En çok yazma rekoru Türkler'de
Abone olWilliam Safire'nin New York Times'de politika yazarlığına veda etmesini değerlendiren Ahmet Kekeç, ünlü ABD'li yazarla bizdeki köşe yazarlarını karşılaştırdı.
şeklinde ironik bir yazı kaleme alan Yenişafak'tan Ahmet Kekeç, politika yazarlığını bırakan ABD'nin ünlü gazetecilerinden William Safire ile bizim ünlü yazarlarımız arasında küçük bir mukayese yapınca ortaya ilgi çekici bir tablo çıktı:
- Haber iki sütuna, sayfanın dip köşesinde yayımlandığı için dikkatlerden kaçtı; Amerika'nın (ve bu arada dünyanın) en önemli politika yazarlarından Pulitzer ödüllü William Safire, başyazarlığını yaptığı New York Times gazetesine veda etmiş. Daha doğrusu politika yazarlığını bırakmış.
Son makalesinde "Asla Veda Etme" diyen Safire, bundan sonra, dünyanın önde gelen bilimadamlarını bir araya toplayan "Dana Foundation" adlı vakıf için çalışacak ve sadece gazetenin pazar ekinde "dil yazıları"nı sürdürecek.
Haberi yayımlayan gazete, Safire'i, "tüm dünya tarafından takip edilen, köşesinde yazdıklarıyla politikaya yön verebilecek kadar kuvvetli ve etkili bir kalem" olarak tanıtıyor.
Doğrudur...
Bazı makalelerini çevirisinden okumuştum; sadece kuvvetli ve etkili değil, aynı zamanda manipülatif bir kalem. Mesela, 11 Eylül ve Irak yazıları, ABD'nin saldırgan politikalarını çözümlememizi/anlamamızı (!) kolaylaştıran ipuçları barındırıyordu... "Türkiye-ABD ilişkileri" konusunda yazdıkları da önemliydi.
Hulâsa, "Beyaz Saray'a yön veren gazeteci" olarak tanınıyor ama, bana sorarsanız "Beyaz Saray'ın yön verdiği" gazeteciydi ve asıl gücünü buradan alıyordu. Neyse, konumuz Safire'in ne biçim bir yazar olduğu değil.
Peki, bilin bakalım, 75 yaşında kendini emekliye ayıran bu "dünyanın en etkili ve güçlü kalemi", bugüne kadar kaç makaleye imza atmış?
10 bin mi? 20 bin mi? 30 bin mi?
Bilemediniz.
Üç bin.
Rakamla, 3000.
Neredeyse Safire'le yaşıt Çetin Altan'ın "tekrar basımları"yla birlikte 30 bine yakın makaleye imza attığını biliyoruz. Allah uzun ömürler versin, bu hızla daha üç-beş bin makale attırır... Usta ve duayen Hasan Pulur da, nerden baksanız 20 bin sınırını aşmıştır. Sallayan yok, o ayrı...
Bir başka usta ve duayen Oktay Ekşi'nin de 20 binlerde seyrettiğini tahmin etmek zor değil. Fehmi Koru ve Taha Kıvanç'ta durum nedir? Bu iki imzadan bazen haftada onbir yazı okuyoruz. Engin Ardıç da 10 bini aşmıştır muhtemelen... (Doğru mu usta?)
Fazla uzağa gitmeye gerek yok; bu satırların naçiz yazarı bile şu kısacık yazı hayatına 5 binden fazla makale sığdırmış durumda. Dergi yazılarını da katarsanız, ortaya 6 bin gibi akıl dışı bir rakam çıkıyor.
Bu ne demek?
Türk yazarı zekidir, çalışkandır, üretkendir...
Gerçekte öyle mi?
Başkaları adına konuşmaya mezun değilim ama, şu kadarını söyleyeyim:
Bir insan, adı ister Çetin Altan olsun, ister Oktay Ekşi, isterse Jean Paul Sartre, her gün, her konuda, aynı cehdle ahkam kesemez. Bu kadar çok da yazamaz. Bunun rasyonalitesi yok. Eh işte, Türkiye'de eline kalemi alan, aklının erdiği ermediği her konuda, harala-gürele bir şeyler döktürüyor. Üstelik, "zengin" ve "çeşitlemeli" yazılar.
Bu yazıyı, aslında, kendini "amiral gemisinin kaptanı" olarak pazarlayan arkadaşın bir yazısına cevap olarak tasarlamıştım ama, konuya bile giremedim gördüğünüz gibi.
Olsun...
Siz yine de Safire'den yola çıkarak, şu naçiz kalemi ve de "köşe yazarı" adı verilen garip yaratığı konumlandırabilirsiniz.
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: