbul'da işlenmektedir . Polislerin çalışma koşullarının ağır
olmasına rağmen ruhsal problemlerine yönelik çok az çalışma vardır.
Bu çalışma "İstanbul'da çalışan 130 Poliste Öfke Düzeyi"nden sonra
yazarların ikinci çalışmasıdır. Polislerin sosyodemografik
özellikleri ilk çalışmaya benzer bulunmuştur . Bu çalışmadan da
anlaşılacağı üzere polislerin çoğunluğu polis olmak amacıyla
İstanbul'a gelmişlerdir. Yarısı bekâr, diğer yarısı yeni evlidir,
yarısının ailesinde polis olması bu mesleğe ailesi tarafından
yönlendirildiğini düşündürmektedir. Sonuç olarak çoğunluğu dış
görünümünü önemsemeyen, bir nevi sosyal ilişkiye kapalı olup, üçte
birinde ciddi düzeyde diğer insanları rahatsız edecek boyutta
kendilerini üstün tutma eğilimi vardır." Günahları ,sevapları ve
tıkalı kulakları açtıramayan bitmeyen sorunları ile polis
hayatımızın vazgeçilmez parçasıdır. Yazan: Behiç Kılıç Kaynak:
Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi