Emine Hanım'a Sarkozy ambargosu
Abone olİddia Deniz Baykal'dan geldi. Emine Hanım türban yüzünden sadece GATA'ya değil, Fransa'ya da girememiş.
CHP Lideri Deniz Baykal Meclis Grup Toplantısı'nda ağırlıklı
olarak geçen haftaki kavgayı değerlendirdi ve Fransa ve Türkiye
arasında geçen müthiş bir sırrı anlattı. Emine Erdoğan
başörtüsü nedeniyle sadece GATA'ya değil, Fransa'ya da
girememiş
Baykal MHP'nin başbakanın eşini gündeme getirerek hata yaptığını
ama eşiyle ilgili konuyu ilk başbakanın anlatarak buna prim
verdiğini söyledi.
"Kimsenin karısını kızını siyasete malmeze yapmayacaksın ama bu tek
taraflı değil! Biz de işimize yarar diye kendi eşimizi siyaset
sahnesine taşımayacağız" diyen Baykal müthiş sırrı şöyle
açıkladı:
"Başbakan eşiyle ilgili bir konuyu anlattı. Ama bizim bildiğimiz
ama şimdiye kadar hiç gündeme getirmediğimiz bir olayı da yaşadık.
Sarkozy sadece kılık kıyafeti dolayısıyla "eşini buraya
getirme" dedi. Bu bizi de rencide etti ama bir gün bile siyasi
malzeme yapmadık." dedi.
Baykal'ın Meclis'teki konuşması şöyleydi:
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ MESELESİ
Sayın Cumhurbaşkanı Hindistan'a giderken Anayasa Değişikliği
açılımının artık bir kenara bırakılması gerektiğini söyledi. Bunu
çok önemli buluyorum. Ben de aynı noktaya dikkati çekmiştim.
İktidarın anayasa değişikliği konusundaki iradesinin artık
sürdürülemeyeceğini görmüştüm. Parlamentoda 350'yı bulmaları
imkansız değil, ama referanduma gidince yüzde 50'yi bulmaları
imkansızdır. Anayasa değişikliği önemli konudur, bizim de
çalışmalarımız var. Ama bugünkü parlamento içinde, Türkiye'nin
gerçek ihtiyaçlarına cevap verecek, gerçekten demokratik bir
anayasa düzenlemenin mümkün olmadığını görüyoruz. AKP kadrolarının
halkın değil kendi sıkıntılarını çözmek için bir arayış içinde
olduğunu biliyoruz. Hukukun arkasından dolaşmak için anayasa
değişikliği istediklerini biliyoruz.
Siz despotsanız hiçbir anayasa sizi demokrat yapamaz
ESAS FIRSAT CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE KAÇTI
Sayın Cumhurbaşkanı tarihi fırsatları yakalamak konusunda
hepimizden yetenekli gözüküyor. Sık sık bize tarihi fırsatları
müjdeliyor ama altından bir şey çıkmıyor. Anayasa açılımı için de
tarihi fırsatı kaçırdık diyor ama üzülmesin sayın cumhurbaşkanı
halk o tarihi fırsatı bir gün yakalayacaktır.
Esas tarihi fırsat cumhurbaşkanlığı seçiminde kaçmıştır. Bu seçimde
bir uzlaşma ihtiyacını yok sayıp kendi iradenizi oraya dayatırsanız
ve sonra uzlaşma olmadığı için anayasa değişikliği yapamıyoruz
dersiniz. Sonra da Türkiye?ye bir ombudsman lazım dersiniz. Eğer
uzlaşmayla seçilseydi, cumhurbaşkanı ombdusman olurdu.
ERMENİ AÇILIMI YANLIŞTI
Değinmek istediğim bir diğer konu Ermeni açılımıyla ilgili...
İsviçre'de toplantılar yapıldı, protokoller imzalandı ve yola
çıkıldı... Ermenistan bizim bir komşumuzdur. Ermenistan kurulduktan
sonra Türkiye onu ilk tanıyan ülkelerden biri olmuştur. Sınırımızda
Ermenistan diye bir devletin bulunmasından hiçbir şikayette
bulunmayız. Tarihte yaşanan acı olayları araştırma konusunda iyi
niyetle gerçekleri ifade ederiz, dinleriz... Ermenistan 1993
yılında Azerbaycan'a yönelik askeri hareket yaptı. Azerbaycan'ı
işgal etti. Bunun işgal ettiğini tüm dünya biliyor. BM, Avrupa
biliyor. İşgal üzerine Azerbaycan'ın yakın dostu olarak Türkiye 'bu
davranışını onaylayama' dedi ve sınırını kapattı. O zamandan bu
yana sınır kapalı. Ermenistan çok rahatsız oldu. 60 bin kadar
Ermeni vatandaşı Türkiye'ye geldi. Bu işsizlikte onların da
gelmesine Türkiye göz yumdu.
VAR VAR DEDİLER BİZ GÖRMEDİK
Ermenistan'la protokol imzalanınca bu yanlıştır dedik. Onlar işgale
son vermiyorlarsa sakın ha bunu yapmaya kalkmayın, bunu yaparsak
Azerbaycan çok rahatsız olur dedi. Azerbaycan onların
zannettiğinden daha önemlidir, Azerbaycan'ı tedirgin etmeyin,
üstüne yatmayın dedik. Ne karşılığı tesli oluyorsunuz? Bunları
sorduk. Dediler ki merak etmeyin biz o işgale son vermediğimiz
taktirde biz protokolü uygulamayı koymaya izin vermeyiz dediler.
Azerbaycan çok tepki gösterince başbakan gitti Azerbaycan
meclisinde "işgal kalkmadan sınırı açmayız" dediler. O zaman o
protokolü niye imzalıyorsun. Protokole sınırı kabul edeceğini
koyduk dediler. Biz görmedik dedik. Soykırım konusunda da onlar
gevşedi. Tarih komisyonu inceleyecek... Onu da görmedik dedik.
ERMENİ AÇILIMI YÜZÜNDEN DOĞALGAZA ZAM
Ermenistan Anayasa Mahkemesi geçenlerde çıktı dedi ki "biliniz ki
bu protokol sınırı kabul edeceğimiz anlamına gelmez, soykırımı
kurulun inceleyeceği anlamına gelmez" dediler. Yani Ermenistan
hükümetinin karanını bağladı. Velhasıl bu da boş çıktı. 24 Nisan
geliyor. Bu konu ısıtılmaya başlandı. Bu hükümetin sıfır ihtilaf
anlayışı budur. Tam bir fiyaskodur, tam bir perişanlıktır, gereksiz
yere umutlar verilmiştir ve hiçbir şey elde edilmemiştir. Ve çok
şey kaybedilmiştir. Azerbaycan'ın dostluğu kaybedildi.
Ermenistan'la ihtilafı çözemedin, Azerbayncan'la da ihtilaf
yarattın. Azerbaycan doğalgaza zam yaptı. AKP hükümetin yanlış
politikası vatandaşın her ay ödeyeceği faturadan çıkacak. Baykal
geliyor dedikçe zam yapmıyorlar ya ben geliyor demeye devam
ediyorm. Şu kışı bir atlatalım...
EMİNE ERDOĞAN FRANSA'YA DA GİREMEMİŞ
//
TBMM'DEKİ KAVGA: TARİHİN EN ACI SAHNESİ
TBMM tarihin en acı sahnelerini yaşadı. Acaba Güney
Kore Meclisi mi dedik. Parlamentoda zaman zaman itiş kakış olur ama
çoğu kere bireysel temasta kalır, fiziksel temas olmaz... Ama bu
sefer parmaklar kırıldı, hastanelere gidildi.
Kavganın birinci sebebi; Eş tartışması... Hassas bir konu, hepimiz
için hassas... Bu konu tartışmayı birden bire yükseltildi.
İkincisi din istismarı boyutu vardır
Üçüncüsü de saldırı boyutudur. Açık bir saldırı gerçekleşmiştir.
Spontane değil, sistemli, parti düzeyinde organize bir saldırı
gerçekleşmiştir.
EŞİNİ SEN GÜNDEME GETİRMEYECEKSİN
Eş ve aile tartışması çok üzüntü vericidir. Siyasi tartışmanın
muhatabı siyasetçidir. Doğrudan siyasetçi olmadığı halde bir
siyasetçinin eşi olduğu halde bir vatandaşımızı üzmeye kimsenin
hakkı yok. Kimsenin karısına kızına laf atmayacaksın. Bunu
öğrenmediysen siyaset sahnesinde işin yok. Ama bu tek taraflı
değil. Biz de işimize yarar diye kendi eşimizi siyaset sahnesine
taşımayacağız. Bu olayda ilk kez sayın başbakan pazar günü hiç
gerek yokken canlı yayında eşiyle ilgili bir konuyu gündeme geirdi.
Yanlış burdan başlıyor. Eğer başörtüsüyle ilgili bir meseleyi
gündeme getireceksen, bunu eşinin üzerinden yapmayacaksın. Bu temel
bir noktadır. Sorun milletin sorunudur, onu o çerçevede
konuşacaksın.
EMİNE ERDOĞAN FRANSA'YA DA GİREMEMİŞ
Başbakan o pazar günü bir olayı anlattı. Ama bizim
bildiğimiz ama şimdiye kadar hiç gündeme getirmediğimiz bir olayı
da yaşadık. Sarkozy sadece kılık kıyafeti dolayısıyla "eşini buraya
getirme" dedi. Bunu bir gün dile getirdik mi? Bu bizi de rencide
etti ama bir gün bile siyasi malzeme yapmadık. Sen başbakansın,
sorunları çözeceksin. Hem çözmeyeceksin, hem istismar edeceksin.
Çöz kardeşim çöz, çözemiyorsan sus...
ÖBÜRÜ GÖREVİNE DEVAM EDİYOR
Din istismarına gelince... Peygamber bu milletin
peygamberi, bir siyasi partinin peygamberi değil. Başbakan
hakkındaki fezlekeler olan, bu millete, yüce divana hesabıın
vermemiş birisi... Sen ona bu benzetmeyi nasıl yaparsın. Ama bu
yanlış onların aklında var. Geçenlerde bir belediye başkanı çıktı.
Herkes Tayyip Erdoğan'a iki rekat şükür namazı kılsın dedi. Namaz
Allah'a kılınır. Bu dine saygı mı? Böyle bir namaz kılmaz
teklifinin müslümanlıkla bir ilgisi olabilir mi? Bu olay gündeme
geldikten sonra adamı istifa ettirdiler. O şükür namazı diyen
görevine devam ediyor. Söyledikten sonra onu terfi ettirdin, ortaya
çıkınca onu istifa ettirdin. Tutarsızlık, samimiyetsizlik,
ilkesizlik...
NE ZAMAN Kİ BAŞBAKAN KONUŞTU!..
Üçüncü boyutu saldırganlık... Osman Durmuş bu sözleri dile
getirdiği zaman mı tepki ortaya çıktı. Hayır onu dinlediler,
hazmettiler. Ne zaman ki başbakan alı al moru mor konuşmaya
başladı. Başbakanın kızdığı ortaya çıktıktan sonra kızan kızmayan
"aman ha" diyen kalkmıştır. Bu çok açık bir saldırıdır. Bunun
sorumlusu doğrudan AKP'dir. Başbakanı arkadaşları kürsüden
uzaklaştırmıştır. Yaşanan gerçek bu... Ama olayı AKP'nın sunuşuna
bakarsınız, din istismarı demeler, istismar eden senin adamın,
eşime laf ettiler demeler, bu lafı ilk söyleyen sensin. Başbakan
diyor ki gerilim siyaseti içinde yokuz diyor. Türkiye'de yaşanan
gerilimin tek sebebi sensin. Milleti kör, alemi sersem mi
zannedersin? Herkes her şeyi görüyor.
SEN ONU KADIN DİYE SAHİPSİZ Mİ ZANNETTİN?
Meclis Başkanvekiline gösterilen tavır ayrı bir mesele... Meclis
Başkanvekiline tahsis edilmiş özel mekana selamsız, sabahsız rap
diye dalıyor. Orada giyinir, dinlenir. O izin verirse bir
milletvekiliyle de görüşülür. Hele oranın sahibi bir kadınsa asgari
edep gereği oraya izinsiz girilmez. Birisi giriyor, selamsız
sabahsız... Talimatını veriyor. Sen onu kadın diye sahipsiz mi
zannettin. Tabii işin bir de anayasal boyutu var. Gelen kişi
başbakan yardımcısı, Meclis yönetimine talimat veriyor. Buna ne
hakkın var. Daha önce Başbakan, Meclis Başkanına 'sen mi
susturacaksın, ben mi susturacağım' demişti. Yani onun
susturamadığını kendinde susturma yetkisi görüyor.
MİLLETVEKİLİ HAKKINDA GIYBET YAPTI
Olayın bir başka tarafı da bir milletvekili hakıknda çok açık bir
iftira, gıybet yapıyor. Haklı olsa bile insan bunu söylemekten
çekinir. Açık açık itham ediyor. O milletvekili arkadaşımızın
yanında oturan hanım arkadaşımıza ben sordum "hiç öyle bir şey yok.
anlamaz mıyım kokusundan davranışından anlarım" diyor. Şimdi diyor
ki "O isterse özür dilerim" Özür sipariş üzerine dilenmez? Peki sen
hakkında gıybet yaptığın o kişi hakkında söylediklerini vicdanına
sindirebiliyor musun? Bunların sanıyor musunuz ki küçük olaylar
diye anlatıyorum, bunlar tüm siyasetlerinin ortak olayları...
TEKEL İŞÇİLERİNE PKK KARIŞSAYDI İSTEDİĞİNİ VERİRDİNİZ
Tekel işçileri sadece kendi haklı davalarının peşinde
koşuyor değildir. Tekel işçilerinin uğrunda mücadele ettikleri çok
daha büyük bir mücadele içindedirler. Herkes kendi maruz kaldığı
haksızlığın telafisi olarak görüyor. Ağrı dağında gençler "tekel
işçisi üşümüyorsa, biz de üşümüyoruz" diyorlar. Çünkü bu mücadeleyi
veren arkadaşlar hiçbir şeyi yıkıp dökmüyorlar. Sen özelleştirmeyi
yüzüne gözüne bulaştırmışsın. Kültür başkenti olduk diye kutlama
yapacaksın 11 trilyon, konser vereceksin 15 trilyon, sonra
Azerbaycan'dan İran'dan taahhüt ettiğimiz doğalgazı almadık ama
parasını ödeyeceğiz diyeceksin... Sen bu paraları havaya
saçacaksın, çoluğunun çocuğunun hakkını arayanlara ise yok
diyeceksin... Sonra bakan çıkıp bu işe şeytan karıştı diyorsun.
Tekel işçilerinin içinde PKK varmış. Eğer PKK olsaydı onları da
Habur'daki gibi karşılar, ne istiyorlarsa hemen verirdiniz.