Emniyet Genel Müdürlüğü'nden T24 yazarı Tolga Şardan hakkında suç duyurusu
Abone olEmniyet Genel Müdürlüğü, gazeteci Tolga Şardan'ın T24’deki tartışma yaratan “Emniyet’te neler oluyor?” başlıklı yazısıyla ilgili suç duyurusunda bulundu.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer
verildi: Son günlerde asılsız, mesnetsiz, karalama amacı güden
iddia ve iftiralarda bulunan gazeteci Tolga Şardan hakkında suç
duyurusunda bulunulmuştur. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan 1968’de Ankara’da doğdu. Gazeteciliğe 1988’de Ankara’da yerel olarak yayımlanan Ulus gazetesinde stajyer muhabir olarak adım attı. Ankara’da İltekin İlkokulu, Cebeci Ortaokulu ve Ankara Lisesi’ni bitirdi. Çankaya Üniversitesi İşletme Bölümü’nden “yüksek şeref” derecesi ile mezun oldu. Gazetecilikte “alaylı” olarak tanımlanan ekolde yetişti. 1989’da Milliyet Gazetesi Ankara Bürosu’nda “gece sorumlusu” olarak çalışmaya başladı. 2015 Mayıs ayına kadar Milliyet gazetesinde “uzman güvenlik muhabiri” olarak görev yaptı.
Bu tarihte, gazetenin Ankara Temsilci Yardımcılığı’na getirildi. Milliyet’te, 2013 Eylül ayından ayrılışına kadar geçen süre içinde genellikle güvenlik konularını değerlendirdiği “Büyüteç” adlı köşeyi kaleme aldı. 2018 Haziran’da, yaklaşık 30 yıl çalıştığı Milliyet gazetesindeki görevinden ayrıldı. Türkiye’de şiirin, dünyada da bilinen en büyük ismi olan Nâzım Hikmet ve ailesi/yakınlarını hedef alan fişlemeleri, şairin hayatının akışı içinde ortaya koyduğu “Komonist Masası’ndaki Nazım Hikmet” adlı ilk kitabı Şubat 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlandı.
Yazısı tartışma yartmıştı
Tolga Şardan'ın tartışmalara neden olan "Emniyet’te neler oluyor; Menzilciler, Emniyet atamalarında birbirine mi girdi?" başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:
Her üç atama ve terfi sırasında Menzil cemaatinden doğrudan veya dolaylı gelen referanslar kabul gördü.
Ülkemizin en önemli kurumlarının başında gelenlerden birisi hiç kuşkusuz Emniyet teşkilatı. Önemi hem ülkenin kamu güvenliğinin sağlanmasındaki rolünden, hem de teşkilatın, bürokrasinin vazgeçilmezlerinden olmasından kaynaklanıyor.
Bilindiği üzere, geçen temmuzda bir gece operasyonuyla teşkilatın “bir numarası” yani Emniyet Genel Müdürü değişmişti. Gerek Ankara’daki merkez teşkilatı, gerekse illerdeki yerel yapılanmasıyla ülke güvenliğinin sağlanması kapsamında göreve devam eden Emniyet’te son dönemde ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Bunlardan birisi, Emniyet Genel Müdürü’nün değişmesi, Celal Uzunkaya’nın görevden alınıp yerine Mehmet Aktaş’ın gelmesi sonrasına gerçekleştirilen bir dizi terfi ve atamanın gerçekleştirilmesi.
Kısa süre önce 50’ye yakın kentin emniyet müdürü değiştirilmişti. Böylece, merkez teşkilatı ve il kadrolarında yeni düzenlemeler yapıldı.
Atanan müdürler yeni görevlerine başladılar. Ardından sessiz sedasız iki önemli terfi ve atama daha yapıldı. Geride bıraktığımız hafta sonunda, 123 kişiden oluşan birinci sınıf emniyet müdürleri terfisi ile 20’ye yakın polis okulu müdürünün değiştirilmesiyle ilgili kararname İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun imzasında çıktı.
Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle gündemde yer bulamayan bu iki işlemle ilgili emniyet kulislerinde çok çarpıcı iddialar konuşulmaya başlandı.
Şöyle ki, 17-25 Aralık’tan sonra Fethullahçılar’a yönelik tüm bürokraside başlayan ve 15 Temmuz süreci sonrasında FETÖ’ye dönüştürülen “temizlik” çalışmaları sonucunda yeni bazı farklı yapılanmalar devlet kadrolarında hayat bulmaya başlamıştı.
Fethullahçılar gibi Nurcu akımdan gelen Okuyucular, Yazıcılar ile Nakşi akımdan gelen Süleymancılar, Menzilciler, Erzincan Grubu, Erzurum Kurtoğlu Grubu, İskenderpaşa Grubu önde gelen gruplar arasında yer alıyor.
Bu gruplardan Okuyucular, Yazıcılar’la birlikte son dönemde Menzilciler de diğer kurumlarda olduğu gibi emniyet teşkilatı içinde örgütlenmeye başladı. FETÖ’den doğan boşluğun doldurulması çerçevesinde bir süredir emniyette yapılan tayinlerde Menzilcilerin etkisi “güçlü” biçimde hissediliyor.
Bu etki, son emniyet müdürleri kararnamesinin yanı sıra birinci sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ve polis okullarına yapılan müdür atamalarında da kendisini gösterdi. Her üç atama ve terfi sırasında Menzil cemaatinden doğrudan veya dolaylı gelen referanslar kabul gördü.
Ancak kulislere düşen iddiaya göre, birinci sınıfa terfi ve polis okullarına yapılan atamalar sonrasında özellikle Menzil cemaati içinde kavgalı bir süreç başladı.
Malum, Türkiye’deki Menzil cemaati Adıyaman’daki Semerkand grubu ve Eskişehir’deki Buhara grubundan oluşuyor.
Liderleri farklı olan bu iki grubun, Emniyet’teki bu görevlendirmeler sonrasında birbirleriyle ters düştükleri öne sürülüyor. Bu durumun gerekçesi ise, Emniyet’teki atama ve terfilerde Semerkand grubunun referanslarına olumlu yanıt verildiği, Buhara grubunun taleplerinin yerine getirilmediği.
Semerkand grubunu, Buhara grubuna karşı 1-0 öne geçiren bu görevlendirmelerde kuşkusuz diğer grup ve yapılardan da referanslar var.
Aslında, şimdiye kadar “Menzil grubunun emniyet teşkilatındaki yapılanması” diye bir konu hiç gündemde olmamıştı. Zira bu yapıyla bağlantılı teşkilat mensubu sayısı çok ama çok minimum düzeydeydi.
Ancak ne olduysa; gerek 17-25 Aralık süreci, gerekse 15 Temmuz sonrasında bu grubun nüfusu emniyet içinde gözle görünür biçimde arttı. Birden bire, Menzil grubu Emniyet’te güçlenmeye başladı.
Bu durum kafaların da karışmasına neden oluyor hiç şüphesiz.
Çünkü özellikle FETÖ soruşturmaları sonrasında “renklendirme” diye bir durum ortaya çıktı. Yani, daha önce FETÖ içinde yer alan ve deşifre olmamış kişiler, başka cemaat ve yapılara sızmayı başarıp kendilerine yaşam alanı bulmaya başladı. Ve bu kişiler ise devlet tarafından “kripto FETÖ’cü” olarak tanımlanıyor.
Menzil cemaati başta diğer dini grup ve yapılarda son dönemde artan insan kaynağını biraz da bu “renklendirme” tanımı çerçevesinden gözlemek ve değerlendirmek gerekiyor.
Yapılan bu atamalarda devletten yana taraf olan, emir ve talimatları devletten alan, Atatürk ilkelerine bağlı teşkilat mensupları yok mu?
Elbette var. Ama emniyet teşkilatı gibi silahı ve üniforması olan, devletin en önemli kurumlarından birisinde yapılan görevlendirmelerin cemaat veya tarikat referansıyla değil, kurumsal liyakat ve kıdeme göre yapılması, ülke için daha faydalı olacaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün resmi Twitter hesabından yapılan 'basın açıklaması' paylaşımı şöyle: